?>

İran-Suriye ekseninde bir spikerin serencamı veya Mehmet Akif Ersoy’un hikayesi!

Ömür Çelikdönmez

8 saat önce

İran-Suriye ekseninde bir spikerin serencamı veya Mehmet Akif Ersoy’un hikayesi!

Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz hafta 11 Aralık’ta Habertürk TV haber sunucusu Mehmet Akif Ersoy’un gayri ahlaki fiiller nedeniyle tutuklanması, kamuoyunda adeta bomba etkisi yarattı. Uzun yıllardır sağ-muhafazakâr, iktidara yakın ve siyasal İslamcı çevreler tarafından korunup kollanan, eleştiriden azade tutulan bir ismin operasyonel biçimde gözaltına alınıp tutuklanması, yalnızca adli bir vakaya değil; aynı zamanda siyasi ve ideolojik bir kırılmaya da işaret etti.

İlginç olan ise fuhuş ve kumar iddialarıyla tutuklanan Mehmet Akif Ersoy’un, “Bu bir siyasi operasyondur. Türkiye’de hukukun geldiği noktayı hepimiz biliyoruz” şeklindeki açıklamasıydı. Bu sözler üzerine çok sayıda sosyal medya kullanıcısı, “Yok, bilmiyoruz. Hiç haberini yapmadın” diyerek Ersoy’la alay etmişti.

Ersoy operasyonu hukuk devleti refleksi mi?

Bu gelişme, bir yandan “hukuk devleti refleksi” tartışmalarını gündeme taşırken, diğer yandan iktidar çevreleri içindeki güç dengelerinin, medya alanındaki koruma kalkanlarının ve dokunulmazlık algısının sorgulanmasına yol açtı.

Özellikle düne kadar Ersoy’u savunan çevrelerin bir kısmının sessizliğe gömülmesi, bir kısmının ise mesafe koyan açıklamalar yapması, meselenin salt bireysel bir suç isnadının ötesinde okunması gerektiğini gösterdi. Tartışma kısa sürede, AK Parti içi klik mücadeleleri, medya-siyaset ilişkileri ve iktidarın kendi iç disiplin mekanizmaları odağında derinleşti.

Habertürk TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’a, uyuşturucu kullanımıyla ilgili suçlamaların yanı sıra kadın gazetecilere yönelik taciz iddiaları yöneltilmiş ve bu kapsamda tutuklanmıştı. Soruşturmanın ardından Ersoy’un görevinden alındığı da kamuoyuna açıklandı.

Ersoy hakkında dile getirilen iddiaların yeni olmadığı, uzun süredir kulislerde ve bazı çevrelerde bilindiği anlaşılıyor. Buna rağmen bugüne kadar bu tür gayri ahlaki ilişkilere neden müsamaha gösterildiğini anlamak güç. Bu tablo, yalnızca bireysel bir ahlak sorunu olarak değil; medya, siyaset ve güç ilişkileri bağlamında koruma kalkanlarının nasıl ve kimler için devreye sokulduğunu sorgulamayı da zorunlu kılıyor.

Kim bu Mehmet Akif Ersoy?

İslamcı bir aile çevresinde yetiştiği bilinen 40 yaşındaki Mehmet Akif Ersoy, son dönemde hem özel hayatında yaşadığı dönüşüm hem de mesleki kariyerindeki hızlı yükselişle kamuoyunun dikkatini çeken isimler arasında yer aldı. Medya dünyasında kısa sayılabilecek bir süre içinde üst düzey yönetsel pozisyonlara gelmesi, Ersoy’un yalnızca gazetecilik performansı üzerinden değil, temsil ettiği çevreler ve kurduğu ilişkiler ağı üzerinden de tartışılmasına yol açtı.

Ancak bu yükseliş süreci, kamuoyuna yansıyan iddialar ve kulislerde uzun süredir dillendirilen söylentilerle birlikte, Ersoy’un kişisel yaşamı ve ahlaki duruşu hakkında ciddi soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Özellikle muhafazakâr değerlerin güçlü olduğu bir toplumsal zeminden gelmesi, kendisine atfedilen yaşam tarzı değişimi ve etik dışı davranış iddialarının daha sert biçimde sorgulanmasına neden oldu. Bu çelişki, yalnızca bireysel tercihler üzerinden değil; medya dünyasında güç, statü ve dokunulmazlık algısının nasıl üretildiği üzerinden de okunmaya başlandı.

Gelinen noktada Ersoy örneği, bir kişinin özel hayatı ile kamusal sorumluluğu arasındaki sınırların nerede başlayıp nerede bittiği sorusunu yeniden gündeme taşıyor. Aynı zamanda, medyada hızlı yükseliş yaşayan figürlerin, hangi denetim mekanizmalarına tabi olduğu, iddialar karşısında neden uzun süre sessiz kalındığı ve bu sessizliğin kimler tarafından, hangi saiklerle sürdürüldüğü de daha geniş bir tartışma alanı olarak önümüzde duruyor.

İran'dan size ‘Selam’ getirmişem!..

1993 yılında haftalık, 1996 yılında ise günlük olarak yayımlanan Selam Gazetesi kadrosunda yer alan, tutuklu Mehmet Akif Ersoy’un babası Nadir Ersoy, kamuoyunda bu yönüyle de tanınan bir isim. Selam Gazetesi, özellikle yayın hayatı boyunca benimsediği ideolojik çizgi ve siyasi referansları nedeniyle Türkiye basın tarihinde tartışmalı bir konumda yer aldı.

Basına yansıyan haber ve değerlendirmelere göre Nadir Ersoy, İran destekli olduğu iddia edilen Selam Tevhid yapılanması ile ilişkilendirilen isimler arasında anıldı. Aynı kaynaklarda, Ersoy’un geçmişte İran’daki molla rejimine yakın bir figür olarak bilindiği yönünde iddialar da dile getirildi. Bu bağlamda Selam Gazetesi’nin, 1990’lı yıllarda Türkiye’deki İslamcı-muhafazakâr medya hattında İran eksenli söylemlerle temas kuran yayın organlarından biri olduğu sıkça vurgulandı.

Bu tarihsel arka plan, Mehmet Akif Ersoy’un kariyeri ve ideolojik serüveni tartışılırken çoğu zaman bir referans noktası olarak hatırlatılıyor. Medya dünyasında üstlendiği kritik görevler, siyasetle kurduğu ilişkiler ve son dönemde hakkında ortaya atılan iddialar birlikte değerlendirildiğinde, aile geçmişine dair bu bilgiler yalnızca biyografik bir ayrıntı olmaktan çıkıyor; Türkiye’de medya, ideoloji ve dış etki tartışmalarının kesiştiği daha geniş bir çerçevenin parçası hâline geliyor.

Artist babanın gazeteci oğlu…

Nadir Ersoy aynı zamanda TRT dizilerinde de oynayan bir isim. Oynadığı dizi ve filmlerden bazıları Kudüs Fatihi: Selahaddin Eyyubi (2023–2025), – Agah (2 bölüm), Aziz Mahmud Hüdayi: Aşkın Yolculuğu (2024), TV Mini Dizisi (1 bölüm) Kuruluş Osman (2024), Konuk oyuncu (1 bölüm), Hicran (2022) –, Derviş (20 bölüm) Kadere Karşı (2022), TV dizisi Vahiy Peşinde (2014) – Konuk oyuncu (1 bölüm).

Mehmet Akif Ersoy'un da 2013 yılında TRT Kahire muhabiri olduğu dönemde Selam Tevhid bağlantısı şüphesiyle telefonları dinlenmişti. O dönemde yargı ve emniyette FETÖ yapılanması etkinken daha sonra iktidar, Selam Tevhid dosyasını “kumpas” olarak nitelendirmişti.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun olan Ersoy, gazeteciliğe 2009 yılında “6 News” isimli bir televizyon kanalında muhabir olarak başladı. Bir süre sonra TRT'ye geçti. 2011'de Libya, Yemen, Şam ve Erbil gibi bölgelerde TRT temsilcisi ve savaş muhabiri olarak görevlendirildi. 2012'de Libya'nın devrik lideri Muammer Kaddafi ile öldürülmeden önce röportaj yaptı.

TRT'de Kahire-Mısır Temsilcisi, Arapça Koordinatör Yardımcılığı, İstanbul Bölge Müdür Yardımcılığı görevlerini yaptı. 2015'te ise Diyanet İşleri Başkanlığı Ortadoğu ve İslam Coğrafyası Sorumlu Başkan Müşaviri olarak görevlendirildi. 2016'da Dış Politika Dergisi Genel Yayın Yönetmeni oldu. 2017'de Habertürk TV'ye geçti, 2024'te ise kanalın genel yayın yönetmenliği koltuğuna oturdu.

Ersoy, TMSF’nin kanala kayyum olarak atanmasının ardından da bu görevini sürdürdü. Irak'ta PKK'nın silah yakma törenine götürülen az sayıdaki gazeteci arasında yer aldı. Mehmet Akif Ersoy, devlet kurumlarıyla ve iktidarla yakın ilişkisi olan bir gazeteci olarak biliniyor. Sık sık görev yaptığı kanala, bakanları ve iktidar yöneticilerini çıkardı. DW Türkçe servisinin iddiasına göre İktidar içerisindeki “İran yanlısı” gruptan olduğu söyleniyor.

Babasının "İran'a adadığı" haber sunucusu…

Sosyal medyada ise bu konu ile ilgili çok daha farklı ve ayrıntılı bilgiler yer alıyor. Bunlardan birinde, Mehmet Akif Ersoy’un Suriye’nin Şam kentindeki Seyyide Zeynep bölgesinde bulunan bir Şii okulunda eğitim gördüğü, babasının ise “onu İran’a adadım” dediği ileri sürülüyordu.

1990’lı yıllarda yayımlanan Selam Gazetesinin yönetim kadrosunda yer alan Nadir Ersoy, İran destekli olduğu iddia edilen Selam Tevhid örgütüyle derin ilişkileri bulunan bir isimdi. Malatya merkezli Tevhid Selam örgütünün yayın organı olarak görünen Selam Gazetesi, resmî kayıtlara göre İran’dan destek alıyordu. Örgüt, 1979 İran Devrimi’nden sonra Nurettin Şirin tarafından kuruldu; Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da faaliyet gösterdi. İstanbul ve çevresinde ise daha çok propaganda çalışmaları ve örgüte eleman kazandırma faaliyetleri yürüttüğü iddia edildi.

Örgütün ideoloğunun İranlı yazar ve felsefeci Musa Sadr olduğu belirtilmektedir. Grup, tüm Müslümanları birleştirerek Şii mezhebini esas alan güçlü bir İslam devleti kurmayı hedefliyordu. Üyelerinin Filistin, Lübnan ve İran’da eğitim gördüğü, büyük çaplı eylemlerine rastlanmadığı ifade edilen örgüt, kamuoyunda daha çok Beyazıt’taki cuma eylemleriyle öne çıktı.

İktidar erkinin parçacıklarına operasyon mu dediniz?

Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı polis birimlerinin bu operasyonda devre dışı bırakılması, Mehmet Akif Ersoy’un İl Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından gözaltına alınarak tutuklanması; hukuki gerekçeleri adli bir dosyaya dayansa da, Türkiye’de siyasetin işleyiş biçimi dikkate alındığında yalnızca ceza hukuku sınırları içinde okunabilecek bir hadise değildir.

Bu olay, AK Parti içindeki güç dengeleri, medya alanının yeniden tanzimi ve Türkiye’nin bölgesel jeopolitik yönelimleriyle eş zamanlı ilerleyen daha geniş bir yeniden konumlanma sürecinin işaretlerini taşımaktadır.

İktidar ve muhalefet cephesinde neler oluyor?

Bir yıldır, hızlı ama ancak dikkatle izleyenlerin fark edebildiği ve anlamlandırabildiği demografik, bürokratik ve adli gelişmeler yaşanıyor. Örneğin; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve bazı belediyelere kayyum atanması, bu sürecin dikkat çeken başlıkları arasındaydı.

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı, aynı zamanda CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yakın arkadaşı olan Ferdi Zeyrek’in, kendi evinin elektrik tesisatını kontrol ettiği sırada elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmesi de bu tabloya eklenen çarpıcı olaylardan biri olarak öne çıktı.

AK Parti Elazığ İl Başkanı ile başlayan istifa haberlerini; Muğla, Adıyaman, Niğde, Bitlis, Çanakkale ve Ordu il başkanlarının görevlerinden ayrıldıklarına dair açıklamalar izledi.

AK Parti Merkez Karar ve Yürütme Kurulu (MKYK) eski Üyesi Avukat Mücahit Birinci ise, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanan bir iş insanına “iftira ifadesi” vermesini önerdiği yönündeki suçlamaları ve ardından yaptığı küfürlü sosyal medya paylaşımları nedeniyle AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından “kesin ihraç” talebiyle İl Disiplin Kurulu’na sevk edilmesinin ardından partisinden istifa etti/rildi.

Tuğgeneral Bilal Çokay, Suriye’den Türkiye’ye makam aracıyla insan kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle 11 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Antalya İl Emniyet Müdürü İlker Arslan ise rüşvet ve dolandırıcılık suçlamalarıyla tutuklandı.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un görevden alınması, hemen bir gün sonra kanser tedavisi gören Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından Yiğit Bulut’un hayatını kaybetmesi, İstanbul Barosu avukatlarından ve her çevreyle ilişkisi olduğu bilinen Rezzan Epözdemir’in tutuklanması dikkat çeken gelişmeler arasında yer aldı.

Muhalefetin “aktrol” olarak nitelediği, iktidarın ise kendi çizgisine ters düştüğünü ifade ettiği Furkan Bölükbaşı’nın tutuklanmasının ardından; Habertürk’ün haber sunucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un tutuklanmasıyla birlikte, savcılık soruşturması kapsamında adı geçen Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü Furkan Torlak da istifa etti ya da istifaya zorlandı.

Tam da bu noktada Torlak’ın yönettiği merkezin, söz konusu süreçle ilgili nasıl bir mücadele yöntemi izleyeceği ya da nasıl açıklama yapacağı merak konusu.

Medya figürü, devlet refleksinin kurbanı mı oldu?

Ersoy, uzun yıllardır iktidar çevreleriyle uyumlu yayıncılık yapan, özellikle güvenlik politikaları ve dış politika anlatısında “devlet refleksi”ni temsil eden bir medya figürü olarak konumlanmıştı. Bu pozisyon, onu yalnızca bir gazeteci ya da yönetici değil; aynı zamanda iktidar içi dengelerin parçası hâline getirmişti. Türkiye’de medya yöneticileri, salt yayıncılık aktörü değil, siyasi ve bürokratik alanlar arasında dolaşan ara figürlerdir. Bu nedenle Ersoy’un tutuklanması, “neden şimdi” sorusunu zorunlu olarak gündeme taşımıştır.

Çarşı neden karıştı!.. Kim kimdir veya kim kime karşı?

AKP içi klik mücadelesi bağlamında bakıldığında, son dönemde parti içinde iki ana eğilimin belirginleştiği görülmektedir. Bir tarafta daha geleneksel, güvenlikçi ve Avrasyacı okumaya yakın kadrolar; diğer tarafta Batı ile ilişkileri yeniden dengelemeye çalışan, ekonomik ve diplomatik maliyetleri önceleyen bir çizgi bulunmaktadır. Medya alanı, bu iki hattın çatışmasında önemli bir enstrümandır. Hangi anlatının “makbul” sayılacağı, hangi yüzlerin korunacağı ya da gözden çıkarılacağı bu mücadele içinde belirlenmektedir.

AK Parti kulislerinde, Mehmet Akif Ersoy’un özellikle Ömer Çelik ve Hakan Fidan’a yakın isimler arasında anıldığı; ayrıca Rezan Epözdemir ile de temaslı olduğu yönünde değerlendirmeler yapılıyordu. Bu ilişkiler ağı, Ersoy’un medya içindeki konumunu yalnızca mesleki başarıyla açıklamayı zorlaştıran bir arka plan olarak sıkça dile getirildi.

Öte yandan Habertürk’ün Can Holding’in elinden çıkarılması süreci, bazı çevrelerce Hakan Fidan’a yönelik dolaylı bir müdahale olarak yorumlandı. Bu tartışmaların gölgesinde Ersoy, kamuoyuna yansıyan sert bir pozisyon almaktan kaçınarak bir süre daha sessiz ve görünmez bir tutum sergiledi. Tüm bu gelişmelere rağmen, kanalın en kritik makamı olan genel yayın yönetmenliği koltuğunu korumayı başarması, Ankara–medya hattında güç dengelerinin nasıl işlediğine dair soru işaretlerini daha da derinleştirdi.

Gelinen noktada Ersoy dosyası, bu bağlamda, iktidar içindeki “dokunulmazlık algısı”nın zayıfladığını göstermektedir. AK Parti’ye yakın olmak, artık mutlak bir koruma sağlamamaktadır. Bu durum hem parti içi kliklere hem de medya aktörlerine yönelik açık bir mesaj niteliği taşımaktadır: Güç dağılımı yeniden yapılmakta, eski dengeler geçerliliğini yitirmektedir.

Bölgesel jeopolitik dengeler, bu tabloyu tamamlayan bir diğer unsurdur. Türkiye’nin Suriye politikası, İran ve Rusya ile kurduğu ilişkiler, ABD ve Batı ile yeniden tanımlanmaya çalışılan denge arayışı, içerideki aktörlerin değerini ve risk seviyesini doğrudan etkilemektedir.

Bu çerçevede sosyal medyada ve Ankara kulislerinde dolaşan, Ersoy’un geçmişte Suriye hattında bulunduğu, Şam merkezli dini ve entelektüel çevrelerle temas kurduğu, hatta mezhepsel olarak Sünni ana akım dışında bir formasyonla ilişkilendirildiği yönündeki iddialar önem kazanmaktadır.

Ersoy’un cinsel tercihleri veya cinsel fantezileri nedeniyle itibarsızlaştırılması, söz konusu olduğu soruşturma sürecinde, bu iddialar resmî soruşturma dosyasının parçası değildir; ancak Türkiye’de istihbarat ve siyaset dünyasında “kayıtlı söylenti” olarak dolaşan anlatıların, tamamen etkisiz olduğu da söylenemez.

Benzer şekilde babasına atfedilen geçmiş bağlantılar, 1990’lı yılların devlet– bürokrasi– Ortadoğu eksenli karmaşık ilişkiler ağında şekillenen bir arka plan anlatısıdır. Bu tür aile geçmişleri, hukuki değil ama siyasal ve güvenlikçi hafızada yer tutabilmektedir.

Bununla birlikte, mevcut dosyada, bu unsurların doğrudan belirleyici olduğuna dair bir işaret bulunmamaktadır. Eğer böyle olsaydı, suçlama seti, farklı maddeler üzerinden kurulurdu. Bu da söz konusu iddiaların operasyonun nedeni değil, çevresinde dolaşan tamamlayıcı anlatılar olduğunu göstermektedir.

Mehmet Akif Ersoy’un tutuklanması, yüzeyde bir adli dosya gibi görünse de derinlikte AKP içi klik mücadelesinin, medya alanındaki yeniden dizaynın ve Türkiye’nin bölgesel yönelimlerine paralel olarak içeride yapılan güç ayarlamalarının bir yansımasıdır.

Bu olay, iktidar çevrelerinde koruma kalkanlarının inceldiğini, medya figürlerinin yeniden sınıflandırıldığını ve siyasal sadakatin tek başına yeterli olmadığı bir döneme girildiğini göstermektedir. Dosya hukuki olarak ilerlerken, siyasal sonuçları itibarıyla çoktan işlev görmeye başlamıştır.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

омюр челикдёнмез, Дикгазете

Seçilmiş Kaynakça

https://x.com/i/status/1999083059778638229

https://x.com/i/status/1731360032627785986

https://x.com/i/status/1999864373993492522

https://x.com/i/status/1999812901280923815

https://x.com/i/status/2000156000696066461

https://x.com/i/status/1999864362454909351

https://x.com/i/status/2000252397927502329

https://www.bbc.com/turkce/articles/c87lyvevwz8o

https://greekcitytimes.com/2025/12/12/haberturk-tv-chief-arrested/

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/selam-iran-destekli-39152971

https://www.dw.com/tr/mehmet-akif-ersoy-kimdir-neyle-suclanıyor/a-75105281

https://www.evrensel.net/haber/587911/trt-den-haberturk-e-mehmet-akif-ersoy-kimdir

https://en.haberler.com/mehmet-akif-ersoy-is-facing-another-accusation-in-19347828/

https://www.expressioninterrupted.com/freedom-of-expression-and-the-press-in-turkey-531/

https://halktv.com.tr/gundem/ersoy-sorusturmasinda-adi-gecen-furkan-torlak-istifa-etti-992953h

https://www.odatv.com/guncel/mehmet-akif-ersoyun-babasi-ilk-kez-odatvye-konustu-120127232

https://www.turkhaber.com/mobil/haber/tutuklanan-mehmet-akif-ersoy-dan-aciklama-4128513.html

https://tr.euronews.com/2025/09/20/ak-partide-pes-pese-istifalar-uc-gun-icinde-7-il-baskani-gorevden-ayrildi

https://haber.sol.org.tr/haber/akp-ici-kavga-islamci-aile-uyusturucu-ve-dahasi-mehmet-akif-ersoyun-tutuklulugu-bize-ne

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/makam-araciyla-insan-kacakciligi-yapan-eski-tuggeneralin-cezasi-kesinlesti-43039922

https://www.sivasekspres.com/haber/mehmet-akif-ersoyun-babasi-nadir-ersoy-kimdir-iste-yasi-meslegi-ve-memleketi-83994.html

https://www.turkiyetoday.com/nation/major-turkish-broadcaster-in-turmoil-as-top-editor-faces-harassment-drug-allegations-3211170

https://www.milliyet.com.tr/nabiz/galeri/gazeteci-mehmet-akif-ersoy-kimdir-nereli-kac-yasinda-mehmet-akif-ersoy-neden-gozaltina-alindi-7498978

https://www.gzt.com/foto-galeri/jurnalist/haberturk-tv-genel-yayin-yonetmeni-mehmet-akif-ersoy-kimdir-nereli-kac-yasinda-mehmet-akif-ersoy-neden-gozaltina-alindi-mehmet-akif-ersoy-calistigi-yerler-mehmet-akif-ersoy-haberleri-2052049

YAZARIN DİĞER YAZILARI