Suriye’deki İsrail askeri varlığına yönelik Türkiye’nin Askeri operasyon planı mı var?
“İsrail’in defterini dürmek” görevini Türkiye’ye ihale etmişler desem ne dersiniz? Muhtemel operasyonun ilk aşaması, Kuzeydoğu Suriye’deki PKK/YPG/SDG terör yapılanmalarına yönelik olacaktır. İkinci aşama, Nuseyri nüfusun yoğun olarak yaşadığı sahil bölgesi ile İsrail işbirlikçisi Dürzi yerleşim alanlarını kapsayacaktır. Üçüncü ve son aşama ise, Şam’a kadar yaklaşan İsrail askeri unsurlarına yöneliktir.
Türkiye’nin bu operasyonlarda sahada kullanacağı kuvvetler büyük ölçüde önceden belirlenmiştir. Öncelikli taarruz gücü olarak Suriye Milli Ordusu / Özgür Suriye Ordusu sahaya intikal edecektir. Şam merkezli Suriye Arap Cumhuriyeti Ordusu ise Türk Silahlı Kuvvetleri kontrolündeki bölgelerden harekât sahasına sevk edilen Özgür Suriye Ordusu milisleriyle entegrasyon sağlayarak operasyonun icrasında görev alacaktır. Bu yapı, sahadaki komuta ve kontrol zincirinin etkin biçimde işletilmesini ve farklı kuvvet unsurlarının koordineli hareket etmesini mümkün kılacaktır.
Neden böyle bir şey olsun?
Çünkü Türkiye, uzun süredir İsrail'deki Netanyahu hükümetinin Siyonist yayılmacı operasyonlarından rahatsızlığını gizlemiyor. Bu rahatsızlığın birkaç nedeni var. Öncelikle Türkiye’nin terörist ilan ettiği İsrail’in, Suriye'nin kuzeydoğusundaki ABD destekli, PKK/YPG/SGD’nin kontrol ettiği bölgedeki yapıya yönelik ilgisi kapsamında sağladığı lojistik imkânlar ve himaye girişimi. Türkiye’nin rahatsızlık duyduğu bir diğer konu ise İsrail'in Gazze operasyonlarında kullandığı orantısız güç ve binlerce sivil insanı, çocuk, kadın ve yaşlı demeden katletmesi.
Ayrıca güvenlik tabanlı politikaların gündelik hayatın her anına yansıdığı İsrail’de yönetimin bazı Arap ülkeleri ile imzaladığı Abraham Accords/ “İbrahim Anlaşması” ilk zamanlarda İran'ın Şii Kuşak projesine karşı bir önlem gibi algıya yol açsa da aslında Türkiye’nin, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya ve Suriye’de etkin bir rol üstlenmesine yönelik bir dizi planlamalar içerdiği ortaya çıkmıştı.
İsrail ile bazı Arap ülkeleri (Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Fas ve Sudan) arasındaki uyumu resmileştiren İbrahim Anlaşmaları, İsrail ile Arap dünyası arasındaki ilişkilerin normalleşmesini, İsrail'in işgal altındaki topraklardan çekilmesini gerektirmeden olanak sağlıyordu. Yanlış hesabın Bağdat’dan döndüğü gibi evdeki hesap da sahaya uymadı.
Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı ve yeni Şam Hükümeti ile askeri anlaşmalar…
Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı, esasen iki stratejik hedef üzerine kuruludur. Birincisi; Türkiye’de yaşayan yaklaşık üç milyon Suriyeli mültecinin geri dönüşünü sağlayacak ölçüde Suriye’nin istikrara kavuşmasıdır. İkincisi ise; PKK ile organik bağ içinde gördüğü Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içindeki Kürt silahlı unsurların sınırlarından uzaklaştırılmasıdır. Ankara, yeni Şam hükümetinden SDG savaşçılarının düzenli orduya entegrasyonunu ve herhangi bir Kürt özerk yapısının kesin şekilde reddedilmesini istemektedir.
2023 ortasından 2024 yılına kadar geçen dönemde Türkiye, Suriye’deki askeri mevzi sayısını yaklaşık 126’ya çıkarmış, bunların sadece birini yeni inşa etmiştir. Mevziler, 12 üs ve 114 askeri noktadan oluşmaktadır. Coğrafi dağılımları ise şu şekildedir: Halep’te 58, İdlib’de 51, Rakka’da 10, Haseke’de 4, Lazkiye’de 2 ve Hama’da 1. Bu mevziler, önleyici ve savunma hatları şeklinde konumlandırılmış, aynı zamanda topçu, tank, zırhlı araç, uçaksavar sistemleri, mayın tarama araçları ile desteklenmiştir.
TSK’nın sahadaki yapısı; mühendislik, özel kuvvetler, topçu, füze, iletişim ve sinyal gibi farklı uzmanlık birimlerinin koordineli çalışmasına dayanmaktadır. Bu noktalar hem lojistik destek ağının parçası hem de keşif/istihbarat amaçlı İHA’ların kullanıldığı merkezlerdir. Türk üsleri hem rejim unsurlarını hem de SDG hedeflerini takip eden insansız keşif faaliyetleri yürütmektedir. Ayrıca Türkiye, Rusya ile yapılan mutabakatlar çerçevesinde Fırat’ın doğusunda ortak devriyelerini sürdürmektedir.
Türkiye’nin Suriye’deki askeri mevcudiyeti, farklı kaynaklara göre değişkenlik gösterse de 10.000 civarında askeri olduğu tahmin edilmektedir. Bu askerler, sınır bölgelerinin güvenliği için konuşlandırılmıştır. Ayrıca Türkiye, yeni hükümetle imzaladığı askeri iş birliği anlaşmaları çerçevesinde Suriye ordusunun yeniden inşasına da destek vermektedir. Bu kapsamda, askeri ekipman tedariki, lojistik destek ve belirli birliklere eğitim verilmesi öne çıkan başlıklar arasındadır.
Bunun yanında Türkiye, Suriye Milli Ordusu (SMO) aracılığıyla da sahada etkinlik göstermektedir. 70.000 ila 90.000 arasında savaşçıya sahip SMO, bölgede en kalabalık silahlı güç olarak dikkat çekmektedir. Türkiye, bu gruplara silah, hafif zırhlı araç, mühimmat ve siyasi destek sağlamaktadır. Operasyonel anlamda ise SMO, büyük ölçüde TSK’nın topçu ve insansız hava araçları desteğine dayanarak hareket etmektedir.
Türkiye’nin 2016’dan bu yana süregelen askeri varlığı, yalnızca sınır güvenliğini sağlamakla sınırlı değildir; aynı zamanda İsrail’in bölgede dilediği gibi operasyon yapma serbestisini sınırlayan en kritik jeopolitik denge unsuru olarak da öne çıkmaktadır. Ankara, yeni Şam hükümeti ile askeri anlaşmalar üzerinden varlığını daha kurumsal bir zemine taşımakta ve “terör tehdidi ortadan kalkana kadar” bölgede kalacağını net bir şekilde vurgulamaktadır.
İsrail’in Suriye’deki askeri faaliyetleri…
İsrail’in Suriye’ye yönelik hava saldırıları ve Golan Tepeleri’nden başkent Şam’ın banliyölerine kadar uzanan kara birlikleri hareketliliği, Suriye’deki yeni liderin iktidardaki gücünü test etmeye yönelik adımlar olarak değerlendirilmektedir. Bu kapsamda İsrail, yalnızca bu yıl içerisinde 85’i hava saldırısı, 10’u kara operasyonu olmak üzere toplam 95 askeri saldırı gerçekleştirmiştir.
Bir insan hakları örgütü, söz konusu saldırılar ile Suriye’nin güneyindeki Süveyda ilinde Dürzi azınlık ile Sünni Bedeviler arasında yaşanan çatışmalar arasında bağlantı bulunduğunu öne sürmektedir. Çatışmaların ardından Suriye hükümeti bölgeye asker ve güvenlik güçleri sevk ederken, aynı dönemde İsrailli Dürzilerin de Suriyeli Dürzilere destek amacıyla sınırı geçtikleri belirtilmiştir. Öte yandan bazı Suriyeli Dürzilerin İsrail’e sığınmak için girişimde bulunduğu aktarılmaktadır.
Esad rejiminin düşmesinin ardından İsrail, Golan Tepeleri’nde askeri varlığını artırmış, Suriye ile arasındaki tampon bölgeyi işgal ederek birliklerini daha ileri hatlara taşımıştır. Bu süreçte İsrail Hava Kuvvetleri, Suriye Silahlı Kuvvetleri’ne ait hedeflere yaklaşık 500 hava saldırısı düzenlemiş ve birçok askeri unsuru imha etmiştir.
Son dönemde İsrail ordusu, Suriye’nin güneyindeki Dera ve Kuneytra vilayetlerinde altı yeni askeri üs inşa etmiştir. Bu üslerden üçü Dera’daki Şecere, Meariye ve Abidin köylerinde; diğer üçü ise Kuneytra’daki Tulul el-Humr, El-Hamidiyah ve Mantara Barajı yakınlarında bulunmaktadır. Tulul el-Humr’daki üs, Şam’a yalnızca 40 kilometre mesafede olmasıyla dikkat çekmekte ve şu anda başkente en yakın İsrail askeri üssü konumunda bulunmaktadır. Bölgedeki en büyük tesis ise Jubata el-Haşab’taki üs olarak öne çıkmaktadır.
Dünya kamuoyunda İsrail karşıtı gelişmeler ve Bağımsız Filistin Devleti girişimleri…
Uluslararası tepki her geçen gün İsrail’in üstüne kâbus gibi çöküyor İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki askeri operasyonları, artan sivil kayıplar nedeniyle dünya kamuoyunda geniş çaplı protestolara yol açtı. Birçok başkentte kitlesel gösteriler düzenleniyor. Şimdilik bu tepki, İsrail ordusunun Gazze ve Batı Şeria’daki askeri eylemliliğine yönelik olsa da ileriki süreçte Suriye ve Lübnan’daki işgal girişimlerini kapsayabilir.
Diplomatik baskı, İsrail açısından dünya kamuoyunda İsrail karşıtlığını güçlendiriyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda İsrail’i kınayan ve ateşkes çağrısı yapan kararlar büyük çoğunlukla kabul edildi. Ancak BM Güvenlik Konseyi’nde ABD vetosu nedeniyle bağlayıcı adımlar sınırlı kaldı.
Avrupa’nın tutumu da önemli. Fransa, İrlanda, İspanya ve Norveç başta olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri, Filistin’i bağımsız devlet olarak tanıyacaklarını açıkladı. Bu adımın, diğer Batılı ülkeler arasında da domino etkisi yaratması bekleniyor. ABD içinde çatlak her geçen gün belirginleşiyor. Washington yönetimi, resmî olarak İsrail’i desteklese de Demokrat Parti içinde ve Amerikan kamuoyunda İsrail politikalarına karşı güçlü eleştiriler artıyor.
Küresel etkiden de söz etmek gerekiyor. Latin Amerika’dan Asya’ya birçok ülke, İsrail’in eylemlerini “uluslararası hukuk ihlali” olarak nitelendirerek bağımsız Filistin devletinin tanınmasına destek verdi.
Türkiye, Suriye'deki İsrail tehlikesini bertaraf etmek ister mi?
Türk güvenlik bürokrasisinin, İsrail’in Suriye’deki Türk üslerine yönelik olası hava saldırılarına karşı pasif veya tepkisiz kalması beklenemez. Mevcut göstergeler, Genelkurmay Başkanlığı’nın Suriye sahasında icra edilebilecek muhtemel hava ve kara operasyonlarına ilişkin hazırlık ve koordinasyon çalışmalarını başlatmış olduğunu işaret etmektedir.
Askerî terminoloji çerçevesinde bu süreç, klasik harekât planlama döngüsüne uygun olarak yürütülmektedir. Döngü; öncelikle istihbarat toplama ve değerlendirme ile başlar, ardından etüt aşaması gelir. Etüt, olası senaryoların, risklerin, kullanılacak kuvvet unsurlarının ve koordinasyon seçeneklerinin ayrıntılı biçimde analiz edildiği ön hazırlık safhasıdır. Bu analizler ışığında harekât planları şekillendirilir, uygulama aşaması icra edilir ve operasyon sonrası değerlendirme ile geri besleme sağlanır.
Dolayısıyla Genelkurmay’ın İsrail’e karşı Suriye sahasında olası bir angajmana ilişkin etüt ve planlama çalışmalarına başlamış olması, stratejik öngörü ve güvenlik protokollerinin doğal bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, dosta güven düşmana korku veren tarihi misyonu kamuoyunun malûmudur. Bugüne kadar Suriye’deki terör örgütlerine yönelik askeri harekâtlar, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı II. Ordu Komutanlığı tarafından icra edilmiştir. Ne var ki, İsrail’in Suriye’deki terör ve ayrılıkçı unsurlarla aleni işbirliği, Türkiye’nin güvenliğini doğrudan tehdit eden bir boyut taşımaktadır.
Bu nedenle, Suriye’deki işgalci İsrail birliklerine karşı olası bir askeri operasyonun startı verilmesi halinde, Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile eşgüdümlü olarak II. Ordu’ya bağlı muharebe birliklerinin gerekli adımları atması öngörülmektedir. Bu süreç, stratejik öngörü, risk yönetimi ve koordinasyon protokollerinin doğal bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye, hiç şüphesiz, dünyada yükselen antisiyonist tepkinin uluslararası platformlarda karşılık bulmasını beklemektedir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’ndaki beş daimi üyeden en az üçünün onayını almaya çalışacaktır. Görünüşe göre İngiltere ve Fransa, İsrail’in Gazze, Batı Şeria, Lübnan ve Suriye’deki politikalarından duydukları rahatsızlığı açıkça gizlememektedir. Eğer uluslararası bir konsensüs sağlanırsa, İsrail’e Suriye sahasında, “Osmanlı Tokadı”nın kimin tarafından indirileceği de şimdiden anlaşılmış olmalıdır.
Not: İsrail ve Hamas’ın operasyon adlandırması Yahudi inanç tarihinden referans…
İsrail ile Hamas arasında süren çatışmaların yalnızca askeri değil, teolojik boyutları da var. İsrail Savunma Kuvvetleri’nin Gazze’nin kuzey ve güneyinde başlattığı geniş çaplı kara harekâtına verdiği isim bunun göstergesi. Operasyonun adı “Gideon’un Arabaları”. Bu tercih, sıradan bir isimlendirme değil; Yahudi kutsal kitabı Tanah’tan yapılan güçlü bir referans. Hakimler Kitabı’na göre Gideon, İsrail halkını Midyanlıların baskısından kurtaran bir yargıç ve savaşçıydı. Dolayısıyla bu isim hem Tanah’ın tarihsel anlatısına hem de İsrail’in kendisini “kutsal mirasın devamı” olarak konumlandırma çabasına gönderme taşıyor.
Buna karşılık Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, “Musa’nın Asası” adını verdikleri operasyonla cevap verdi. Bazı dillerde bu ifade “Musa’nın Sopası” olarak çevrildi. Burada dikkat çekici nokta, İslam geleneğinde Musa’nın yalnızca İsrailoğulları’nın peygamberi olarak değil, Allah’ın bir elçisi olarak görülmesidir. Kur’an, Musa’yı kendisinden önceki tüm ümmetlere gönderilen peygamber zincirinin halkalarından biri olarak tanımlar. Bu nedenle Müslümanlar açısından Musa’nın asası, yalnızca Yahudi anlatılarının değil, ilahi vahyin evrensel sembollerinden biridir.
Ancak Hamas’ın operasyon adında İslam’ın kendi gazve veya seriyye tarihinden bir kavrama değil de doğrudan Tevrat’la bağlantılı bir figüre başvurması, Arap dünyasında bir kavramsal bulanıklık yaratıyor. İsrailoğulları tarihinden alınan referanslarla İslam’ın özgün kimliği arasında gerilim oluşuyor. Burada asıl mesele, Kudüs’ün konumlanışında da karşımıza çıkıyor. İsrail “Jerusalem”i Siyonist hafıza üzerinden okurken, Arap tarafında ise Kudüs, Kur’an kültürüne ve İslam geleneğine dayalı bir kutsal mekân olarak görülüyor. Fakat son zamanlarda Kudüs, İslam’ın asli kavramlarının dışına itilerek, Yahudi-Hıristiyan geleneğiyle aynı düzlemde “ortak kutsal” şeklinde tanımlanmaya çalışılıyor.
Bu noktada İslam’ın kendi teolojik vurgusu önemlidir: İslam, kendisini Yahudiliğin veya Hıristiyanlığın bir devamı değil, bağımsız ve evrensel bir vahiy olarak görür. Yahudilik tarihinden yapılan referansların Arap söylemine nüfuz etmesi, Müslümanların kimliğini kendi kaynağı olan Kur’an ve İslam tarihinden değil, başka geleneklerden türetilmiş kavramlarla kurmalarına yol açabilir. ABD’deki Siyonist Hristiyanlar gibi Siyonist Müslümanlara dikkat etmek gerekiyor.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
омюр челикдёнмез, Дикгазете
Seçilmiş Kaynakça
https://www.ajc.org/abrahamaccordsexplained
https://www.dikgazete.com/yazi/n-a-8183.html
https://www.bbc.com/news/articles/cp37kdjk0n2o
https://www.bbc.com/turkce/articles/cm2yv0mdd4po
https://www.jusoor.co/tr/details/suriyede-türk-varlığının-haritası
https://prismeinitiative.org/publications/abraham-accords-tariq-dana/
https://dgap.org/de/forschung/publikationen/die-abraham-abkommen
https://www.google.com/amp/s/www.bbc.com/turkce/articles/c5yv4x9rvggo.amp
https://www.newsweek.com/israels-war-peace-syria-tests-new-leaders-hold-power-2121935
https://www.toplum.org.tr/turkiyenin-suriyedeki-askeri-varligi-ve-yeni-bolgesel-guc-dengesi/
https://www.foreignaffairs.com/articles/israel/2021-09-15/false-promise-abraham-accords
https://www.tagesschau.de/ausland/asien/syrien-drusen-gewalt-eskalation-angriffe-israel-100.html
https://www.google.com/amp/s/amp.dw.com/tr/suriyede-hangi-gücün-kaç-askeri-var/a-71119371
https://www.voanews.com/a/skirmishes-mar-fight-against-islamic-state-in-northern-syia/3747121.html
https://carnegieendowment.org/research/2025/04/the-abraham-accords-after-gaza-a-change-of-context
https://www.konuyorum.com/2024/09/30/hamas-hizbullah-pkk-ve-israil-tasfiye-mi-ediliyor/.html
https://www.jusoor.co/tr/details/2024-ortalarında-suriyedeki-yabancı-ülkelere-ait-askeri-mevzilerin-haritası
https://tr.euronews.com/2025/05/18/israil-gazzeye-genis-capli-kara-harekati-baslatti-gideonun-arabalari-nedir
https://www.mepanews.com/kassam-tugaylari-israile-karsi-musanin-asasi-operasyonunu-baslatti-73943h.htm
https://www.ntv.com.tr/dunya/israilin-tam-kapsamli-isgal-plani-gideonun-savas-arabalari,4Hgc5vQ-eUW5n38bPRfbcQ
https://yenidunyagundemi.com/kose-yazilari/filistin-davasi-ve-kudus-seviciligi-ingiliz-somurge-bakanliginin-projesidir-1192.html
https://www.ulusgazetesi.com/yazar/omur-celikdonmez-arastirmaci-gazeteci/israil-turkiyenin-sabrini-zorluyor-1126-kose-yazisi
https://www.middleeastmonitor.com/20250707-israel-expands-military-presence-in-southern-syria-with-10-bases-residents-displaced/