?>

CHP’de casusluk iddiaları: Hüseyin Gün ve İngiliz istihbaratı bağlantısı İmamoğlu davasını sarsıyor!

Ömür Çelikdönmez

17 saat önce

CHP’de casusluk iddiaları: Hüseyin Gün ve İngiliz istihbaratı bağlantısı İmamoğlu davasını sarsıyor!

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’in 27 Ekim 2025 tarihinde (bugün) Ankara’ya gerçekleştireceği resmi ziyaret öncesinde Hüseyin Gün, 4 Temmuz 2025 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında “yabancı ülke lehine ajanlık faaliyetleri yürütmek” suçlamasıyla tutuklanmıştı.

Soruşturma dosyasına yansıyan bilgilere göre Gün’ün, İngiltere merkezli danışmanlık şirketleri ve bazı finans kuruluşlarıyla temas halinde olduğu, kriptolu mesajlaşma uygulamaları üzerinden veri ve bilgi alışverişi yaptığı, Türkiye’deki seçim süreçlerine dair dijital analizler gerçekleştirdiği, bu analizleri İngiltere’ye aktardığı iddia edilmişti.

Savcılık kaynakları, Londra merkezli bazı finans kuruluşları üzerinden yüksek miktarda para transferleri yapıldığını ve dijital trafik kayıtlarında İngiltere merkezli ‘IP’ adresleri ile yoğun veri yönlendirmeleri bulunduğunu öne sürmektedir. Bu teknik bulgular, medyada Hüseyin Gün’ünİngiliz casusu” olarak anılmasına neden olmuştur. Ancak tüm bu iddialar henüz soruşturma aşamasında olup, şimdilik kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamaktadır.

Hüseyin Gün kimdi, neden bir anda gündeme geldi?

Hüseyin Gün ismi aslında uzun süredir siyasi analiz çevrelerinde biliniyordu. Kendisinin, veri analitiği, siyasal iletişim ve dijital kampanya yönetimi konularında uzmanlaşmış bir danışmanlık ağının parçası olduğu, özellikle yerel seçim süreçlerinde bazı siyasi aktörlerle temas kurduğu iddia ediliyor.

Gün’ün adı, 2024 yerel seçimleri sonrasında Ekrem İmamoğlu çevresiyle kurduğu profesyonel bağlantılarla anılmaya başlamıştı. İddiaya göre; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin dijital strateji ekibine yakın bazı isimlerle ortak projeler yürütmüş, seçim sonuçlarına ilişkin büyük veri analizleri sağlamış, seçmen eğilimlerini algoritmik modellerle tahmin etmeye çalışmıştır.

Ancak bu temasların “danışmanlık faaliyeti” mi yoksa “bilgi sızdırma operasyonu” mu olduğu, hâlâ belirsiz. Savcılık, bu ağın bir bölümünün İngiltere merkezli veri şirketleriyle “ortak analiz altyapısı” kurduğunu tespit ettiğini öne sürerken; İmamoğlu cephesine yakın kaynaklar, Hüseyin Gün’ün bağımsız bir veri analisti olduğunu ve belediye ya da kampanya ekibiyle resmi bir ilişkisi bulunmadığını söylüyor.

Hüseyin Gün’den itiraf! İBB’ye sızan İngiliz bağlantılı casusluk ağı...

Hüseyin Gün, 4 Temmuz 2025 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen “yabancı ülke lehine ajanlık faaliyetleri yürütmek” suçlamasıyla tutuklanmıştır. Soruşturma dosyasına yansıyan iddialara göre Gün, bir “OSINT (açık kaynak istihbaratı) programı” çerçevesinde faaliyet yürütmüş; bu programın “şemsiye” yapı altında “dark-web” benzeri bilgi kaynaklarını içerdiğini belirtmiştir. İfadesinde, bu program aracılığıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait çok sayıda kurumsal e-posta adresi ve şifreye ulaşıldığını, bu sayede belediye içindeki yazışma ve bilgi akışına erişim imkânı bulunduğunu belirtmiştir. Ancak aynı ifadede, “herhangi bir müdahale yapılmadığını” da söylemiştir.

Gün, ifadesinde şunları açıklamıştır: 10 Haziran 2019’damanevi annem” olarak tanımladığı Seher A. aracılığıyla tanıştığı Necati Özkan ile, 31 Mart 2019 ve 23 Haziran 2019 tarihleri arasında seçim sürecine dair birlikte çalıştıklarını belirtmiştir. Özkan’ın, o dönemde Ekrem İmamoğlu’nun seçim kampanyasının menajeri ve siyasi danışmanı olarak görev yaptığını ifade etmiştir. Gün, kendi şirketi “Piiq” üzerinden “Darren, Aaron ve Ed” adlı ortaklarla birlikte çalıştığını, Aaron’un istihbarat servisi eski çalışanı olduğunu ve teknik analiz işlerinin bu kişi tarafından yürütüldüğünü belirtmiştir.

-Hüseyin Gün, “manevi annem” dediği Seher Elçili Alaçam ve Ekrem İmamoğlu ile İBB Başkanlık ofisinde...

Gün, Özkan’ın kendisinden OSINT programına “bakmasını” istediğini, araştırma sonucunda İBB’ye ait çok sayıda kurumsal mail ve şifreye ulaştıklarını, bu imkan sayesinde belediyenin derinlerine kadar erişebilme kabiliyeti elde ettiklerini ancak “yalnızca bilgi temini” yapıldığını ve müdahalenin gerçekleşmediğini aktarmıştır. Gün ayrıca, sahip oldukları yazılımın adı “pq” olduğunu, bu yazılımın mucidinin Aaron olduğunu ve Aaron’un eski istihbarat yöneticisi olduğunu söylemiştir.

Gün ifadesinde, yazışmalarda “Mayor” olarak geçen kişinin Ekrem İmamoğlu olduğunu, kendilerinin yaptıkları analizleri Özkan aracılığıyla İmamoğlu’na ilettiklerini ve İmamoğlu’nun bu süreçten haberdar olduğuna dair ifadeler kullanmıştır. Ayrıca, seçim süreci sonrasında bir toplantıda “İstanbul Senin” isimli bir projeyi tanıttıklarını ve bu toplantıda adı geçenler arasında Melih Geçek, Özkan ve Yavuz Saltık gibi şahıslar bulunduğunu belirtmiştir.

Gün, ayrıca medya mensubu Merdan Yanardağ ile de bağlantısı olduğunu, dönem dönem elden “cüzi miktarlarda” para verdiklerini, Yanardağ’ın bir röportaj yayınında sorması için kendi tarif ettiğini ancak tamamen tavsiyeye dair olduğunu söylediğini ifade etmiştir. Bu bağlamda, 2019 seçimlerinde analiz ve raporlamayla İmamoğlu’nun kampanyasına destek verdiğini, irtibat kurduğu kişinin Özkan olduğunu ve Özkan’ın da İmamoğlu’nun bilgisi dahilinde hareket ettiğini belirtmiştir. Seçim sonrası Gün ve Seher A.’nın Saraçhane’deki belediye binasında ofiste tebrik edildiğini ve bu durumun “tüm faaliyetlerden İmamoğlu’nun haberdar olduğu” şeklinde yorumlanabileceğini ifade etmiştir.

Bu ifadeler temel alındığında, soruşturma açısından öne çıkan iddialar şunlardır: Gün’ün veri analitiği ve açık kaynak istihbaratı (“OSINT”) adıyla yürüttüğü faaliyetlerde, belediye kurumlarının kurumsal altyapısına dair mail-şifre gibi bilgilere ulaşıldığı; bu bilgilere dayalı analizler yapıldığı; bu analizlerin Özkan üzerinden İmamoğlu’nun kampanyasına ya da görev sürecine yön verdiği; ayrıca medya aracılığıyla kamuoyu yönlendirme çabalarının bulunduğu; ve tüm bu sürecin bir yabancı ülke lehine ya da istihbarat bağlantılı biçimde işlendiği iddia edilmektedir.

Ancak, tekrar vurgulamak gerekir ki; tüm bu bilgiler hâlâ soruşturma aşamasındaki iddialardır ve henüz mahkeme kararıyla kesinleşmiş değildir. Bu çerçevede, “casusluk”, “yabancı ülke lehine faaliyet”, “seçim sürecine müdahale” gibi iddialar hukuki bakımdan şu an için kesinlik taşımamaktadır.

Derin Londra” ve Türkiye’deki dijital operasyonlar iddiası…

Bu olay, Türkiye’de uzun süredir tartışılan “Derin Londra” etkisini yeniden gündeme taşımıştır. Zira İngiliz istihbarat çevrelerinin, veri temelli psikolojik harp teknikleri ve seçim mühendisliği alanında küresel ölçekte faaliyet yürüttüğü bilinmektedir. Cambridge Analytica skandalı hâlâ hafızalardadır. Cambridge Analytica skandalı, 2018 yılında patlak veren ve dijital çağın en büyük veri suistimali olarak kabul edilen bir olaydır.

Kısaca özetlemek gerekirse: Cambridge Analytica, İngiltere merkezli bir siyasi veri analiz şirketiydi. Şirket, Facebook kullanıcılarının kişisel verilerini izinsiz toplayarak bu bilgileri seçmen davranışlarını etkilemek için kullandı. Yaklaşık 87 milyon Facebook kullanıcısının verisi, onların haberi olmadan elde edildi.

Bu veriler, kullanıcıların psikolojik profillerini çıkarmak, siyasi tercihlerini analiz etmek ve onlara özel hedefli propaganda reklamları göstermek için kullanıldı. Skandalın en çarpıcı yönü, Cambridge Analytica’nın bu yöntemleri kullanarak: 2016 ABD Başkanlık seçimlerinde Donald Trump kampanyasına, Birleşik Krallık’taki Brexit referandumuna dolaylı yoldan psikolojik manipülasyon temelli destek sağladığının ortaya çıkmasıdır.

Yani, sosyal medya kullanıcılarının farkında olmadan verdikleri “beğeni”, “paylaşım” ve “test” verileri, onların siyasi görüşlerini ölçmek ve davranışlarını yönlendirmek için kullanıldı. Bu olayın ardından; Facebook 5 milyar dolar para cezasına çarptırıldı. Cambridge Analytica iflas etti. Dünyada dijital mahremiyet, veri güvenliği ve seçim güvenliği konularında ciddi düzenlemeler yapılmaya başlandı.

Cambridge Analytica skandalı, veri çağında bireylerin düşünce ve oy tercihinin algoritmalar aracılığıyla yönlendirilebileceğini dünyaya gösteren kırılma noktasıdır. Hüseyin Gün dosyası da benzer bir modelin Türkiye’de yerel versiyonu olabileceği yönünde yorumlanmaktadır. 

Gün’ün, 2023 sonrası dönemde Türkiye’de faaliyet gösteren bazı sivil toplum ağları ve “kültürel diplomasi” başlığı altında fonlanan İngiliz merkezli vakıflarla da temas kurduğu öne sürülüyor. Bu vakıfların, özellikle yerel yönetimler üzerinden nüfuz stratejisi yürüttüğü iddiası, son dönemde devlet kurumlarının radarına girmiştir.

İmamoğlu cephesi üzerinden derinleşen tartışma…

Soruşturmanın siyasal yansımaları da dikkat çekicidir. Özellikle bazı medya organları, Hüseyin Gün’ün tutuklanmasını, Ekrem İmamoğlu’na dolaylı bir uyarı olarak yorumlamaktadır. Zira son dönemde hükümet çevrelerinde, “İmamoğlu’nun etrafında kümelenen yabancı destekli danışmanlık ağları”na dair rahatsızlık artmıştır.

Nitekim, Cumhurbaşkanlığı’na yakın bazı kaynaklar, “devletin niyetinin tarikatlara değil, yabancı fonlu yapılara yöneldiğini” vurgulayan son açıklamalarında, bu tür ağlara yönelik operasyonların süreceği mesajını vermiştir. Bu açıdan bakıldığında, Hüseyin Gün dosyası yalnızca bir casusluk soruşturması değil, aynı zamanda Türkiye’nin iç siyasetinde yeni bir güç denkleminin işaret fişeği olarak da değerlendirilebilir.

Casusluk mu, algı operasyonu mu?

Bugün için ortada kesinleşmiş bir hüküm yok. Ancak Hüseyin Gün vakası, Türkiye’de veri güvenliği, yabancı fonlar ve siyasal etki operasyonları konularında yeni bir dönemin başladığını göstermektedir. Eğer iddialar doğrulanırsa, bu olay Türkiye’nin dijital egemenlik kavramını yeniden tanımlayabilir. Yok eğer iddialar çürütülürse, o zaman da bu süreç “siyasi mühendislik suçlamalarının” yeni bir örneği olarak tarihe geçecektir.

Özgür Özel’in açıklamaları ve parti içindeki mesajı…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 23 Ekim 2025 tarihinde yaptığı açıklamada, Hüseyin Gün’ünitirafçı olduğunu” ve “İngiliz ajanıyım” dediğini kamuoyuna duyurdu. Bu açıklama, siyasi ve medyatik açıdan büyük yankı uyandırdı. Özel’in açıklamasının önemi iki boyuttadır: 1. “İtirafçı” iddiası soruşturmanın yönünü değiştirebilir ve yeni bağlantıların ortaya çıkmasına yol açabilir. 2. “İngiliz ajanıyım” ifadesi, dosyanın odağını doğrudan İngiltere merkezli istihbarata çevirmiştir.

Özel’in açıklaması, aynı zamanda CHP içinde parti içi dengelere yönelik bir mesaj olarak da okunmaktadır. Kulislerde, Özel’in partiyi “dış etkilerden arındırma” stratejisi çerçevesinde hareket ettiği ve İmamoğlu çevresine dolaylı bir uyarı verdiği yorumları yapılmıştır. Bu, Özel’in parti içindeki rakiplerini tasfiye etme veya etkilerini sınırlandırma hamlesi olarak da değerlendirilmiştir.

Ekrem İmamoğlu ile olası bağlantılar…

Basına yansıyan bilgilere göre, Hüseyin Gün 2019 yerel seçimlerinden sonra İmamoğlu’nun kampanya danışmanı olarak bilinen Necati Özkan ile kısa süreli bir toplantı gerçekleştirmiştir. Necati Özkan, “Görüşme olumsuz sonuçlandı, herhangi bir iş birliği olmadı” şeklinde açıklama yapmıştır.

Savcılık dosyasında Gün’ün dijital belgelerinde “İBB verileri” ve “kampanya analizleri” gibi ifadelerin geçmesi, medyada İmamoğlu’nun adının anılmasına sebep olmuştur. Ancak resmi bir suç isnadı veya doğrudan iş birliği kanıtı henüz bulunmamaktadır. Dolayısıyla bağlantı yalnızca dolaylı temas ve iddia düzeyindedir.

Richard Moore’un İstanbul temasları…

MI6 Başkanı Sir Richard Moore, 19 Eylül 2025 tarihinde İstanbul’da yaptığı veda konuşmasında Türkiye’nin stratejik önemine dikkat çekmiş, Batı merkezli istihbarat iş birliğinin altını çizmiştir. Moore, konuşmasında ayrıca siber istihbarat, veri analizi ve karanlık ağlar üzerinden yürütülen operasyonlardan söz etmiştir.

Analistler, Moore’un İstanbul’u seçmesi ve Türkiye’deki temaslarını, özellikle Hüseyin Gün dosyası bağlamında değerlendirmektedir. Bu kapsamda olayın sadece diplomatik veya iş ilişkileri çerçevesinde okunamayacağı vurgulanıyor; dosya, İngiliz istihbaratının Türkiye’deki stratejik aktörler ve dijital veri ağları üzerindeki gözetim faaliyetlerinin somut bir örneği olarak öne çıkıyor.

Türkiye açısından bu durum, kontrespiyonaj açısından kritik bir uyarı niteliği taşıyor; yabancı servislerin hassas bilgi ve bağlantıları sistematik olarak takip ettiği ve olası nüfuz ile casusluk operasyonları için hazırlık yaptığı görülmektedir. Moore’un hareketleri ve Hüseyin Gün dosyası, Türk karşı istihbarat birimleri için hem tehdit analizini hem de önleyici tedbirlerin planlanmasını gerektiren stratejik öneme sahip bir vaka olarak öne çıkıyor.

İngiltere’nin İmamoğlu ve siyasi stratejisi…

İngiliz düşünce kuruluşları ve diplomat çevreleri, Türkiye’deki yerel seçimleri ve demokratik geçiş senaryolarını yakından izlemektedir. İmamoğlu’nun politik çizgisi, bazı Batı merkezli projeler ve “yumuşak güç” stratejileriyle örtüşmektedir.

Bu perspektiften bakıldığında; Hüseyin Gün’ün İngiltere merkezli veri aktarımı ve dijital analiz faaliyetleri, İmamoğlu’nun kampanya süreçleriyle dolaylı bir şekilde ilişkili olabilecek bir alan olarak görülmektedir. Richard Moore’un mesajları ve Özel’in açıklamaları, Türkiye’deki muhalefet ve CHP içi güç dengeleri üzerinde bir tür stratejik etki yaratmıştır.

Özgür Özel’in parti içindeki güç konsolidasyonu…

Özel’in Hüseyin Gün açıklamaları, sadece dosyanın kamuoyuna taşınmasını sağlamamış, aynı zamanda CHP içindeki parti içi dengeleri etkilemiştir. Özel, partideki “İngiliz bağlantılı” veya Batı merkezli fraksiyonlara dolaylı bir uyarı göndermiştir.

İmamoğlu eksenli çevreye yönelik mesaj, CHP içindeki muhalefeti sınırlamaya ve kendi egemenlik alanını güçlendirmeye yönelik bir strateji olarak okunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, Hüseyin Gün dosyası, siyasi tasfiye veya güç konsolidasyonu boyutunu da içinde barındırmaktadır.

Hüseyin Gün Vakası: CHP içinde stratejik kontrespiyonaj…

Hüseyin Gün dosyası ve Özgür Özel’in açıklamaları, Türkiye siyaseti ve uluslararası ilişkiler açısından üç temel eksende okunabilir. Birinci eksen; İngiliz istihbaratı bağlantısıdır. Dosyada ortaya çıkan dijital iletişim izleri, Londra merkezli para transferleri ve seçim verilerinin yurtdışına aktarılması, İngiltere’nin Türkiye’deki siyasi süreçlere yönelik doğrudan bir gözlem ve potansiyel nüfuz faaliyeti yürüttüğüne işaret etmektedir. Bu durum, yabancı aktörlerin Türkiye’deki dijital veri ağlarını ve stratejik aktörleri yakından takip ettiğini göstermesi bakımından, kontrespiyonaj açısından kritik bir uyarı niteliği taşımaktadır.

İkinci eksen; CHP içi güç dengeleridir. Özgür Özel’in açıklamaları ve sosyal medya üzerinden verdiği mesajlar, parti içindeki rakiplerini sınırlama ve kendi egemenlik alanını konsolide etme stratejisinin bir parçası olarak okunabilir. Bu durum, Türkiye’deki siyasi partiler arasındaki iç mücadelelerin sadece yerel düzeyde değil, uluslararası aktörlerin ilgisiyle birlikte daha geniş bir stratejik bağlamda şekillendiğini ortaya koymaktadır.

Üçüncü eksen ise İmamoğlu ve yerel siyasettir. Dosyada yer alan dolaylı veri bağlantıları, kampanya analizleri ve stratejik iletişim verileri hem parti içi rekabeti hem de uluslararası ilgiyi bir araya getirmektedir. Bu veriler, Türkiye’nin iç siyasetinin aynı zamanda dış politika ve uluslararası istihbarat perspektifiyle de doğrudan bağlantılı olduğunu göstermektedir. Özellikle yabancı istihbarat servislerinin yerel seçim süreçlerine dair topladığı bilgiler, Türkiye’nin iç siyasetindeki hassas dengelerin dış aktörlerce izlendiğini ve gerektiğinde müdahale edilebileceğini işaret etmektedir.

Hüseyin Gün dosyası ve Özgür Özel’in açıklamaları, Türkiye’nin hem iç siyasetindeki güç mücadelelerini hem de uluslararası arenadaki stratejik kırılma noktalarını anlamak için önemli bir gösterge teşkil etmektedir. Dosya, kontrespiyonaj perspektifinden bakıldığında, yabancı aktörlerin Türkiye’deki siyasi süreçleri ve dijital veri ağlarını sistematik olarak izlediğini ve olası nüfuz operasyonları için altyapı oluşturduğunu gözler önüne sermektedir. Bunu sadece muhalefet partilerine yaptıklarını sanmayın.

Erdoğan–Özel gizli kanalı ve parlamenter sisteme dönüş stratejisi…

Can Ataklı’nın paylaşımına göre Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel ile görüşmeler yaptıktan sonra tercihini Özel’den yana kullandı. Bu durum birkaç açıdan önem taşıyor.

Öncelikle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özel’e yönelik tercihi, CHP içindeki muhalefet blokları ve parti içi liderlik dengeleri açısından kritik bir mesajdır. Özel’in parlamenter sisteme dönüşün öncüsü olarak öne çıkarılması, CHP’nin yaklaşan siyasi süreçte izleyeceği rotanın da göstergesidir.

İkincisi; Erdoğan ve Özel arasındaki görüşmeler, resmi olmayan bir iletişim hattı oluşturduğunu gösteriyor. Bu gizli kanal hem muhalefetle hem de devletin üst kademeleriyle ilişkilerin koordinasyonu açısından stratejik bir araç olarak kullanılabilir.

Üçüncüsü; Özel’in parlamenter sisteme dönüş sürecindeki öncü rolü, CHP’nin bu tartışmalarda belirleyici pozisyonda olacağını işaret ediyor. Erdoğan açısından da bu bir risk yönetimi stratejisi işlevi görüyor; muhalefetin belli bir kesimiyle temas kanalı kurarak olası sürprizler minimize ediliyor.

Bu tablo, yalnızca İstanbul özelinde değil, Ankara açısından da kritik çıkarımlar sunuyor. Mansur Yavaş, adaylık niyetini açıkça gizlemiyordu ve tıpkı İmamoğlu gibi güçlü bir Cumhurbaşkanlığı profili çiziyordu; ancak soruşturma süreçleri ve siyasi baskılar, Yavaş’ı adaylık yarışının dışında bırakma ihtimalini güçlendiriyor.

Bu durum, CHP açısından Ankara’daki belediye yönetimi ve parti içi dengeler açısından hassas bir risk oluşturuyor. İstanbul’da İmamoğlu’nun karşılaştığı baskı senaryosuna benzer bir süreç, Ankara’da Yavaş üzerinden yaşanabilir ve bu da muhalefetin büyükşehirlerdeki stratejik konumunu zayıflatabilir. Ancak CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de elini rahatlatacağı kesin.

Sonuç olarak; Erdoğan ve Özel arasında gizli bir uzlaşma ve iletişim hattının mevcudiyeti akla gelebilir. Bu durum, parlamenter sisteme dönüş ve muhalefet içi dengeyi yönetmek açısından kritik bir mekanizma olarak öne çıkıyor. Erdoğan’ın tercihi Özel’den yana olmakla hem muhalefet içi kontrol hem de geleceğe dönük siyasi strateji açısından dikkat çekici bir hamle yapılmış oluyor. Öte yandan, Ankara’da Mansur Yavaş’ın potansiyel olarak devre dışı kalma ihtimali, CHP için İstanbul ve Ankara özelinde önemli bir risk ve denge unsurunu ortaya koyuyor.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

омюр челикдёнмез, Дикгазете

Seçilmiş Kaynakça

https://www.sozcu.com.tr/mansur-yavas-ifade-verecek-mi-p251608

https://www.google.com/amp/s/www.bbc.com/turkce/articles/cd9k0dl9x7eo.amp

https://www.dikgazete.com/yazi/ingilizler-balik-sever-favorileri-aynali-sazan-4217.html

https://www.cnnturk.com/turkiye/ingiltere-basbakani-keir-starmer-turkiyeye-geliyor-2352162

https://x.com/NamikTan/status/1982430614402797868?t=J5LB9oVcujX6RCwqQfiRAg&s=19

https://x.com/RaporXYZ/status/1982016068391440763?t=tHZ-OsvFpr8ktpNDl9wmwA&s=19

https://www.yenibakishaber.com/casusluk-sorusturmasinda-tutuklanan-supheli-huseyin-gun-kimdir

https://tr.euronews.com/2025/10/26/ozgur-ozel-huseyin-gun-itirafci-olmus-ben-ingiliz-ajaniyim-demis

https://yandex.com.tr/gundem/politics/ibb-ye-yolsuzluk-sorusturmasi-10-kisi-daha-gozaltina-alindi-3003770

https://www.evrensel.net/haber/579679/imamoglu-ile-yanardag-sorusturmasinda-ismi-gecen-huseyin-gun-kimdir

https://haber.sol.org.tr/haber/ibb-verileri-darkweb-troller-casusluk-sorusturmasinin-merkezindeki-huseyin-gun-ne-anlatti

https://www.agos.com.tr/tr/yazi/36130/imamoglu-caglayan-da-ozgur-ozel-acikladi-huseyin-gun-itirafci-oldu-ingiliz-ajaniyim-dedi

https://www.dikgazete.com/yazi/istanbul-secimlerinde-imamoglu-binali-yildirimla-degil-erdoganla-yarisacak-makale,1404.html-1404.html

https://www.dikgazete.com/yazi/yunan-basini-ekrem-imamoglu-erdogani-yenen-adam-atinada-basliklari-ile-cikti-makale,3903.html-3903.html

https://gazeteoksijen.com/turkiye/mansur-yavastan-7-gun-sure-verildi-iddiasina-dair-aciklama-icisleri-bakanligi-sorusturma-izni-verdi-mi-254772

YAZARIN DİĞER YAZILARI