USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne?

Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne?
30-01-2023

Bir pop şarkıcımız bir derginin “2022 yılının ikonu ödülünü alırken, onun ünlü bir oyuncu olan eşi, kendisine uzatılan mikrofona yaptığı konuşmayı, herkesi çok duygulandıran şu cümle ile bitirir:

Bizi bir araya getiren sonsuz olasılıklara teşekkür ediyorum

Evrene mesaj gönderirken ne istediğimizi net ifade etmemiz, onun mutlaka duyulacağından ve karşılık verileceğinden şüphe etmememiz gerektiğine değinen ciddi bir sitede yer alan bir yazının sonunda şu hatırlatmada bulunuyorlar:

“İstediğiniz şey olduğunda, evrene teşekkür etmeyi unutmayın. Bunu atmosfere şükran dolu olumlu düşünceler göndererek yapabilirsiniz.”

Son 20 yılda “The Secret-Sır” ve onun gibi “sen istersen olur, evrene güven, ona inan, ondan iste” dayatması içeren onlarca, çok satan kitap yayınlandı. Ve buna “çekim yasası” gibi çekici bir isim bulundu. Oysa ne bu yasanın ne de her istediğini veren bir evrenin bilimde yeri yok.

Verdiğim bu örneklere daha yüzlercesini eklemem mümkün.

Dikkat edilmesi gereken konu ise bunların bilinçli yapıldığı ve bunların, çok iyi hazırlanmış projeler olduğu.

Ülkemizi ve genç potansiyelimizi bizden daha iyi bilen, araştıran, analiz eden, internet ile, sosyal medya ile ve dizi platformları ile gençlerimizi kıskıvrak yakalayan daha böyle birçok proje uygulanmakta.

Bu projeleri hazırlayanların amacının “gençleri inançsızlık ve cinsiyetsizlik batağına sürükleyip intihar aşamasına getirmek…” olduğu iddiaları hiç de yabana atılır gibi değil.

İşe, kültürümüzden ve inançlarımızdan gelen kavramların yerine, onların uygun gördüklerini koymakla başlıyorlar.

Allah” cc dememek içinDoğa’, ‘Evren’, ’Olasılıklar’ gibi yaratılmış varlıkları öne sürüyorlar. Oysa “iyi diyelim iyi olsun” demek, olumlu düşünmek, hüsnü zanda bulunmak, kötülüğü çağırmamak, kırk kere söylemek, adak adamak, dilemek, dua etmek zaten bizim inancımızda ve geleneğimizde tavsiye edilen şeyler.  

Araştırmalar, üniversite öğrencileri içinde, 21. yüzyılda hala bir yaratıcıya ve onun kitaplar ve peygamberler göndermiş olmasına ve üstelik melekleri olduğuna inanmayı “cahillik” olarak görenlerin sayısının her geçen gün arttığını gösteriyor.

İnsanın istediği şeyi “evrenin vermesine”, “doğanın kanun uygulamasına”, “olasılıkların oldurmasına” inanmak, çağdaş, entelektüel ve bilimsel olmaya bir engel teşkil etmiyor.

İnançlı olmak” sanatta ve bilimde de negatif bir algıya neden oluyor.

Bu projeleri yönetenler, kendilerinin ürettiği terörü, katliamı, sapıklığı, çocuk tecavüzcülüğünü Aliya İzzetbegviç’ingüzel ve asil olan her şeyin diğer adı” dediği İslam ile yan yana göstermeye çalışıyorlar ve algı yönetimi ile, içimizden de destek ve alkış bulabiliyorlar. 

...

Gezici Araştırma Merkezi, sonuçlarını 2020 yılının 6. ayında açıkladığı, Türkiye genelinde, 12 ilde, 15-20 yaş aralığındaki “Z Kuşağı”na yönelik yaptığı ankette, gençlerin yüzde 28.5’i inançsız olduğunu söyler.

KONDA'nın 2022'de yayımlanmış 2021 verilerine göre ise Türkiye'de inançsız ve ateist kişilerin toplam nüfusa oranı yüzde 7'dir. Bu veri 2011'deki yüzde 2 oranıyla karşılaştırıldığında büyük bir artış olarak nitelendirilmektedir. (vikipedi)

Bugüne gelindiğinde, inançsız gençlerin yüzde 28.5’lik oranı ve toplamdaki yüzde 7 daha da artmış olsa gerek. Deizm, Ateizm ve Agnostisizmdeki artış trendi devam ediyor çünkü. (Bütün karanlıkların aynı siyahtan (izm) dokunduğuna geçen haftaki yazımızda değinmiştik.) 

Bu kavramlara kısaca değinmek gerekirse, deistler, bir yaratıcı olduğuna inanıyor fakat onun dışındaki hiçbir dini kavrama inanmıyor.

Ateistler bir yaratıcı olduğuna da inanmıyor.

Agnostikler, bir yaratıcının olduğu ya da olmadığı gibi bir konunun önemsizliğini ve bilinmezliğini savunuyorlar. Varlığının da yokluğunun da ispat edilemeyeceğini ileri sürüyorlar.

Yine gençlerle yapılan bir sokak röportajında özellikle inançsız gençlerin cevapları bir araya getirilmiş. Ateist ve agnostik olanlar deistlerden daha fazla.

Beni daha da üzen şu iki cevabı, affınıza sığınarak paylaşmak istiyorum:

-Ben pek dinlere inanmıyorum. Ateistim. Hatta Agnostik Ateistim. Umurumda değil, dinler peygamberler…

-Müslüman değilim ben. İmam hatip lisesi mezunuyum fakat ateistim.

Elbette bir genelleme yapmak doğru değil. Fakat neredeyse her üç gençten birisinin deist, ateist ya da agnostik olduğunu, bu oranın çok hızlı bir şekilde artmakta olduğunu ve bu çocukların çoğunlukla bizim gibi inançlı ailelerin çocukları olduğu gerçeğini kabul etmek zorundayız.

Üç gençten ikisi ile teselli bulursak, ‘diğeri’ için dertlenmezsek, bu konuda çözümler üretemezsek, güzel örnek olamazsak, farklı bir dil geliştiremezsek “bizi teselli edecek bir oran” da kalmayabilir.

Necip Fazıl Kısakürek,Geçilmez” isimli o muhteşem şiirinde “Varlık niçin, yokluk niye, yaşamak ne?” sorularının cevabını bulamamış bir insanın, bu dünya sınavından “geçemeyeceğini” anlatıyor.

Umurumda değil dinler peygamberler, ateistim, deistim, agnostiğim ben, varmış yokmuş umurumda değil” diyen bir gencin zamanla, ahlak, namus, yardımseverlik, evlenmek, çocuk sahibi olmak, anne ya da baba olmak ve cinsiyet kavramları da umurunda olmayabilir.

Onu seven bir anne ve babasının olması, bir vatanı, bir bayrağı olması, sömürülmesi, uyutulması, uyuşturulması, tüketim çılgınlığı için kullanılması da umurunda olmayabilir. Bunların hiçbiri olmasa da “yeryüzünde hayatı yaşanabilir kılan hiçbir şeyin olmadığını düşünecek aşamaya gelmesi” de mümkün. İşte o aşama tam bir “dipsiz kuyu”.

Diğer yandan günümüzün diline hakim olamayan biz yetişkinlerin klişe öğretim metotları ile gençlere anlatmayı da, onları anlamayı da başaramıyor oluşumuzla yüzleşmemiz gerekiyor.

Sadece dış mihrakları suçlamakla kalmamalı, dindar ailelerin, çocuklarını nasıl dinden ettikleri üzerine yapılan uzman yorumlarını da dikkate almalıyız.

Anlamak, anlatmak ve anlaşmak için acilen yeni bir dil geliştirmeliyiz.

Okullarımız, ailelerimiz, kamu kuruluşlarımız, sivil toplum örgütlerimiz ve diyanet mensuplarımızdan oluşan dev kadrolar bu konuya mutlaka ve en kısa zamanda el atmalı.

El atmışsa da bu eli, daha verimli hale getirmeli, daha çok, daha hızlı çalışmalı.

Gençlerimizin aleyhine çok başarılı “projeler” üretenlerin karşısına çok daha iyileri ile çıkmalıyız.

Uçaklarda “tehlike anında önce kendi oksijen maskenizi takın” uyarısı yapılıyor. Sonrasında çocuklarınızın maskesini takabilmeniz için bu uyarı çok önemli.

Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne?” sorusunun cevabı da bizim oksijen maskemiz aslında.

Çocuklarımıza, gençlerimize bir faydamız olması için, önce bizim bu cevaba ihtiyacımız var.

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Eyüp Özcan
Eyüp Özcan 1 yıl önce
Hüseyin Bey,
Nakledilen dini öğretilere sahip ebeveynler ile sürekli sorgulayan teknolojik nesile doğru rehberlik yapılamaması, diğer taraftan kötü rol modeller hakikatin reddine neden olmakta sanırım..
Zor olacak ki imtihan olsun..
Bu güzel yazı ve toplumsal farkındalık için elinize, emeğinize sağlık
Murat K.
Murat K. 1 yıl önce
İletişim araçlarının,sosyal medyanın çok aktif ve yaygın olduğu bir devir yaşıyoruz. Bu araçlar iyi olduğu kadar maalesef kötü amaçlarla da kullanılıyor. Bunlarla etkin mücadele etmenin yolları mutlaka bulunmalı. Ayrıca, çocuklarımıza ve gençlerimize yakın olmalı ve onların umutsuzluğa kapılmasına yol açabilecek etkenleri bertaraf edecek aksiyonlar almalıyız.
Nazan
Nazan 1 yıl önce
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz.Ben de sosyal medyadan bu konuyu endişeyle takip ediyorum.Maalesef gençleri dinden uzaklaştırdılar..
Hüseyin Paslı
Hüseyin Paslı 1 yıl önce
Yine çok çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Kaleminize sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş.
Nuh
Nuh 1 yıl önce
Hüseyin Bey yine çok önemli bir konuya temas etmişsiniz. Hazreti Allah’tan talep edeceğimiz şeyleri evrenden,boşluktan vs. istemeye başladık. Enerji diye bi kavram çıktı ortaya. Tam da dediğiniz gibi bunların hepsi planlıydı ve amaçlarına ulaştılar görünüyorlar. El atılması gerektiğini söylemişsiniz fakat kurumlarımız da derin uykuda gibi geliyor bana maalesef
Feridun
Feridun 1 yıl önce
Hüseyin bey, çok önemli bir konuyu kaleminize almışsınız emeğinize sağlık. Herşey büyük oranda bireylerde dolayısı ile ailelerde şekilleniyor Allah’ın izniyle. Bizlere düşen en başta kendimiz olmak üzere çocuklarımız, ailemiz ve yakınlarımızı İslami açıdan eğitmek ve dinimize insanlığımıza sahip çıkmaktır inşAllah...
Nurullah şahin
Nurullah şahin 1 yıl önce
Selamlar elinize sağlık tam da zamanımızın kanayan yarasina el basmışsiniz. Son paragrafta da anlattığıniz gibi önceki nesillere anlatılan kelimelerle yeni nesilin ilgisini çekemiyoruz. Malesef ki görsel medyamız da İslam dini konusunda paylaştığı görseller ve ülkemiz de yapılan filimler de hoca hacı görüntüleri hep güvenilmez uyanik işine geldiği gibi yorum yapan olduğuna gülerken aslında arkadan kayıp giden gençlik olduğu hiç aklımıza gelmiyor. Dini konuları işleyen yetkin dediğimiz ağızlar ile gençler arasında iletişim zincirinde bir kopukluk var. Ve lugatimiza siyasal İslam, İslami terör , şalvar cübbe , sarık her ne kadar doğru olsada doğru kullanmayan kişilerin üzerinde ve zamanımızda algilarda bozukluğa sebep olduğu için hep itici güç olarak görülüyor malesef. Şuan yaşadığımiz her şey olduğu gibi değil de mış gibi, miş gibi olduğu için karşı tarafı da etkilemiyor. Çünkü insan inanarak yapmadığı bir şeyi nasıl karşıya hisserek anlatabilir ki. Kur'ani kerim de o müminler ki Allah'ın adı anilinca kalpleri ürperir, kuran okuyunca imaninda dereceleri artar. Acaba bunu yaşayan ne kadariz. Geçenlerde yurtdışında kurani Kerim'i yakma girisimi oldu hepimiz tepki gosterdik. Ne acıki bir yıl önce kadar bir okulumuzda kuranı Kerim'e tekme atan bir öğrenci görüntüsu yayılmıştı. Bunu o kadar seslendirmedi medya. Her şeyde gösteriş için yaptığımız sürece mesajlarımiz hiç bir zaman yerine ulaşmayacaktir. Kalın sağlıcakla selamlar.
Volkan Bayri
Volkan Bayri 1 yıl önce
Dinin ritüellerini, politik amaçlarına alet eden, kendi siyasi fikrine karşı olan herkesi terörist olarak ötekileştiren, sürekli mafya, uyuşturucu tacirleri, her türlü ahlaksızlıkla adı anılan, güya dindar siyasetçiler. Müntesiplerini, sivil insanların üzerine bomba ve kurşun atacak kadar, gözü dönmüş mankurtlara dönüştüren, kurt postu giymiş, hoş görü fedaileri. Altı yaşında ki çocuklarını evlendiren tarikat büyükleri ve mahkeme önünde pankartlarla bu haltı yiyenleri destekleyen sarıklı, sakallı, cübbeli mübarek amcalar. Şeriat adına canlı canlı insanların kafasını kesen ve yakan peygamber fedaileri…v.s Bir taraftan da tüm bu yaşananlara rağmen, “Zulmedenlere meyletmeyin; sonra ateş size de dokunur.” İlahi mesajına, kazanımlarımızı kaybederiz diye kulaklarını tıkayan, endişeli muhafazakârlar.

Gençleri hoş görmek lazım. ????
Muharrem Oskay
Muharrem Oskay 1 yıl önce
Tespitler çok doğru.Dikkatte alınması gereken bir yazı olmuş.Kaleminize saglik
Z kuşağından bir genç
Z kuşağından bir genç 1 yıl önce
Kaleminize sağlık. Şimdi değineceğim nokta belki size başka bir yazınızda fikir kaynağı olur, sizin yaş grubunuzdaki okurlarınızı da bilgilendirmiş olursunuz böylece. Umutsuz bir nesiliz biz. Mesela benim işlerin düzeleceğine olan bir inancım yok. Pesimistim bir seyin iyi olacağını düşünemiyorum. Ve size daha da kötüsünü söyleyeyim kötüye üzülme hissimi de yitiriyorum zamanla. Farzedelim şu an bir sorunla yüzleşiyorum, bunun iyi sonuclanacagini dusunmem, kotu sonuclanir ve uzulmem. Genel olarak bitki gibiyim bu hayatta. Tek farkım bunun farkında olmam ve halime üzülmem gerektiğini hissetmem. Zaman geçiyor geçtiğinin farkındayım ama nasıl geçtiğini anlayamıyorum bile. Böyle bir hal almışken yaşamlarımız bizden bir anlam aramamızı bekliyorsunuz. Bitki neyde anlam arasın ki.
Yasemin şimşek
Yasemin şimşek 1 yıl önce
Hüseyin bey çok doğru
Bülent
Bülent 1 yıl önce
Bu konuda çözümlerde içeren daha çok yazı bekleriz üstat.
Yıldıray Yıldız
Yıldıray Yıldız 1 yıl önce
Müslümanların çok uyanık olması lazım , işimiz çok zor sınav büyük hepimiz üzerimize düşen görevi fazlasıyla yapmalıyız
Süleyman Kocapınar
Süleyman Kocapınar 1 yıl önce
Yazının bana göre en can alıcı noktası dış mihraklar
Kendi zaaflarımızı ve hatalarımızı dış mihraklar örtüsüyle kapatıp kolaya kaçıyoruz
Üzerimize düşeni yapmaya ,temsil etmeye örnek olmaya ,yaşamaya ve yaşatmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç var…
Haleti Ruhiye
Haleti Ruhiye 1 yıl önce
O zaman ilk önce çuvaldızı kendimize batıracağız...
İbrahim Sancar
İbrahim Sancar 1 yıl önce
Elinize sağlık Hüseyin Bey. Kanayan yaraya parmak bastınız. İnşaallah kervan döner.
Cumhur Karasu
Cumhur Karasu 1 yıl önce
Bütün bunlar sadece yaşamını sürdürme ve sahip olma duygusuna kendini kaptırmış olan toplumun umrunda değil. Çok yazık. Çoook…
Ahmet Reşat SAKARYA
Ahmet Reşat SAKARYA 1 yıl önce
Hüseyin bey, bütün bu oyunlar müslümanlar ve çocukları üzerine oynanıyor, şeytanın çocukları boş durmuyor. Dediğiniz gibi diyanetin ve diğer kurumların ve ayrıca kendi evimizin çeki düzene ihtiyacı var.
Çok güzel ve etkileyici biz yazı kaleme aldığınız için teşekkür ederim. Kaleminize sağlık, selametle kalın.
Ekrem Berber
Ekrem Berber 1 yıl önce
Bütün dünya bir geçiş dönemi yaşamakta: modernite ile geleneğin Savaşı şu an final aşamasına gelmiş durumda… diğer bir ifadeyle doğal ile yapay olan arasında ki savaşın finali… her şeye rağmen biz Müslümanlar ümit var olmalıyız: Mevlana’nın dediği gibi 72 milletin sırrı bizde… kalemine yüregine sağlık Hüseyin bey…
Selda
Selda 1 yıl önce
Günümüzün en önemli tehlikesi bence de.. teşekkürler güzel yazınız için
Nigar Özel
Nigar Özel 1 yıl önce
Malesef farkında olduğum ve beni çok korkutan bu gerçeği konu ettiğiniz için teşekkürler umarım daha somut adımlar.atılır yoksa tablo çok iç açıcı değil malesef
Abdurrahman Keskin
Abdurrahman Keskin 1 yıl önce
Elinize kaleminize sağlık. Çok güzel yapmışsınız.Okurken zevk alarak okudum.
Fikret  Güneş
Fikret Güneş 1 yıl önce
Güzel bilgiler için teşekkürler
Mesut isen
Mesut isen 1 yıl önce
Tespitler cok doğru müdürüm bunu birçok yerden duyuyor ve yaşıyoruz.
Artık sorunu bulduk teşhis için bismillah demek gerekiyor.
Bunun için de neler yapabiliriz bunlara yoğunlaşmak lazım
Mehmet Şakir
Mehmet Şakir 1 yıl önce
Ellerine sağlık
Timur
Timur 1 yıl önce
Hüseyin bey gerçekten önemli bir konuya değinmişsiniz. Tehlike büyük çözümü zor . Kavramlar kafanızı karıştırmasın 20 sene önce Türkiye’de Oruç tutanların oranı veya bir kez olsun namaz kılanların oranı ile günümüz ile karşılaştırsa çok değişmediği görülür halkın %17 si hiç namaz kılmamış hiç oruç tutmamış şeklinde bir oran çıkıyor. Gençlerde oran yüksek , yaş arttıkça oran düşüyor.
Lütfü
Lütfü 1 yıl önce
Allah sonumuzu hayırlı eylesin,