USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Sahibinden satılık bir Ruh ve bir Ferrari

Sahibinden satılık bir Ruh ve bir Ferrari
24-11-2025

Sahibinden satılık bir Ruh ve bir Ferrari

Bu yazıda, hayatları şaşırtıcı benzerliklerle başlayıp farklı sonlara uzanan iki avukatı konuk ediyorum. İkisinin de hikayesi 90’larda geçiyor ve ikisi de birbirinden başarılı.

İlk avukatımız ‘Şeytanın Avukatı’ Kevin Lomax

Şeytanın Avukatı 1997 yapımı, oldukça sıkı bir hukuki ve doğaüstü gerilim filmi. Film, Florida'da çalışan, yetenekli ve hiç dava kaybetmemiş genç bir savunma avukatı olan Kevin Lomax'ın (Keanu Reeves) hikayesini anlatıyor:

Kevin, kariyerinin en kirli davalarından birini kazandıktan sonra, New York'taki gizemli ve son derece güçlü bir hukuk firmasından iş teklifi alır. Firmanın karizmatik başkanı John Milton (Al Pacino) ona inanılmaz maddi olanaklar ve sınırsız bir kariyer fırsatı sunar. Kevin ve eşi Mary Ann (Charlize Theron) bu büyülü hayata kapılıp New York'a taşınırlar.

Ancak, firma ve John Milton, giderek daha gizemli ve ürkütücü bir hal alır. Kevin, savunduğu insanların suçluluğundan şüphe etmeye başlarken, Mary Ann de bu lüks ama yalnız hayatın içinde paranoyak ve korkunç halüsinasyonlar görmeye başlar ve psikolojik olarak çöküşe geçer. Kevin, gerçeklerle yüzleşmeye başladığında, John Milton'ın sıradan bir avukat olmadığını ve firmanın aslında neyi temsil ettiğini anlar.

Film, izleyenleri derin felsefi sorularla baş başa bırakır. John Milton karakteri, son derece karizmatik, zeki ve baştan çıkarıcı bir insan görünümündedir. Onun en büyük silahı, insanların kibir, güç ve açgözlülük gibi zaaflarıdır. İnsana verilen özgür iradeyi onları yoldan çıkarmak için kullanmakta ve “kendi tercihleri”yle günah işlemelerini sağlamaktadır.

İkinci avukatımız Kırmızı Ferrari’si ile meşhur Julian Mantle

Bu avukatımız Ferrari’sini Satan Bilge kitabının baş karakteridir. Kanada'nın en başarılı, en korkulan ve en yüksek ücret alan davacı avukatlarından biridir. Pahalı takım elbiseler giyer, lüks restoranlarda yemek yer ve sembolü haline gelen kırmızı Ferrari'si ile dolaşır.

O da “karısını vahşice öldürmekle suçlanan bir müvekkilinin özgür kalmasını” sağladığı bir dava ile dikkat çeker.

Tüm cinayet davalarının anası” olarak tarihe geçen bu dava, zenginlerin ve ünlülerin ne zaman kavgacı ve üstün hukuk taktikçisine ihtiyacı olsa ona koşmalarına neden olur.

Hayatı, sürekli çalışma, kazanma hırsı, stres, baskı ve aşırılıklar üzerine kuruludur. Sürekli çalışır, ‘fast-food’ yer, uykuya ve sağlığına özen göstermez. Hayatı, maddi başarı ve dışarıdan görünen ihtişamla dolu olmasına rağmen içi boşluklarla doludur. Tropikal bir adadaki yazlığında, yapmayı planladığı bir aylık tatili yapmaya, yoğun iş temposu nedeniyle bir türlü imkan bulamaz.

Bir gün, zorlu bir duruşma sırasında, aşırı stres ve sağlıksız yaşam tarzının bedelini öder ve mahkeme salonunda kalp krizi geçirip yığılır. Ölümle burun buruna gelir. Bu olay, onun şu ana kadarki hayatını ve hayatın anlamını sorgulamasına neden olacaktır.

53 yaşında olmasına rağmen yetmişlerinde bir insan görünümündedir. Dengesiz yaşam tarzının getirdiği muazzam stres nedeniyle yüzü kırışıklarla doludur. Eskiden atletik olan vücudu zayıf düşmüş, ruhu ise tükenmiştir. Kalp krizi, onu fiziksel olarak mahvetmiştir. Tıbbın onu iyileştiremeyeceğini anlar. Sahip olduğu her şey -serveti, şöhreti, Ferrari'si- onu bu durumdan kurtaramamıştır.

Julian, hayatını kökten değiştirmeye karar verir. Tüm avukatlık kariyerini, lüks yaşam tarzını bırakır. Sembolü olan kırmızı Ferrari'sini bile satar ve elde ettiği parayla, cevaplar aramak için dünyayı dolaşmaya başlar. Arayışı onu nihayetinde Himalayalar'ın derinliklerine, Hindistan'a götürür. Himalayalar'da, dış dünyadan izole olmuş, kadim bilgelerin yaşadığı gizemli bir köye rastlar. Burada, Sivana'nın Bilgesi olarak anılan bir bilgenin öğrencisi olur. Bu bilgeden, hayatı dönüştürücü 7 prensibi öğrenir. Bu prensipler, zihin kontrolü, amaç, disiplin, zaman yönetimi ve hizmet etmek üzerine kuruludur.

Robin Sharma'nın "Ferrarisini Satan Bilge" adlı bu eseri, kişisel gelişim alanında bir klasik olarak kabul ediliyor.

Kitabın ana hikayesi, Julian'ın yıllar sonra yazarımız Robin Sharma’yı ziyaret etmesiyle başlar. Yazar onu tanıyamaz. Çünkü karşısındaki insan otuzlu yaşlarında görünen, kırışıksız bir cildi, parlak gözleri olan, sade giyinen, sakin, dingin ve etrafına huzur yayan biridir. Ferrari'si yoktur, lüks takım elbiseleri yoktur, ama sahip olduğu bilgelik onu eski halinden çok daha zengin ve güçlü yapmıştır.

Julian, ona, Himalayalar'da öğrendiği, kitabın temelini oluşturan 7 prensibi öğretir. Amacı, bu değerli bilgeliği, modern dünyada sıkışıp kalmış, tıpkı eski halinin yaptığı gibi mutsuz ve anlamsız bir hayat yaşayan insanlara ulaştırmaktır.

Onun dönüşümü, hepimizin kendi içimizdeki “Ferrari”yi, yani yanlış değerleri, faydasız alışkanlıkları ve bağımlılıkları satıp, gerçek potansiyelimizi ve mutluluğumuzu keşfetme yolculuğuna çıkmamız için güzel bir örnek teşkil eder.

Ferrari’sini Satan Bilge, 75 dile çevrilen ve 5 milyondan fazla satan bir kitap. Ayrıntılar ve etkileyici örnekler için kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Ben bu yazımda sizin için “7 prensibi” şu şekilde özetledim:

- Zihninizin kontrolünü ele alın ve onu geliştirin. Yaşam kalitenizi düşüncelerinizin kalitesi belirler.

- Amacınızı belirleyin ve ona sadık kalın. Yaşamın amacı, amacı olan bir yaşamdır.

- Kendinizi kontrol edin. Başarı, içeride başlar.

- Disiplinli olun. Huzurlu bir hayat için irade gücü şarttır.

- Zamanın kıymetini bilin. O en değerli varlığınızdır. Önceliklerinize odaklanın.

- İnsanlara hizmet edin. Başkalarına çıkar gözetmeksizin yardım edin.

- Anı yaşayın. Her gününüzü son gününüzmüş gibi düşünün. Çocuklarınızın çocukluğunu yaşayın.

Son olarak, Ferrari'sini neden sattığını birkaç cümle ile özetlemesini isteseydik, Julian Mantle’in cevabı, kanaatimce bu yazıya uygun bir cevap olurdu:

- Meslektaşım Kevin Lomax, şeytana teslim olmuş bir ruhu kurtarmanın bedelinin ne kadar ağır olabileceğini gördü. Ben ise ruhumu kaybetmeden önce, onu kurtaracak yolu aramayı tercih ettim. Bunun için attığım ilk adım, sembolüm haline gelen Kırmızı Ferrari’mi satmak oldu.

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Nigar Özel
Nigar Özel 41 dk. önce
O film ve kitaptan çok etkilenmiştim sizin yazınızda pekiştirdi tebrikler
Mesut isen
Mesut isen 1 saat önce
Yazıyı okuyunca aklıma şu söz geldi.
İnsanlar para kazanmak için sağlıklarını
Sağlıklarını kazanmak için paralarını harcar.
Günün sonunda mutmain olmuş bir kalp yoksa vay haline.
Dünya fragmanı bitmiş asıl hayat başlamıştır.