USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kaybolmaya yüz tutmuş bir pusula: ‘Utanmak’

Kaybolmaya yüz tutmuş bir pusula: ‘Utanmak’
28-07-2025

KAYBOLMAYA YÜZ TUTMUŞ AHLAKİ BİR PUSULA: “UTANMAK”

İsveç’li oyun yazarı ve yönetmen İngmar Bergman’a sormuşlar; -“Gidişat çok kötü, dünya nasıl kurtulacak?”-

Utanç” demiş Bergman, “dünyayı bir tek utanan insanlar kurtarabilir.”

“Çünkü utanmakkibir’ denilen en büyük günahın panzehirizdir. Yalanın, iftiranın, hırsızlığın, pişkinliğin, arsızlığın önündeki en büyük engeldir. Başını öne eğebilen, yüzü kızaran, özür dileyebilen insanları görmeye ihtiyacımız var… Çevresini azarlayan, hakaret eden, küçük gören, kendini herkesin üzerinde gören tiplerin yüzleri asla kızarmaz. Onlar gerektiğinde kendilerini her şeyin üzerinde görürler.”

Bir başyapıt sayılan Yedinci Mühür isimli filminde ölümü sorgulayan Bergman, 2007 yılında 89 yaşında iken tatmış ölümü. Bu cümleleri nerede, nasıl ve neden söylediğine dair bir bilgi yok. Fakat bu sözler, ülkemizde internet aracılığı ile epey bir paylaşılmış. Bu paylaşımlar, Bergman’ın bahsettiği “utanan insan” ihtiyacımızın son dönemde daha da arttığını gösteriyor.

TDK,Utanmak” kelimesi ile birlikte arlanma, utanç, haya, yüz, hicap, teeddüp kelimelerine de yer veriyor. Benzerliklerinin yanında farklılıkları olan kelimeler bunlar. Konumuz itibarı ile bizim üzerinde duracağımız daha çok utanmak ve haya kelimeleri olacak.

Utanmak onur kırıcı, ahlaka uymayan veya uygunsuz algılanan bir davranış sergilemekten kaynaklanan mahcubiyet veya küçük düşme duygusudur. Haya kelimesi de “utanma, çekinme” gibi anlamları olan bir kelime. Tamamı güzel ahlaktan ibaret olan İslam dininde önemli bir yeri olan Haya: “Nefsin isteği ile yaptığı çirkin davranışlarından rahatsızlık duyarak onları terk etme veya kötü bir işin yapılmasından ya da iyi bir işin terk edilmesinden dolayı insanın yüzünü kızartan sıkıntı” olarak tanımlanıyor.

Dr. Ercan Kesal, 1959 Nevşehir doğumlu sinema ve tiyatro oyuncumuz. Aynı zamanda bir hekim ve bir yazar. Bloğunda “AHLAK UTANMAYI BİLMEKTİR” başlığı ile birkaç tane yaşanmış utanma hikayesi anlatmış. Bunlardan bir tanesi de kendi anısı:

-1970’li yıllar, Avanos. Yazın ilk günleri. Evin önünde bir kamyonet duruyor. Kayseri’den yüz çuval şeker gelmiş. Kitap okuduğum kovuğumdan çıkıp çuvalların taşınmasını seyrediyorum. Gazoz şişelerine, şeker çuvallarına, benim ders notlarına, fırından yeni çıkan bazlamaya, bahçeden kopardığı domatese bile dualar okuyan annem yine iş başında, dudakları sürekli kıpırdıyor. Bu yaz çok gazoz satılacak inşallah. Çuvallar taşınıyor, kamyonet gidiyor. Tüm aile içimiz rahatlamış halde sofraya oturuyoruz. Philips radyoda ajans zamanı. Spikerin okuduğu haberlerin içinden bir ara “şekere zam” haberini duyuyoruz. Büyük abim sevinçle “Oh!” diyor,”tam zamanında almışız şekeri.” Ertesi gün, babamı erkenden kalkmış, evin önündeki camekanda annemle konuşurken gördüm. Canının sıkıldığı zamanlarda yaptığı gibi mendilini sebepsizce katlayıp duruyor. Az sonra da kalktı gitti zaten. Annem camekandan salona geçerken kendi kendine mırıldanıyordu: “Deli bu herif anam, sabaha kadar uyumamış!” Bir saat kadar sonra geldi babam. Rahatlamış, yüzü gülüyor. Maliyeye gidip ihbar etmiş kendini. “Dün yüz çuval şeker aldım, aslında bugün alacaktım. Zamlı almam lazımken, ucuza aldım. Farkını ödemek istiyorum.” Çocuk kafamda bile anlamıştım, babamın aslında Maliyeden değil, “utanmaktan” korktuğunu…

Ve şöyle bitiriyor çok değerli sanatçımız Ercan Kesal: “Utanmayı bilmek… Utanmaktan korkmak… Bunlar ne değerli meziyetlerdir. Ahlak utanmayı bilmektir.”

Değinmek istediğim diğer bir konu da eskiden rezil olunan şeylerle şimdi popüler olunabilmesi. Giydiği kıyafeti ile aşırı dikkat çeken bir kızımız, üniversite sınavına bu uygunsuz kıyafeti sebebiyle değil de küpesi çıkartılamadığı için giremeyince sosyal medya hesabındaki takipçi sayısı rekor sayıda artmış. Artış sebebi sınava girememesi değil aşırı dikkat çeken uygunsuz kıyafetinden utanmaması olmuş. Bu utanmazlığı takdir edenler destek olmak için takipçi sayısının artmasını sağlamış.

Sahnede sesi ile var olması gereken şarkıcılarımızın “cesur” kıyafetleri ve dans denilemeyecek hareketleri ile daha da popüler olmaları da bu konuya örnek verilebilir. Son dönemde çok popüler olan şarkıcılarımızdan birisi, bir konserinde gençlerimizi aydınlatan “çok öğretici” bir konuşma yapmıştı:

Açmak istiyorsanız açın kızlar, kimsenin nasıl davranmanız gerektiğini söylemesine ihtiyacınız yok. Sizin kendi kanatlarınız var. Kimsenin kanatları altında durmanıza gerek yok. Uçun.  Aksini söyleyenlere (orta parmağını göstererek) babayı alırsınız diyorum.”

Kadın - erkek fark etmiyor. Bunun gibi gençlere kötü örnek olacak ve asla sanatçı sayılamayacak popüler şarkıcıların sayısı her geçen gün daha da artıyor.  Elbette bu utanmazlık, şarkı sözlerine de yansımakta.

Hiç utanmadığımız bir diğer konu da hem gerçek hayatta hem sosyal medya paylaşımlarımızda kadın-erkek, yaşlı-genç  demeden aşırı küfürlü bir dil kullanmamız. Yaptığımız eleştiri ve yorumlarımızda hakarete, aşağılamaya ve küfürlere yer vermemiz.

Bizimle aynı fikirde değilse, aynı partiye oy vermiyorsa aşağılamaya ve hakaret etmeye hakkımız olduğunu sanıyoruz. Hatta ve hatta çalıyorsa bile hırsız bizim hırsızımız. “Sizin hırsızınız kötü bizim hırsızımız iyi”ye varan bir zihinsel dağılmaya varan kutuplaşmalar yaşanıyor ve hakaretler havada uçuşuyor.

Bir insanın özgürlüğü diğer insanın özgürlüğünü kısıtlayacak kadar geniş olabilir mi? İfade özgürlüğü ve demokrasi kelimeleri, herkesin her istediğini söylemesi ve yapması olarak tanımlanabilir mi? Trafikteki ışıkların gerekliliği tartışılabilir mi?  Toplumsal kurallara ve ahlaki kurallara gerek yok mu?

Ne dersiniz? Kısaca özgürlük sınırsız olsun, herkes her istediğini yapsın ve söylesin mi?

Utanmak deyince, Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana katledilen çoğu 5 yaşın altındaki 17.000 çocuğun ve halen kayıp olan 21.000 çocuğun hep bir ağızdan haykırışına da kulak verelim:

“Hiç mi utanmadınız bizim çocuk gözlerimizden? Ne istediniz o savunmasız, minik bedenlerimizden.”

“Her şeyi sığdırdınız da bir bizim küçük bedenlerimizi sığdıramadınız bu acımasız dünyanıza!”

Kanaatimce, utanmak kelimesini yaşatmaya ve utanan insanlara, her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Çünkü utanmak yalanın, iftiranın, hırsızlığın, pişkinliğin, arsızlığın ve zulmün önündeki, en büyük engeldir. Ahlak, utanmayı bilmektir.

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Cumhur Karasu
Cumhur Karasu 8 saat önce
Utanmayı o kadar ustaca ele almışsınız ki yorum yapmaya utandım. Yüreğinize ve kaleminize sağlık Hüseyin Bey.
Mehmet Şakir
Mehmet Şakir 13 saat önce
Utanması olmayan dilediğini yapabilir
Bülent
Bülent 14 saat önce
Aklımdan geçenleri yazmaktan AR ETTİM. Kaleminize sağlık.
aycan
aycan 18 saat önce
UTANIyorum
aycan
aycan 18 saat önce
Utanmak kelimesini yaşatmaya ve utanan insanlara, her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Serdar
Serdar 19 saat önce
Teşekkür ediyorum. Çok güzel bir yazı
LÜTFÜ LAYIK
LÜTFÜ LAYIK 19 saat önce
28 Şubat öncesini ve şimdiki durumları gördüğümüzde ne kadar da kötüye gittiğimizi anlıyoruz. Sosyal medya o kadar etkili ki ailelerin evlatlarını yetiştirmesi çok daha zorlaşıyor. Çok fazla özgürlük iyi bir şey değil. Bunu çocuklarımız da büyüyünce anlayacaklar. Pişman da olacaklar. Tıpkı, battıktan sonra gelip bana o kredileri vermeseydiniz batmazdım diyen patron gibi.
Mehmet
Mehmet 19 saat önce
Gene çok güzel bir konuya değinmişsiniz kaleminize sağlık
Hayati Tehlike
Hayati Tehlike 19 saat önce
İlk önce ahlaklı olmayı öldürdüler. Sonra gerisi çorap sökücü gibi geldi....Hayati tehlike buradaydı.... Atı alanda Üsküdarı geçti.
İbrahim berk
İbrahim berk 20 saat önce
Kaleminize sağlık Hüseyin bey çok güzel bir yazı olmuş