Fıçı ve Fıçıcılık Üzerine (1)
19. asır edebiyâtında o târihlere dek pek de alışık olunmayan bir usûlle “toplumun ötekilerinin” zorlu hayatlarını hikâye etmede çığır açan Charles Dickens'ın bu alanda doruğa ulaşmış başucu eseri Oliver Twist basılmadan evvel, yazarın, Mart 1836 ilâ Kasım 1837 aralığında tefrika ettiği, yâni Hâlid Ziyâ'nın 'Aşk-ı Memnû' öyküsünü Servet-i Fünûn'da parça parça yayımlaması gibi bir mecrâda fıkra fıkra yayımladığı romanı Pickwick Club, seneler sonra Stephen Jarvis'in türlü aksiliklerle, entrikalarla, ihânet ve cesâret anlarıyla, –«DJ Taylor» mahlaslı The Guardian yazarı, biyograf ve eleştirmen David John Taylor'ın tâbiriyle– “uzun, gürültülü ve kusursuz bir şekilde Dickensvârî” anlatıyla ördüğü hikâyesi Death and Mr. Pickwick'e ilhâm olur.
Eserin satırları arasında Georg Schmind, kaşları çatık vazîyette önündeki belgelere odaklanmış bulunan babasının karşısına oturur, tüy kalemini bir yana bırakarak bir şey fark ettiğini söyler. Babasının da bunu gözden kaçırmadığını düşünür ve şöyle der: Bu mektuba az önce tarih attım ve bugünün Aziz Abdon Günü olduğunu fark ettim.
Durumu gözünden kaçıran baba, suâl edercesine “öyle mi,” diye mırıldandığında, Schmind şu hatırlatmayı yapar, fıçıcıların azîzi.
Schmind karakterinin bahsini ettiği azîz, meşâlesini, 17. asrın yarısında Bollandistlerin attığı ve yekûn olarak 68 cildden meydana gelen Acta Sanctorum adlı evliyânâme külliyâtının “Julii” (Temmuz) cildinin Temmuz'un 30'una işâret eden yortu gününde İmparator Decius zamânında (249–251) Hristiyanlığı inkâr edip Roma tanrılarına tapınmaları için ezîyyetlere, işkencelere ve binbir türlü âzâba mârûz bırakıldıkları hâlde inançlarına sâdık kalmalarından ve nihâyetinde katledilmeye yüreklilikle göğüs germelerinden dolayı «Kurtarıcı İsâ» tarafından taçlandırıldıkları rivâyet edilen Abdon ve Sennen.
Hristiyanlığın ilk asırlarında, halkın, Tanrı'dan af dilemesine, duâ etmesine, varlıklı kimselerin malını mülkünü vakfetmesine vâsıta olan orta zamânın tüm şehir ve kasabalarında binâ edilmiş azîz ve azîze kültü, antikçağda toplumun, tabiatın ve şehir devletlerinin himâyesinden mesûl olan eski Yunan tanrılarının vazîfesini üstlenir ve akıl hastalığından muzdarip olanların, kabirlerinin yer aldığına inanılan mahâllerin, balıkçıların, çocukların, hasatın vb. gibi toplumun çekirdeğini oluşturan her şeyin ve herkesin şefâatçisi olurlar.
Fıçıcılık mesleğini icrâ edenler de Abdon ve Sennen'in muhâfazası altındadır.
Çünki fıçıcılık, asırlar boyunca mürekkep, su, şarap, zeytinyağı, reçine, un, inşâat malzemeleri, balık, yağ, katran ve benzerî sıvı, yarı sıvı ve katı her nevʿ maddenin naklinde kolaylık sağlayan ve îmâli çok da çetrefilli ve dâhîyâne gözükmemesi münâsebetiyle insana hâricden gazel okutan sıradan bir kap intibâʿı uyandırmasına karşın, sıvı akışkanlığına müsâade etmeyen ve mukavemet gücü yüksek lifleriyle meşe ve türevi bitkileri işleyen mahâretli ellerle, dünyâ ticâretini ayakta tutan aslî meslek olur.
*
Yunan târihçi Diodoros (M.Ö.1.yy)'un ifâdesiyle “bir amfora şarap karşılığında köle alıp satılan ve hattâ içkinin, sâkî ile takas edildiği” devirlerden bu yana epey hüner gerektiren bir zanâat olan ve tahmînen 4,000 senelik fıçı îmâlâtının ehemmiyeti, Herodot'un, bilhâssa Ermeni şaraplarının Bâbil'e gönderilmesinde palmiye ağacından îmâl edilen fıçıların kullanıldığını belirtmesiyle bir kez daha anlaşılır. Bu pasajda zikredilen fıçılar, hemen hemen her arkeoloji müzesinde görülen iki kulplu, uzun, dar boyunlu, zarîf Grek sürâhîleri veyâhût amforaları olabilir elbette, fâkat ilk asrın doğa târihçisi Bilge Plinius'un Naturalis Historia (Doğa Târihi)'da naklettiği mâlûmâtı esas alırsak, basınca dayanması ve hattâ amforalara göre kırılmaya daha az meyilli olduğu için orta kısmı şişkin, yuvarlanabilen ve istiflenebilen, su sızdırmaz, kavisli fıçıları, eğe, çekiç, pens vb. gibi o dönemin bâzı ilkel gereçleriyle îmâl edenler zanâatkârlıklarıyla meşhûr Galya'lı Keltler olur.
Alp Dağları civârlarında balık, balina yağı, çivi gibi besinler, sıvılar ve çeşitli yapı materyalleri bir mahâlden diğerine fıçılar sâyesinde götürülür.
Avustralya'lı yazar Jack Lindsay'in Britanya Adaları'na yerleşen ilk insanları, Kelt toplumunu ve kurumlarını, ve sonraki İngiliz kültürüne katkılarını mercek altına aldığı Our Celtic Heritage (Kelt Mîrâsımız) kitabında dediği gibi “Kelt fıçı ustaları ahşap işçiliğinde epey kâbilîyyetlidir.”
*
Yunan retorik ve gramer üstâdı Athēnaeus o Naukratítes (Naukratis'li Athenaeus) tarafından kaleme alınan Deipnosophistaí (“Sofistlerin Ziyâfeti”, “Bilgelerin Ziyâfeti” veyâ –kimi çevirilere göre– “Bilgelerin Sofrasında”) külliyâtından ve Roma'lı keyf insanı Apicius’un kendi zamânının aristokrat sofralarından türlü yemek târiflerini derlediği De re coquinaria (“Yemeğe Dâir” veyâ “Yemek Bahsi”) yazılarından bildiğimiz kadarıyla, hem eski Yunan halkının sofralarında hem de antik Roma mutfağında sıvı maddelerin, îtinâyla, fıçılarda muhâfaza edildiği; hattâ biri, başka bir yere göç ederken ya da bir Roma yurttaşı etrâfı şehrin o hâyli meşhûr taşlı yollarıyla çevrilmiş bir insula konutuna taşınırken, fıçıları omuzlara yükleyerek ya da yerlerde yuvarlamak sûretiyle, cümle eşyâlarını naklettikleri mâlûmâtı ışık tutar fıçının târihine.
Sıvı maddeler fıçı arabalarıyla taşınır «La Città Eterna»'da, yâni Ebedî Şehir Roma'da. Fıçılarla nakledilen un ve şarap, Roma tanrılarına sunulur kutsal kâselerde. Emsalsizliğine şiirler yazılan Roma şarapları, âdetâ isrâf edilircesine, fıçılar dolusu tüketilir zafer sarhoşluğuyla. Ren kıyıları boyunca binâ edilmiş kalelere istihkak olarak dağıtılır Büyük Britanya'dan getirtilen on binlerce fıçı tahıl... Doğu Roma'lı târihçi Doúkas (15.yy), Konstantinopl'ün muhâsarasını konu aldığı kroniklerinde, Fâtih Sultan Mehmed'in Galata cihetinden Avcılar kapusunun karşılarına doğru –takrîben Haliç'in kuzey ucunda– binden fazla şarap fıçısını ipler vâsıtasıyla birbirine rabt edip kalın kirişlerle takviye ettiği –ileride kimi minyatürlerin bile öznesi olacak olan– tahta köprü inşâsından sitâyişle bahsederken, gelecek asırların kaynakları bize, bir muhârebe stratejisi olarak fıçılardan köprü yapma işinin İmparator Maximinus tarafından Aquileia (İtalya'da antik kent) civârındaki akar sular üzerinde tatbîk edildiğini gösterir.
Fıçılar, büyük komutanlar için “Evreka!” ânı olur.
.
Sami Mert, dikGAZETE.com
Kaynakça
David John Taylor, “Death and Mr Pickwick by Stephen Jarvis review – an impeccably Dickensian debut”, The Guardian, May 21, 2015.
Dion Cassius, Dio's Roman History, translated by Earnest Cary, vol. VIII, Harvard University Press, London, 1925, p.415, 417.
Jack Lindsay, Our Celtic Heritage, Weldenfield and Nicolson, London, 1962, p.82.
ed. Jancis Robinson and Julia Harding, “Herodotus”, The Oxford Companion to Wine, Oxford University Press, UK, 2015, p.358.
Joannes Bollandus, Godefridus Henschenius and Daniel Papebrochius, Acta Sanctorum, “De SS. Abdon et Sennen”, Julii, Apud Victorem Palmé, Bibliopolam, Parisiis et Romae, 1868, p.141-148.