
Lûgat-ı Garîbe / Çim-Hı (çeviri 1)
Ahit külliyâtındaki tek argo sayılabilecek olan «damn» (lânet) sözcüğü ile başlayıp İngiliz lügat yazarı Francis Grose'un crummy (şişman), hobby horse (sürekli bir saplantı) ve benzerî ifâdelerle dolu kentsel ve kırsal yaşamın renkli kelime dağarcığını yakaladığı A Classical Dictionary of the Vulgar Tongue (Avam Dilinin Klasik Sözlüğü) eserinin neşr olunmasına giden zaman diliminde, Fransızca'da da aynı mânâyı taşıyan argot sözcüğü, literatürde Yeni Osmanlıca dediğimiz –yâni 1839 Tanzimat Fermânı'ndan 1908'e değin süren edebî hayâtın hareketli olduğu– döneme tesâdüf ederek Türkçe literatüre “özel dil” anlamıyla dâhil olur.
Herhangi bir meslek erbâbının veyâ bir topluluğun başkaları tarafından anlaşılmamayı arzû ederek yarattığı, kendine mahsûs nitelikleri, yasakları, espiri anlayışı ve hattâ sırları olan argo, Osmanlı entelektüelleri tarafından lisân-ı erâzîl (rezillerin dili) ve lisân-ı hezele (âdîlerin dili) gibi eğlenceli sözcüklerle kavramlaştırılır.
Her ne kadar yeni bir kelime olarak addedilse de argo, mâzîsi, Orta Türkçe devrinin mühim eserlerinden Kaşgarlı Mahmud kaleme aldığı Divanü Lûgat-it-Türk'ün söz varlığına uzanır. Klasik Osmanlıca devrinde nâm-ı kıymet Divan şâiri Deli Birâder'in Kitâb-ı Dâfi-ü'l-Gumûm'u, Sürûrî'nin Hezliyyât'ı, –avam dili kullandığı ve devrin argosunda kaba mânâsını taşıdığı için “Türk” lakabı verilen– Gâlip Paşa'nın, yâni bir nevî “Türk” Gâlib'in Mutâyebât-ı Türkiyye eseri, argo, kaba argo veyâhût müstehcen tâbir edilen sözcüklerin kullanımı açısından hâyli zengin kaynaklardan bazıları.
Aşağıda sâdeleştirme yapmadan olduğu gibi Latinize ederek sizlerle çevirisini paylaştığım arşivimdeki Fikri Efendi'nin Lûgat-ı Garîbe'si –yâhût bugünün Türkçe'siyle Bir Garip Sözlüğü– az evvelki paragrafta misâllerini verdiğim eserlerin yanında kibar, özenle seçilmiş kelimelerin yer aldığı, hattâ –yazarının İfâdeʾ-i Mahsûsa'da altını çizdiği gibi– âdâb-ı ʿumûmîyyeye muhâlif olmıyan, yâni “genel ahlâk kurallarına aykırı bulunmayan” terimleriyle bir çeşit otosansür izleri de taşıyan mütevâzı bir çalışma.
Fikri Efendi'nin Lûgat-ı Garîbe'si daha evvel Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali ve Prof. Dr. Erdal Şahin'in editörlüğünde hazırlanan “Kültür Tarihimizde Gizli Diller ve Şifreler” eserinin 87 ila 100'üncü sayfa aralığında Mehmet Aydın tarafından bir giriş yazısıyla beraber sadeleştirilmiş çevirisiyle yer verilmiş ve KaKitap tarafından Şubat 2017'de basılmıştır. Bunun yanı sıra Didem Dolanbay tarafından derlenerek Gram Yayınlarından 2019'da basılan Lugat-ı Garibe: Türkçenin İlk Argo Sözlüğü adlı çalışma, hususi olarak Fikri Efendi'nin eserini ele alır.
dikGAZETE platformunda dikkatinize sunduğum bu gösterişsiz çevirinin, yazar Mehmet Aydın imzâlı versiyonunu baz alırsak şâyet, o çalışmadan üç temel farkı bulunur.
İlki, herhangi bir sâdeleştirme yapılmamış olmasıdır. Sözcükler ve îzâhları, Yeni Osmanlıca döneminin yazım kurallarına göre aktarılmış, harf sıralaması orijinal metinde olduğu gibi eski alfabeye uygun olarak tanzîm edilmiş ve bu sâyede devrin anlatım biçimi aydınlatılmaya çalışılmıştır. Tek sâdeleştirme sayılabilecek uğraş, orijinal metinde Hı (خ)'dan Dal (د)'a ve Ze (ز)'den Sin (س)'e geçerken iç içe basılmış olan harflerin katîʿ bir şekilde ayrı başlıklar altında yazılmasında gösterilen uğraştır.
İkincisi, Mehmet Aydın'ın Elif (ا) harfinden başlayıp tamâmını yayımladığı tercemesinin aksine Marmara Üniversitesinin umûma mahsûs olan Nâdir Eserler Koleksiyonu kısmından arşivime kattığım orijinal metin –büyük bir ihtimâlle zarâra uğramış ve sayfaları zâyîʿ olmuş olduğundan– kapak haricinde 15'inci sayfadan başlamakta ve eski alfabenin yedinci harfi olan Çim (چ)'den son harfi olan Ye (ى)'ye doğru gitmektedir. Hâliyle hebâ olan sayfalara tesâdüf eden Elif (ا), Be (ب), Pe (پ), Te (ت), Se (ث) ve Cim (ج) ile yazılan sözcükler maalesef bu çeviride mevcut değil.
Üçüncüsü, Mehmet Aydın'ın sâdeleştirdiği çalışmadan farklı olarak, bu çeviride, dikiz, kit, muşmula ve “topçu” maddesine eklenen top atmak gibi yeni ifâdelerin var olması, Lûgat-ı Garîbe'nin birbirinden ayrı iki baskısı olup olmadığı sorusunu akla getirir ister istemez. Ayrıca –belki çeviri hatalarından kaynaklı, belki de farklı bir baskı olduğu için– “zihak, yaylı, maris, haba varmak, kıtıpiyoz, gar, yütülmek” olarak yazılan ifâdeler neşredildiği hâliyle dıhk, yaylım, mariz, havaba varmak, kıtıpiyos, gır, yutulmak olarak düzeltilmiştir.
Didem Dolanbay'ın derlemesinde ilk ve tek baskısının 1887 olduğu vurgulanırken, Mehmet Aydın'ın kaleme aldığı önsözde Hicrî 1307 senesine, yâni milâdî olarak 1889-1890 dolaylarına denk geldiği söylenir. Genel mâlûmâtlar bu doğrultudadır, lâkin eserin elimdeki nüshasında yer alan târih, Fî 26 Şubât sene 305'a işâret ediyor. Şâyet bu târih, 26 Şubat 1305 Rûmî ise baskı târihi «10 Mart 1890» olmalıdır. Kitabın ilk baskısına dâir kafa kurcalayan husûslar olsa da bildiğimiz en bâriz şey, ilk kez Âlem Matbaası'ndan basıldığı gerçeği.
Lûgat-ı Garîbe'nin bir ilk olma özelliğinden kaynaklı argo literatürüne yaptığı katkı –eksiksiz versiyonunda 344 madde başı sözcük olmasına karşın– bu çalışmada 203 madde başı ve 34 madde içi terimin kökenlerine ışık tutmamız açısından azımsanamayacak ölçüde değerli olmakla birlikte kimi günümüzde dahi kullanılan, hattâ bâzıları da mânâ değişimine uğramış sözcüklerin zenginliği ve eserin mâsumâne kusurlarıyla bu enfes lügatçeyi bizlere bırakan Fikri Efendi'nin hâtırasına saygıyla keyifli incelemeler dilerim.
Bu ilk çeviri yazısında eserin kapağı ve İfâdeʾ-i Mahsûsa kısımları, Çim (چ), Ha (ح) ve Hı (خ) harflerindeki sözcükler yer alıyor.
***
Lûgat-ı Garîbe
لغت غريبه
câmiʿ ve muharriri:
A. Fikri
Fîʾâtı 2 guruşdur
Maʿârif Nezâreti Celîlesinin ruhsatile tabʿ olunmuşdur
Istanbul
(ʿÂlem Matbâʿası - Ahmed İhsân ve Şürekâsı) Bâb-ı ʿÂlî Caddesi numro (24)
307
***
İfâdeʾ-i Mahsûsa
Hiffet-i mizâc ashâb-ı nezdinde mütedâvil elfâzdan kesb-i iştihâr idenlerini ve âdâb-ı ʿumûmîyyeye muhâlif olmıyanlarını, erbâbına mürâcaʿatla hizâlarında mâʿânîʾ-i muhtasaraları şerh olunarak neşrini tensîb iyledim.
Cesâretim, ufak bir lisân hükmünü almış olan ıstılâhât-ı hiffet-meşrebân sırasına göre ihtiyâc mess ittirdiğindendir.
İşte bu sebebdendolayı (Lûgat-ı Garîbe) serlevhâsı altında neşrine hâmekeş cürʾet oldığım (lûgatçeyi) enzâr-ı kârîʾine arz iylerim.
Fî 26 Şubât sene 305
A. Fikri
***
چ / Çim
چاقمق çakmak, anlamak, hîs itmek.
چنغار çıngar, gürültü, gavga, çıngar çıkarmak = gavga itmek.
چشنى çeşni, ağız aramak.
چكه çene, kandırmak.
چكه ڭ پرتى çenen pırtı, (edât-ı sükût) gevezeleri susdırmak içün îrâd olunur.
چويرمك çevirmek, (enselemek) ile müterâdifdir, işini becermek, manevra çevirmek = işini yoluna koymak.
چوروز çoroz, (abdal)a bak.
چومار çomar, çapkınlıkda pîr olanlar, kuvvetden, dermândan bîtâb kalan.
چاچا çaça, (Rûmcadan) hatırlı kabadayılara ıtlâk olunur.
چوللانمق çullanmak, hücûm itmek; elbise-i cedîde iksâ itmek.
چانطه ده ككلك çantada keklik, (ekmeklik)le müterâdifdir.
چكمك çekmek, mâʿnâʾ-i muhtelîfede kullanılır, sîneye çekmek = katlanmak, kabûl itmek, içine çekmek = üstüne alınmak, sigaya çekmek = istintâk itmek, akıntıya kürek çekmek = beyhûde çalışmak, yekûn çekmek = nihâyet virmek, içine çekmek = imrenmek, cavlağı çekmek = ölmek.
ح / Ha
حانداواللى handavallı, (andavallı)ya bak.
حاجم hacim, idâreʾ-i kelâm, teklîfsiz ahbâbına hitâben kullanılır.
حام حوم ham hum, dırıltı.
حاص ايشله مك has işlemek, birinin yimeğinden, bilâ mêʾzûniyyet, bilâ dâʿvet bitinceye kadar yimek.
خ / Hı
خِر hır, gavga, muʿâraza
خربو hırbo, (iri kıyım)la müterâdifdir.
خشر hışır, (andavallı)ya bak.
خنبل hınbıl, eyzân.
خوشور hoşor, iri, kalın, şişman.
خندم handam, eğlenti, helva sohbeti.
خرجنى ويرمك haracını virmek, tekdîr itmek, azarlamak.
خورده hurde, mükeyyifâtdan olan esrar.
خيار hıyar, tatsız, bîlüzûm.
.
Sami Mert, dikGAZETE.com