USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Ezansız bir İstanbul sabahı…

Ezansız bir İstanbul sabahı…
10-10-2025

Ezansız bir İstanbul sabahı…

İstanbul’dayım,

Pencereden bakıyorum, meşhur bir sigorta firması binası yükseliyor bir yanda,

Bir diğer tarafta yine meşhur bir özel hastane,

Ortalarında ise yine alanında önemli bir yere sahip önemli bir göz hastanesi.

Geldiğim günün ertesi sabahı, bir şeyin yokluğunu fark ettim,

Bir ses, bir nefes, bir çağrı, bir boşluk…

Beklediğim fakat uzaktan da olsa duyamadığım bir fısıltı da olsa bir sözdü…

Yoktu.

Göğe baktım sonra uzun uzun,

Ve dedim ki kendime,

Olsun, gökyüzü de O’nun,

Bahçedeki ağaçlar da.

Ağaçlardaki kuşların seslerini duymaya başladım.

Onların benim gibi bir hatırlatıcıya, bir davete ihtiyaç duymadan O’nu zikrettiklerini fark ettim.

Kuşlara uyarak eda ettim sabah namazımı.

Yine de içimde bir burukluk kaldı,

Ezansız bir İstanbul sabahı…

Bir yanda dünyayı ferah içinde yaşamak için güvence veren sigorta binası, bir yanda sağlıklı bir yaşam için devasa bir hastane binası ve ortalarında bir göz hastanesi.

İnsan ne tuhaf bir varlık, gören gözleri, sağlıklı ve güvence altında bir bedeni olsun yeter…

Ona yaratıcısını anımsatacak bir sese, bir söze ihtiyacı olduğunun farkında bile değil…

Ezansız bir İstanbul sabahı…

.

Bu satırları yazmıştım, söz varlığımızı tespit için toplandığımız mekânda.

Söz varlığımızı, sözlerimiz yok olduğunda fark ettiğimizi anladım. Sesimiz, sözümüz kesilmeden kıymetini bilmek gerekiyor sahip olduğumuz sözlerimizin.

Çünkü hepsi atalarımızdan bize miras kalan çok değerli hazinemiz. Sadece “Atasözlerimiz” değil atalarımızdan bize aktarılan, bütün sözcüklerimiz, onlardan bize gelen, bizde kalan değil mi?

Sözünü kaybeden özünü de kaybeder, sonra semaya bakıp; “acaba ne eksik hayatımda” diye çaresizlik içinde ararsınız kaybettiğinizi…

Tıpkı İstanbul semalarında benim aradığım bir ses, bir nefes, bir söz gibi…

.

Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?