Ankara, Suriye düğümünü kesmek üzere; Emir bekleniyor!
Şam ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında imzalanan entegrasyon anlaşması, kâğıt üzerinde Suriye’nin toprak bütünlüğüne doğru atılmış bir adım gibi görünse de sahada bambaşka bir gerçeğe işaret ediyor: Bu dosya hâlâ askıda ve herkes zamanı kendi lehine kullanıyor.
SDG/YPG, askeri ve siyasi zayıflığının farkında; bu sebeple müzakere gücünü artırmak için süreci bilinçli bir şekilde ağırdan alıyor.
Anlaşmada sorun yokken SDG neden çözüme yanaşmıyor?
İsrail’le beraber hareket eden ABD’li bir ekip; SDG’nin beyin takımını elinde tutuyor.
İşte tam bu noktada Türkiye devreye giriyor.
Ankara açısından Suriye dosyası artık yalnızca dış politika başlığı değil, iç güvenlik paradigmasının bir uzantısı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un “Terörsüz Türkiye” vurgusu bu nedenle önemli.
Devletin bakış açısı net: Bu süreç bir “Kürt sorunu çözümü” değil, terör örgütünün tasfiyesidir. Pazarlık yok, müzakere yok, kimlik siyaseti yok.
Bu söylem, Türkiye’nin Suriye’de YPG/SDG’ye bakışını da doğrudan şekillendiriyor.
Ankara’ya göre PKK Çatı Terör Örgütü nasıl Türkiye’de tasfiye ediliyorsa; Suriye kolu da “siyasi makyajla” meşrulaştırılamaz.
Şam-SDG anlaşmasına yönelik Türk temkininin arkasında tam da bu endişe yatıyor: Entegrasyon gerçek mi, yoksa üniforma değiştirerek statü koruma girişimi mi?
The Economist’in işaret ettiği tıkanma da burada anlam kazanıyor. Türkiye içinde PKK’nın silah bırakma süreci ile Suriye’deki tüm yapılanmalar arasında doğrudan bir senkron henüz oluşmuş değil. Ankara, bu senkronu bekliyor; oluşmazsa askerî seçeneği masada tutuyor.
Ancak bu seçenek eskisi kadar “kolay” da değil. Fakat Türkiye; SDG için son uyarısını yaptı. Saha hazır; emir bekliyor.
Başkomutanın emri!
Türkiye son dönemde SDG’ye yönelik tehditlerini ciddi şekilde artırdı; bu yalnızca diplomatik bir söylem değil, yeni bir askeri operasyonun hazırlığı. Ankara, geçmiş müdahalelerinde kullandığı üç aşamalı stratejiyi (söylemsel tırmanma → askeri hazırlık → uluslararası meşruiyet arayışı) yeniden uyguluyor.
Burada Rusya faktörü devrede. Türkiye, Rusya-Ukrayna Savaşında tarafsız olmasına ve Rusya ile ilişkilerini sürdürmesine rağmen; Rusya, SDG ile ilişkilerini iyi tutuyor.
Amerika da uzun süredir SDG’nin yanında olmasına rağmen PKK çizgisindeki Kürtlerin özerklik talebine mesafeli yaklaşıyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın belirsiz açıklamaları Ankara’ya bir kırmızı çizgi çizmedi; bu durum Türkiye’nin işini kolaylaştırıyor.
Suriye’deki aktörler, Türkiye’nin manevra alanını daraltmaya çalışsa da ABD; Türkiye ile doğrudan bir kopuşu göze alamıyor.
Bu nedenle en gerçekçi senaryo, kısa vadede büyük bir kara harekâtı değil; sınırlı askerî baskı, İHA’lar, nokta operasyonları ve diplomatik zorlamanın birlikte yürütüldüğü “kontrollü gerilim” politikasıdır.
Yani ne barış ne savaş… Donmuş ama her an çözülebilecek bir çatışma hali.
Türkiye’nin stratejisi açık: Ya SDG, Şam’la gerçekten bütünleşir ve silahlı özerk bir yapı olmaktan çıkar ya da Ankara bu yapının kalıcılaşmasına izin vermez. Bu ikilemin ortası yok. Zaman uzadıkça belirsizlik derinleşiyor ve belirsizlik, Orta Doğu’da genellikle silah üretir.
Bugün Suriye dosyası, Türkiye’nin yeni güvenlik konseptinin turnusol kâğıdıdır. Terörsüz Türkiye hedefi, sınırın ötesinde terörlü bir düzenle sürdürülemez. Ankara bunu biliyor; Washington, Moskova ve Şam da biliyor. Bilinmeyen tek şey şu: Bu düğüm, siyasetle mi çözülecek, yoksa yine sahada mı kesilecek?
Cevap, önümüzdeki aylarda Suriye’nin kuzeyinde atılacak küçük gibi görünen ama büyük sonuçlar doğuracak adımlarda gizli.
Tam bu sırada, devlet tüm hazırlığını tamamlamışken; Türkiye’nin kalbi ve beyni konumundaki iki nadide kurumu MİT ve Dışişleri Bakanlığı üzerinden deformasyon yürütülüyor.
Bilinçli bir şekilde MİT Başkanı İbrahim Kalın ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan arasında husumet olduğu iddiası tüm medya kanallarında pompalanıyor.
Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi ile Hakan Fidan arasında sürtüşme olduğu üfürülüyor.
Neden acaba?
Dış cephe taarruza hazırken içeride moral değeri çökertilmeye çalışılıyor.
Beşinci Kol Faaliyeti kapsamındaki saldırılara boyun eğmeyin; oyuna gelmeyin!
Ya Allah Bismillah!
“(O) Rabbinin emriyle her şeyi yok edecektir” dedi. Derken öyle savrulup parçalandılar ki kumların içinde evlerinden başkası görünmez oldu. İşte biz (inkâr eden) günahkârlar güruhunu böyle cezalandırırız.” Ahkâf Suresi, 25. Ayet
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/turkiye-sam-guvenlik-ittifaki-ypgnin-zamana-yayilmis-stratejisine-karsi-ortak-cephe/3659230
https://www.jpost.com/opinion/article-880526
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/turkiye-nin-coklu-guvenlik-tehditleri-ve-terorsuz-turkiye-hedefi/3772481
https://www.benguturk.com/mehmet-ucumdan-terorsuz-turkiye-vurgusu-sabotaj-siyasetine-gecit-yok
https://www.economist.com/europe/2025/12/11/talks-stall-between-turkeys-government-and-the-kurds