?>

Vaynah Kulelerinin arkeolojik portresi

Abdullah Ali Güzel

19 saat önce

Vaynah Kulelerinin arkeolojik portresi

Kuzey Kafkasya'nın sarp vadilerine, özellikle günümüz Çeçenistan ve İnguşetya coğrafyasına yolunuz düşerse, mimari bir mucizeyle karşılaşırsınız: Gökyüzüne doğru ince birer parmak gibi uzanan, taştan yapılmış kuleler.

Turistler için nefes kesici bir manzara olan bu yapılar, arkeologlar için karmaşık bir sosyal düzenin, sofistike bir savunma stratejisinin ve yüzlerce yıllık bir toplumsal hafızanın somut birer kaydıdır. Bu yazıda, bu sessiz nöbetçilerin bize neler anlattığını, arkeolojinin bilimsel yöntemleriyle “okuyacağız”.

Bu kulelerin inşasının “altın çağı”, radyokarbon tarihlemeleri ve mimari stil analizlerine (tipoloji) göre, ağırlıklı olarak 14. ve 17. yüzyıllar arasına denk gelir. Bu tarih aralığı tesadüfi değildir. Bu dönem, bölgenin Timur ve Altın Orda'nın yarattığı büyük sarsıntıların ardından, merkezi bir siyasi otoritenin zayıfladığı bir “güç boşluğu” yaşadığı zamandır.

Arkeolojik veriler, bu dönemde toplumun temel taşıyıcı birimi olarak teip (klan veya geniş aile) yapısının öne çıktığını net bir şekilde göstermektedir. Vaynah kulesi, tam da bu feodal olmayan, parçalı ve özerk sosyal yapının mimari bir yansımasıdır.

Avrupa'daki gibi tek bir lorda veya krala ait dev bir merkezi şato yerine, burada her biri kendi özerkliğini ve onurunu korumaya çalışan onlarca klanın kendi “kalesini diktiğini görürsünüz. Bir kule inşa etmek, o klanın sadece savunma kabiliyetini değil, aynı zamanda ekonomik gücünü (böyle bir inşaatı finanse edecek tarımsal artığa sahip olduğunu) ve sosyal prestijini de komşularına ilan etmenin bir yoluydu.

Sahada yapılan araştırmalar, bu yapıların homojen olmadığını, aksine net bir “fonksiyonel tipolojiye (işlevsel sınıflandırma) sahip olduğunu ortaya koyar. Kuleler temelde iki ana kategoriye ayrılır:

1. Konut Kuleleri (Yaşam Alanları): Bunlar, ailenin "dikey yaşam alanı" olarak tanımlanabilir. Genellikle 3-4 katlı, daha geniş tabanlı (örneğin 8x10 metre) bu yapıların arkeolojik stratigrafisi (kültürel katmanlaşması) bize gündelik hayatı detaylıca anlatır:

Zemin Kat: Kazılarda bulunan organik kalıntılardan ve zemin yapısından anlaşıldığı üzere, burası hayvan barınağı (ahır) olarak kullanılıyordu. Bu, ailenin en değerli serveti olan hayvanları korumak ve kışın üst katlara pasif ısı sağlamak için geliştirilmiş zekice bir yöntemdi.

Orta Katlar: Burası ailenin sosyal ve ekonomik hayatının merkeziydi. Burada bulunan en önemli arkeolojik öge, katın merkezindeki ocaktır. Bu ocak, sadece ısınma ve yemek pişirme işlevi görmenin ötesinde, ailenin kutsal ve sosyal bir merkeziydi. Ocak etrafında bulunan seramik parçaları (genellikle el yapımı, yerel üretim), ağırşaklar (dokuma aletleri) ve öğütme taşları, buranın bir ev içi üretim alanı olduğunu kanıtlar.

2. Savaş ve Gözetleme Kuleleri: Bunlar, Vaynah mimarisinin zirvesi, mühendislik harikalarıdır. 25 metre yüksekliğe kadar ulaşabilen, çok daha dar bir tabana (örneğin 5x5 metre) sahip bu zarif yapılar, saf bir savunma ve sinyalizasyon dehasıdır. Mimarileri, tamamen işlevlerini yansıtır:

Girişleri, düşmanın koçbaşı gibi aletlerle erişimini engellemek için asla zemin seviyesinde değildir. Genellikle ikinci kattadır ve erişim, sadece savunmacıların geri çekebileceği seyyar bir merdivenle sağlanırdı.

Yapıların yukarı doğru zarifçe daralması hem ağırlık merkezini dengelemek hem de tırmanmayı zorlaştırmak için tasarlanmıştır. Dar mazgallar ise okçu savunması için idealdi.

Bu kulelerin konumu asla tesadüfi değildir. Burada peyzaj arkeolojisi (insan faaliyetlerinin coğrafyayla ilişkisini inceleyen bilim dalı) devreye girer. Her kule, bir vadiyi, stratejik bir geçidi veya su kaynağını mutlak surette kontrol etmek için en ideal noktaya yerleştirilmiştir.

Daha da önemlisi, kuleler birbiriyle görsel temas kuracak şekilde bir ağ oluşturur. Günümüzün Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS) yazılımlarıyla yapılan "viewshed" (görüş alanı) analizleri, bir kulenin tepesinde yakılan bir ateşin veya dumanın (tehlike sinyali), saniyeler içinde vadinin bir ucundan diğerine nasıl iletilebildiğini net bir şekilde göstermektedir. Bu, dağlık coğrafyanın en hızlı “erken uyarı sistemi”ydi.

Kulelerin arkeolojik değeri, sadece mimarilerinde değil, duvarlarındaki “simgesel dil”de de yatar. Özellikle giriş kapıları etrafında ve kilit taşlarında yoğunlaşan petroglifler (taş oymalar), o insanların inanç dünyasına açılan bir penceredir.

Sıkça rastlanan güneş diskleri, spiraller ve el izleri, bölgenin İslam öncesi dönemden kalma kozmolojik inançlarının mimarideki devamlılığını gösterir. Bu işaretler, estetik kaygıdan çok, apotropeik bir işleve sahipti; yani aileyi ve evi kötülükten koruyan sembolik tılsımlardı.

Ayrıca, klanlara ait tamga (mühür) denilen spesifik semboller de görülür. Bunlar, kulenin “mülkiyetini” ve ait olduğu klanı belirten, taştan bir “tapu senedi” niteliğindedir.

Bir arkeolog için hiçbir yapı, içinde bulunduğu kültürel peyzajdan bağımsız değildir. Kulelerin en önemli bağlamı, hemen yanlarında bulunan nekropol (mezarlık) alanlarıdır. Tsoy-Pede ("Ölüler Şehri") gibi dünyaca ünlü yerleşkelerde, kule mimarisine çarpıcı biçimde benzeyen, taştan yapılmış yer üstü mezar evleri (kriptalar) bulunur.

Bu yapılar, hayat ve ölüm arasındaki kültürel sürekliliği gösterir. Kuru dağ havası sayesinde bu kriptalarda iyi korunan organik buluntular (tekstil, deri) ve iskelet kalıntıları, o insanların sağlık koşulları (paleopatoloji), diyetleri ve defin adetleri hakkında paha biçilmez veriler sunar.

Sonuç olarak; Vaynah kulelerine baktığınızda, sadece estetik açıdan etkileyici yapılar görmezsiniz. Bir toplumun kendini merkezi bir otorite olmadan nasıl organize ettiğinin, sosyal statüyü ve onuru nasıl mimariye dönüştürdüğünün ve zorlu bir coğrafyayı nasıl “evcilleştirdiğinin” kanıtlarını görürsünüz.

Ek bir bilgi olarak; Cahar Dudayev, şehit olduğunda onu gelenek gereği kendi teipine ait kulenin yanına gömmek istemişler fakat “mezar, düşmanın eline geçer” diye yapmamışlar.

Yani demek oluyor ki Çeçen-İnguş’larda her ölü, kendi vaynakh kulesi civarına gömülüyor.

Belki ilerleyen zamanlarda bu konuyu daha detaylı ele alırız, şimdilik hoşça kalın.

.

Abdullah Ali Güzel, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI