
TÜRKİYE, İSRAİL’E KÜRD KARTINI ÇEKEBİLİR Mİ?
İsrail rejimi, Suriye’nin önemli noktalarına gün be gün saldırılar düzenleyerek Suriye yönetimini gerilla gücüne çevirdi. Suriye’nin belirli noktalarında oluşan güç dengelerini iyi gözeten İsrail’in Suriye’den vazgeçmeyeceği öngörülüyor. Süveyda bölgesinde oluşturulmaya çalışılan yeni düzen, İsrail lehine farklıları barındırıyor.
Dürzi grupların İsrail tarafından desteklenerek, himaye altına alınmaya çalışılması; “Büyük İsrail Projesi”nin ayak seslerinin duyurulmasına neden olabilir. Golan’daki İsrail hakimiyetine Süveyda da eklenirse, Suriye’nin doğusundaki El Tenf bölgesinden bir koridor açılarak YPG/SDG’nin Akdeniz’e açılmasının önünde bir engel kalmayacak. Gazze’nin yakın zamanda tamamen işgal edileceği söylemi, Batı Şeria’nın ilhakı gibi projeler, Filistinliler için yeni bölgeler aranmaya başlandığının işaret fişekleri olarak okunabilir. İsrailli yetkililer de Filistinlilerin dünyanın çeşitli yerlerine sürülmesini amaçlayan farklı projeleri masaya koymuşlardı.
Suriye, Esed’in gitmesiyle İsrail için daha savunmasız hale gelmiştir. Esed’in varlığının insani ve meşru tarafı ayrıca tartışma konusudur. Türkiye’nin değişik zaman dilimlerinde Suriye’deki terör noktalarına düzenlediği operasyonlar, yeni hattın aktif hale gelmesiyle boşa çıkabilir. Suriye hükümeti ile Türkiye arasındaki yakın ilişki bir yandan bunu önlemeyi amaçlarken diğer yandan terör örgütü PKK’nın silah bırakmasıyla ilintili olabilir. Hesapta olmayan Ürdün’e sevk edilecek Filistinlilerin daha sonra Dera’ya nakli, İsrail’in ileri dönemler için hazırladığı planın parçası olabilecektir. Filistin, Lübnan, Suriye gibi coğrafyaların insansızlaştırıldığı görülmektedir. Bu gelişmeler doğrudan Türkiye’nin içişlerini etkileyebilir. Suriye nüfusunun büyük bölümüne ev sahipliği yapan Türkiye, Suriye’nin güneyindeki kargaşayla yeni yönetimin kapasitesini de ortaya çıkaracak.
Suriye’nin merkezileşmesi planına itiraz eden SDG’nin kazanımlarını bırakmak istememesi Türkiye açısından kabul edilebilir olmasa da realist perspektiften anlaşılır bir hamledir. Suriye’de bulunan Kürd sosyolojisi üzerinden kartlarını açan Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye Süreci” de bu bağlamda değerlendirilebilir. İsrail’in Dürziler üzerinden bölgeyi domine etme çabası, Türkiye’nin lehte kullanabileceği Kürd kartıyla pasif hale getirilebilir. Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde başlayan sürecin, Suriye ayağına ulaşması, Türkiye’yi bölgede güç sahibi yapacak yeni bir denkleme oturtabilir. Bu denklemin olumsuz yönleri de gözden kaçmamalıdır. Suriye’deki sosyolojinin Türkiye’yi tehdit eder halde olmaması, Türk devlet aklının kırmızı çizgilerinden biri olarak düşünülebilir.
Türkiye, İsrail’in bazı etnik gruplar üzerinde kurmak istediği baskıyı başka gruplar üzerinde kurabilir mi? 21. Yüzyılda sürecin artık daha demokratik çerçevede ele alınması planlandığından, yumuşak güç seçeneklerinin sahada karşılığı daha etkili olabilir. Türkiye’nin Kürd nüfusla kuracağı ilişki, öncelikle eşit şartlarda başlatılmalıdır, aksi durum farklı sonuçlara gebe olacaktır. Türk-Kürd ayrımında etnik gruplar birbirini hami olarak görmemeli, ortak zemin kazançlar üzerinden oluşturulmalıdır. Hamasi üslubun oluşturduğu siyasetin sadece kısıtlı bir alanı kapsadığı bilinci, ulus devletler tarafından defalarca tespit edilmiştir. Uluslararası ilişkilerde teolojik müeyyideler göz ardı ediliyorsa, şovenist iddialar da susturulmaldır.
.
Mahmut Muslihan, dikGAZETE.com