
04 Haziran Tarihinin Hatırlattıkları
Öz
Bu yazının amacı 04 Haziran tarihinin bize hatırlattıklarıyla ilgilidir. Malûm olduğu üzere 1075 yılı Bahar aylarında Türkiye Devleti’ni kuran Kutalmışoğlu Süleymanşah, devletin temellerini attıktan 11 yıl sonra, yâni bundan tam 939 yıl evvel 04 Haziran 1086’da kendi canına kıymıştı. Yine herkesçe malûmdur ki, bu acı olaydan tam 790 yıl sonra, yâni bundan 149 yıl evvel, 04 Haziran 1876 Pazar günü Saat 10-11 sularında da bir yakışıklı sultanımız daha kendi aziz canına kıymış; Türk milletini acılara gark etmişti. Bu yılki 04 Haziran 2025 Çarşamba günü ise Hacıların Arafat’a çıkmak için hazırlık yaptıkları 08 Zilhicce Terviye Günü’ne denk gelmektedir. Bu iki sultanımızı büyük bir sevgi ve saygıyla anar, ruhlarının şad olmasını niyaz ederim.
Açar Kelimeler: 1075 Türkiye Devleti, 04 Haziran 1086, Kutalmışoğlu Süleymanşah, 04 Haziran 1876 Sultan Abdülaziz
Giriş
Bu makaleyle tarihimizde yanlış bilinen birkaç olaya dikkat çekilecek ve bazı ezberler bozulacaktır. Selçuk Beyin Mikail Beyden torunları Çağrı ve Tuğrul ile Çağrı Beyin oğlu Alp Arslan, Selçuk Beyin Arslan Yabgu’dan torunu Kutalmış ve Kutalmış oğulları yönetimden dışlandılar. Bu yüzden de, Kutalmışoğlu Süleymanşah, kardeşi Mansur ile birlikte 1075 yılında Suriye üzerinden Konya ve Bizans’ın Asya, yâni Anatolikon [Asya] eyaletine yöneldiler. Malazgirt yenilgisi ardından taht kavgasına düşen Bizans imparatoruna verdikleri yardıma karşılık Asya eyaleti denilen Uluborlu ile Konya arasını fethettiler. İlk başkentimiz Uluborlu-İznik oldu. Bu yıl [2025], aynı zamanda Anadolu’da Türk Devletinin 950’nci kuruluş yılını idrak ediyoruz. Bu konuda “Anadolu’da Türk Devletinin [1075, Isparta-İznik] Kuruluşunun 950. Yıldönümü Hâtırasına Armağan” adlı bir kitapçık çıkardık ve Isparta ili yöneticilerine gönderdik, ama şimdiye kadar Isparta mülki idareleri ve belediyelerinden bir ses çıkmadı.
Kutalmışoğlu Süleymanşah
Süleymanşah, 1075 yılı Uluborlu-İznik’i [Senirkent-Uluğbey] başkent yaptıktan 5 yıl sonra, 1080’de de Bursa-İznik’i fetihle başkenti oraya taşıdı. 1084’de Bursa-İznik’i Ebu'l-Kasım, Anadolu ilini İlhan, Çaka, Tanrıvermiş Barak, Kundan, Yalvaç beylere emanetle Kemer Boğazı, Beyşehir, ilk Antalya [Side], oradan da gemiyle Süveydiye limanına çıktı ve Antakya’yı fethetti. Halep kalesi yüzünden Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın kardeşi Tutuş ile harbe girişti. Bazı beylerin Tutuş tarafına geçmesiyle harbi kaybetti ve Caber kalesi tarafına kaçtı. Fakat Tutuş’un adamları onun izini sürdü ve yakaladılar. Tutuş’a götürülmek istenince gururuna yediremedi ve hançerini çekerek oracıkta canına kıydı [04 Haz. 1086]. Tutuş, Süleymanşah’ın na’şını Halep kapısında defnetti. Caber kalesi yakınındaki iç organlarının gömülü olduğu yerde de bir türbe yapıldı. İşte “Mezar-ı Türk” denilen türbe budur. Yâni Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın iki mezarı olup, Mezar-ı Türk’te iskelet yoktur [bk. Har.1]. Tarihçi maalesef bu hususu bilemedi [bk. 14.08.2023: https://www.dikgazete.com/yazi/suleymansah-diye-karakozak-a-baska-mezar-tasindi-5957.html].
Anatolikon [Asya] Eyaleti [İli] ve Anadolu
Anadolu adının, bugünkü Anadolu’ya şamil olması 19.yy’a rastlar ki, henüz yeni sayılır. Bugünkü Anadolu’nun eski adı Rûm idi ve Anadolu, Ankara ve Hamid oğulları beyliğinin batısıydı. Bu adlandırma, Rumeli’nin fethiyle, 1400’lü yılların başında Rumeli Eyaleti ve Anadolu Eyaleti şeklinde yapıldı. İlk Anadolu adı, Hamid oğulları beyliği topraklarıdır. 1332’de bölgeyi ziyaret eden İbn Battuta, Hamid oğlu Dündar Beyin beyliği için “Anadolu Hükümeti” der. Bizans, Roma’nın Asya Eyaleti için ilk kez 669’da Anatolikon [Anadolu] adını kullandı. Anadolu Eyaleti merkezi Uluborlu [Ammûriye], Halife el-Mu’tasım tarafından 838’de fethedilince, eyalet merkezi Şarkîkaraağaç’a [Mercü’ş-Şahm: Akça-kale] taşındı. Anadolu eyaletinin MÖ 1300’ler ve Arzava’ya giden en eski adı Assuva, yâni Asya’dır. Şimdiye dek ne Asya Eyaleti, ne Arzava, ne Akhalar, ne de Truva’nın yeri bilinebilmiştir.
Osmanlı Devletinin Doğuşu
Ertuğrul Bey, atası Kaya [Oğuz] Alp ve oğlu Osman Beylerin ilk faaliyet gösterdikleri yerler Göller Bölgesi veya Anadolu ilidir. Bu üç isim, Şah Menteş, nâm-ı diğer Uc Gazisi Mehmet Bey ve onun çocukları Hamid ve Aydın beylere tâbi olarak eski Eğirdir Gölü’nde denizcilik de yaptılar. Onun için olacak Timurlenk, Yıldırım Bayezid’e “Sen denizci bir Türkmen’in neslindensin” der. Hatta Ertuğrul’un atası Kaya Alp, büyük ihtimal, eski Hoyran ve Eğirdir gölleri arasındaki ırmakta [Fırat] boğulmuştur ve mezarı bugün göl altındadır. Şeh Menteş oğlu Hamid Bey, Bizans imparatoru ile iki kez antlaşma yaparak Sakarya bölgesinden toprak satın almış, Kemer Boğazı ve Senirkent-Söğüt [Sagouda: Salice] bölgesinde oturan Ertuğrul ve ona tâbi Türkmenleri, idaresini oğlu İlyas’a [Ales: Ellez] verdiği Sakarya bölgesindeki bu topraklara [Halizones] yerleştirmiştir. Önce İlyas, sonra Dündar’a tâbi olan Osman Bey, 1324’de öldü ve yerine oğlu Orhan geçti. Dündar, Aralık 1326’da öldürülünce Hamid oğulları fetret dönemine girdi ve Orhan bağımsızlığını ilân etti. Böylelikle de Osman oğulları ortaya çıkmış oldu.
Sultan Abdülaziz
Osman oğullarının pehlivan yapılı ve yakışıklı padişahı Sultan Abdülaziz, 30 Mayıs Salı günü hal’ edilince önce Topkapı sarayına, üç gün sonra Cuma günü de isteği üzerine Feriye sarayına götürüldü ve 04 Haziran Pazar günü Saat 10-11 sularında aziz canına kıydı. Sultan Aziz, hal’ edilmesini gururuna yediremedi ve 5.Murat’ı kastederek, iki padişahın bir anda bulunması fitne sebebidir dedi. Hatta intihar etmek için Başmabeyinci Hafız Mehmet’ten bir miktar zehir bulmasını rica bile etti.
Herkesçe malûm Sultan Abdülaziz iyi bir bestekârdır. Yapay Zekâ, Sultan Abdülaziz’in bestelerinde geçen temalar için “hüzün, melankoli, aşk, ayrılık” der. “Uyan ey gözlerim gafletten uyan” bestesi dînî içerikli ve hüzünlüdür. Prof. Yaşar Aydemir, “genel olarak bestelerde hüzün, aşk ve ayrılık vardır” der. Belki de, Abdülaziz’in intiharında bestekâr oluşunun rolü vardır.
B. Öztuncay, 2005’de Hatıra-i Uhuvvet: Portre Fotoğraflarının Cazibesi 1846-1950 adlı eserinde, sarıklı, şalvarlı R.3’deki fotoğrafı, Abdülaziz’e ait dedi. Millî Saraylar Dairesi, bu resmi [R.3], 2011’de çıkardığı Yavuz Şehsuvaroğlu’na [1912-1963] ait, Sultan Aziz; Hayatı-Hal’i-Ölümü adlı kitaba aldı. İz Yayıncılık ise S. Hüsnü Paşa’nın [1838-1892] Hissî İnkılâb kitabına kapak yaptı; kitabın adını da Darbe ve Muamma olarak değiştirdi. Hâlbuki R.3, kesinlikle Abdülaziz’e ait değildi. Zira Abdülaziz’in çene sakalı ak; Vasilaki Kargopulo çekti ve Abdülaziz’e ait son resim denilen fotoğraftaki kişinin ise karaydı [bk. R.1-2-3].
Mabeyinci Fahri Beyin İbretnümâ adlı hatıratını okurken Abdülaziz’in intihar ettiğini ve fotoğrafın sahte olduğunu gördüm ve 21.05.20’de yazdım [bk. Topraklı, 2020]. Sakal işini yeni fark ettim. Bu ülkede hâlâ, bu fotoğrafın Abdülaziz’e ait olduğunu iddia edebilen doktora yapmış onlarca akademisyen ile bu sahte fotoğrafı gerçekmiş gibi kitaplarında kullananlar var [bk.R.3].
Sonuç
İki sultanımızın aziz canlarına kıydıkları 04 Haziran bu yıl, Hacıların, Kâbe’yi tavaftan sonra Arafat’a çıkmak için hazırlık yaptıkları 08 Zilhicce Terviye Günü’ne denk gelmiştir. Bu anlamlı günde sevgili iki sultanımızı anmak istedim. Süleymanşah ile Abdülaziz için Yüce Allah’tan af ve mağfiret diliyorum. Ruhları şad olsun. Millî Saraylar Dairesi ile İz Yayıncılık’ın yaptıkları akıl almaz, vicdana ve hukuka sığmaz bu işi, yıllar önce ölmüş, gitmiş insanlara karşı saygısızlık ve iftira olarak görüyorum. Ayrıca, Süleymanşah’ın Caber kalesi yanı, 8797 m2 arazi üzerindeki ilk mezarına sahip çıkılmasını Dışişleri Bakanı Sn. Fidan’dan rica ediyorum [bk.14.08.2023 makale: https://www.dikgazete.com/yazi/suleymansah-diye-karakozak-a-baska-mezar-tasindi-5957.html].
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Kaynakça
Topraklı, Ramazan (2020): “Sultan Abdülaziz’e ait olduğu söylenen iki zabit arasındaki resim kime ait?”, DikGazete ve academia.
https://www.academia.edu/126680437/Sultan_Abd%C3%BClaziz_e_ait_oldu%C4%9Fu_s%C3%B6ylenen_iki_zabit_aras%C4%B1ndaki_resim_kime_ait
Har.1: Süleymanşah’a ait Mezar-ı Türk, Karakol yazan yerdedir
R.1: Abdülaziz’in bilinen resmi; çene sakalı ak [ağarmış].
R.2: Abdülaziz’in gerçek resmi; R.3: 1892’de ölen Süleyman Hüsnü Paşa’nın Hissî İnkılâb adlı kitabının adı, Darbe ve Muamma olarak değiştirmekte ve sahte resmi, kitabın yeni kapağına koymakta bir beis görülmemiştir.