Beşiktaş-Bursaspor arasında 10 Aralık 2016'da oynanan maçın ardından terör örgütü PKK tarafından Vodafone Park çevresinde gerçekleştirilen bombalı saldırıda yaşamını yitiren Kartal Yuvası çalışanı Tunç Uncu'nun ailesi, oğullarının kedisi "Arap" ile acılarını dindirmeye çalışıyor.
Beşiktaş'taki Vodafone Park Stadı yakınındaki Kartal Yuvası'nda çalışan 29 yaşındaki Tunç Uncu, 10 Aralık 2016'daki hain terör saldırısında hayatını kaybetti.
Tunç Uncu'nun annesi Kadriye ile babası Turgay Uncu, oğullarının yavruyken sahiplendiği ve "Arap" adını verdiği siyah-beyaz kedisiyle teselli olmaya çalışıyor.
Uncu çifti, kucaklarından bir an olsun indirmek istemedikleri kediye özenle bakıyor.
Anne Kadriye Uncu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaşasaydı 31 yaşında olacağını söylediği oğlunun yardımsever ve merhametli bir insan olduğunu belirterek, "Pırlanta gibiydi. Mahallede bir taneydi. Çok sevilirdi, herkese yardıma koşardı. Yardım isteyen birinden bir telefon geldiğinde gece-gündüz demeyip hemen giderdi. Ama Allah onu benden daha çok seviyormuş." dedi.
Anne Uncu, oğlunun terör mağduru değil, saldırıda hayatını kaybeden emniyet görevlileri gibi şehit sayılmasını istediklerini ifade ederek, "Oğlum Allah katında şehittir. Teröre şehit gitti." diye konuştu.
Oğlu hayattayken ev işlerinde çalıştığını anlatan Uncu, Tunç'un vefatından sonra ciddi sağlık sorunları yaşadığını, dizlerindeki sıvının azalması nedeniyle tedavi gördüğünü söyledi.
"Kırılan cep telefonunda hala kanı var"Oğlunun patlama sırasında kırılan cep telefonunu tamir ettirdikten sonra kendisinin kullanmaya başladığını ifade eden Uncu, "Tamir ettirdik, kırık ekranını yaptırdık ama hala içinde oğlumun kanı vardı." ifadesini kullandı.
Tunç Uncu'nun Beşiktaş mağazasında çalışırken, statta doğan siyah-beyaz kedi yavrularından birini eve getirdiğini belirten Kadriye Uncu, minik yavruya Arap adını koyduklarını söyledi. Anne Uncu, oğlunun kediyi eliyle beslediğini dile getirerek, evin içinde gezen ve ailenin kucağından inmeyen kediyi çok sevdiklerini, kediyi oğlunun hatırası olarak gördüklerini söyledi.
Oğluyla en son ölümünden bir gün önce görüştüğünü belirten anne Uncu, şöyle devam etti:
"Yıkandı, tıraş oldu, hazırlandı. 'Yemek yiyecek misin? diye sordum. 'Yok' dedi. Son bakışıydı, kafasını çevirdi, gitti. Cumartesi günü ben Eminönü'ne gitmiştim. Türbeleri falan geziyordum. Göğsüme bir ağrı girdi. Eve geldim. İçim sıkılmıştı. Polis telefonla arayarak Tunç'un yaralı olduğunu söyledi. Hastaneye gittik. Tabii oğlumu kaybettiğimizi öğrendik. Onu görmek istedim. Oğlum boyluydu. Gördüğümde yüzü gülüyordu. Gül gibi kokuyordu. Yüzünde bir çizik vardı. O daha gençti. Cenazesinde her takımdan sevenleri vardı. Tanıyan tanımayan. Beşiktaş Kulübü ve Çarşı Grubundan gördüğümüz desteği başka yerden görmedik. Allah Beşiktaş'tan razı olsun. Allah onlara sıkıntı yüzü vermesin. Bizi hiç yalnız bırakmadılar."
Anne Uncu, olaya ilişkin açılan davayı da takip ettiklerini, duruşmalara katıldıklarını ancak sanıkları görünce morallerinin bozulduğunu, hatta bir kez salonda bayıldığını anlattı.
Sanıkları görünce sinirlendiğini belirten anne Uncu, "Yeter artık, kimse ölmesin." dedi. Terör örgütü PKK'ya tepki gösteren Uncu, "Allah onları kendi kanında boğsun. Onlar evlat sevgisi bilmez, kanlarına pislik işlemiş." şeklinde konuştu.
"Bağlanan aylığı mezarlık görevlisine veriyorum"Tunç Uncu'nun babası Turgay Uncu da oğlunun vefatından sonra eşinin önce psikolojisini kaybettiğini, sonra bedensel sıkıntılar yaşamaya başladığını söyledi.
Saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınlarını görünce çocuklarını unuttuklarını vurgulayan Uncu, "Onlar da bizim evladımız. O şehitlerin nişanlısı, annesi, ablası, kardeşi dışarıda nasıl ağlıyorlardı. Bizim için hepsi şehittir. İlla üstünde asker üniforması mı olması lazım?" dedi.
Oğlunun vefatı nedeniyle kendilerine devletten cüzi miktarda aylık bağlandığını aktaran baba Uncu, bu parayı 3-4 ayda bir çekip, oğlunun naaşının bulunduğu mezarlık görevlisine verdiğini söyledi.
"Terör bizden çocuğumuzu aldı." diyen baba Uncu, şöyle konuştu:
"Çocukların hayatını, anaların evlatlarını aldı. Hep haberlerde görüyorduk. Yemek yerken denk geliyordu, yiyemiyorduk. Ama kendinde olunca daha bambaşka hissetmeye başlıyorsun. O ateş içine daha fazla düşüyor. Mezarına haftada 2-3 gün gidiyoruz. Devlete güveniyoruz. Yapanlara en ağır cezayı vereceklerine inanıyoruz. Ölmelerini istemiyorum, idam falan istemiyorum. Acı çeke çeke ölsünler. 'İmana gel kafir' derler ya hani, belki imana gelirler de 'Biz ne yaptık' derler. Biz de bize yaptıklarının aynısını onlara yapalım diyecek insanlar değiliz. Allah nasıl uygun görüyorsa öyle cezalandırır."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com