USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Çevre-Hayat

Kekemelikte erken tanı tedavide başarıyı artırıyor

Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikoloğu, Psikoterapist Dila Begüm Ubay, kekemeliğin utanılacak bir durum olmadığını, uygun destek, terapi ve programlarla kontrol altına alınabileceğini belirtti.

Kekemelikte erken tanı tedavide başarıyı artırıyor
22-10-2025 13:23
Google News
İstanbul

Ubay, 22 Ekim Dünya Kekemelik Günü dolayısıyla
kekemeliğin konuşma sırasında istemsiz şekilde seslerin, hecelerin ya da kelimelerin uzatılması, duraksaması ya da tekrarlanmasıyla oluşan bir konuşma bozukluğu olduğunu söyledi.

????

Kekemeliğin düşüncelerin kelimelere dökülmesiyle ilgili bir bozukluk olmadığını, akıcı konuşmanın bozulması şeklinde tanımlanabileceğini kaydeden Ubay, dünyanın bütün kültürlerinde var olan kekemeliğe dair pek çok yanlış inanışın bulunduğunu dile getirdi.

Ubay, ailelerin çocuklarındaki kekemeliği belli bir nedenden ötürü çok korkmaları ya da üzülmelerine bağladığına çokça şahit olduklarını belirterek, korkmak ya da üzülmenin kekemeliğin birincil nedenleri arasında olmadığını ifade etti.

Kekemeliğin düzelmeyeceği ya da bir ilaç tedavisiyle düzelebileceğine dair de yanlış inanışların olduğunu vurgulayan Ubay, "Kekemeliğin erken dönemde başvurulmasıyla birlikte uygun terapi teknikleriyle kontrol altına alınmasını ya da büyük oranlarda iyileşebildiğini söylemek mümkün olmaktadır. Kekemeliğin bilinen bir ilaç tedavisi de mümkün değildir. Yine çok sık karşılaştığımız bir başka yanlış inanış da kekeme olan çocukların okulda başarısız olduğuna yönelik bir inanıştır. Fakat yapılan araştırmalara göre, kekemelik ile zeka düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki yoktur." ifadelerini kullandı.

"Kekemelik yaşayan çocuklar sosyal ortamlarda ya da okullarda zorluklarla karşılaşabiliyor"

Ubay, kekemelik yaşayan çocukların sosyal ortamlarda ya da okullarda zorluklarla karşılaşabildiklerini belirterek, şunları söyledi:

"En fazla karşılaştığımız, çocukların sosyal yaşantılarında özgüven kaybına sebep olması ve çevresiyle etkileşimlerini en az düzeye indirmeleri, iletişim zorlukları yaşamaları, düşüncelerini ifade etmekten kaçınmaları ve bu durumdan utanmaları olarak görülmektedir. Bununla birlikte okullarda akran zorbalığına maruz kalabildiklerini görebiliyoruz. Bu durum çocuklarımızın duygusal gelişimlerinde olumsuz etkilere yol açabilmekte, kaygı ve stres düzeylerinin artmasına, okula gitmekte isteksizlik yaşamalarına neden olabilmektedir."

Kekemelikle birlikte görülebilen ikincil semptomların ortaya çıkmasının da çocukların toplum içinde zorluk yaşamasına neden olabileceğine dikkati çeken Ubay, "Konuşmada akıcılığın bozulmasıyla zorlanan bireylerde yüz-göz tikleri, el-kol ve ayak hareketlerinin görülmesi, sosyal ortamlarda kaygı düzeylerini arttırıp özgüvenlerini olumsuz etkilemektedir." dedi.

Ubay, kekemelik tedavisinde bütüncül bir yaklaşım benimsemenin önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Öncelikli olarak çocuğun kendi süreci içerisinde kekemeliğin seyrine, şiddetine yönelik çocuğun öyküsü, yaşı, duygusal süreçleri, mizacı da göz önünde bulundurularak hangi yöntemi izleyeceğine terapist karar verir. Kekemelik belirtilerinin en az 3-6 aydır görülmüş olmasıyla birlikte bireyler terapiye alınır. Konuşma hızının yavaşlatılmasını sağlayan egzersizler, nefesin doğru kullandırılmasına yönelik egzersizler, bilişsel davranışçı terapi yöntemleri, daha küçük yaşlardaki çocukların duygusal süreçlerini daha iyi anlamamızı sağlayan oyun terapileri, konuşma-dil egzersizlerini evde uygulayabilecekleri ev ödevlerini de içeren, anksiyete ya da depresif semptomlar görülüyorsa bunların tedavilerini de içeren bütüncül bir yaklaşım içinde çalışmak daha etkin olacaktır."

"Ailelerin belirtilerin görüldüğü en erken dönemde bir uzmana başvuru yapmaları çok önemli"

Kekemelik belirtilerinin görülmesiyle birlikte ailelerin bir uzmana başvurmaların çok önemli olduğunu kaydeden Ubay, "Erken yaş dönemlerinde gördüğümüz çocuklarda yapılan ufak müdahalelerle tamamen iyileşmenin görülme ihtimalları yüksek olmaktadır. Başlangıç yaşı fark etmeksizin kekemeliğin görüldüğü ilk 6 ay-12 ay arasında yapılan başvurularda, yüksek oranda kontrol altına alındığı ya da iyileşmelerin görüldüğünü söylemek mümkündür." diye konuştu.

Ubay, kekemeliğin ilerlediği dönemlerde yapılan başvurularda ise daha çok kekemeliği kontrol altına almaya yönelik uzun süreçli program ve çalışmalar yapmak gerektiğini dile getirerek, "Kekemeliğin başlamasından itibaren 12-14 ayı geçmiş olması, bireyin tekrarlarda yoğun gerilim yaşaması kekemeliğin kronikleşmeye başladığını göstermektedir. Bu nedenle kekemelik kronikleşmeye başlamadan yapılan başvurular çok önem kazanmaktadır." dedi.

Kekemeliği yenen birçok çocukla yaptığı çalışmalara değinen Ubay, "Başlangıçta kaygıları ve öz güven eksikliklerini ele alarak, sosyal ortamlarda yaşadıkları güçlükleri anlayabilmek, aileleriyle işbirliği yaparak bu güçlükleri en aza indirmeye çalışarak ilerledim. İkincil süreçler, stres ve zorlanmalar azaldığında terapiye uyumlarının ve çabalarının arttığını görmek mümkün oldu." diye konuştu.

Ubay, 22 Ekim Dünya Kekemelik Günü ile kekemeliğe yönelik farkındalıkları arttırmak ve aileleri doğru bilgilendirmenin amaçlandığını ifade ederek, "Çocuklara ve gençlere mesajım, kekemelik utanılacak ya da çekinilecek bir durum değildir. Uygun destek, terapi ve programlarla kontrol altına alınabilir. Ailelere öncelikle en başta iletmek istediğim belirtilerin görüldüğü en erken dönemde bir uzmana başvuru yapmaları çok önemli olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.


Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ