Vladimir Putin’in işaret ettiği tek şey barış oldu
MOSKOVA
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz günlerde 2025 yılına değindiği büyük bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına hem Rus gazetecilerin hem de uluslararası basın kuruluşlarının temsilcileri yoğun ilgi gösterdi.
Elbette herkesin beklentisi Vladimir Putin’in 2026 yılında Rusya’nın politikasına dair yorumlarıydı.
Geçtiğimiz yıllara baktığımız zaman Vladimir Putin’in özellikle hasım olduğu batılı ülkelere sert mesajları olurdu. Putin, bu basın toplantısında oldukça şeffaf ve gerçeğe yakın açıklamalarda bulundu.
Vladimir Putin’in her yıl düzenlenen basın toplantılarının reytingi oldukça yüksek olurdu. Bunun ana sebebi, batılı medya kuruluşlarının dikkat çeken Putin’den ‘kışkırtma’ ve agresif mesajlarıydı.
Evet, Vladimir Putin, yakın tarihin en güçlü lideriydi. Dünyada Vladimir Putin kadar yetenekli politikacı yoktu. Haliyle ‘reytingi’ de hep yüksek olurdu.
Şunu söylemekte fayda var, Vladimir Putin, batılı ülkelere verdiği mesajlarda ‘kışkırtma’ taktiğini aslında Rusya üzerine devam eden fiili ve suni saldırıları savruşturmak için kullanırdı. Çünkü o, yakın tarihin en tecrübeli politikacısıydı.
Vladimir Putin’in her konuşmasında batılı ülkelerin hükümetleri politikasız kalır ve nasıl karşılık vereceğini bilemezdi. Vladimir Putin, batılı liderleri öyle tuzaklara çekti ki, sayısız kez bu liderleri hata yapmaya zorladı. Aslında batılı liderler, kendi kredilerinden tüketmiş oldu.
Kısacası; Vladimir Putin her yıl düzenlediği basın toplantılarında mutlaka batılı liderleri ‘nakavt’ ediyordu.
2025 yılında Vladimir Putin’in basın toplantısı beklenenin aksine oldukça yumuşaktı.
Mesajlar netti.
Vladimir Putin, Rusya’nın 2026 yılında barış istediğini ilan etti.
Bu gerçekçi bir yaklaşımdı.
Çünkü batılı hükümetler, Kiev rejimine verdiği desteklerin de karşılığını alamadı.
Kiev ordusu hem cephede hem de masada kaybeden taraftı.
Kiev ordusu, Donbass’ta toprak kaybetmeye devam ederken batılı liderlerin de Kiev’e sürdürdüğü destekler konusunda oldukça gerçekçi bir tavır gösterdiğini de görmeye başladı.
Rusya – Ukrayna çatışmasının asıl sebebi olan Amerika Birleşik Devletleri’nin, Ukrayna politikasında Donald Trump’ın ardından manevra yapması aslında Kiev’in kaybettiğinin ilanı değil miydi.
ABD artık Ukrayna’daki çatışmaya en gerçekti yaklaşan taraf olduğu için de müzakere sürecini en çok isteyen taraf oldu.
ABD artık Ukrayna için enerji harcamak yerine, “Zararın neresinden dönülürse, kardır” politikasını yürütüyor.
Avrupa ülkelerinin Ukrayna konusuna yaklaşımında da değişimleri görüyoruz. Rusya’nın dondurulmuş varlıklarının Kiev’e aktarılma önerisinin reddedilmesi de bu işaretlerden biri.
Rusya’ya yüzlerce ekonomik kısıtlama getiren, Rus halkının ulaşım hakkı da dahil olmak üzere birçok insani hakları ellerinden alan Avrupa bazı gerçeklerle yüzleşmeye başladı.
Avrupa, Rusya’ya karşı aldığı tüm gayri meşru kararların aslında aleyhine döndüğünü anladı.
İşte Kiev’i besleyen 2 ana damar koptuğu zaman müzakereler ve Ukrayna’da barışın sağlanması resmiyete kavuşacak.
Şu an batılılar ile Kiev arasındaki organik bağ kopmuş değil.
Ancak Rus ordusu ile Kiev rejim ordusu arasında çatışma sürdükçe bu bağın kısa sürede kopması an meselesi.
Avrupa’da bu bağın kopmasını istemediği için artık gerçekçi yaklaşımlarla politika yürütmeye başladı.
Tüm bu gelişmeler ışığında şunu söyleyebiliriz;
Vladimir Putin her yıl düzenlediği basın toplantılarıyla batılı ülkeleri yıprattı.
2025 yılında Donbass’taki cephede Rus ordusunun ilerleyeceğini hepimiz tahmin ediyordu.
Zaten Rus uzmanların 3 yıl önceki raporlarında çatışmanın 2025 yılına kadar devam edeceği, Rus ordusunun 2025 yılında yeni toprakları özgürleştirmek adına taarruzlarını sürdüreceği ilan ediliyordu.
Çatışmanın neden bu kadar uzadığı konusuna gelince, yeteneksiz batılılar çatışmanın uzaması için Kiev rejimine sınırsız destekler vardı.
Ancak Rus tarafı, batılı ülkelerin de bir sınırı olacağını biliyordu.
Bu da Vladimir Putin’in politik öngörüsüyle ilgiliydi.
Vladimir Putin, 2026 yılında barış istediklerini ilan ederken batılı ülkelere karşı sert ifadeler kullanmadı.
Çünkü olası müzakere sürecine zarar vermek istemediği de aşikar.
Her yıl nükleer kozunu oynayan, Avrupa ülkelerini ve NATO’yu sınırlarına yaklaşmakla suçlayan ve önlem alacaklarını ilan eden Vladimir Putin, batılı ülkelerin yaşanan süreçten ders çıkarmaya başladığını gördü.
Kiev’in artık teslim olma dönemine girdiğini gördü.
Batılı ülkeler bu yıl Putin’den ‘tehdit’ değil de ‘barış’ sözlerini duyduğu için 2026 yılında müzakerelere ve Rusya ile diyaloğun tekrar açılması yönünde daha cesur davranacaktır.
Vladimir Putin’in basın toplantısından çıkaracağımız tek sonuç artık barıştır.
Eğer batılı ülkeler yine birbirini dolduruşa getirerek Rusya’ya karşı ‘ihanet’ politikaları yürütmezse 2026 yılında Avrupa’da huzur dönemi başlayabilir.
Eğer bu süreç başarıyla tamamlanırsa Putin’in ve Rusya’nın savaşın değil barışın tarafında olduğunu, saldıran taraf değil meşru müdaha hakkını kullandığını görmüş olacağız.
.
Erhan Kuadzba, dikGAZETE.com