
GERÇEK İSLÂM VE TEMSİL KRİZİ: SAPKIN YAPILARDAN MEDYA KUKLALARINA
Zaman zaman dile getirdiğimiz yapısal eleştiriler, bazı çevrelerce “cemaatleri ve Müslümanları hedef alma” şeklinde yorumlanıyor. Oysa yazılarımızın merkezinde İslâm yoktur; İslâm’a zarar veren istismarcı yapılar ve şeytanî kurgular vardır. Bu farkı netleştirmek gerekiyor.
I. ALGI MÜHENDİSLİĞİ VE ZEALOT TİPOLOJİSİ…
Bugün dünya genelinde İslâm’dan soğutma projeleri, özellikle “Zealot” tiplemesi üzerinden yürütülüyor. Bağnaz, öfkeli, akıldan yoksun, şehvet düşkünü, şiddet yanlısı, terörist bir sözde “Müslüman” tipi sistematik olarak öne çıkarılıyor. Bu hem Hollywood sinemasında hem haber dilinde hem de küresel think-tank raporlarında İslâm’ı “irrasyonel öfke dini gibi göstermek için kullanılan oryantalist bir aygıttır.
Bu tiplemenin entelektüel temelleri, 20. yüzyıl tarih felsefecisi Arnold Toynbee’nin teorilerine kadar uzanır.
Toynbee, çöken uygarlıkların kriz dönemlerinde ortaya çıkan iki tepkiyi tarif eder:
Herodianlar, Batı karşısında yenilgiyi kabullenir, teslim olur, galip medeniyete entegre olmayı seçer.
Zealotlar ise, tepki olarak fanatikleşir, akıl ve hikmetten uzak bir şekilde eskiyi korumaya çalışırken şiddeti kutsar.
Bugün Batılılar, Müslüman dünyada akıllı, hikmetli, dengeli İslâm’ı susturmak için bu iki tiplemeyi medya üzerinden kurgular:
– Bir yanda teslim olmuş Herodian Müslümanlar (laikleşmiş, sisteme entegre olmuş sözde modernler),
– Diğer yanda bağnaz, karikatürize Zealot tiplemeleri (Taliban, DAEŞ, medya figürleri...)
Böylece insanlara bir tercih sunarlar: “Ya Batı gibi olursun ya barbar gibi.” Bu, şeytanî bir tuzaktır. Ve bu tuzağın amacı, gerçek İslâm’ı görünmez kılmaktır.
Bu oryantalist propaganda, hedeflenen dünya düzeninde kitleleri İslâm’dan uzaklaştırmak için zealot/antitez tiplemesi üzerinden dünya kamuoyuna bilinçli olarak servis edilmektedir. Bu sadece bir medya tercihi değil, sistemli bir ideolojik operasyondur.
II. TÜRKİYE'DEKİ YERLİ KURGULAR: MÜSLÜM GÜNDÜZ’DEN FETÖ’YE…
Peki bu şeytanî akıl, Türkiye’yi pas mı geçti?
Asla!
Türkiye'de aynı proje, Kemalist rejim eliyle ve medya destekli olarak sahnelendi.
– Devrim yasalarına aykırı yapılara göz yumuldu.
– Medyada “hoca” tiplemesi, yıllarca Yeşilçam filmleri üzerinden çirkin, sahtekâr, istismarcı ve yobaz olarak resmedildi.
– 28 Şubat sürecinde, Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz gibi figürlerle toplum mühendisliği tiyatrosu oynandı.
Ve bu yapının zirvesi, devletin mahrem katmanlarına sızan Fetullah Gülen yapılanmasıydı. İslâm kisvesi altında, istihbarat aklıyla devleti ve dini içeriden çökerten bir yumuşak darbe projesi uygulandı.
III. CÜBBELİ AHMET, MEDYA KUKLALARI VE ŞEYTANÎ KURGULAR…
Son yıllarda da aynı tiyatronun devam ettiğini görüyoruz.
– İsmailağa camiası içindeki bir cinayet, medya tarafından “cemaat vahşeti” gibi sunuldu.
– Hemen ardından sahneye karikatürize edilmiş bir figür olan Cübbeli Ahmet sürüldü.
Bu figür, ilmiyle değil; şovuyla, mafya jargonuyla, reklam kokan fetvalarıyla öne çıkarıldı.
Kim tarafından?
– Fatih Altaylı gibi açık İslâm düşmanları,
–FETÖ’ye yakın Turgay Ciner medyası; Habertürk ekranları.
Amaç neydi?
Gerçek tasavvuf ve ilim çevrelerini hedef tahtasına oturtmak, cemaatleri toplum nezdinde değersizleştirmek, “din buysa biz yokuz” dedirtmek.
Şunu da belirtmek gerekir ki: Cübbeli Ahmet’in tamamen ilimsiz olduğu söylenemez. Kendisi çocuk yaşlarda medrese eğitimi almış, Rize’de klasik dersler görmüş ve 1980’de icazet almıştır. Hafızlığını altı ayda tamamlamıştır.
Ancak resmî olarak yalnızca ilkokul mezunudur. Modern akademik eğitimi bulunmamaktadır. Buna rağmen geleneksel ilmî birikimi, medya şovları ve sansasyonel söylemleriyle gölgede kalmıştır.
Temsilin zaafa uğraması da işte tam burada başlamaktadır.
IV. GERÇEK İSLÂM NEDİR? TEMSİLİN ÖLÇÜSÜ NEDİR?
Bu sahte temsillerle gerçek İslâm karıştırılmamalı.
Gerçek İslâm;
Aklın,
Tefekkürün,
Nefs terbiyesinin,
Ahlâkî örnek duruşun,
Topluma faydalı olmanın üzerine kurulu bir dindir.
Bir kişi veya yapı, bunları temsil etmiyorsa, İslâm adına ne söylerse söylesin, insanları uzaklaştırmaktan başka bir şey yapmaz.
V. KUR’AN VE SÜNNET NE SÖYLER?
Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur:
“İnsanları Allah yolundan alıkoyanlar ve onu eğri göstermeye çalışanlar, işte onlar sapıtmışlardır.” (Hûd, 19)
“Ey iman edenler! Hahamların ve rahiplerin birçoğu insanların mallarını haksız yollarla yer ve Allah yolundan saptırırlar.” (Tevbe, 34)
Resûlullah (sav):
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” (Buhârî, İlim 11)
“Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir.” (Nesâî, Îman)
“Sana bakan insanlar İslâm’a özenmiyorsa, imanını sorgula.” (Mealen ifade edilen anlam; hadis külliyatına birebir bu şekilde geçmese de özü sahih hadislerle örtüşür.)
VI. SONUÇ: SÖZÜMÜZÜN ADRESİ KİMDİR?
Eleştirimiz ne Müslümana ne de sâlih cemaatleredir.
Eleştirimiz, İslâm’ı bir propaganda maskesi gibi kullanan ya ticari ya siyasi ya istihbarî çıkarlar peşinde koşan sapkın yapılara ve onların medya işbirlikçilerine yöneliktir.
Bunlar İslâm’ın düşmanı değil, daha tehlikelisi: İslâm kisvesi altında İslâm’a düşman olanlardır.
Gerçek mümin, kendini bilir.
Ve insanlar İslâm’ı, bu karikatürlerden değil; sabırlı, temiz, adil ve hikmetli müminlerden sevmiştir.
VII. UNUTMAYALIM: ŞEYTAN İKİ KOLDAN ÇALIŞIR
Unutmayalım ki, şeytanın bir sol kolu, bir de sağ kolu vardır.
Yani hem inkârcılarla hem sahte dindarlarla çalışır.
İkisini de fark etmeden sahici temsile ulaşamayız.
Bu yüzden önce bunu kabul edeceğiz, sonra ayıklayacağız.
Ve bunu da Kur’an, Sünnet, takva, fırka-i nâciye ve feraset ile yapacağız.
Aksi halde ya zalimin yanında ya sahtekârın arkasında buluruz kendimizi.
VIII. YENİ MÜSLÜMAN TİPİ: TEMSİLİN ŞAHSİYETE DÖNÜŞTÜĞÜ MÜSLÜMAN…
Bugün İslâm'ın en büyük ihtiyacı, yeni bir kitap, fetva ya da cemaat değil...
Yeni bir Müslüman tipidir.
Güçlü imanla,
Derin tefekkürle,
Yüksek ahlâkla,
Ve zarif bir duruşla var olan, şahsiyet sahibi bir Müslüman...
Sadece bilen değil, düşünen.
Sadece konuşan değil, temsil eden.
Sadece şekil veren değil, öz taşıyan.
Ölçümüz şu olmalı:
“Kimi yaklaştırıyoruz, kimi uzaklaştırıyoruz?”
Yeni Müslüman tipi;
Akıl ve zekâ sahibidir.
Nezaket ve kibarlık sahibidir.
Beyefendiliği ve hanımefendiliği ile tanınır.
Temizdir: Hem bedeni hem kalbi.
Sade ama şık bir hâli vardır.
Teknolojiyi sadece kullanmaz, üretir.
Ama bunu yaparken kimliğinden, örfünden, tarihinden kopmaz.
Elinde cihaz vardır ama zihninde Kur’an, kalbinde medeniyet taşı vardır.
Batı'nın özenti değil, doğunun asaletiyle yürür.
Bu insan, içinden çıktığı toplumun yükünü çeker.
Ticaretinde hile olmaz.
Aşkında vefa, dostluğunda sır, konuşmasında hayâ vardır.
Ve temsilinde sadece kendisini değil; Rabbini, dinini, medeniyetini taşır.
.
Barbaros Nasün, dikGAZETE.com