USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Hayatımızın içine bırakılan bomba: Hız tuzağı

19-04-2021

Hasılat rekorları kırmış ve temposu hiç düşmeyen, sıkı filmlerden biridir Hız Tuzağı.

Orijinal ismi “Speed” olan bu filmi hatırlayanlarınız olacaktır.

Polisin peşinde olduğu sabıkalı bir bombacı, şehir merkezinde çalışan bir halk otobüsüne hızı 80 km’nin altına düşerse patlayacak şekilde bir bomba yerleştirir. 

Genç bir polis memuru rolündeki Keanu Reeves, iki saat boyunca otobüsteki yolcuları kurtarmaya çalışır. Ehliyeti aşırı hız yüzünden elinden alınmış biri olan Sandra Bullock yolculardan biridir ve şoför koltuğuna geçerek ona yardım etmek zorunda kalır. 

Spoiler” vermeden kısaca özetlemeye çalıştığımız bu filmde, otobüs yavaşlarsa bir bombanın patlaması, yavaşlamazsa bir yere çarpması söz konusu. 

Kahramanlarımız elbette olumsuz ihtimalleri devre dışı bırakmayı başarıyorlar çoğu “Hollywood” filminde olduğu gibi.

İçinde bulunduğumuz çağda hayatı yaşama biçimimiz tam da bu filmdeki otobüsü hatırlatıyor. 

Biz de, burnumuzun dibindeki gerçekleri ya da güzellikleri göremeyecek kadar hızlı yaşamak zorundaymışız gibi hissettiren bir hız tuzağına düşmüş gibiyiz.

Yavaşlarsak gücümüzü kaybetmekten, yarışmadan elenmekten ve başkasında olan şeylerin bizde olmamasından korkar hale gelmişiz. 

Eşyalara olan uyuşturucu düzeyindeki bağımlılığımız, hız tuzağına yaptığı katkı nedeniyle bombacıların istediği bir durum olsa gerek. 

Günlerimizin koşuşturma içerisinde geçmesini, ihtiyacımız olmasa da satın alacak kadar hırslı olmamızı, bir arabadan, bir kıyafetten, bir yiyecekten, bir koltuktan haz almamızı bir zorunluluk olarak dayatıyorlar. 

Dondurma ve araba reklamlarında kullanılan kadın ve erkekler, duyacağımız o müthiş hazzın doruklarına davet ediyorlar bizi.

Bilinçaltımıza sinsice işlenen bir telkin bu: “Eşyayı sev İnsanı kullan”.

Oysa çok değerli mütefekkirimiz Cemil Meriç tam da bu konuda bizi yıllar öncesinden uyarıyor:

İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni, eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.”

İstisnasız hepimiz, zamanın çok hızlı aktığından dem vururuz.

Bunca yıl ne çabuk geçti, sanki daha dün gibi, bu çocuklar ne ara bu kadar büyüdü” gibi sorular hepimizin gündeminde.

Aziz Mahmut Hüdai hazretleri, bu durumu bir şiirinde “Günler gelip geçmekteler, kuşlar gibi uçmaktalar” diyerek çok güzel ifade ediyor. 

Çocuklarımız biz onların büyümesine şahit olamadan büyüyorlar, çevremizdeki güzelliklerin, sahip olduğumuz gerçek zenginliğin farkına varamıyoruz. 

Hızlı trendeki yolcu misali, pek bir şey göremeden geçiyor yolculuğumuz. 

Hayatımızda önemli şeyleri görebilmek için bazen yavaşlamak gerekiyor. 

Hız tuzağı da bunun için kuruluyor; gözümüzün önünde cereyan eden bazı gerçekleri biz fark etmeyelim diye..

Bu durumu, psikoloji alanında bir klasik haline gelmiş olan “Görünmez Goril Deneyi” çok net ortaya koymaktadır. 

Bu deney, bundan haberi olmayanlar için oldukça şaşırtıcıdır. Aslında çevremizde olup bitenlere karşı ne kadar kör olduğumuzu çok çarpıcı bir şekilde kanıtlar. 

Deneyde size bir video izletiliyor. 

Videoda beyaz tişört giymiş ve siyah tişört giymiş iki takım birbirine top atıyorlar. 

Sizden beyaz tişörtlülerin birbirine kaç kez top attığını saymanızı istiyorlar. 

Siz atılan bu topları sayarken takımların ortasından kapkara ve insan boyunda bir goril geçiyor. 

Fakat deneye katılanlardan çoğunun göremediği gibi büyük ihtimalle siz de bu gorili göremiyorsunuz. 

Nobel ödülü de almış olan ve internette bulabileceğiniz bu deneyi, haberi olmayanlara yapmanızı tavsiye ediyorum.

Muhtemelen sonuca karşı çıkacaklar ve “bir goril geçse mutlaka görürdük” diyecekler. 

Tekrar izlettiğinizde ise, ayan beyan bir şekilde oradan geçen bir gorili nasıl göremediklerine çok şaşıracaklar. 

Bombacılar” da bu goril deneyinde olduğu gibi bize hiç çaktırmadan, önce şişmanlatan sonra zayıflatan, sonra hasta eden ve ilaca mahkum eden ve onlara çok kazandıran bir düzeneği hayatımıza yerleştirmişler. 

Üstelik her gün binlerce insanın açlıktan öldüğü bir zamanda, onlar adeta tokluktan ölümlerin gerçekleşmesi için ne gerekirse yapmışlar. 

Kabul edelim ki, çok çalışıyorlar ve kazanıyorlar. 

Pandemi süreci devam ediyor ve bu süreçte servetini katlayanların kimler olduğu herkesin malumu. 

Mevcut salgın hastalığın da “önce hasta et sonra aşı sat” anlayışının bir sonucu olduğuna yönelik iddialar gülüp geçilecek cinsten değil. 

Üstelik şu ana kadar bağışıklık sistemimizi güçlendirmenin en iyi korunma yolu olduğuna yönelik güçlü açıklamalara, toplumu bu konuda bilinçlendirecek ve destekleyecek bir seferberliğe şahit olamadık.

Pandemi sürecinde dikkatimizi çeken bir farklılık var: Dünyadaki kaynakların azalması ya da tüketim çılgınlığının doğanın dengesini fena bozması nedeni ile olsa gerek, kanaatimizce bombacılar, düzenekte bir değişiklik yaptılar.

Artık “daha fazla çalış, daha fazla tüket, daha fazla eşya-mal satın al” gibi söylemler yerini, yavaş yavaş “az tüket, az çalış, evde kal, evden okul oku, evden sinema izle, hayat eve sığar” söylemlerine bırakmış durumda. 

Hatta bazı teorisyenlere göre birkaç yıla kadar para sistemi de dahil tamamen dijital bir hayat gündeme gelecek ve mülkiyet edinmek kavramı bile tarihe karışacak. 

Henüz anlatılması da anlaması da çok güç bir kavram olan “BLOCK CHAİN - BLOK ZİNCİR” teknolojisi ile her şey internette kayıtlı olacak. 

Kayıtlı olmayan şey yok hükmünde olacak. 

Milyarlarca işsiz, kendilerine verilen sus payı ile hayatını asgari ölçülerde devam ettirecek.

Dijital hayatta sinemaya, tiyatroya, maça, okula, işe gitmek gibi kavramlar da olmayacak.

Bütün bunlara rağmen hayat yine çok hızlı akacak ve hız tuzağı devam edecektir. 

Bunun için en çok kullandıkları malzemeler olan, diziler, filmler, maçlar ve eğlence programları hiçbir şey olmamış gibi artarak devam ediyor. 

2020 yılında ‘Pandemi’ye rağmen sadece ülkemizde 50 adet yeni dizinin çekimine başlanmış. 50 tanesi de devam eden olmak üzere toplam 100 dizi. 

Hiçbir tutar yanı olmayan diziler, anlaşılamayacak derecede tutabiliyor. 

Yüzlerce bölüm devam edebiliyor ve zamanımızın hızla akmasına, dolayısı ile hız tuzağına katkı sağlıyor. Aynı süreyi, gençler en azından bir yabancı dili öğrenmek ve eğitici videoları izlemek için değerlendirebilirler. 

Gün doğmadan neler doğar” sözü her zaman geçerli.

Tuzaklar mutlaka başarıya ulaşacak” diye bir kaide yok.

Ümidimizi kaybetmeyelim; “Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.

Fakat bundan sonra aynı yanlışa devam etmemeyi; eşyaları değil insanları sevmeyi, neler kaçırdığımızı görmek için yavaşlamayı, zamanımızı iyi kullanmayı ve dikkatimizden kaçırılmaya çalışılan gerçekleri fark edebilmeyi de başarmak zorundayız.  

Zorundayız çünkü; 

Günler gelip geçmekteler… Kuşlar gibi uçmaktalar.

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Filiz Temir
Filiz Temir 3 yıl önce
Yine güzel bir konuya değinmişsiniz. Kaleminize sağlık.
Veysel EKİNCİ
Veysel EKİNCİ 3 yıl önce
İlkokul çağlarından itibaren bir maratona sokuluyoruz. Okul bitsin, askerlik, iş, evlilik, çocuk derken kırklı yaşlara merdiven dayanıyor. Hastalıklar, geçimsizlikler,ev alma, borç ödeme serüveninde ömür akıp gider. Çocukların evliliği ile karı,-koca başbaşa kalırlar ve o andan itibaren muhasebe yapma imkanı bulurlar. Buna ilaveten moda, lüks yaşam talebi, özenti, sosyal, yazılı ve görsel medyanın etkisi ile sürekli talep modunu doğurur.tul-u emel( uzun emel) hayatı hep bir beklenti içine sokar ve hızla tüketir. Elinize sağlık güzel bir konuyu kaleme almışsınız
Arda Kalan
Arda Kalan 3 yıl önce
Günümüz insanının içinde bulunduğu kısırdöngüyü çok güzel anlatan bir yazı. Elinize sağlık.Bu yazınızdan sonra diğer yazılarınızı da merak edip okudum. Konu seçimleriniz çok güzel. Kaliteli bir yasam sürmek için güzel öneeiler içeriyor.Yeni yazılarınızı merakla bekliyorum.
Nurullah
Nurullah 3 yıl önce
Merhaba son zamanlarda okuduğum en kapsamlı ve kitap özeti şeklinde bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık. Her ne kadar bunları şimdi öğrensekte malesef yürüyen banttan bizi dışarı atana kadar sanki mecburmuşuz gibi bu yola devam ediyoruz. Hayatın gerçekleri ve birde bizi bekleyen sonsuz hayata karşı hep bir haber devam ediyoruz. Televizyonda hergün verilen ölüm sanki bize hiç gelmeyecek gibi bu güzel günleri gereği gibi yaşamak yerine. Kapitalist sistemin bağsız kölesi olmuşuz. Saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Nuh
Nuh 3 yıl önce
Zaman zaman kendimizi durdurup sakinliğe ve hayatın akışını izlemeye ihtiyacımız var. Maalesef sistem bir şekilde bizi hem oyalıyor hem de bir yandan koşturuyor. Ne derece direnebiliriz bilemiyorum ama kesinlikle dinginlik en büyük ihtiyacımız.
Fatih TUNCA
Fatih TUNCA 3 yıl önce
Zaman su gibi akıp gidiyor Hüseyin bey. Mecburen de ayak uydurmaya çalışıyoruz. Kaleminize sağlık, güzel bir yazı olmuş yine her zaman ki gibi
Ahmet Reşat SAKARYA
Ahmet Reşat SAKARYA 3 yıl önce
Evet Hüseyin bey, yine her zaman ki gibi güzel bir konuya parmak basmışsınız, zaman evet zaman en değerli şey, geçmiş hızla akıp geçti, dediğiniz gibi bundan sonra zamanımızı iyi kullanmayı öğrenmemiz lazım, kimsenin zamanımızı çalmasına izin vermeyelim. Saygılar sevgiler. Kalemimiz hep güçlü olsun.
Feridun
Feridun 3 yıl önce
Maalesef haklısınız Hüseyin Bey, hız tuzağına kapılmış savrulup gidiyoruz. Yavaşlayıp çevremizdeki güzellikleri görüp hayatı yaşama imkanı buluruz inşAllah...
Bir dost
Bir dost 3 yıl önce
Yunus Emre, yıllar yıllar önce ; "Dereler hep aktı geçti Kurudu vakti gecti Nice hanlar sultanlar Tahtı bıraktı gecti Dunya bir penceredir Her gelen baktı geçti. " demis mısralarında. Yaklasik 700 yıl önce Yunus Emre nin zamaninda da aynı ondan onceki 700 yıl önce de aynı. Simdi de aynı. O pencereden bakilip gecilecek. Baki'nin de dedigi gibi "Avazeyi bu aleme davut gibi sal. Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş." Dunyaya gelme nedenimizi gözardı etmeden kubbede bir hoş sada bırakmak. Hayat tarzımız bu olmalı bence. Kalp kırmadan, incitmeden, dökmeden. Senin de yazinda dedigin gibi dostum. "Gunler gelip gecmekteler. Kuslar gibi ucmaktalar."
Bir dost
Bir dost 3 yıl önce
Bizim Yunus yıllar yıllar önce "Dereler hep aktı geçti Kurudu vakti gecti Nice hanlar sultanlar Tahtı bıraktı gecti Dunya bir penceredir Her gelen baktı geçti. " demis mısralarında. Yaklasik 700 yıl önce Yunus Emre nin zamaninda da aynı ondan onceki 700 yıl önce de aynı. Simdi de aynı. O pencereden bakilip gecilecek. Baki'nin de dedigi gibi "Avazeyi bu aleme davut gibi sal. Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş." Dunyaya gelme nedenimizi gözardı etmeden kubbede bir hoş sada bırakmak. Hayat tarzımız bu olmalı bence. Kalp kırmadan, incitmeden, dökmeden. Senin de yazinda dedigin gibi dostum. "Gunler gelip gecmekteler. Kuslar gibi ucmaktalar."
Özlem KALAY
Özlem KALAY 3 yıl önce
Hayatı anlamak için bazen izlemek gerekiyor. İçindeyken o karmaşaya ayak uyduruyor insan. Biraz yavaşlamak dinlenmek hayatı içinden takip etmek lazım. Farkındalık yarattığınız için teşekkür ederiz.
Mehmet Şakir
Mehmet Şakir 3 yıl önce
Çok güzel noktaya parmak basmışsınız elinize ve kaleminize sağlık
Yasemin
Yasemin 3 yıl önce
Evet çok doğru hayatı anlamadan akıp gidiyor zaman. Kaleminize sağlık Hüseyin Bey
Timur Ünsal
Timur Ünsal 3 yıl önce
Çok haklısınız Hüseyin Bey, Hayat kısa ve biz sadece boş boş oyalanıyoruz , hızlıca süremiz dolsun diye ...
Selma Köroğlu
Selma Köroğlu 3 yıl önce
Zaman su gibi akıyor Mecbur hayata ayak uydurmak zorundayız zamana ayak uyduralım derkende zaman çok çabuk geçmiş oluyor bir varmış bir yokmuş oluyor teşekkürler kaleminize sağlık Hüseyin bey ????????????????????????
Sevgi
Sevgi 3 yıl önce
Hayat kısa kuşlar uçuyor , zaman geçiyor duramıyoruz ... elinize sağlık her hafta yeni bir ısık oluyor yazılarınız teşekkürler
Selda erkan
Selda erkan 3 yıl önce
Evet yavaşlamak lazım da öyle bir selin içindeyiz ki..sanki artık bizim elimizde değil gibi.
Ecenur
Ecenur 3 yıl önce
Bu yazınızda da fikirleriniz ve örneklerinizle konuya çok güzel bir şekilde değinmişsiniz ???????? Kaleminize sağlık
Ziya Retçi
Ziya Retçi 3 yıl önce
Yazılarınızı merak ve ilgiyle beklemekteyiz.
FİKRET GÜNEŞ
FİKRET GÜNEŞ 3 yıl önce
Yavaşlamak lazım ne kadar olursa artık sevdiklerimize zaman ayırmak paylaşmak mutlu olmak için yoksa koşa koşa mezara gidiyoruz bizim için yaradılan dünyadan bir şey anlamadan
sinan
sinan 3 yıl önce
Ellerinize , emeğinize sağlık
Mehmet Zeki AKTAŞ
Mehmet Zeki AKTAŞ 3 yıl önce
Tren hızlıda olsa bakan eksik olmaz
Cumhur Karasu
Cumhur Karasu 3 yıl önce
Kafam karıştı, biz şimdi hangisini sevecektik, insanı mı eşyayı mı?
Nigar Özel
Nigar Özel 3 yıl önce
Günümüz insanı ve yaşantısını çok güzel özetlemissiniz umarım bu yazı insanların yavaşlayıp etraflarına bakmalarını ve güzellikleri farketmelerine sebep olur mesela baharı ve çiçekleri farkederek başlanabilir bu surece
Yıldıray Yıldız
Yıldıray Yıldız 3 yıl önce
Ne güzel ifade etmişsiniz şu fani dünyada insanları hayatı sevmeden malı mülkü lüksü sever olduk , evet zaman su gibi akıp geçiyor uyanmamız uyanık olmamız gerekiyor hayat çok kısa sevelim sevilelim ????
Mesut isen
Mesut isen 3 yıl önce
Yine nokta atışı bir yazı olmuş ellerinize sağlık