
HAC MEVSİMİNE DENK GELEN “BİKİNİ” GÜNLERİ
ZÜRİH, İsviçre
Sözcü Gazetesi, seküler mahallenin “kahramanı”nın ölümünü haberleştirirken, haberin spotuna taşıdığı ifadeler şöyle:
“Türkiye’nin moda tarihine adını altın harflerle yazdıran Zeki Triko’nun kurucusu Zeki Başeskioğlu, yaşamını yitirdi. Türk tekstil sektörünün öncü isimlerinden olan Başeskioğlu, 1950’li yıllardan itibaren yarattığı markayla Türkiye’yi uluslararası moda sahnesine taşımıştı.”
Eski Türkiye’nin baskıcı dönemlerinde dahi, biraz zorlandığınızda eğlenceli şeyler bulurdunuz. Şimdi öyle mi?
Biraz aykırı konuşanın hapse yollandığı, hapistekinin yatak bulamadığı, hapisten çıkanın -politik sebeple bile olsa- itibar görmeyi bırak şeytanlaştırıldığı bir döneme geldik.
Seçim kazandığı için suçlu(!) sayılanlar, kermes düzenleyip gözleme sattığı için anasından emdiği süt burnundan getirilenler, bir kısmı Silivri’ye yollanıp dışardakilere gözdağı verilen muhalifler, tenceresi kaynamayan evler, içinde “mafya kariyeri” yapmak için 15-20’li yaş gençlerin dolaştığı sokaklar, hakkını alamayacağını bile bile gidilen adliye koridorları, milyonlarca işsiz diplomalılar, toprağın bile bereketsizleşip ürün vermeyerek isyana durduğu koca bir ülke…
Toplumun yüzde 70’inin antidepresana ihtiyaç duyduğu, umutsuzluğun girdabına düşmüş, elem ve kederin karabasan gibi üstüne çöktüğü koca bir millet…
Burada neşe yok! Eğlenceli bir şeyler kazımak nafile!
“Eski Türkiye eğlenceliydi” demiyorum yanlış anlaşılmasın! “Eski Türkiye’de eğlenceli şeyler de olurdu” diyorum. Siyasi mizah vardı mesela. Levent Kırca merhum, nasıl da hicvederdi günlük hayatın çelişkilerini. Arada gülerdik o zamanlar her şeye rağmen…
İşte o günlerde Türkiye’nin eğlendiği gündemlerden birisi de Sözcü’nün “adını moda tarihine altın harflerle” yazdığı Zeki Başeskioğlu’ydu. Çoğunlukla Kurban Bayramı günlerine denk gelirdi bu gündem. “İstanbul’da kesilen kurbanların kanları Marmara’yı kızıla çevirdi” haberlerinin bir ay öncesinden başlar, aşağı yukarı bir ay sonrasında biterdi en geç. Cumhuriyet Gazetesi’nin “bu yıl da Hac mevsimi kurban bayramına denk geldi”si gibi ama daha ironikti!
Dün ölen tekstilci Başeskioğlu’nun firmasının adı her ne kadar Zeki Triko’ysa da, daha çok mayo ve bikini satarak adını duyurmuş biriydi merhum. Dünyaya ihraç ettiği söylenirdi. Ülkemize döviz kazandırdığı, büyük vatansever bir sanayici olduğu şeklinde lanse edilse de, herkes bilirdi ki adamın devletçe kollanması laikçi cumhuriyetin “dünyaya bikini giydirme başarısı(!)”dan dolayı idi.
Biz dönemin politik gençleri yani; Zeki Triko ismini Çevik Bir, Yekta Güngör Özden, Emin Çölaşan vb. gibi isimlerle aynı cümlede geçirirdik.
Peki bu “geleneksel Zeki Triko tartışma günleri” neden Kurban Bayramı mevsimine denk gelirdi ki? İşte o da Cumhuriyet gazetemizin muhteşem tespitini yaptığı üzere “Hac mevsiminin kurban bayramına denk gelmesi”nden dolayıydı. “Fırlama” bir adamdı Zeki bey. Her yıl hacıların Hicaz yoluna çıktıkları günlerde, havaalanlarının dış hatlar terminallerindeki koskocaman ışıklı reklam panolarını ürün tanıtımı için kullanırdı. Aslında doğrusu şöyleydi, yıl 365 gün o panolarda Zeki Triko bikini reklamı yapılıyordu lakin, görseller Hac mevsiminde yenileniyordu. Bir de sanırım, hacıların dış hatlar terminallerinde olduğu günlerde “çelişki farkındalığı” daha yüksek idi.
Zamanın dünyaca ünlü top modelleri; Cindy Crawfold’dan Heidi Klum’a kadar birçok isim, masmavi Akdenizin sarı kumsalından bikinisiyle, ihramını giymiş hacı adayı abiyi, ablayı uğurluyordu adeta.
Haydi uğurlama sindirildi diyelim; kutsal topraklardan günahtan arınıp dönmüşken, 10x50 metre ışıklı bir panodaki kusursuz fizikleriyle bikini tanıtan hatunlarla göz göze gelmek de neyin nesiydi?
Evet, Türkiye toplumu bazı çizgilerinde katı olsa da, son tahlilde “toleranslı” bir toplumdu. “Orucumu tutarım, kalbim temiz, dedem de hacıydı, kesinlikle bikini giymem mayo giyerim” Müslümanlığı da bize dairdi. Lakin o dönemin idarecileri hem hacıları hem laikçileri rahatlatacak bir çözüm sunamadılar topluma.
Ertuğrul Özkök’e de malzeme çıkardı; o, kaymağını yerdi bu işin. Ne mavralar döndürür, nasıl sündürür, nasıl sosyolojik analizler kasar nasıl da akıcı yazılar yazardı hacılar ile Zeki Triko kavgası üzerine!..
Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin en yılmaz savunucularından biriydi Zeki bey (Bu cümlede kullandığım “en yılmaz” ifadesini senelerdir duymadığımı fark ettim). Sevenlerine başsağlığı dilerim. Işıklarda uyusun!..
.
Güven Akıncı, dikGAZETE.com