USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Fetullahçı kumpas; Selam Tevhid davası (2)

Fetullahçı kumpas; Selam Tevhid davası (2)
21-12-2025

FETULLAHÇI KUMPAS; SELAM TEVHİD DAVASI (2)

ZÜRİH, İsviçre

Bu yazı serisinde amacım; yakın dönemin bir kesitinde yaşananların günümüzdeki sonuçlarını irdelemektir. Stefan Zweig, gelecek nesilleri uyarmak için; “İnsanların yaşadıkları dönemlere damga vuran hareketlerin başlangıç noktasını tam görememesi, tarihin şaşmaz cilvesidir’’ demişti. Üstad’ın bu cümlesinin bendeki yankısı oldu bu konuyu yazmak.

Ulaşmak istediğim kitle ise; alevi, seküler, CHP’li, sol mahallenin yanında hala “Fetullahçı” gurup içinde veya ayrılmış olup, hikâyeyi bir de “mahallesi” dışından dinlemek isteyenlerdir.

Böylelikle anlamlandıramayıp “ne yaşadık biz, neden böyle oldu?” sorularına da cevap niteliğinde katkı vermiş oluruz.

En doğrusunu biz biliyoruz” diyen Gülenciler ve mezkûr konulardaki saklanamayan cehaletleriyle seküler kesim için aydınlatıcı olabilir.

Şeffaf olmayan, dışa kapalı bütün yapılarda “gizem” ve “vehm” ne kadar köpürtülürse cesametin de o derece devasalaştığına iman edilir.  Kurumsal aidiyet, bu iki duygunun manipülasyonuyla tahkim edilir. Fikri stabilite ise; konuşulacak konulardan okunacak kitaplara kadar yukarıdan belirlenerek sağlanır. Geleneksel yapılar, okunacak kitaplar seçkisinde baskıcı olsalar da radikal İslamcı guruplar özgürdüler.

Gülenistlerde okuma programı, Saidi Nursi kitaplarıyla oluşturulmuşken bir yandan da Fetullah Gülen’in video kasetlerinden sohbetleri dinlenirdi. Okul kitapları veya mesleki zorunluluklar dışında başka kaynaklara yönelmek os-saaat dinden çıkmak olabilirdi.

Radikallerdeki özgür okuma ve tartışma ortamları özgür bireylerin yetişmesini sağladı. Kültürel hayata katılabildiler, estetik ve sanata dair farkındalıklarını geliştirdiler; hocaefendi, şeyh gibi yerlere bağlanmadılar. Liderleriyle ilişkileri en çok “abilik” seviyesi ve göz hizasıydı. Bu yatay ilişki biçimi, bireysel özgüveni de insiyaki besliyordu.

Entellektüel özgüvenli Müslüman gençler; üniversite kantinlerinde, salon toplantılarında, fikri müzakere platformlarında, kent meydanlarında, panel ve konferanslarda görünüyor, ulusal medyada yer yer konu oluyorlardı. Farklı fikirdeki insanlar ile sahici bir diyalog ortamı tesis edebiliyorlardı.

Kuşkusuz ki Gülenislerin de dahil olduğu “ana akımMüslümanlarından kemiyette değilse de keyfiyette daha ilerideydiler.

Tayyip Erdoğan, İBB başkanlığı döneminde bunu fark etmiş, belediyedeki teknik işleyişte Millî Görüş ve muhafazakâr kadroları görevlendirmiş olsa da kültürel ve düşünce alanlarında radikal çevrelerden isimleri yanına almıştı.

Pınarhisar günlerinde Erdoğan, radikal kesimlerin hemen hepsinden parlak isimlerle görüşmüştü. AK Parti’nin hazırlık çalışmaları bu iklimde yürüyordu.

Selametçi gelenekten kopan “yenilikçi”lerin parti kurma planlarına en sert tepki üç isimden geliyordu. Hüseyin Gülerce, Cemil Çiçek ve Melih Gökçek. Gökçek, Demirel’in dolduruşuyla, Çiçek,müesses nizam” saikiyle yenilikçilere ağır eleştiriler yapıyorlardı.

Ancak Hüseyin Gülerce, başka bir kin ile konuşuyor, enikonu hakaret ediyordu AKP öncülerine. Gülerce, Zaman Gazetesi yazarı, etkili bir isim ve Gülen’in sözcüsü konumundaydı. Gülerce’nin gazete köşesinden yaptığı salvoların, Fetullah Gülen’in düşünceleri olduğunu anlamak için çok düşünmeye gerek yoktu. Adı geçen “3 isim” ayrıca, 70’li yıllarda “Yeniden Milli Mücadele” saflarında bulunmuşlardı.

Gülen ve Erdoğan birbirlerinden hep nefret ettiler. Erdoğan, pragmatik bir siyasetçi olarak açıktan düşmanlık yürütmedi. Fetullahçı tabana çalıştı hep. İşte bu çalışma, kritik önemdeydi. Fetullahçı taban, Erdoğan’a sempatiyle bakıyordu. Ve Fetullah Gülen buna engel olmak istese de olamıyordu. O cemaat tabanı, “hocaefendi”yi Erdoğan karşısında çözülmeye icbar etti. Ve Fetullahçılar, AK Parti öncüleriyle anlaşma masasına oturdular.

Nikah metaforu üzerinden söylersek, bir nevi “evlilik anlaşması”ydı bu. Gülenciler bu evliliğe gelmeden başka iktidarlarla da nikah kıymıştı. Eski eşlerinden çocukları olan bir “dul”du Gülenistler. Erdoğan ve arkadaşları ise ilk kez evlenen bakir “” oluyordu. Evliliğin cicim ayları bir süre devam etti. Her şey yolundaydı. Ancak AK Parti ekibi zaman geçtikçe başka arayışa girdi. Başka ilişkiler kaçınılmazdı. AK Parti’nin yeni partneri radikal Müslüman guruplardan devşirilen parlak iyi yetişmiş doğurganlığı yüksek kadrolardı. Fetullahçıların üzerine “kuma” gelmişti artık. Aile genişlemiş, yeni bireyler katılmıştı. Çok bozuldu halihazırdaki “eş” bu duruma. Ne “kuma”nın kendisini ne de “kuma”yı getireni hiç affetmediler.

Selam Tevhid Kumpası’nın arkasında, işte bu “kumaya gününü gösterme, ondan intikam alma” hırsı vardı.

Kuma” ve “Milli Görüş” ocağının serpilip gelişmesini ve marifetlerini sonraki yazıda ele alalım (devam edecek)

.

Güven Akıncı, dikGAZETE.com

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?