USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

777 Şizofrenisi!..

777 Şizofrenisi!..
24-10-2025

777 Şizofrenisi!..

Bugünün insanı, modernizmin felsefi ekollerini miras almakla birlikte bu ekollerin işlevsiz kaldığının bilincindedir. Bu yüzden olsa gerek dine tekrar geri dönmüştür. Ancak bu geri dönüş, dinin kurumsal gücünü kırmış ve din, bireysel bir meseleye dönüşmüştür. Diğer bir deyişle kilisenin katı ve yekpare anlayışı yıkılmış ve akışkan bir forma bürünmüştür. Günümüzde insanlar, dinin temel öğretilerine sadık bir dindar gibi yaşamasa da dine olan bağlılığını farklı biçimler altında sürdürmektedir. Somut bir örnekle açıklamak gerekirse; bir Müslümanın, Allah’ı tesbihle zikretmesinin yerini çeşitli manifest ritüelleri almıştır. Olumlamalar, niyet günlükleri ve telkinler bunlardan bazılarıdır. Tüm bunlar Tanrıyla iletişim kurmada adeta aracı bir put görevi görmektedir. Zira söz konusu kaynakların hiçbiri ilahi bir hüviyet taşımamakla birlikte beşeri kaynaklara dayanmaktadır. Tıpkı dini öğretilerde olduğu gibi bu ritüeller de pozitivist bir temelden azadedir. Ancak beşeri mahiyet taşıyan bu uygulamalar, ilahi bir nitelik taşımasa da ilginç bir şekilde toplumda karşılık bulmaktadır.

Bugün Hristiyanlığın teslis inancını kınayan ve saçma bulan biri, manifest uygulamalarını mantıklı bulabilmektedir. Yine aynı kişi hem namaz kılıp hem de “777” ya da “aldım, kabul ettim” diyebilmektedir. Bu akışkanlık, elbette dönemin bir özelliği olarak okunmalıdır. Küreselleşmenin ve postmodernitenin insanda bıraktığı bir şaşkınlıktır bu. Evet, bugünün insanı yolunu şaşırmıştır. Beşeri teselli araçları, onu şizofrenik bir karaktere dönüştürmüştür. İlahi bir kaynağa inanmakla birlikte beşeri kaynaklara da sığınan insan, belirsizlik ve çelişki çukurunun içine hapsolmuştur. İnsanı merkeze alan bu hümanist tavır, insana değer vermekten daha fazlasını yapmıştır. Hümanizm, postmodern insanı bencilleştirmiştir. “İçinden geleni yap, anı yaşa, yalnızca kendini önemse” gibi telkinler, ne yazık ki serseri bir varoluş tarzı yaratmıştır. Herkesin Tanrılığını ilan ettiği bir dünyada insanlık huzur içinde yaşayamaz. Yaşayamaz çünkü, insan ancak ötekini anlayabildiği takdirde insandır. Herkesin sınırsız bir şekilde emansipe olduğu ve yalnızlığı yücelttiği bir toplumda antidepresanlar ve olumlamalar yalnızca bir illüzyon işlevi görecektir. Enteresandır, insanlar bir yandan yalnızlığı yüceltirken diğer yandan da hayalindeki aşkı aramak için manifestler yapmakta ve hayvanlarla dostluk kurmaktadır. Ya da söz konusu yalnızlığın verdiği acıdan kurtulmak için çeşitli beşeri ekollere kendini adamaktadır. Dolayısıyla Batı’nın bireyci yaklaşımı hem kendi toplumunu hem de dünyayı hayal kırıklığına uğratmıştır. Toplumsal değerlerin alt üst olduğu, ****luğun alkışlandığı, büyüklere saygının ve insanlara merhametin olmadığı bir toplum, hastalanmıştır. Elbette bu, postmodernizmin hem dini hem de gelenekleri parçaladığı bir dünya biçimidir. Yüzyıllardır var olan gelenekleri, yıktığınızda çoğu zaman özgürleştiğinizi düşünebilirsiniz. Ancak insanlığın tarihler boyunca sürdürdüğü alışkanlıkların keskin bir şekilde terk edilmesi, kuşkusuz modern insanı derinden sarsacaktır. Örneğin; seküler bir insanın modern flört biçimlerinden dem vurduğunu duyabilirsiniz. Sonra yine aynı insanın, çareyi geleneksel evlilik biçimlerinde aradığına tanıklık edersiniz. Modern insan, yolunu şaşırmış insandır. Bu noktada din insanlarının ve devletin yetkili birimlerinin, yolunu şaşırmış insana yardımcı olması gerekmektedir. Aksi takdirde bu durum, toplumsal şizofreniye yol açacaktır. Her şeyi normalleştiremezsiniz! İnsan, değerleri ve prensipleri olan bir varlıktır. Ki, bunlar bizleri hayvanlardan ayıran en temel özelliklerdir. İnsan, hata yapabilir ancak bu hatayı, toplumun gözüne sokarak normalleştirmemelidir. Çeşitli sosyal medya platformlarında ahlaksızlıkların ve teşhirciliğin alkışlandığı yayınlara sınırlar getirilmelidir. Bu noktada benimle aynı fikri paylaşan insanlar, bu durumlara maruz kalmak zorunda değildir. Zira bu, insan haklarına yapılan bir hakarettir. Dolayısıyla insanın davranışlarından tutun giydiği giysiye kadar kamusal sorumluluğu vardır. Özgürlükle sapkınlık arasındaki çizgiyi ayıramamak bir problemdir...

Kısaca söylemek gerekirse; her fikrin dogmatizme götürebileceğini unutmadan ve insanın insanlığını kaybetmeden, hem insana değer verip hem de gelenekleri korumak mümkündür. Manifestlere umut bağlayıp ilahi varlığı unutan insan, kendini sorgulamalı ve safını seçmelidir..

.

Hande Ustamahmut, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?