USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Genel

"Ya bunlar çok zavallı ya !"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birileri çıkmış ne diyor, ‘artık tek adamsın, yanında kimse yok.’ Ya bunlar çok zavallı ya. Ya ben cumhurun başkanıyım, ben bu milletin başkanıyım” dedi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleştirilen muhtarlar toplantısında konuşan

"Ya bunlar çok zavallı ya !"
23-03-2015 18:07
Google News

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birileri çıkmış ne diyor, ‘artık tek adamsın, yanında kimse yok.’ Ya bunlar çok zavallı ya. Ya ben cumhurun başkanıyım, ben bu milletin başkanıyım” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleştirilen muhtarlar toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tehditlere, telkinlere, saldırı ve sabotajlara aldırış etmediklerini söyledi. Terörün kendilerini tehdit ettiğini ancak buna boyun eğmediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin içine gizlenmiş çetelerin kendilerini tehdit ettiğini onlara da boyun eğmediklerini belirterek, “Nice darbe girişimleri, nice saldırı, Gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimi hepsi de özellikle Kürt kardeşlerimizin sorunlarını çözümünü engellemek için sahneye koyulmuştur ama biz hiçbirine eyvallah etmedik” dedi.

“CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA GÖKTEN ZEMBİLLE İNMEDİM”
“Bizim politikalarımızı terör belirleyemez” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bizim istikametimizi, politikalarımızı darbe tehditleri, istikrarsızlık tehditleri, çatışma tehditleri de belirleyemez. Bizim politikamızı sadece ve sadece milletimiz belirledi, bundan sonra da sadece ve sadece milletimiz belirler. Kürt bakışımızda, Kürt kardeşlerimizin sorunlarına bakışımızda inanın 40 yıl önce neredeysek bugünde oradayız. Bizde hiç kırıklık göremezsiniz. İstikametimizin sarsıldığını görmezsiniz. 40 yıl önce, 30 yıl önce, 13 yıl önce ne dediysek bugünde aynısını söylüyoruz. Söylediğimiz de çok nettir, Kürt, Türk, Arap, Çerkez, Roman, Gürcü, Laz, Boşnak, Arnavut bütün etnik unsurlar Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak birdir, birbirine eşittir, birlikte Türkiye’dir. Tekrar ediyorum, ne terör, ne çeteler, uluslararası çeteler, ulusal paralel çeteler bizi istikamet çizemez. Onun için biz bu meseleye başımızı koyduk. Biz bu meseleyi çözmek için kefenimizle yola çıktık. Bu yolda ‘baldıran zehri içmek gerekiyorsa onu da içeriz’ dedik. Bizim başından beri söylediğimiz çok açık bir şey var, ne dedik, ‘terör örgütü silahları bırakacak’ dedik. Çünkü ben Cumhurbaşkanlığı makamına gökten zembille inmedim. 12 yıldır bu ülkede başbakanlık yaptım. Ondan önce İstanbul gibi bir şehrin 4.5 yıl belediye başkanlığını yaptım. Buralardan halkımın içinden bu toprakları eşiye eşiye buralara geldik. Dolayısıyla hangi köyde, hangi mahallede, hangi beldede, hangi ilçede, hangi ilde ne var ne yok bunları bilen birisiyiz. İşte daha Cumartesi günü Denizli’deydik. 24 kere ben Denizli’ye gitmişim. Acaba şöyle Cumhuriyet tarihinde hangi başbakan, hangi cumhurbaşkanı bir ile 24 kere gitmiş olsun ve sadece vilayet değil tabi oralarında ilçelerini dolaşmakta var. Ankara’ya oturup buradan yönetmeye kalkarsan işte 12 yıl önceki Türkiye olurdu ama biz nasıl bir Türkiye aldık şimdi neredeyiz görüyorsunuz.”

“BUNA RAĞMEN O DA BİTECEK”
79 senede Türkiye’de 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldığını fakat 12 yılda 17 bin 500 kilometre bölünmüş yol yaptıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye’de 26 tane havalimanı bulunduğunu, şuanda 52 tane havalimanı bulunduğunu kaydetti. Hakkari’ye havalimanı yaptıklarını, Hakkari’ye yapılacak havalimanı yaptırmamak için ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bölücü bütün iş makinelerini yakıyorlar, engellemeye çalışıyorlar. Buna rağmen o da bitecek. Niye? Çünkü biz Kürt kardeşlerimizin o huzurunu, o refahını bunların vahşice yaklaşımına kurban ettirmeyeceğiz. Boğazın altından Marmaray, ecdadımız hayal etmiş, projeyi çizmişler ama onların projesini biz hayata getirdik. Şuanda Marmaray çalışıyor ve şimdi birde tünel yapılıyor Marmaray’ın hemen güneyinde oradan da iki katlı tünelden otomobiller geçecek. Birde Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılıyor, o da dört gidiş, dört geliş, ortasından yüksek hızlı tren. O da inşallah yetiştirilebilirse bu yıl sonuna yetiştirilmeye çalışılacak. Hızla devam ediyor. Geçen gittim kontrol ettim. Maşallah artık tabliyeler döşenmeye başlandı. Şimdi birde iki köprü arasından yine denizin altından geçen gün Başbakanımız da açıkladı, oradan da yine aynı şekilde hem raylı, hem lastikli sistem üç katlı bir tünel daha yapılacak. Yani bu ne demek, Asya’yla Avrupa’yı üç tane denizin altından, üç tane denizin üstünden bir gidiş gelişi birbirine bağlıyoruz. Ordu-Giresun Havalimanı’nda bir terminal binası kaldı. Terminal binası şuanda hızla devam ediyor. O bittiği anda inşallah Nisan gibi oranın da açılacağının müjdesini arkadaşlar bana verdiler.”

“UYGULAMAYA BAKARIZ”
“Terör örgütü silahları bırakacak dedik. Silahları bırakacak, eğer söyleyecek sözü varsa bunu siyaset zemininde söyleyecek dedik” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “13 yıldır yaptıklarımız özellikle de ret, inkar ve asimilasyonu sona erdirmemiz, silahı tamamen zeminsiz, bahanesiz bırakmıştır. Sıkılı yumruklarla hiçbir sorun çözülemez, hiçbir hedefe varılamaz. Bunu yapmadınız sürece, o silahları bırakmadığınız sürece o çözüme zerre kadar katkınız olmaz. Tam tersine her zaman sorun olmaya devam edersiniz. Şimdi söylüyorlar, ‘Silahlar bırakılsın’ ifade olarak çok güzel tamam da bir yıl önce nevruzda yine bunlar söyleşmişti ve ‘tamam’ dendi. Ne oldu? Ben ne dedim geçenlerde, ‘uygulamaya bakarız.’ Uygulamayı görmeden bunlara inanmak mümkün değil. Dolayısıyla uygulamayı görelim. İşte şimdi 2.5 ay sonra seçimler var. 30 Mart seçimlerinde tehditlerle bu iş yürüdü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tehditlerle bu iş yürüdü. Artık bu tehditlerden halkımızı kurtarmak zorundayız. Halkımız milli iradesini serbestçe, özgürce kullanmak zorundadır. Burada da muhatabın asla terör örgütü değildir. Bu çağrımı terör örgütüne değil, terör örgütünün vesayetinden kendisini kurtaramayan o siyasi partiye yapıyorum. Eğer bu ülkede siyaset yapmak istiyorlar, eğer çözüme katkı sunmak istiyorlarsa önce silahların gölgesinden, önce silahların tasallutundan kurtulacaklar. Bakın burada tekrar söylüyorum, her ne pahasına olursa olsun tek başımıza da kalsak son nefesimize kadar bu ülkede çözüm süreciyle formüle ettiğimiz kardeşliği tesis etmenin mücadelesini sürdüreceğiz. Ancak hiç kimsenin de benim Kürt kardeşlerimi zehirlemesine, Kürt kardeşlerimin nezdinde haksız bir meşruiyet kazanmasına, haksız bir muhataplık kazanmasına müsaade edemeyiz, etmemeliyiz. Silahların gölgesinde barış olmaz. Hele hele verilen sözlerin defalarca çiğnendiği, vaatlerin defalarca bozulduğu, itimadın tahrip olduğu bir ortamda somut adımları görmeden daha ileriye gidemeyiz. Şuarada Allah aşkına soruyorum size, merhum Diyarbakır’daki Yasin Börü ve arkadaşlarının alçakça katledilmesinin üzerinden sadece aylar geçti. İstanbul Okmeydanı’nda Burak Can’ın ölümünün üzerinden daha çok geçmedi. Terör örgütü nasıl onu orada şehit etti biliyorsunuz. Şuana kadar çıkıp da bunun öz eleştirisini yapıtılar mı? Bu barbarca katliama teşvik ettikleri için kendilerine hala sorgulamadılar. Biz bu şımarıkça tavırlara boyun mu eğeceğiz? Diyarbakır’daki Yasin Börü olayların içinde değildi, kurban eti dağıtıyordu. Tablo bu. Bu sözüne güvenilmeyen figürlerle yol mu yürüyeceğiz? Yüzüne gülen, arkanı döndüğünde her türlü oyunu oynayanlarla nasıl devam edeceğiz? Önce silahı bırakacaksın, bak IRA İngiltere’de, İrlanda’da bölgede silahları betonlara gömdüler ve bunu dünyaya ispat ettiler. Sizin buna benzer attığınız bir adım var mı şuanda? Silahı bırakacaksın, bununla birlikte savaşın, çatışmanın, fitne ve nifakın dilini de bırakacaksın. Ondan sonra söyleyecek bir sözün varsa geleceksin anayasal, demokratik sınırlar içinde siyaset zemininde söyleyeceksin. Çözüm istemiyorsanız, bu yöndeki gayretlere katkı vermiyorsanız kusura bakmayın keyfiniz bilir. Biz bu meseleyi çözmek için onlara değil, Türküyle, Kürdüyle, milletimize güvenerek yola çıktık. Milletimizle yola devam eder, silahlara rağmen, silahların tasallutunda siyaset yapanlara rağmen biz bu meseleyi çözeriz” dedi.

“KÜRT DEMEK YASAKTI BU ÜLKEDE”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıllık süre içerisinde karşılarındakileri çok iyi tanıdıklarını, defalarca sözlerini çiğnediklerini kaydetti. Verdikleri sözden döndüklerini, kendilerine başka şeyler söylediklerini, dönüp arkada başka şeyler yaptıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hepsini gördük yaşadık. Süreç eğer bugünlere kadar geldiyse açık söylüyorum onlara rağmen geldi. Bölücü terör örgütüne, onların temsilcilerine rağmen buraya kadar geldi. Eğer onların bu samimiyetsizlikleri, bu ikiyüzlülükleri karşısında biz farklı ortaya koysaydık Türkiye çözüm süreci bir umudu hiçbir zaman yaşayamayacaktı. 6-8 Ekim tarihlerinde soruyorum, milleti sokağa davet eden kimdi? Milletim biliyor, muhtarlarım biliyor ve ondan sonra yalana başladılar, ‘biz böyle bir şey yapmadık.’ Ne yapmadın ya sokağa davet ettin. Sokakta kendileri için hak aradılar. Şimdi çıkmışlar utanmadan, sıkılmadan ‘Cumhurbaşkanı çözümün karşısında’ diye tezvirat yapıyorlar. Cumhurbaşkanı çözümün yanımda mı, karşısında mı, geriye dönüp 12 yıllık döneme bakarsın, görürsün. Kardeşlerim Kürt demek yasaktı bu ülkede. Kürtçe şarkı, türkü yasaktı. Sokakta Kürtçe konuşmak yasaktı. Anne evladı ile cezaevinde Kürtçe konuşamıyordu. Bölgede seyahat etmek yasaktı. Yol yoktu, öğretmen, okul yoktu. Hastane, doktor yoktu. Bunların hepsini biz çözdük. 2002 yılında başında bulunduğum parti iktidara geldiğinde bölgedeki kanaat önderlerine sivil toplum kuruluşlarına bu mesele ile ilgili ne yapılmasına gerektiğini sormuştu. Bana bir şey söylemişlerdi, ‘olağanüstü hali kaldırın yeter. Başka hiçbir şey gerekmez.’ O zaman başbakan Sayın Abdullah Gül’dü. İki ayda olağanüstü hal kaldırıldı. Biz verdiğimiz sözün arkasında böyle dururuz. Bununla kalmadık. Faili meçhul cinayetler dönemini sona erdirmekten, işkenceyle mücadele, Kürtçe televizyondan seçmeli derse, seçmeli Kürtçe şuanda ders var. Çocuklara isim verilmesinden, yerleşim birimlerinin adlarına kadar her alanda tarihi önemde adımlar attık. Ülkemizin tüm geri kalmış bu bölgede de çok büyük yatırımlar gerçekleştirdik. Yol, su, elektrik, okul, hastane aklınıza ne gelirse batıda ne varsa güneydoğuda, doğuda da aynı hizmetlerin verilebilmesini biz sağladık” diye konuştu.

“KENDİNİ BİL, HADDİNİ BİL, NESLİNİ BİL”
Sosyal yardımlarla hiçbir vatandaşın mağduriyet yaşamamasını, temel ihtiyaçlardan mahrum kalmamasını temin ettiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önce demokratik açılım diyerek, sonra milli birlik ve kardeşlik projesi diyerek, ardından çözüm süreci diyerek bu çalışmaları bütünlük içinde yürüttük ve bugünlere geldik. Bütün bunları birileri bizi zorladığı için, mecbur bıraktığı için değil bölgedeki kardeşlerimizin de bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğuna inandığımız için onlar bizim ezeli ve ebedi kardeşimiz olduğu için yaptık. Elbette ülkenin her meselesi gibi bu mesele de tümüyle ortadan kalkmış her şey güllük gülistanlık olmuş değil. Bu meseleyi de çözme irademiz sonuna kadar arkasındayız. Kürt, Türk, Arap kardeşimin ne sorunu varsa, Alevinin, Sünninin, işçinin, gencin, yaşlının ne sorunu varsa Allah’ın izni ile hepsini çözeceğiz. Çözüm süreci bir, iki etnik unsurun değil çözüm süreci tüm Türkiye’nin ortak meselesidir. Kim çözümde yanımızda olursa onunla yürürüz. Ama ikiyüzlülerle, güvenilmezlikleri defalarca ispatlanmış olanlarla asla yol yürüyemeyiz. Bizim hiç kimseye meşruiyet kazandırmak gibi gayemiz yok, olamaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti terör örgütleri karşısında, vandallar, yağmacılar karşısında, paralel ihanet şebekeleri karşısında boyun eğmez, böyle bir görüntünün ortaya çıkmasına izin vermez. Eğer itiraz ediyorsam, eğer bazı yanlışlara dikkat çekiyorsam bunu bugüne kadar yaşananları yakından bilen biri olarak yapıyorum ve bu ülkede paralele, paralel yapılanmaya dikkat çekerek yapıyorum. Bir şey daha özellikle söylüyorum, paralel devlet yapılanmasının özellikle bizlere yönelttiği şuandaki çağrılara bakarsanız işte bunlar nerelerle nasıl paslaştıklarını gayet iyi bir şekilde ortaya koyuyor. Eğer eleştiriyorsam bunu ülkem, milletim, çözüm, kardeşlik ve barış adına yapıyorum. Biz dertliyiz, dert adamı söyletir. Bu ülkenin ve milletin derdini sızısını içimizde hissettiğimiz için konuşuyor, söylüyoruz, yol göstermeye çalışıyoruz. Meselesi ikbal olanlar bizi anlayamaz, melesi koltuk olanlar bizi anlayamaz ve anlamaz. Ucuz kahramanlık sevdalıları bizi anlayamadı, anlayamaz. Biz Allah’ın izni ile şahsi meseleleri işin içine katmadan hükümetimizle, devletimizle bu işi çözeceğiz. Muhalefet katkı sağlayacaksa buyursun sağlasın. Ama kimse şahsi hırslarını, ideolojik saplantılarını, çatışma senaryolarını çözüm sürecinin önüne koymasın. Biz bu meseleyi çözmekte kararlıyız. Çözüm süreci benim sorumluluğumda başlamış ve bu günlere gelmiş bir süreç. Bundan sonraki gelişmelere ilişkin söz söylemek, değerlendirme yapmak, teklifte bulunmak herhalde benim de hem hakkım hem de vazifemdir. Birileri çıkmış ne diyor, ‘artık tek adamsın, yanında kimse yok.’ Ya bunlar çok zavallı ya. Ya ben cumhurun başkanıyım, ben bu milletin başkanıyım. Büyüklerimizin güzel bir lafı var, çok güzel bir laf, ‘kendini bil, haddini bil, neslini bil.’ Ama bunlarda hiçbirisi yok. Her zaman söylüyorum gayret bizden, tevkif Allah’tan, niyet hayır, inşallah akıbette hayır olacak” diye konuştu.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ