
İstanbul
Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Emrah Bozbayındır'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde, Leiden Hukuk Fakültesi Uluslararası Ceza Hukuku ve Küresel Adalet Profesörü Carsten Stahn, Northumbria Hukuk Fakültesi Karşılaştırmalı ve Uluslararası Ceza Hukuku ve İslam Hukuku Kürsüsü Başkanı Prof. Muhammed Elewa Badar, Endonezya Gadjah Mada Üniversitesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Fajri Matahati Muhammadin ve Hindistan O.P. Jindal Global Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Pierpaolo Petrelli konuştu.
????Leiden Hukuk Fakültesi Uluslararası Ceza Hukuku ve Küresel Adalet Profesörü Stahn, konuşmasında, sanatın adalet süreçlerindeki rolüne değinerek geleneksel ceza yargılamalarının sınırlılıklarını aşmak için sanat temelli yöntemlerin önemli bir tamamlayıcı olduğunu vurguladı.
Sanatın "toplulukları iyileştirme, hafızayı canlı tutma ve mağdurlarla fail arasında köprü kurma" gibi işlevlerinin olduğunu belirten Stahn, bu yaklaşımların giderek uluslararası ceza adaleti kurumlarında daha fazla benimsendiğini ifade etti.
Prof. Stahn, sanatın sadece geçmişle hesaplaşmada değil, gelecekte barışın tesisinde de önemli bir rol oynayabileceğini belirtti.
Mağdurların sanat yoluyla seslerini duyurduğunu aktaran Stahn, ayrıca bu yaklaşımın mağdurların tanınması, mağduriyetin sembolik olarak ifade edilmesi ve toplumsal bağların yeniden kurulmasında etkili olduğunu belirtti.
Stahn, sanatın sadece iletişim ya da dış destek aracı olmadığını vurgulayarak "Cezalar sadece yaptırım değil, aynı zamanda toplumla yeniden bağ kurmanın aracı olabilir." diye konuştu.
"Adalet sosyoloji, psikoloji ve antropoloji gibi disiplinlerle birlikte ele alınmalı"
Northumbria Hukuk Fakültesi Karşılaştırmalı ve Uluslararası Ceza Hukuku ve İslam Hukuku Kürsüsü Başkanı Prof. Badar ise çatışma sonrası adaletin yalnızca failleri cezalandırmakla sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayarak mağdurların önceliklerinin çoğu zaman "topluma yeniden entegre olmak, travmayla başa çıkmak ve benzer olayların tekrar etmemesi" olduğunu söyledi.
Adaletin mağdur ve toplum için sağlandığını hatırlatan Badar, adaletin sosyoloji, psikoloji ve antropoloji gibi disiplinlerle birlikte ele alınması gerektiğini belirtti.
Muhammed Elewa Badar, mağdurların ifadelerinin alındığı mahkeme süreçlerinde psikolojik destek ve eğitim eksikliğinin, ikinci bir travmaya yol açabildiğine dikkati çekerek, hakimlerin ve avukatların travma bilinciyle hareket etmeleri gerektiğini vurguladı.
Uluslararası hukuk ve kapsayıcılık
Endonezya Gadjah Mada Üniversitesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Muhammadin de Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İslam hukuku gibi farklı hukuk geleneklerine yeterince alan açmadığını ve "kapsayıcılık" iddiasının uygulamada karşılık bulmadığını ifade etti.
Uluslararası ceza hukukunun, Batı merkezli normlar bütünü olmaktan çıkarılması gerektiğini belirten Muhammadin, "Akademisyenler tarafından uluslararası hukukun genel olarak çok merkezci olduğuna dair güçlü eleştiriler var. Zengin kültürel, dini geleneklere ve aynı zamanda hukuk sistemlerine, ceza adaletlerine sahip çeşitli diğer medeniyetlerin katkısını gerçekten dikkate almıyorlar." diye konuştu.
Muhammadin, farklı kültür ve anlayışlar dikkate alınmadan oluşturulan kuralların kapsayıcı olmayacağını ifade ederek "Eğer uluslararası bir yasa yapmak istiyorsanız, bunun uluslararası olması gerekir. Her şey ve herkes dahil olmalı." dedi.
Uluslararası ceza adaleti savaşlardan kar sağlayan şirketleri cezalandırmakta yetersiz
Jindal Global Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Petrelli ise uluslararası ceza adaletinin savaşlardan kar sağlayan şirketleri cezalandırmakta büyük ölçüde yetersiz kaldığını ileri sürerek "Bir şirket savaştan kar elde ettiğinde ama hiçbir mahkeme bunu soruşturmadığında ne olur? Artık basit bir cevabımız var. Tutuklama yok, para cezası yok, mağdurlar için tazminat yok. Bence bu sadece yasal bir başarısızlık değil, adalette bir boşluk." ifadelerini kullandı.
Petrelli, şirketlerin savaş suçlarından ceza almadan sıyrılabilmesini sağlamasının nedenleri arasında, UCM'nin yalnızca bireyleri yargılayabilmesi şirketleri kapsamaması, birçok ülkenin şirket suçlarını ya tanımıyor ya da yalnızca idari para cezası uygulaması ve BM ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) rehber ilkeleri gibi belgelerin hukuki yaptırım gücünün olmamasını örnek gösterdi.
Bu konuya çözüm olarak "Tetikleyici Uygulama Modeli" adını verdiği yeni bir mekanizma öneren Petrelli, bu kapsamda şirketlerin savaşlardan kazanç elde etmesinin özel bir suç olarak tanımlanması, mahkemelerin şirket varlıklarını hızlıca dondurabilmesi ve şirketlere caydırıcı yaptırımlar uygulanması gibi önerilerde bulundu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com