Brüksel
ABD yönetiminin 5 Aralık'ta yayımladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi, hem doğrudan Avrupa'ya yönelttiği eleştiriler hem de daha uzun vadede AB'nin güvenliğini etkileyecek politika değişiklikleri sinyalleri nedeniyle kıta genelinde biraz şaşkınlıkla beraber rahatsızlıkla karşılandı.
Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında doğrudan ABD'yi karşısına almak istemeyen Avrupalı liderler, bir yandan ABD'nin önemli müttefik olduğunun altını çizmeye devam ederken, "dış müdahaleye" karşı uyarıda bulundu.
????Avrupa'ya doğrudan yöneltilen sert eleştiriler dikkati çekti
ABD'nin Ulusal Güvenlik Strateji belgesinde AB'ye yönelttiği en ağır eleştirilerden biri kıtada göç yoluyla "medeniyetin silindiği" ve ulusal kimliğin kaybolduğu oldu.
AB'de aşırı düzenleme, sansür, düşen doğum oranları ve ekonomik gerilemeye dikkat çekilen belgede, "Bazı Avrupa ülkelerinin, güvenilir müttefikler olarak kalacak kadar güçlü ekonomilere ve askeri kapasitelere sahip olup olmayacakları henüz belli değil.” ifadeleri kullanıldı.
Avrupa hükümetlerine demokrasiyi zayıflatmak ve halkların barış arzusunun önünü tıkamak suçları yöneltilen belgede, "Mevcut eğilimler devam ederse, kıta 20 yıl veya daha kısa sürede tanınmaz hale gelecek." ifadeleri üye ülkelerde rahatsızlığı perçinledi.
AB'yi etkileyecek politika değişikliği sinyalleri tedirginliğe yol açtı
Doğrudan eleştirilerin yüksek sesle yankılandığı Avrupa'da, belgede ABD'nin dış politika yöneliminde keskin değişikliğe işaret eden eğilimler de Birlik genelinde ABD'nin güvenilir müttefik olup olmadığı sorusunu gündeme getirdi.
Dünya genelinde ve özellikle de Avrupa'daki ülkelere savunma konusunda daha fazla yük alma çağrısında bulunulan belgede, "ABD'nin Atlas gibi tüm dünya düzenini tek başına ayakta tuttuğu günler geride kaldı.” ifadeleri dikkati çekti.
Belgede, "Onlarca zengin ve gelişmiş ülkenin kendi bölgelerinin birincil sorumluluğunu üstlenmesini ve ortak savunmamıza çok daha fazla katkı yapmasının” beklendiği kaydedildi.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından ABD'nin geleneksel güvenlik şemsiyesinin altında olmaya çalışan Avrupa'da, Trump'ın ilk başkanlık döneminde yük paylaşımı çağrılarının artması kıta genelinde tedirginliğe yol açmıştı.
Trump yönetiminin bu söylemini ikinci dönemde güçlendirmesi ve şimdi de strateji belgesine resmi olarak dahil etmesi, Avrupa'nın güvenlik anlamında ABD'ye güvenemeyeceği düşüncesini iyice pekiştirdi.
Savunma alanında özerkleşme ve güçlenmek için özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ardından girişimlerini artıran AB'de, Trump'ın son hamlesi bir nevi panik havası yarattı.
Diğer taraftan Ulusal Strateji Belgesi'nde ABD'nin "Batı Yarımküre"ye yani Brezilya, Güney Amerika ile Karayipler'e daha fazla odaklanacağına işaret etmesi de AB'nin merkezi konumunu kaybedeceği şeklinde yorumlandı.
"Avrupa’nın mevcut gidişatına karşı direncin Avrupa ülkeleri içinde geliştirilmesi" çağrısının yer aldığı belgede, Avrupa'nın "vatansever" partileriyle ittifak kurulması önerisi ise başkentlerde otomatik olarak aşırı sağcı siyasi partilerle özdeşleştirilerek algılandı.
Avrupa'yı tedirgin eden diğer bir husus ise belgede Rusya-Ukrayna Savaşı ile Rusya'yla ilişkilere yönelik değerlendirmeler olarak ön plana çıktı.
Belgede, temel öncelik Ukrayna'da savaşın ABD öncülüğünde hızlıca sonlandırılması olarak ortaya çıkarken, savaş sonrası stratejinin çok net belirlenmemesi dikkati çekti.
ABD'nin barış müzakere sürecinde öncülük rolünü üstlenmesi ancak sonrasına ilişkin plana çok da yer vermemesi bir yandan Avrupa'nın manevra alanını daraltırken, diğer taraftan savaş sonrası süreçte Avrupa'nın yükünün iyice artacağına işaret etti.
Ukrayna meselesini hızlıca çözülmesi gereken bir konu yerine varoluşsal bir sınama olarak gören Avrupa, tüm rolü ABD'ye kaptırmamak için İngiltere, Fransa ve Almanya’nın öncülüğünde “Gönüllüler Koalisyonu”nun çabalarını artırmaya yöneldi.
Diğer taraftan, belgenin Rusya'yı "temel düşman" yerine baş edilebilecek bir sınama olarak göstermesi ve ilişkilerde tekrar istikrar sağlanmasını önermesi, Moskova'yı büyük bir tehdit olarak gören Avrupa açısından diğer alarm verici bir gelişme olarak değerlendirdi.
Avrupa'dan ihtiyatlı tepkiler geldi
Avrupalı liderler, belgede esasen sert tonda eleştiriler olmasına rağmen, nispeten ihtiyatlı tepkiler verdi.
Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sonlanması için çabaların sürmesi ve henüz üye ülkelerin savunma kabiliyetlerini yeterince güçlendirememiş olması nedeniyle ABD'ye hala ihtiyaç duyan AB liderleri, transatlantik bağların öneminin altını çizmeye devam etti.
AB Konseyi Başkanı Antonio Costa, ABD belgesinin Avrupa'yı hala müttefik gibi göstermeye devam ettiğine işaret ederek, "Bu iyi, ancak müttefiksek müttefik gibi davranmalıyız." vurgusunu yaptı.
ABD'nin "vatansever partiler" söylemine gönderme yapan Costa, "Kabul edemeyeceğimiz şey, Avrupa’nın siyasi hayatına yapılan bu müdahale tehdididir. Hangi partilerin doğru, hangi partilerin yanlış olduğuna karar vermede, ABD Avrupalı vatandaşların yerini alamaz.” diyerek karşılıklı olarak egemenliğe saygı duyulması çağrısı yaptı.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ise ilk açıklamasında "ABD, Avrupa’nın temel müttefiki olmaya devam ediyor." vurgusu yaptı.
AB'nin kendisine daha çok güvenmesi gerektiğini ve iddiaların doğruyu yansıtmadığını belirten Kallas, Avrupa'nın özgür ve liberal bir kıta olduğunun altını çizdi.
Kallas, "Bana öyle geliyor ki bu, tepki vermemiz için yapılmış bir provokasyon, belki de dikkat çekme amacı taşıyor." ifadelerini de kullandı.
AB Komisyonunun Savunma ve Uzaydan Sorumlu Üyesi Andrius Kubilius ise belgede "AB’ye yönelik şaşırtıcı düzeyde bir düşmanlık bulunduğuna” dikkati çekti.
Belgenin ABD'nin Avrupa'nın "birliğine" karşı savaş açma niyetini ortaya koyduğuna işaret eden Kubilius, "Umarız bugün de Amerika topraklarında, Avrupa Birliğinin yükselen gücüne karşı mücadeleye girişmeyecek kadar yeterli bir ihtiyat gösterilir." açıklamasını yaptı.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul ise ifade özgürlüğü konusunda "kimsenin tavsiyesine ihtiyaçları olmadığını" dile getirdi.
Polonya Başbakanı Donald Tusk da Avrupa'nın ABD'nin müttefiki olduğunun altını çizerek, "Avrupa sizin için sorun teşkil etmiyor, aksine müttefikiniz." vurgusunu yaptı.
ABD'den gelen açıklamalar tedirginliği artırdı
Belgenin ABD'nin Avrupa'ya karşı eleştirel ve mesafeli yaklaşımını resmileştirmesinin etkileri sürerken, AB Komisyonu'nun ABD merkezli X sosyal medya platformuna 120 milyon avro para cezası vermesinin ardından gelen tepkiler transatlantik bağları iyice gerdi.
X'in sahibi Elon Musk AB'yi "Nazi Almanya"sına benzetirken ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, cezanın "tüm Amerikan teknoloji sektörü ve Amerikan halkını" hedef aldığını söyledi.
ABD Başkanı Trump ise "Avrupa bir şeyleri yaparken çok dikkatli olmak zorunda. Avrupa'nın Avrupa olarak kalmasını istiyoruz ancak şu anda Avrupa çok kötü bir yöne gidiyor." dedi.
ABD Başkanı verdiği bir röportajda da "Avrupa'da iyi liderleri ve kötü liderleri biliyorum. Akıllı liderleri ve aptal liderleri biliyorum. Gerçekten aptal bazı liderler de var. İyi iş çıkarmıyorlar. Avrupa birçok açıdan iyi bir iş çıkarmıyor. Çok konuşuyorlar." ifadelerini kullandı.
Avrupa'yı çok konuşup icraat yapmamakla suçlayan Trump, bir süre sonra bu kıtadaki ülkelerin yaşanabilir ülkeler olamayacağını ve göçmen politikasının "bir felaket" olduğunu belirtti.
Halihazırda ortak bir ordusu ve kendini tek başına savunmaya yetecek kabiliyetleri bulunmayan AB'nin, ABD yönetiminin tutumu nedeniyle ortak savunma projelerine hız vermesi öngörülüyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com







