USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Venezuela Meselesi…

05-05-2019

Venezuela krizi tam söndü derken hafta içinde yeniden sokak gerilimleri yaşanmaya başladı. Ülke, efsanevi lideri Hugo Chaves zamanında altın günlerini yaşadı. Yabancı firmaları istemediği için ve doğal kaynakları kamulaştırdığı için Chavez yönetimi birçok darbe girişimine maruz kaldı. Chavez, ABD’nin de hedef tahtasında olan bir liderdi.

Hugo Chavez’in fakir çoğunluğun desteğini alması darbe teşebbüslerini başarısız kılan önemli bir unsurdu.

2014 yılı itibariyle petrol fiyatlarında önemli derecede bir düşüş meydana geldi, bu ülkedeki krizi tetikleyen başat faktör olarak değerlendirilebilir. 

Chavez’in ardından iktidara gelen Nikolas Maduro da selefi  Chavez gibi halkçı politikalara devam etti ancak ekonominin kötüye gitmesi ABD’nin fırsatçı tavrına kapı araladı. 

Latin Amerika’daki bu krizi sözde “Demokrasi” savunusu ile körükleyen Trump yönetimi, Maduro’nun rakibi genç siyasetçi Guaido’yu “Başkan” olarak kabul ettiğini ilan etti. 

Bu süreçte, Bolivya ve Meksika hariç, tüm Latin Amerika ülkeleri ABD’nin yanında saf tuttular.

Kriz ilk patlak verdiğinde, Trump’a yakın isimlerin (Pompeo ve Bolton) Maduro aleyhinde “Tweet”ler attığı biliniyordu.  Trump’ın tavrına, Kanada, İspanya, Fransa, İngiltere ve Portekiz gibi ülkeler de katılarak Maduro karşısındaki cephede yerlerini aldılar. 

Trump’ın tutumu, Venezuela’da darbeye ve iç savaşa davetiye çıkarmaktan başka bir anlam taşımıyordu. ABD’nin öteden beri Latin Amerika’yı arka bahçesi olarak gördüğü ve zaman zaman da kendi milli çıkarları için bu topraklarda askeri darbelere çanak tuttuğu bilinen bir gerçek.

Öte yandan, Türkiye, Çin, Rusya, Yunanistan ve Meksika ise Maduro yanlısı tarafta yer aldı. Bu tutum, demokrasi adına çok önemli. 

Uluslararası siyasette, devletler egemendir (sovereign) ve egemenlik kaidesi gereği, devletlerin içişlerine müdahale meşru değildir. Bu bağlamda, ABD ve peşinden giden diğer ülkeler, açıkça uluslararası siyasette kabul gören kuralları çiğniyorlar ve meşru olmayan bir zeminde ilerliyorlar.

Trump’ın, eyaletine vali atar gibi ülkeye başkan tayin etmesi kabul edilebilir bir durum değil. 

Avrupa Birliği de sahip olduğu demokratik değerler (!) ile övünmenin yanında son meşru seçimleri tanımayarak Maduro karşısında durmakta.

Venezuela krizi özelinde şu yorumu yapmak mümkün: Devletler, doğal kaynakları veya zenginlikleri sebebiyle siyaseten yağmalanıyorlar, ardından ekonomik sömürge ortaya çıkıyor ve pekişiyor, böylece zayıflatılan siyasi iktidar düşürülüyor sonra da yerine kukla yönetimler getiriliyor. 

Açıkça ortada olan tüm bu gelişmelerin ışığında, şunu iddia etmek de hem demokrasi hem de insan hakları bakımından en doğrusu: 

Venezuela krizinde gündeme gelen tartışmalar, siyasi veya kişisel değil de ilkesel olarak ele alınmalı. Tıpki Mısır’da Mursi gibi, Maduro’nun politik duruşunu kollamak mesele değil; asıl mesele, meşru bir şekilde halkın seçtiği isimlerin, dışarıdan bir takım dayatmalar ile alaşağı edilmesine karşı dik durmak, asıl mesele bu olmalıdır.

.

Dr. Begüm Burak, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @begumburak1984 , @dikgazete

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?