USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Çevrimiçi sansüre ‘dur’ demek!..

Çevrimiçi sansüre ‘dur’ demek!..
07-07-2022

Günümüz Türkiye’sinde ana akım medyanın adeta bir “orkestra” edasıyla hareket ettiğini gözlemliyoruz.

Siyasal iktidarın söylemlerine aykırı bir yayın politikası benimse(ye)meyen medya aktörlerinin anti-demokratik duruşunun ve tek sesli olmasının temel sebebi ise medyanın sermaye yapısı ile doğrudan ilgili.

Böylesi bir atmosferde, çevrimiçi haber platformları ve sosyal medya siteleri, iktidar söylemine alternatif bilgiye ulaşmada önemli bir role sahip, ancak ülkemizde son yıllarda dijital mecraların da sansüre yoğun bir şekilde maruz kaldığı biliniyor.

Çevrimiçi sansür yalnızca ifade özgürlüğüne darbe vurmakla kalmıyor, vatandaşların alternatif haber kaynaklarına erişmesine ve bilgi edinme hakkına da sekte vuruyor ve bu durum maalesef siyasi yaşamın çoğulcu niteliğine ve demokratik normlara da zarar veriyor.

Geçtiğimiz günlerde, lisans başvurusu yapmadıkları gerekçesiyle “Deutsche Welle (DW) Türkçe” ve “Amerika'nın Sesi” sitelerinin erişimlerine Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) talebi üzerine mahkeme kararıyla kısıtlama getirildi. Bu durumun temel gerekçesine bakarak, çevrimiçi sansür olmadığı söylenebilir, ancak “lisans başvurusu sorunu” olmayan ve muhalif kimliği nedeni ile sansüre maruz bırakılan başka sitelerin varlığı da ülkemizde çevrimiçi sansürün ağırlığını gözler önüne seriyor.

Çevrimiçi sansür konusu, özellikle son yıllarda demokrasi ve özgürlük tartışmaları bağlamında oldukça önemli konulardan biri haline gelmiştir.

İfade özgürlüğü, temel insan haklarından biridir ve bireylerin özgürlüklerine getirilen kısıtlamaların insan doğasının temel özellikleriyle bağdaşmadığı söylenebilir.

Bu bağlamda, “çevrimiçi özgürlüklerin korunması, insan haklarının önemli bir boyutunu oluşturuyor”, demek abartı sayılmaz.

İlk internet bağlantısının 1993 yılında gerçekleştiği ülkemizde, “siber uzayda insan hakları ihlali” olarak değerlendirilebilecek pek çok internet sansürü uygulamasına son yıllarda tanık olduk.

Ocak 2020’ye ait verilere göre Türkiye'de 62 milyondan fazla aktif internet kullanıcısı ve 54 milyon civarında sosyal medya kullanıcısı bulunuyor.

Türkiye, 2020’de yayımlanan “Freedom House Raporu”nda çevrimiçi özgürlükler açısından “özgür olmayan bir ülke” olarak nitelendirilmiştir. Ülkemizdeki uygulamalara baktığımızda, çevrimiçi sansürün temel amacının “zararlısiyasi içeriğin ve müstehcenliğin engellenmesi yönünde olduğu gözlenmektedir.

Ülkemizde çevrimiçi sansürün genellikle sosyal paylaşım sitelerinde görüldüğü biliniyor. İlk örneklerden biri “Youtube” sitesine 2007 yılında getirilen erişim yasağı. Yasağın nedeni Atatürk'e hakaret içeren bir video idi ve 2,5 yıl sonra yasak kaldırıldı.

2020 yılında ise İdlib'deki askeri krizin tırmandığı zamanlarda Şubat 2020’deFacebook” sitesine erişim yasağı getirilmiştir. Bu erişim engeli, dijital mecrada uygulanan ulusal güvenlikle ilgili kısıtlamaların doğrudan bir örneği olarak görülebilir.

Sıklıkla erişim yasağı getirilen bir diğer sosyal paylaşım sitesi ise “Twitter”dır. Özellikle 2013 yılındaki Gezi Parkı protestoları döneminde, sosyal medya sansürünün yeni bir ivme kazandığı bilinmektedir. Bu protesto döneminde “Twitter” gibi sosyal medya ağlarının, gösterilerin düzenlenmesinde ve çeşitli haberlerin yayılmasında etkin bir şekilde kullanıldığını biliyoruz.

Sosyal ağlar dışında, muhalif çizgideki Kürt milliyetçisi ve sol tandanslı bazı haber sitelerinin de zaman zaman sansüre uğradığını biliyoruz.

Belli sitelerin engelleme önlemlerini aşmak için adlarını değiştirmeyi tercih ettiği bilinmektedir. Örneğin, “Özgür Gündem” gazetesinin internet sitesinin adı birkaç kez değiştirilmiş ancak yine de erişimine yasak getirilmekten kurtulamamıştır. “Oda TV” sitesi, engellenen sitelerden bir diğeridir. 2020’de Libya'da şehit olan bir Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu ile ilgili haber yayımlanmasının ardından “OdaTV” haber sitesine de erişim yasağı getirilmiştir.

URLtabanlı engelleme ile birçok habere de erişim yasağı getirildiği bilinmektedir. Evrensel, Diken, T24, Gazete Duvar, OdaTV gibi (muhalif) haber sitelerindeki içeriklerin bir bölümünün, “URL” adresleri, sıklıkla (mahkeme kararları ile) sansüre uğramaktadır (Bu sitelerin ve diğer internet sansürlerinin detaylı analizi için Yaman Akdeniz ve Ozan Güven’in 2020 yılına ait “Engelli Web” isimli çalışmasına bakılabilir).

Erişimine engel konan haberlerden bir örnek 2019 yılına ait. Atatürk Orman Çiftliği ve TCDD Müzesi'nin Medipol Üniversitesi'ne tahsis edilmesiyle ilgili haberlere erişim engeli getirilmiştir.

Türkiye'de internetle ilgili önemli düzenlemelerden biri 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçların Önlenmesine Dair Kanun”dur. Adı geçen düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu belirtilmiştir.

Çevrimiçi sansüre ilişkin verilere bakıldığında, görünen o ki, çevrimiçi özgürlüklerin korunmasına yönelik, ülkemizde sağlam bir yasal çerçeveye acilen ihtiyaç var. Böylelikle, demokratik normlardan olan haber alma özgürlüğü ve ifade özgürlüğü garanti altına alınabilir.

.

Dr. Begüm Burak, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?