
R.6: Arthur Kemp Tebby: I. Manuel, Miryokefalon’daki yenilgisinden sonra görülüyor. Bu resim kısmen Çirişli Dağı ile Marsia köyünün yerini andırıyor.
Isparta Valisi Sayın Abdullah Erin’e Açık Mektup
Özet: 17 Eylül Çarşamba günü SDÜ’de yapılacak olan Miryokefalon Savaşı Özel Anma Programı hakkındadır.
Haber linki: https://w3.sdu.edu.tr/haber/13138/miryokefalon-savasinin-849-yil-donumune-ozel-anma-programi
Program içeriği
SDÜ tarafından “Miryokefalon Savaşı’nın 849. Yıldönümüne Özel Anma Programı yayınlanmıştır. Buna göre 17 Eylül 2025 Çarşamba günü, SDÜ, Prof. Dr. Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezinde, Saat 14.00-18.30 arası dört buçuk saatlik bir faaliyet yapılacaktır. Faaliyet, SDÜ Tarih Bl. Bşk. Prof. Dr. Hakan Karagöz, SDÜ Rektörü Mehmet Saltan ve Isparta Valisi Abdullah Erin’in açış konuşmalarından sonra, 2015-2020 tarihleri arasında Türk Tarih Kurumu Başkanı olan hemşehrimiz Prof. Dr. Refik Turan’ın başkanlığını yapacağı bir Panel düzenlenmiştir.
Panelde Muğla, MSKÜ’nden Prof. Dr. Adnan Çevik, “Malazgirt Savaşı’ndan Miryokefalon Savaşı’na, Savaş Alanı Arkeolojisine Metodolojik Yaklaşımlar” [yaklaşım yöntemleri],
Isparta, SDÜ’nden Doç. Dr. Abdullah Bakır, “Miryokefalon Savaşı’ndan önce Anadolu’da siyasi, askerî durum”,
İzmir, İBÜ’nden Prof. Dr. Mustafa Daş, “Bizans ve Batı Hıristiyan kaynaklarında Miryokefalon Savaşı”,
Dokuz Eylül Ü’nden Prof. Dr. Erkan Göksu ise, “Sultan II. Kılıçaslan Döneminde Miryokefalon Savaşı’nda uygulanan strateji ve taktikler” konulu konuşmalar yapacakları ilan edilmiştir.
Faaliyetle ilgili açıklama ve eleştiriler
1. Vali Vahdettin Özkan, daha koltuğuna oturmadan 15.09.2013 Pazar günü Gelendost’taki kutlamalara katıldı. Kutlamalardan memnun kalmış olacak ki, kaymakam Ferhat Peşin’e bundan sonra kutlamaları vilayet olarak biz yapalım; O da, “savaşın yeri kesin değil” der. Sn. Vali, yer tespiti işini SDÜ’ne havale eder. Rektör Yrd. Süleyman Seydi’nin kendi aralarında yaptıkları toplantılardan haberim oldu ve kendisini aradım. Ramazan Bey, görev bize verildi. Siz bu işe karışmayın dedi. 2014 yılı, 19-20 Haz. SDÜ, “Isparta’nın Tarihi Coğrafyası ve Miryokefalon Zaferi” adlı bir Bilgitoyu [Sempozyum] yaptı. Biz yer tespiti beklerken karşımıza, 1-Kumdanlı Kemikli Çukur [B. Karaca-K. Karacan] ve 2- Uluborlu Popa Boğazı [A. Bakır] gibi iki farklı iddia daha çıktı. Yâni dağ fare doğurmuştu.
İyi niyetli birisi bizi çağırır, tartışır, ondan sonra istediklerini yapardı. Benim derdim, bir meselemizi çözmek, onların derdi ise, kanaatimce yayın yapmış olmaktı. Kundanlı Kemikli Çukur’u iddia eden Karaca-Karacan, herkesin terk ettiği bir iddiayı tekrar ısıtıp önümüze koyuyorlardı. Bakır ise, hiç olmayacak bir iddiada bulunuyordu. Şöyle ki, 1176 yılında Uluborlu Bizans elindeydi. Hâlbuki bu harp, Türk topraklarında, yâni Uluborlu’nun şarkında yapılmıştı. Bu iddia bir tarihçi için cinayetti. Buna rağmen A. Bakır, bu panelde bize sunum yapacak! Bunun kabahati Bakır’da değil, Tarih Bl. Bşk. Hakan Karagöz’dedir. Ben burada iyi niyet görmüyorum. Zira, SDÜ 2014’den beri Eğirdir Gölü için hiçbir çalışma yapmadı. Pîrî Reis [öl.1553] ile Kâtip Çelebi’nin [1609-1657] alttaki haritalarını da görmediler. Hâlbuki bunlara, göldeki değişimi defalarca anlattım ve yazdım.
Maalesef SDÜ’nin kötü bir kaderi var. Miryokefalon için bu yanlışları yapan Rektör Yrd. Prof. Dr. Süleyman Seydi devrinde Prof. F. Tızlak, Isparta’nın değerli evlâdı gâzî ve şehit, Serasker Hüseyin Avni Paşa için gayri ciddî bir doktora tezi yaptırdı. Tezde Paşa için olmadık iftiralar var. Bu, Isparta’ya bir hakaretti, ama yapıldı. Benim eleştirim dışında Isparta’dan çıt çıkmadı.
Şimdi de bir anmadan ziyade, SDÜ’de bir harp yeri tartışması daha yapılacak. Maalesef dağ, yine fare doğurdu.
Maalesef SDÜ’ndeki bu kadrolardan iyi bir şey çıkmaz ve çıkmayacaktır.
Har.1: Pîrî Reis: Eğirdir Gölü ve göle kuzeyden dökülen ırmak.
Har.2: Kâtip Çelebi: Burdur, Eğirdir, Kıreli, Beyşehir ve Seydişehir gölleri.
2. Aradan koca 11 yıl geçti. Biz bu arada “Tarihi Coğrafya” hakkında on kadar kitap, Hamideli Tarih adında dergi görünümlü beş kitap ve 200’ün üzerinde makale yazdık. 61 yıllık müktesebatı saymazsak bu konuda geceli gündüzlü tam 20 yıldır çalışıyorum. Bu defa Isparta’ya Sn. Abdullah Erin vali oldu. 19 Eylül 2024’den beri 11 aydır, harp yerinin tespitini beklerken, karşımıza bu panel çıktı. Pek ümidim yok, ama inşallah iyi olur diyelim.
3. Eğirdir Gölü’nün rakımı en düşük; 2011- 917.02 m; 2012- 917.42 m; 2013 ve 2014- ölçü yok; 2015- 917.32 m iken, bugün için [13 Eylül 2025] 913.45 m. Yâni göl seviyesi 4.00 m düşmüştür. 30-40 cm daha düşerse Hoyran Gölü ile Eğirdir Gölü arasında iki km’lik bir kara oluşacaktır. Hâlbuki Karaca-Karacan, gölün iki parça olduğuna inanmıyorlardı.
4. Oturum başkanı dâhil, panelistlerin hepsini tanırım. Hepsiyle de iyi kötü hatıralarım var. Bazılarını şiddetli eleştirdim. Bu arkadaşlarımızın, aynı imparator Manuel gibi, kibirlerinden yanlarına varılmıyor, ama tıpkı onun gibi hezimete uğramaları mukadderdir. Baş, başkan, başbakan, cumhurun başı olmuş birinin kurduğu bir üniversite baş olmayı değil, başkalarına vagon olmayı seçmiştir. İyi bilinsin ki, üniversiteleri binaları değil, hocaları üniversite yapar.
5. Harp yeri belli değilken, “Savaş alanı arkeolojisine yaklaşım yöntemleri” adlı sunum ne demek? Kûfi Boğazı, Düzbel/Kızılören, Popa Bğ., Kemikli Çukur, Kırkbaş, Karamıkbeli, Gelendost ovası, Kemer Boğazı, Derbent Çam Geçidi ve Bağırsak Boğazı gibi iddiaların hangisinde “savaş alanı arkeolojisi” yapacaksın? Rusya’dan iki uzman arkeolog gelecek mi? Tarihi metinleri iyi okumadan, coğrafyadaki değişimleri ve tarihi yolları bilmeden harp alanı arkeolojisine yaklaşım yöntemlerini konuşmanın sırası mı? “Anın vacibi” diye bir kavram var. Şimdi iş, harp yerini tespit etmektir. Adnan Beyin önceliği, 135 yıldır tartışmalı olan Miryokefalon harbinin yerini tespit etmek olmalıydı.
6. Hakeza 2014 yılında Popa Boğazı’nı iddia eden Sn. Bakır’ın “Miryokefalon Savaşı’ndan önce Anadolu’da siyasî, askerî durum” hakkında konuşmaya hakkı olmamalı. Yeri gelmişken “Anadolu” adı hakkında iki kelâm edeyim: Uluborlu dâhil, Eğirdir Gölü ile Bozkır-Çarşamba çayı arası Roma’nın Asia eyaletidir. Bu eyalet için Bizans, 669 yılında Anatolikon der [güneşin doğduğu yer demek]. İbn Hordazbih, en-Natulus der ve merkezinin Ammûriye [Amorion, yâni Uluborlu olduğunu] kaydeder. Ammûriye, 838 yılında el-Mu’tasım tarafından fethedilince Anatolikon eyaletinin merkezi Mercü’ş-Şahm, yâni Şarkîkaraağaç olmuştur. İbn Battuta’nın, Menteşe evlâdı Dündar Beyin beyliği Hamid oğulları için Anadolu Hükümeti demesi bu yüzdendir. Rumeli’nin fethiyle Anadolu adı, Ankara dâhil, batısı için kullanılır olmuştur. Anadolu adının bütün Türkiye’ye şamil olması 19. Asrın son çeyreğindedir. Abdullah Bakır, acaba hangi Anadolu’daki askerî ve siyasî durumu anlatacaklar?
7. Mustafa Daş, “Bizans ve Batı Hıristiyan kaynaklarında Miryokefalon Savaşı” adlı bir sunum yapıyor. Peki, Süryani Mihail, Surlu Wilyım, Sempat ve Ebû’l-Ferec gibi şark kaynaklarındaki Miryokefalon harbini kim anlatacak? Mustafa Bey’den 1- Kinnamos’un kaydettiği Menderes ve Laodikya ile Lampe ve Sublaion’u araziye yerleştirmesini rica ediyorum. Bunu yaparsa, Miryokefalon’un yeri belirlenecektir. 2- Ayrıca Niketas’ın, “Honaz’dan imparator, Lampis [Lampe ovası] üzerinden Kelainai’ye yürüdü. Bundan sonra [bu yüzden] Homa ve Miryokefalon’a geldi” ifadesi ile 3- “Niketas’ın, Tzibritze Geçidi tasvirine açıklık getirmesini rica ediyorum. Geçidin, her iki tarafı da mı sarptır, yoksa kuzeyi gittikçe eğimi düşen yükselen yamaç, güneyi uçurum mudur?”
Prof. Daş, bu hususları “değişen coğrafyanın” ışığında araştırır ve açıklığa kavuşturursa önümüze yepyeni bir ufuk açılacaktır. Bu konularda Prof. Dr. Ümit Fafo Telatar ile görüş alışverişinde bulunması çok iyi olur. Zira bu hususları ben, Fafo Hoca’ya tercüme ettirdim. Hiç unutmam; III. Haçlı Seferi Historia Peregrinorum’u, “Bizimkiler de sıradağlar ve [belirli bir] göl arasından geçeceklerdi” çevirdi. “Hocam, gölü geçmeden mi, Türkler saldırdı” diye sordum; “gölü geçmeden” dedi. Ramsay ve Karaca-Karacan, Hoyran Gölü’nü geçtikten sonra Türkler saldırdı yorumlamış; Manuel’in yenik düştüğü geçide [güya Kumdanlı ovası] girmemesi için Frederik’i Yoğurtçubeli’nden Şuhut tarafına indirmişlerdi. Hâlbuki Frederik, 03 Mayıs günü Bozdurmuşbeli üzerinden Oyniğan’a [Oynan] inmişti [bk. Ek makale, Har.2]. Çok mütevazı ve bana karşı çok saygılı davranan Fafo Hoca’yı saygıyla selâmlıyorum.
Sn. Daş, lütfen bir de, Tzybritze, Tzybritzi, Cybrilcymani gibi muhtelif kaydedilen kelimeye bakıver:
Tzybrite, Tzybritzi Kleisura adlı kelimeyi, Osman Turan Sybrize, Latince Clisura Zybrize, Manuel’in mektubu Cybrilcymani yazar; Prof. Kayapınar ise Civrici ve Çivril der. Osman Turan, Sybrize’nin geçidin çıkış yeri olduğunu söyler. Çivril ise, Kûfi Boğazı’nın çıkış yerinin 30 km gerisindedir. Sybrize’nin Sivrice veya Sivrisi; Cybrilcymani’nin Sivri’l-Semmâni okunması daha mâkul değil mi? Prof. Merçil, Selçuklu’da Meslekler kitabında Tokat’ta Semmâni [Yağcı] hanları bulunduğunu söyler. Buna göre Sivri’l-Semmâni, yâni Semmâni Sivrisi ve şimdiki adıyla Yenicesivrisi olmaz mı? Zira Yenicesivrisi, Yenice Derbendi’nin çıkış yerinde olup, Sultan Kılıçaslan burada pusu kurmuştur.
Yenicesivrisi, Efes/ Apasa [ili] içinde ve kuzeyinde Roma devrinde Pion [yağ saklanan yer] denilen müstakil tepenin bir diğer adıdır (Ramsay, 1960: 117). Buradan Yenicesivrisi için Yağcı Sivrisi denildiği istidlâl edilemez mi? Sakın ha, Gelendost- Kiremitli Burun yanındaki Arzava [Apasa: Efes] ile Selçuk-Efes’i karıştırmayalım.
8. Erkan Göksu ise, “Sultan II. Kılıçaslan Döneminde Miryokefalon Savaşı’nda uygulanan strateji ve taktikler” adlı bir sunum yapacak. Erkan Bey, bir keresinde öfkeyle, “Refik Beyin beni, akademisyenlerin başına belâ ettiğini” söylemişti. Hâlbuki ben, akademisyenlere bir rahmet olduğumu düşünüyorum; tabiî ki anlayana.
Sonuç
Elimde olmayarak panelistleri kırdıysam özür dilerim. İşimizi ciddiye aldım. Derdimiz, tarihteki meselelerimizi çözmektir. Isparta, davetli konuklarına, Sultan Kılıçaslan’ın, davetsiz misafir Manuel’e davrandığından çok daha iyi davranacaktır.
Prof. Karagöz, konuklara, Isparta Belediyesinin bastığı Miryokefalon’un Yeri Isparta kitabını değil, Sn. Bakır’ın 2014’deki tebliğini hediye etmeli. Ertuğrul ile Osman beyler, eski Eğirdir ve Hoyran gölleriyle, ırmaklar üzerinde ince donanmayla denizcilik yapmışlardır; Osman da, Isparta-Söğüt’te doğmuş olmalıdır.
Sayın valimize bu mektubu, Miryokefalon konusunda yaşadıklarımızı bilmesi için kaleme aldım. Sürçü lisan ettimse af ola.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
***
Ek makale: “Miryokefalon Zaferinin 849. Yılı Kutlu Olsun”
Ek makale: Miryokefalon Zaferinin 849. Yılı Kutlu Olsun
Öz
Bu yazının amacı, 17 Eylül 1176 Cuma günü kazanılan Miryokefalon Zaferini anmak ve savaş yerini anlatmak için Gustave Doré ve Arthur Kemp Tebby tarafından yapılan iki resim ile zaferin kazanılmasında büyük rol oynayan Gelendost çevresinde yaşayan 30 binin üzerindeki Türkmen hakkında birkaç kelâm etmek ve savaşı özetlemektir. Ekseriyeti Türkmen veya bugünkü tabirle Yörük olan şehit ve gazilerimizi en derin saygıyla anıyorum. Ruhları şad olsun.
Açar Kelimeler: Miryokefalon Zaferi, 17 Eylül 1176, Cuma, 849. Yıl, Gustave Dore, Yenice Derbendi, Sybrize Clisura.
Giriş
Honaz’dan hareket eden imparator I. Manuel, Baklan ve Sundurlu yoluyla Çivril-Homa’ya geldi. Burada ikinci defa barış talep eden Türk elçisini büyük bir kibirle reddetti. Elçi süratle Sultana geldi. Bir anlaşma olmayacağını anlayan Sultan, Yenice Derbendi’nin [Sybrize Clisura] çıkış yerindeki Sybrize [Sivrice veya Sivrisi] denilen dar yerde tuzak kurdu. Homa’dan hareket eden imparator, 13 Eylül akşamı Dinar, 14 Eylül akşamı Pınarbaşı-Çapalı, 15 Eylül akşamı Uluborlu önü ve 16 Eylül akşamı Miryokefalon bölgesinin başı olan Kayaağzı Pınarlarına geldi.
17 Eylül 1176 Cuma sabahı, buradan hareket eden Manuel, [Orta] Menderes, Sangarios, Halys, Tearos, Bathys Rhyax, el-Battal ve daha birçok adı olan Kemer Boğazı’ndaki ırmağı, Yenice Köyü Köprüsü’nden geçerek Türk topraklarına girdi. Bizans ordusu, via regia veya Kıral Yolu üzerinde hareket etmektedir. Bizans ordusunun önü, köprüden 10 mil [15 km] uzaktaki Gelendost Köke köyü Gâvur Öreni’ne geldiğinde Saat 14.00 sularında idi ki, Bizans ordusunun tamamı Türk topraklarına girdi. İşte tam bu anda Manuel, ordunun ağırlıklarını taşıyan arabalar önünde olduğu hâlde, Dedelik Yatırı vadisine girmekteydi ki, pusuya yatmış Türkler, aniden saldırıya geçtiler.
Büyük bir savaşçı olan imparator Manuel 58, kötürüm olan ve ordugâha arabayla gelen Sultan Kılıçaslan 63 yaşındaydı. Süryani Mihail’in kaydına göre Bizans’ın geldiği son yer olan Gâvur Öreni ile Sultanın bulunduğu yer arasında üç saat, yâni 15 km mesafe vardı ki, buna göre Sultan, Gelendost-Kötürnek köyündeki ordugâhında idi. Savaş alanıyla kıyaslandığında Bizans ordusu 30-35 bin, Türk ordusu ise Süryani Mihail’e göre 30 binden ziyadesi Türkmen olmak üzere 50 bindi. Paralı Selçuklu ordusu, Köke köyü Gâvur Öreni mevkiinde bir ordugâh kurmuş olan Bizans birliğini kuşatmakla meşgul oldu ve bu birliklere hiçbir zayiat verdirilemedi, ama Akdağ ile Yenice köyleri arasındaki Mavrozomes ve Bodvin’e tâbi birlikler, kendileri de dâhil olmak üzere tamamen imha edildi. Dedelik Yatırı vadisine sıkışıp kalmış olan Manuel’e tâbi birlikler de imha edildi. Canını zor kurtaran Manuel, birkaç adamıyla ricat ederek, Mazı [Maziye; Marsia] Bağları’na geldi ve Aisepos, Marsyas, Angelokomitos ve Bigadiç gibi adları kaydedilen ırmağı, yâni suları coşkun çayı geçerek, açık alana çıktı. Burada biraz evvel geçtiği ırmaktan aldırdığı suyu içerken kan kokusu aldı ve suyu döktü; bir askerden hakaret gördü [bk. A. Kemp Tebby tasviri: R.6; Har.1-2].
Manuel, artçıların komutanı Kontostefanos ve az bir kuvvetle akşam karanlığı çökmek üzereyken savaş alanı dışındaki Yenicesivrisi’nin güneyi ve Yenice köyün oturduğu yerden geçerek, büyük bir sevinçle Gâvur Öreni’nde ordugâh kurmuş bulunan önden giden birliklere kavuştu. Manuel, gece karanlıktan istifadeyle kaçmak istedi ve bir askerin ağır hakaretine maruz kalınca Sultan’a elçi gönderdi. Sultan, anlaşmayı yazdı ve Vezir Gavras [İhtiyâreddin Hasan] ile Manuel’e gönderdi. Manuel, anlaşmayı okumadan imzaladı [bk. Har.1-2; R.1-2-3].
Anlaşma şartları içinde Dorileon [Eskişehir] ile Uluborlu’nun şarkındaki [Garip, Garp köyü civarı] Subleon kalelerini yıkmak ve Yılmaz Öztuna’nın dediği yüz bin altın ile yüz bin gümüş harp tazminatı ödemek vardı. Sabah olunca Manuel, harbin cereyan ettiği Dedelik Yatırı vadisinden geçmek ve yakınlarının akıbetini görmek istedi, ama Türk rehberler, Manuel’in, insan ve hayvan cesetleriyle kaplı bu vadiden geçmesine izin vermediler; geldiği yoldan; yâni Yenice köyün oturduğu yerden ve Yenicesivrisi’nin [Pion veya yağ saklanan tepenin] güneyinden götürdüler. Anlaşmada Senirkent ovasının alınmadığı öğrenen Türkmenler, Sultan Kılıçaslan’a hakaretler yağdırdılar ve Bizans askerlerinden esirler almaya çalıştılar. Manuel, dönüş yolunda Subleon kalesini yıktı, ama Dorileon’u yıkmadı; bunu kendisine hatırlatan Türk elçisine de, mecburiyet altında imzaladığı bir anlaşmaya uymayacağını söyledi. Bunun üzerine Sultan, Atabek’inin emrinde 24 bin seçme asker gönderdi; Rum kentlerini yağmalamasını ve kendisine deniz suyu, kum ve kürek getirmesini emretti. Atabek, Firikya Antakyası [Yalvaç hisarı] ile [eski] Tralleis [Neutroja] Barla ve Pentapolis’i [Senirkent-Uluğbey] aldı ve Orta Menderes kıyısındaki Bizans şehirlerini yağmaladı. Dönüşte Luma [İlama] ile Hyelion [Barla-Eye Br.] arası ve Orta Menderes kıyısında tuzağa düştü. Türkler mağlup oldu; Atabek, Orta Menderes’i geçti, ama nehrin sol sahilinde [Gelendost tarafında] şehit düştü [yıl 1177-1178].
“Miryokefalon savaşının yerini bir tarihçi bulamazdı; bu savaşın yerini bulmak için ya mühendisliğe meraklı bir tarihçi, ya da tarihe meraklı bir mühendis olması gerekirdi” [Prof. Dr. Refik Turan, 2016: 53, Hamideli Tarih 03]. Kanaatimce bu yetmez. Bu yeri bulmak için, bir insanda gerçeği, yalnız gerçeği aramak ve vatan sevgisi gibi kuvvetli bir arzunun olması gerekir. RT.
Yazın incelemesi
Bu harbin 1- Manuel’in mektubu [1176], 2- Kinnamos [1143-1185], 3- Khoniates [1155-1217], 4- Üçüncü Haçlı Seferi kaynağı Ansbert [1190], 5- Süryani Mihail [1126-1199], 6- Ermeni Sempat [1208-1276], 7- Ebû’l-Ferec [1225-1286] ve 8- Surlu Wilyım [1130-1185] olmak üzere sekiz kaynağı vardır. Surlu Wilyım, yer bildirmez; ondaki Konya, eserin Almanca tercümesinde sonradan eklenmiştir. Süryani Mihail ve Sempat’taki Konya, bugünkü Konya değil, Anayol [via regia] üzerindeki Yalvaç-Manarga köyünün yerinde bulunan Rabaz-ı Konya, yâni Konya il sınırıdır.
Harbin bir numaralı tanığı imparator Manuel, Türk topraklarına girer girmez savaş naraları işitildi der ki, harp, Türk-Bizans sınırının Türk tarafında yapılmış demektir. Ebû’l-Ferec, Rum kıralı hududa yürüdü derken de, savaşın hudutta yapıldığını söyler. 1176’da Uluborlu [Sozopolis], Rum elindeydi; hudut ve bir hudut kalesi olan Subleon Uluborlu’nun şarkındadır (Osman Turan, 1998: 214). Doğal hudut, Kemer Boğazı’ndaki ırmaktır. Senirkent-Akkeçili köyü ile Barla-Bülbül arası ve Sıyrıncak sırtındaki kale yıkıntısı, Subleon olabilir mi bilmiyorum.
Manuel’in Cybrilcymani [Sivri’l-Semmâni: Yağcı Sivrisi], Ebû’l-Ferec’in Bet-Toman [Beth Thomas: Thomas yurdu] dediği yer, iki tepe kalesi anlamında, 1186 rakımlı küçük sivri ile 1304 rakımlı büyük sivri gibi iki tepeden [Didymai] oluşan Yenicesivrisi’dir. Yenicesivrisi, “her yanı dik bayır Kelainai hisarıdır” [Arrianos, 1945: 66; bk.R.1; Har.1].
Kinnamos’un dediği Laodikya Eğirdir; Menderes ise, 548 km’lik Büyük Menderes değil, 15 km’lik Orta Menderes’tir.
Khoniates’in metruk Miryokefalon kalesi ile Sempat’ın metruk Meldinis kalesi aynıdır. Meldinis, eserin aslında Meltinis olup, Malatyalı demektir. Malatyalı olan kişi, bölgede 30 yıl gazâ yapan, Kemer Boğazı’ndaki nehre, büyük ve derin el-Battal; nehrin solundaki ovaya Mercü Hüseyin adının verilmesine sebep olan ve 740 yılında Çay-Geneli [Çayıryazı] köyünde şehit düşen ve Geneli’deki Hüseyin Dede Türbesi’nde yatan Battal Gâzî’dir. Sempat, aradan beş asır geçtiği için Antakyalı Battal’ı Malatyalı sanmış veya Malatyalı Battal ile karıştırmıştır. Battal Gâzî’nin, Kemer Boğazı’ndaki kaleye ad verdiği anlaşılıyor. Türkçe Kırkgöz olan Miryokefalon, oradaki zengin su kaynaklarını anlatır. Harp hakkında en geniş malûmatı veren Khoniates, Kinnamos’un zıddına harbe katılmadığı için bazı hatalar yapar:
“Manuel, felâket alanını görmemek için başka bir yoldan gitmek istedi” der ki, yanlıştır. Manuel, bilâkis harp alanından geçmek istedi, fakat rehberler izin vermedi. Yazar, coğrafyayı bilmediği için yanılmıştır. Yazar, “Türkler’in su kaynaklarını kirlettiğini söyler” ki, yanlıştır. Zira büyük nehirleri kirletmek mümkün değildir. Savaş alanında dokuz tarihî kuyu var; bu kuyular, taş doldurulmuş olabilir, ama kirletilmez. Zira kuyuları, Türkler kullanıyorlar. Khoniates’in “kuzeyi yamaç, güneyi uçurum olan geçit tasvirini” Işıltan, her iki tarafı yamaç tercüme etmiştir ki, tarihçi bu yanlış tercümeyi kullanmıştır [bk. Şek.1-2]. Haçlı Seferi kaynağı Ansbert, savaş yerine nokta olarak işaret eder [bk.Har.2].
Tarihçi, Khoniates’in çok mühim olan “Honaz’dan imparator, Lampis üzerinden Kelainai’ye yürüdü” cümlesini yanlış anlamıştır. Buna göre yürünen yer, hedef yerdir ve harp, Kelainai’de vukûbulmuş demektir. Kelainai, Dinar’da değil, Kemer Boğazı’ndadır ve Kelainai hisarı, Yenicesivrisi’dir [Geniş malûmat için, Isparta Belediyesinin bastığı Miryokefalon’un Yeri: Isparta, 2021, adlı eserime bakabilirsiniz].
Har.1: Türk- Bizans kuvvetlerinin Yenicesivrisi etrafındaki durumu.
Har.2: 1176’da Manuel ve 1190’da Firederik Barbarossa’nın hareketleri.
R.1: Hatıra Madalyonda savaş alanı görülüyor.
Şek.1-2: Tzibritze Geçidi’nin doğru ve yanlış tercümesi görülmektedir.
Gustave Doré’nin [1832-1883] tasviri
Gustave Doré’nin tasvirinin gerçek geçitle uzak yakın hiçbir ilişkisi yoktur. Gerçek geçit için bk. Har.1-2 ile R.3-5.
R.2: Gustave Doré’nin geçit tasviri.
R.3: Tzybritze geçidinin gerçek Google resmi. Düşey ölçek abartılı. Marsyas yanındaki tepe şehitliktir.
R.4: Yenicesivrisi’ndeki kaleden vadi ve Kemer Boğazı’na bakış.
R.5: Yenicesivrisi’ndeki 1304 rakımlı kaleden geçidin dar yerine bakış.
Arthur Kemp Tebby’nin [1866-1957], su içmek isterken Manuel’i tasviri
R.6: Arthur Kemp Tebby: I. Manuel, Miryokefalon’daki yenilgisinden sonra görülüyor. Bu resim kısmen Çirişli Dağı ile Marsia köyünün yerini andırıyor.
R.2: Tzybritze, Sybrize, Cybrilcymani veya Tzibrelitzemani Geçidi: Yenice Sivrisi veya Semmânî Sivrisi [Yağcı Sivrisi] Geçidi’ni anlatmak için Gustave Doré’nin yapmış olduğu resmin, R.3-5’lerde görüldüğü gibi gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Khoniates’in metnine bakarak, gerçekle ilgisi olmayan bir geçit resmi yapılmıştır. Gustave Doré ve Arthur Kemp Tebby’nin resimleri, gerçek geçit resimleriyle karşılaştırmak için buraya alınmıştır.
R. 6: II. Yuhannes’in [John/ Jan] oğlu olan I. Manuel, kötü bir idareci, fakat büyük bir savaşçıydı. 1176 yılında çılgınlığı sebebiyle giriştiği savaşta Türkler tarafından mağlup edilmişti. [Katarraktes, Aisepos, Angelokomitos, Marsyas ve Bigadiç gibi birçok adı kaydedilen] Suları coşkun çayı/ırmağı geçerken bir bakraç su istedi. Fakat suyu içerken kan kokusu alması üzerine suyu yere döktü ve “-Ne bahtsız adamım, Hıristiyan kanı içtim” dedi. Küstah bir asker, bağırdı: İç imparator iç! Bütün ömrün boyunca içerek semirdiğin teb’anın kanıdır! [Terc. K. Y. Kopraman].
Uc Türkmenleri
Malazgirt’te harbe girmeyen paralı asker Russel, isyan etti; Kemer Boğazı’nda Kayser rütbeli Dukas’ı yendi; esir aldı ve İstanbul üzerine yürüdü. İmparator VII. Mihail Dukas, Russel’i yakalamak için, para karşılığı Artuk Beyle anlaştı ve Artuk, Bizans askeri yolunu takiple İzmit taraflarına gitti. Russel ve Dukas’ı esir aldı; Russel’i fidye karşılığı hemen saldı; fidyesi verilemediği için Kayser ile birlikte Gelendost yöresine [Yukarı Firikya] geldi ve fidyesi ödenince onu da salıverdi [yıl 1073].
Ardından Kutalmışoğlu Süleymanşah, Bizans’a verdiği yardım karşılığı Uluborlu, Uluğbey [Mikra İznik], Barla, Eğirdir, Yalvaç, Şarkîkaraağaç ve şarkını fethetti. 1075 baharı, başkenti İznik [Uluğbey] olan Türkiye devleti kuruldu. Bu yıl Türkiye’nin kuruluşunun 950’nci yılını idrak ediyoruz. Süleymanşah’la birlikte Türkmenler, Anadolu [Asya] eyaletine gelmiş oldular.
1080 Süleymanşah başkenti, Bursa-İznik’e taşıdı. 1084’de Bursa-İznik’i Ebû’l-Kasım, Kemer Boğazı civarını Çaka, Tanrıvermiş, Barak, İlhan, Kundan, Yalavaç ve Alp Kara gibi beylerine emanetle Antakya’yı fethe gitti. 1086’da Halep yakınında Tutuş’a yenildi ve Caber Kalesi tarafına kaçtı. Yakalanınca 04 Haziranda intihar etti. Süleymanşah’ın iç organları Mezar-ı Türk, na’şı ise, Halep kalesi dışına defnedildi. Böylece Uc Türkmenleri, Kemer Boğazı civarındaki Beylere tâbi kaldılar. Kundan Beye tâbi Türkmenler, hâlâ Yalvaç-Kundanlı [Kumdanlı] köyü ve çevresinde yaşamaktadırlar.
1088: İzmir’i [Apameia: Barla-Boyalı önü] ele geçiren Çaka, sekiz bin Türk’ü [Türkmen’i] devşirdi [Anna, 1996: 231].
29 Nisan 1091: Çaka, Lebounion harbinde mağlup olan Peçenekleri, Eğirdir Gölü’ndeki [Oğuz Gölü] adalara taşıdı.
1095: Abidos’ta [Kemer Damları], Alexios ile Kılıçaslan arasında kalan Çaka’yı, damadı Kılıçaslan öldürdü. Büyük ihtimal kabri, Gelendost-Yenice köyü, Koru Tepedeki Müslümanlar Mezarlığı’ndadır [Miryokefalon Şehitliği] (İbni Bibi, 2014: 140).
1097: Türkler, Haçlı seferinde mağlup oldu. 1098 baharında Tanrıvermiş ve Barak beylere tâbi Türkmenleri, Dukas, Afşar ovasında yendi. Oradan Bolvadin’e çekilen Türkmenleri de ani baskınla katletti. Türkler, Yalvaç-Akşehir hattının şarkına atıldı.
1108: Lampe’de [İznik: Nimfea: Uluğbey] bulunan Türkleri [Türkmenleri] Bizans, çok vahşiyane katletti.
1114: Aleksios, Akrokos’ta [Eğirdir] Karme’li [Yalvaç- Gele-germi] Türklere baskın verdi. Sazlıklara gizlenen çok sayıda Türk, yanarak ve kılıçla öldü. Felâketi haber alan Emir Muhammet, Asya [eyaletine] yerleşmiş Türkmenleri yanına aldı.
1143: Taç giymek için Adana’dan İstanbul’a dönmekte olan Manuel, Menderes’in kaynaklarının bulunduğu manzarası güzel Kemer Boğazı’nda avlanmak istedi. Reisleri Raman [Rahman] olan ve hayvanlarını otlatan Türkmenlerle savaştı.
1155-58: Manuel, Kemer Boğazı, Beyşehir, Eski Antalya üzeri Adana’ya giderken Küçük Firikya’daki Türkmenleri katletti.
1159: Antakya, Silifke, Larende, Beyşehir, Yalvaç yoluyla İstanbul’a dönenmekte olan Manuel’in artçılarına Türkmenler, Yalvaç- A. Kaşıkara civarında saldırdı ve iki yıl önceki katliamın öcünü aldılar. Yoğurtçubeli’nin Afyon tarafı Kütahya’ya tâbidir.
1176: Miryokefalon harbine 30 binin üzerinde Türkmen katıldı ve zaferin kazanılmasında çok büyük pay sahibi oldular.
1190: Haçlı seferinde Türkmenler, Dinar ve Kayaağzı’nda Firederik’e saldırdı. 30 bin Türkmen Yenice Derbendi’ni tuttu.
1245: Sultan Alâeddin’in oğlu Koterinus Ahmet, etrafına 20 bin Türkmen topladı ve Kötürnek’te Selçuklu’ya başkaldırdı.
1250: Muhtemelen Ertuğrul’un atası olan Oğuz [Kaya/Kayı] Melik, aynı bölgede tekrar Selçuklu’ya başkaldırdı.
1256: Kahraman Uc Gâzîsi Mehmet Bey [Menteş-şah] İzzeddin’in askerlerini [Eski] Antalya ile Alanya arasında yendi.
1259: Uc Türkmenlerinin Y. Menderes [Kemer Bğ.] çevresini sahiplendiklerini ilk kez duyuyoruz [Flemming, 2018: 39].
1261: Antalya’nın kuzeyindeki Denizli [Eğirdir: Lâdik] civarında 200 bin çadır Türkmen yaşar [İbn Said el-Mağribi]. Abartılı.
1262: Selçuklu-Moğol ordusu Derebucak-Dalayman’da [Talamani], Uc Gâzîsi Mehmet Beye tâbi Türkmenleri katletti.
1277: Karaman, Menteşe ve Eşref oğlu Türkmenleri Konya’yı zaptettiler ve Türkçe fermanını yayınladılar.
1306: K. Geyûmers, Amourios [Hamid Bey] ve altı oğlunu katletti; Ali [İlyas], katliam ve Moğol kuşatmasından kurtuldu.
1308: İlyas, Kılıçaslan Geyûmers’e meydan okudu; teke-tek dövüşte onu öldürdü; Selçuklu son buldu. Türkmenler, Batı Anadolu’yu aralarında bölüştüler: Hamid, Menteşe, Aydın ve Saruhan oğullarını kurdular. Osman, Hamid oğlu yanında kaldı.
Sonuç
Osmanlı Arşivindeki Yenice Köyü Köprüsü’nün, 500 yıl önce göl [deniz] suları altında kaldığının öğrenilmesiyle Eğirdir ve Hoyran göllerindeki coğrafî değişim fark edilmiş ve yıllardır yeri bilinemeyen Miryokefalon harbinin, Gelendost-Yenicesivrisi çevresinde ve Kemer Boğazı ile Köke köyü arasındaki Anayol üzerinde vukûbulduğu anlaşılmıştır. Miryokefalon harbi, Anadolu’nun Türkleşmesinde nasıl mühim bir rol oynadı ise, bu harbin yerinin belirlenmesi de, tarihin anlaşılmasında bir anahtar görevi görmüştür. Bu sayede Kıral Yolu ve Bizans askeri yolları ile Hıristiyanların İstanbul-Kudüs yolu ortaya çıkarılmış; Uc Gâzîsi Mehmet Beyin, Menteş Şah olduğu anlaşılmış ve Beylikler tarihi çözülmüştür. Uc Türkmenleri, Miryokefalon harbinin kazanılmasında çok büyük pay sahibidirler. Ol bakımından Uc Türklerinin torunları, Miryokefalon zaferini kutlamayı, herkesten daha lâyıktır. Isparta-Gelendost, 1974’ten beri, aralıksız, elli yıldır bu zaferi kutlama şerefine ermiştir. Bu zafer, resmi törenden ziyade, bir panayır yapar gibi, çeşitli gösterilerle ve şenliklerle kutlanmalıdır. Bunun için de sivil örgütlere büyük iş düşmektedir.
Doğayı gelecek nesillerden ödünç aldığına inanan, bu toprakların imarı ve güzelleşmesi için çalışan, eser veren, ter döken, can veren herkesle birlikte, Miryokefalon harbinin şehit ve gazilerini büyük bir saygıyla anıyorum. Ruhları şad olsun.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com