USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Karga’dan başka kuş, İzmir’den (Smyrna) başka İzmir (Myria) var

Karga’dan başka kuş, İzmir’den (Smyrna) başka İzmir (Myria) var
29-03-2022

Karga’dan başka kuş, İzmir’den (Smyrna) başka İzmir (Myria) var

“Konstantinos, Adrianople’e [Edirne] dönerek felâketi bir mektupla imparatora bildirdi. Sayıca kalabalık olan düşmana karşı yeni bir ordu oluşturmadan karşı koymanın imkânsız olacağını söyledi. 

İmparator (mektuptan önce bir şeyler olduğunun haberini almıştı) şehirde, hediyelerle ve çeşitli jestlerle ağırladığı Tyrach (Durak) ve diğer Peçenekli liderlerin dostluğunu kazanmıştı; bu kişiler kendi halklarını yatıştıracakları sözünü vererek başkentten ayrıldılar. 

İmparator ayrıca bütün doğu birliklerini çağırdı; Abidos ve Chrysopolis’i geçerek başkente geldiler ve rector [bölge papazı] Nikephoros önderliğinde Peçeneklere karşı sefere çıktılar. 

Katakalon Kekaumenos (doğu valisi) ve o zamanlarda kendi yurttaşlarının lideri olan Frankopoulos ona eşlik ediyordu. 

Görevleri rector’u takip ederek kendilerine verilen görevleri eksiksiz olarak yerine getirmekti. 

Rector, komutasındaki birlikleri alarak Haemos ve Demir Kapılar’ı geçerek Peçenekler’e doğru ilerlemeye devam etti. 

Yüz Dağlar yakınındaki Diakene adında bir köye varınca kampını kurdu ve etrafını sağlam çitlerle çevirdi” (Skylitzes, 2016: 190, yıl 1050’ler).

Haemos ve Demir Kapılar neresidir? 

Demir Kapılar geçilerek Peçenekler’e doğru ilerleniyor ve Yüz Dağlar yakınına varılıyor. 

Yüz Dağlar için “Yüztepe” denilir (Kurat, 2016: 166), kanaatimce yüz tepeler, yani yüz höyükler olmalıdır. 

Yüz”, çokluktan kinâye bizim “kırk” dediğimiz sayının Balkan dillerindeki karşılığıdır (M. Kahramanyol).

Savaşta Kekaumenos’un öldüğü; Kegen’in oğlu Kulun’un saygılı bir şekilde defnettiği veya yaralandığı ve Kulun’un tedavi ettiği söylenir (Kurat, 2016: 167, 170; Skylitzes, 2016: 192). 

Katakalon Kekaumenos, 20 Ağustos 1057 tarihinde yapılan Haides (Afyon-Çay-Hades) savaşının mühim bir kahramanıdır (Skylitzes, 2016: 211).

Çaka, donanmayı sefere hazır etti, yaklaşık 8.000 Türk'ü asker olarak devşirdi (Anna, 1996: 231, yıl 1088).

Ben (Çaka), Asya'da yiğitçe dövüşerek akınlar yaparken deneyimsizliğin kurbanı oldum (Anna, 1996: 232).

Çaka, Dalassenos’a hitapla, çocuklarının evlendirilmesini teklif ediyor (Anna, 1996: 233, yıl 1090).

Çaka, Doğu'dan İmparatora yardıma gelen ücretli askerlerin geçmesine izin vermiyor. Onları çekici vaatlerle avutup, İmparatorun hizmetine gitmekten vazgeçmeleri ve kendisine katılmaları hâlinde, tahıl üretiminden vergi payını alır almaz, onlara, ücret ödeyeceğini söylüyordu (Anna, 1996: 248).

Şahin-şah, Doğu'dan gelip Alaşehir’i ve kıyı bölgelerini tehdit ediyordu (Anna, 1996: 448, yıl 1110’lar).

İmparator Gelibolu Yarımadasına gelmişti; sonra, kara ve deniz birliklerini toplayınca, güçlü bir ordu ayırıp bunu Skamandros nehri yoluyla, Edremit'te, Thrakesion teminde konuşlanmaya gönderdi. Bu sırada Alaşehir komutanı Konstantinos Gabras; Bergama ve Khliara bölgesi komutanı yarı Barbar Monastras idi (s.449, yıl 1112).

Kontogmen ve Emir Muhammed, Lentiana yolundan, Poimanenon’a kadar ilerlediler. Monolykos ise, yöre halkının Barenos dediği, birçok diğer derenin, Skamandros’un, Angelokomites deresi ve Empelos'un da çıktığı, İbidos adı verilen bir dağdan akıp gelen çayı aştı. Kıyıya saptı, Parion ve Çanakkale Boğazı kıyısındaki Abydos üzerinden gitti; Edremit ve Khliara'dan geçti (Anna, 1996: 458-459).

Şimdi soruyorum: 

1. Doğu birlikleri, Abidos (Çanakkale) ve Chrysopolis’i (Üsküdar) geçerek başkente nasıl gelirler?

2. Doğu birliklerinin, Edirne civarı ve Yüz Tepeler’de (Şumnu civarı) bulunan Peçeneklerle ne ilgisi var?

3. Çaka, Türk hududundan 350-400 bm uzaktaki bir İzmir’de, 8 000 Türk’ü nasıl asker devşirir?

4. Çaka’nın, yiğitçe dövüşürken tecrübesizliği yüzünden esir düştüğü yer ve Asya neresidir?

5. 1078’de esir düşen Çaka, 1081’de kovuldu. O, üç yılda ne kadar çevre edindi ve dil öğrendi? 

6. Çaka’nın, Dalassenos’un oğluna kızını vermek istediği 1088’lerde, Çaka’nın kızı kaç yaşlarındadır?

7. İzmir ve denizdeki bir Çaka, doğudan gelerek, İmparatora giden ücretli askerleri nasıl engeller?

8. Çaka’nın tahıl üretimiyle ne ilgisi var? Çaka, tarihçiye göre, bir denizci değil mi?

9. Şahin-şah’ın 1110’da tehdit ettiği Alaşehir Yalvaç; kıyı bölgeleri ise, Eski Eğirdir Gölü kıyıları olmasın?

10. İmparator, orduyu Skamandros yoluyla Edremit’e nasıl gönderir? Bir an olsun hiç düşündünüz mü?

11. Kontagmen, yani Kundan Bey, Yalvaç-Kundanlı, Emir Muhammed Şarkîkaraağaç-Oğras (Aorata) yöresi, Monolykos (Alp Kara) ise, Eğirdir yöresi beyleri iken, hangi akılla, Çanakkale ve Edremit civarında savaştırılırlar?

12. İzmir’in fethi için 25 Mart 1081 tarihini uydurmuşlar. Aleksi 04 Nisan 1081’de imparator oldu ve Çaka’yı kovdu. 04 Nisan’da İstanbul’da bulunan bir Çaka, 25 Mart’ta İzmir’i nasıl alır? (Anna, 1996: 233). Gemi yaptırmak ve asker devşirmek gibi işler için belli bir süre gerekmiyor mu? Biz, kendimizi niçin kandırıyoruz?

13. Çaka, Selçuklulara tâbi değil mi? Onun, yalnız, İzmir’de ne işi var? (Anna, 1996: 270, açık.3).

14. Çaka ile ilgili olaylar 1088-1089’lar, Dalassenos’un seferi 1090’da değil mi? (Anna, 1996: 230, açık.4).

15. Çaka’nın öldürmediği Rumca dua okuyanlar, Hıristiyan Türkler olmasın? (Anna, 1996: 230, açık.5).

16. 1093’de İznik’e gelen Kılıçaslan, ta İzmir’deki Çaka’nın kızını nasıl gördü de, onunla evlendi?

17. Biliyorsunuz, Kılıçaslan, kaynatası Çaka Beyi 1095 yılında Abidos’da katletti. Ondan sonra İmparatorla “Rumlar Anadolu’ya, Türkler de Adalara saldırmamak şartıyla bir antlaşma imzaladı” (Yinanç, 2013: 195, H.488).

Türkler, bütün Anadolu’yu almış mı da, Rumlar, Anadolu’ya saldırmayacak? Bu ne demek?

Daha çok soru var, ama bu kadarıyla yetinelim:

Kâtip Çelebi, Bizans Arş. Dumbarton Oaks ve diğer üniversitelerin doğruyu arama gibi bir niyetleri yok!

Anadolu’da Lâdik’in dört, Antakya’nın üç, Filâdelfiya’nın iki, İznik’in iki ve birçok ismin birden çok olduğu gibi İzmir, Abidos ve Hellespont da birden çok. Osmanlı coğrafyasında 70’in üzerinde Karaağaç var. İzmir Kâtip Çelebi’de, koca koca profesörler oturmuş 25 Mart 1081’i İzmir’in fethi ilân etmişler!

Umur Bey İzmir’i 1325’lerde, Yıldırım ise Alaşehir’i 1390’da fethetti. 

Hiç olmazsa bunları düşünün de, işkembeden atmayın lütfen!

Halep oradaysa –gerçi Halep de kalmadı ya- arşın burada…

Yazıya pat diye böyle başladığım için okuyucudan özür diliyorum.

Ne yapayım, içim yanıyor.  2016 Mart, Hamideli Tarih 03, s.68-95’de yayınladığım “Çaka Bey” adlı yazıda, Çaka Bey’in bugünkü İzmir ile alâkalı olmadığını yazdım. 

Kâtip Çelebi Üniversitesi, 24-27 Mart 2022 tarihinde “Çaka Bey’den Günümüze İzmir” adlı bir Bilgitoyu düzenledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Türk Tarih Kurumu da destek verdiler.

Altı yıl önceki yazımda iddiamı 18 madde halinde sıralamış ve Çaka Bey’in Eski Eğirdir ve Hoyran Gölleri ile Kemer Boğazı yöresinde (Firikya Hellespontia ve Abidos’da) bulunduğunu iddia etmiş;

Sonuç: Tarihin Mekân ile Yüzleşmesi” başlığı altında da şöyle demiştim:

Yeni bilgiler ışığında, Anna’yı tekrar ele aldık. Başka kaynak olmadığı için Anna’yı, Anna ile yorumladık. Hadiselere ilmel yakîn yaklaştık ve tarihle mekânı yüzleştirmeye çalıştık. Herodotos, Strabon, Aziz Teofanes, Kedrenus, Skilitzes, İbn Hordazbih, Attalyates, Bryennios, Anna, Zonaras, el-İdrîsî, Kinnamos, Honiyates, Akropolites, İbn Bîbî, Aksarayî, Kazvinî, Pahimeris, Grigoras, Halkokondiles, Kalkaşandi, Mansurî…

Bundan 81 yıl önce Nihal Atsız’ın, tarihimizle ilgili -benim de katıldığım- görüşü şöyledir:

“Bugünkü Türk tarihi bir vukuat yığınıdır. Bu dağınıklıktan başka verilen malûmatın da baştanbaşa yanlış olduğu düşünülürse Türk tarihinin ne acıklı bir halde olduğu kolaylıkla anlaşılır” (Atsız, 1941: 6).

Tarih yazımı, Nasreddin Hoca’nın şu fıkrasını hatırlatıyor:

“Silâh taşımanın yasak olduğu bir zamanda Nasreddin Hoca, palasını alarak dışarı çıkar. 

Zaptiyeler, Hoca’yı yolda durdurur ve yarı şaşkın, yarı alaycı sorarlar;

-Hoca bu ne! İşin ne bu palayla!

Hoca sâkin ve kendinden emin cevap verir;

-Bazen hatalı yazıyorum da, bunun ucuyla mürekkebi şöyle kazıyıp temizleyiveriyorum...

Hoca'nın bu cevabı karşısında zaptiye, kahkaha atmaktan kendini alamaz ve ekler;

-İlâhi Hoca'm, bunun için küçücük bir çakı yeter olur! 

Hoca hemen cevabı yapıştırır;

-Öyle demeyin ağalar, biz ilim erbabı bazen öyle büyük hatalar ediyoruz ki, kazımak için pala bile küçük kalıyor…” (Topraklı, 2016: 74, “Çaka Bey”). 

Şair Cemal Kurnaz Hoca da, dikGAZETE’deki bir yazımın altına şöyle bir yorum yazdı:

“Ramazan Beyi tebrik ederim. Tarihçinin diplomasına değil, eserine bakılır.

Hepimiz eskilerin mirasçısıyız. Onları selamlayarak, izlerine basarak ilerliyoruz. Yanlış yapmayanlar hiçbir şey yapmayanlardır. Eskilerin yanlışları da öğretici ve yol göstericidir. Her neslin imkânları farklıdır, öncelikleri ve ihtiyaçları farklıdır. İmkânsızlıklar içinde eser verenleri takdir etmek gerekir. Köprülü'nün dediği gibi ilmi nesiller tamamlar. Yeni belge ve bulgular bilgileri değiştirebilir. Gelecek nesiller de bizim yanlışlarımızı düzelteceklerdir. İlim yolculuğu bu şekilde ilerler. Bu yola çıkanlar, zorluklarını bildiği için alçakgönüllü olurlar. 

Ramazan Topraklı, kendi şehrinin tarihine hizmet etmek için içtenlikle çalışmaktadır. Ben bunun yakın tanığıyım. Ben onu tanıdıktan sonra Kötürnek'in, dünyanın merkezi olduğuna inandım. Başlı başına bu hizmeti bile her türlü takdirin üstündedir. Kendisine hayırlı ömürler dilerim”. 26 Mart 2022.

Başka söze ne hacet. Çaka ve Eğirdir Gölü’nün suları altında kalan İzmir (Myria) veya Apameia (Apameya) için, arzu eden Hamideli Tarih adlı yayınlarımız ile dikGAZETE’deki yazılarıma bakabilir.

Şimdi nasıl aramazsın Vilyım Miçıl Remsi’yi? Nasıl aramazsın şimdi Osman Turan’ı?

Her şeye rağmen bizi, anlasa, anlasa, hukuk profesörü Bilge Umar anlar!

Bir de o göçerse öteki âleme! Vay benim hâlime! Vay bizim hâlimize!

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynaklar:

Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, terc. Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi, İstanbul.

Atsız (1941): Türk Tarihine Bakışımız Nasıl Olmalıdır? Çınaraltı, (Seçmeler), Cilt 1, Sayı 1, s. 6.

Kurat, Akdes Nimet (2016): Peçenekler, Yay. Haz. Ahsen Batur, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Skylitzes, Ioannes (2016): Bizans Tarihi, terc. Hatice Bolat, Yüksek Lisans Tezi, MÜ., 12-23 Bl. 959-1057 yılları, s.1-233.

Topraklı, Ramazan (2016): “Tarih Yazımının Mekân ile Yüzleşmesi”, Hamideli Tarih 03, Sistem Ofset, Ankara, s. 52-95.

Yinanç, M. Halil (2013): Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri, Cilt 1, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?