USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

İngiliz istihbaratının büyüme projeleri ve Arnavutluk

24-10-2021

İngiliz istihbaratı, bir taraftan o toplumun büyük emelini temsil eden ana ideolojiyi desteklerken, onun karşısına kendi ana hedefini esas alan ideolojileri de destekler. 

Mesela Panislamizmi desteklerken, Muhammed Abduh, Cemalettin Afgani, gibi şahıslar üzerinden dinde modernizmi teşvik ediyor aynı zamanda bu zatların ağzından Hilafetin Türklerden alınıp Araplara verileceğini de telaffuz ettiriyor. 

Aynı şahısları "Hindistan’da İngiliz otoritesine zarar verir" diye Hindistan’a sokmuyor. 

İşin ilginç tarafı Panislamizm fikrinin Osmanlı aydınları içinden çıkmamış olmasıdır. 

Bu kavram, İttihad-ı İslam mevhumu adıyla Pan-İslam olarak İngilizceye tercümesi ilk defa 19 Ocak 1882 tarihli The Tımes’da yayınlanan bir makalede yer almıştır. 

Bu ifadenin Fransızca tercümesi de M.G. Charmes adlı bir şahıs tarafından, Des Deux Mondes’de 1881 yılı sonlarında kullanılmış ve Fransız yazar mezkûr makalede bu hareketi 1870 yılına kadar götürmüştür [1].

Yani Müslümanların birleşmesi projesi batı merkezlidir.

Müslümanlara cazip gelecek isim ve misyon. 

Günümüzde İŞİD- DEAŞ (Irak-Şam İslam Devleti) teşkilatlarında olduğu gibi sözde Müslümanları birleştiriyor, sözde halifelik kuruyor, sözde İslam devleti kuruyor.(!)

Panislamizm 1880’lerden sonra jöntürkler eliyle Osmanlı’ya giriş yapmıştır. 

İpleri İngiliz istihbaratının elinde olan ve birçoğu mason olan bu şahıslar, İngiliz istihbaratının espiyonaj ajanı olarak kullanılmıştır.

İngiliz istihbaratının Türkiye’ye yıkıcı ideoloji kimliği ile girişi birincisi Vahhabilik üzerinden olmuş, bunu Selefilik takip etmiştir.

İngiliz istihbaratı, Fatimi Devleti’nin dirilmesi ekseninde Şiilik mezhebinin canlandırılması, çatışmacı hale getirilmesi projesini Hampher isimli bir İngiliz casusunun çalışmasıyla gerçekleştiriliyor. [2]

Yani İngiliz istihbaratı, Şiileri de boş bırakmıyor. 

Bundan sonra arkeolog adıyla gönderilen istihbaratçılar Mısır, Suriye, Irak, İran, Arabistan, Yemen, Ortaasya ve Hindistan’ı suyolu yapıyorlar, Arabistanlı Lawrens ve bilmem ne isimle anılıyorlar(!).

Fransız İhtilali ile ortaya çıkan ulus devlet projesi, insan hakları ve eşitliği, sekülerizm gibi yeni ideolojik değerlerin İngiliz istihbaratı tarafından hırçın (agresif) bir şekilde kullanıldığını görüyoruz. 

Basra’ya gönderilen İngiliz istihbaratçı Hampher [3] çok önemli tespitler yapıyor ve bunu teşkilat merkezine raporluyor:

1- Müslümanlar, İslam’a son derece bağlıdır.

2- Müslümanlar dini, İslam'ı aziz bilir, “din sizi geri bıraktı” diyemeyiz.

3- Yaptıklarımızın farkına Osmanlı ve İran vardığı zaman proje iflas edecektir.

4- İslâm âlimlerinden son derece rahatsızdık. Çünkü İstanbul ve El-Ezher âlimleri, Irâk âlimleri, Şâm âlimleri, emellerimizin önünde aşılmaz engellerdi. Sünnîler, Şî’îler kadar âlimlere bağlı değildir…

Bu raporu alan teşkilat merkezi ne yapıyor.

İslam coğrafyasını bölmek için Türklere Büyük Turan (Türk birliği), Araplar için Panarabizm, Kürtler için büyük Kürdistan, Ermeniler için büyük Ermenistan, Rumlar için Panhelenizm (Megalo idea), Slavlar için Panslavizm, Arnavutlar için Büyük Arnavutluk, Bulgarlar için bağımsız Bulgaristan, Karadağ, Slovenya, Romanya için ayrı ayrı ulus devlet projeleri yapıyor.

Bu projelere bilgi desteği sağlamak için “Doğuyu tanıma” adı verilen (oryantalist) seferler düzenliyor. 

Mahalli dilleri bilen, İslam dini üzerine çalışan binlerce casus yetiştiriliyor. 

Bu casuslar uyuz böceği sirkesi gibi Fas’tan Güney Afrika’ya, Afrika’dan Yemen’e, Yemen’den Endonezya’ya, Endonezya’dan Hindistan’a, Hindistan’dan Ortaasya’ya, Ortaasya’dan İran ve Osmanlı topraklarına kadar her yeri işgal ediyor. 

Bu çekirge sürüsü o derece büyük vaatlerle geliyor ki, o derece hakikatten, iyilikten, insanlıktan yana tavır koyuyor ki gerçek niyetlerini anlamak mümkün değildir!

İngiliz İstihbaratı’nın Orta Şark Şubesi Müdürü; David George Hogarth, Orta Doğu’da istihbarat çalışmaları yapıyor, Aubrey Herbert, Irvine Shakespear gibi adamları Arapların, Yemenlilerin ve Arnavutların bağımsızlığı üzerine çalışıyor. 

Bütün bu istihbaratçıların ağzındaki ana slogan; “Arapların büyük krallığı!.. Büyük Arap halifesi… Büyük Yemen… Birleşik özgür büyük Arnavutluk…

Yazımızın bu kısmında İngiliz İstihbaratının, büyük Arnavutluk planını Trieste’den Sofya’ya, Epir’den Adriyatik Denizi’ne, Adriyatik’ten Ege Denizi’ne kadar büyük bir sahayı kaplayan Büyük Arnavutluk(!?) meselesini, kendi ağızlarından yani “wikipedia”dan tek kelime ilave etmeden aynısıyla aktarıyorum:

Herbert, 1907, 1911 ve 1913'te ülkeyi ziyaret ederek Arnavut bağımsızlığının tutkulu bir savunucusu oldu. (Yani İngiliz İstihbarat Müdürü) Tiran'da kaldığı (1913) sırasında Essad Paşa [4] ile arkadaş oldu.

1912-13 Londra Balkan Barış Konferansı'na Arnavut delegeler geldiğinde, Herbert'in danışman olarak yardımını sağladılar.

Davaları için çok aktif bir şekilde savaştı ve sonuçta ortaya çıkan Londra Antlaşması'nda (1913) nihai bağımsızlık elde etmede Arnavutluk'un başarısı üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu kabul ediliyor. 

Arnavutluk ile ilgili sürekli muhabirlerinden biri Edith Durham’dı. Kendisine iki kez Arnavutluk tahtı teklif edildi.

1914'teki ilk olayda, salgından hemen önce Birinci Dünya Savaşı ile ilgilendi, ancak bir aile dostu olan Başbakan H.H. Asquith onu vazgeçirdi. Teklif gayri resmi kaldı ve Dışişleri Bakanlığı tarafından reddedildi. Arnavut tacı Wied'li William'a gitti.

Tacın teklif edildiği ikinci olay, Eylül 1920'de İtalyan Ordusunun Arnavutlar tarafından yenilgiye uğratılmasından sonra oldu . 

Yine teklif, Arnavut Hükümeti adına yapılmış olmasına rağmen gayri resmi idi. 

Herbert, teklifi Philip Kerr ve Maurice Hankey ile tartışarak, belki de Milletler Cemiyeti bayrağı altında hareket etme fikrini takip etti; Herbert’in arkadaşı Eric Drummond, ilk genel sekreteri olmuştu ve lobi faaliyetleriyle Arnavutluk'un Aralık 1920'de Milletler Cemiyeti'ne üye olarak kabul edilmesine yol açtı. 

Arnavutluk Hükümeti'ndeki dışişleri bakanlarının değişmesiyle, Herbert'in bir taç kazanma şansı büyük ölçüde azaldı. 

Nisan 1921'de taç, daha da gayri resmi olarak, İtalya'da ikamet eden İngiliz Arnavutluk Dostları'ndan Jim Barnes tarafından Atholl Dükü'ne teklif edildi.

Sonuç:

300 bin kilometrekareden daha büyük sahada, Büyük Arnavutluk vaadiyle çalışan İngiliz İstihbaratı Şark Şubesi Başkanı Aubrey Herbert, Balkan Savaşlarında Arnavutların Osmanlı ile birlikte savaşmasını önledi [5].

Osmanlı, Balkanlardan çekildikten sonra entrika üzerine entrika çeviren İngiliz istihbaratı, Kayseri [6] büyüklüğünde bir arazide küçücük bir Arnavutluk kurdu, Arnavutları 5 ayrı devletin içinde bırakarak parçaladı. (Karadağ, Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya) başına da yukarıda kendilerinin anlattığı şekilde Jim Barnes tarafından Atholl Dükü teklif edildi. 

Yani Arnavut Krallığına da gavuristandan sözde Arnavut dostu birini atayarak Essad Toptani ve Ahmet Zago Efendi’yi saf dışı ediyorlar. 

Tam bir İngiliz tipi “Büyük Arnavutluk Projesi”.

İş bununla kalmıyor. 

İleriki yıllarda Enver Hoca adı verilen, İslam’la hocalıkla alakası olmayan, birini komünist bir ideoloji ile iktidara getiriyorlar (görüşleri "Hocaizm", tıpkı Leninizm gibi), böylece Arnavutların İslam’la bağını koparma ameliyesi başlıyor [7].

Bu zat, o kadar paranoyak bir şahıs ki; bütün ülkeyi bir hapishane gibi yönetiyor [8], dış tehditlerden korunmak amacıyla Arnavutluk'un her yanına ‘bunker’ adlı 750 bin tane sığınak inşa ettiriyor. 

Ülkede motorlu araç kullanmayı yasaklıyor, at arabası kullanmayı teşvik ediyor. 

Bütün bu cehaletler, 20. yüzyılda bütün dünyanın gözü önünde bir Müslüman topluluğa karşı uygulanıyor. 

Enver Hoca, Arnavutluk’u dinden imandan soyutladı, taş devrine götürdü. 

Böyle azim cehaletler, insanlık düşmanı uygulamalar arkasında İngiliz istihbaratı, Yahudi Mason teşkilatları olmadan mümkün değildir. 

Bu uygulamaların ana hedefi Türkiye’yi Balkanlardan tamamen kopartmaktı, İslam’dan soyutlamaktı…

Bundan sonraki yazımıza Büyük Arabistan projesi ile devam edeceğiz.

.

Suat Gün, dikGAZETE.com 

 [1] https://www.dunyabulteni.net/tarihten-olaylar/pan-islamizm-politikasi-ii-abdulhamide-munhasir-degildi-h175384.html (Erişim Tarihi: 14.10.2021)

[2] İngiliz Casusunun İtirafları, (Çev. M. Sıddık Gümüş) Hakikat Kitapevi. İstanbul.2020

[3] Hempher’in söylediğine göre Osmanlı Coğrafyasında aynı anda değişik bölgelerde aynı özelliklere sahip dokuz ajan daha bulunmaktadır.( https://www.facebook.com/tarih.arsivi/posts/1082838135131945/)

[4] Esad Toptani; Balkan Savaşı sırasında İşkodra Kuşatması'na katıldı. Kale komutanı Hasan Rıza Paşa'yı öldürterek, İşkodra'nın Karadağ ordusunun eline geçmesinde önemli rol oynadı.

[5] Hasan Rıza Paşa’ya suikast yapan Arnavut eşkıyalar Esad Paşa’nın adamı olduklarından hareketle İngiliz parmağını görüyoruz.

[6] 28 bin Km kare. Arnavutluk bağımsızlık hareketinin içinde Ahmet Zogo’da bulunuyordu.

[7] Arnavutluk'u dünyanın ilk resmi ateist devleti haline getiren Enver Hoca, ülkesini dinden tamamen uzaklaştırmaya çalışmıştı. Arnavutluk'taki Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalan neredeyse tüm camileri yıktırmıştı. Kiliseler için de aynısı geçerliydi. Dinlere karşı olan bu sert tutum, eğitim sisteminde de kendini gösteriyordu. Mesela küçük yaştaki öğrencilere papaz ve imam maketleri gösterilerek 'halkı sömüren yalancılar’ olarak tanıtılıyordu. https://tr.wikipedia.org/wiki/Enver_Hoca (Erişim Tarihi:15.10.2021) Hayattayken kendisi için anıt mezar olarak yapılan bina, bugün spor salonu olarak kullanılmaktadır. Allahın değer vermediği adamlar günü geldiği zaman bir mezara bile layık görülmüyorlar.

[8] Hayatının 30 yılını Enver Hoca döneminde geçiren İdriz Llukaj (64) Euronews'e anlatıyor, “onun ölümüyle kendini hapishaneden özgürlüğüne kavuşmuş mahkûm gibi hissettiğini" söylüyor.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?