Cumhur İttifakı’nın yeni hamlesi: "Terörsüz Türkiye" dönemi başlıyor
Türk siyasetinin uzun zamandır devam eden alışılmış düzeni, yeni bir döneme doğru ilerliyor. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son grup toplantısında yaptığı açıklamalarla dikkatleri üzerine çekti. Özellikle “Terörsüz Türkiye” mesajı, bir slogan olmanın ötesine geçerek Cumhur İttifakı’nın geleceğe yönelik stratejik yönelimini ve devletin kararlılığını ortaya koyuyor.
Bahçeli’nin konuşmasında üç önemli konu ön plana çıktı. İlk olarak; Selahattin Demirtaş’ın hukuki durumu hakkındaki net ifadeleri dikkat çekti. İkinci olarak; İmralı ve Edirne arasında oluşturulmak istenen ayrışmalara karşı önemli bir uyarı yaptı. Son olarak ise ittifak içerisindeki birlik ve dayanışma vurgusunu yineledi.
Bahçeli’nin Selahattin Demirtaş’ın hukuki süreciyle ilgili açıklamaları oldukça çarpıcıydı. “Hukuki süreç tamamlanmıştır, tahliye kararı ülkemiz için hayırlı olacaktır” şeklindeki ifadeleri, bir siyasi duruştan daha ziyade Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına bağlılığını gösteriyor. Bu açıklama, hukukun üstünlüğüne ve devletin yükümlülüklerine olan sadakati yeniden hatırlattı.
Bahçeli’nin konuşmasında öne çıkan bir diğer nokta ise İmralı ve Edirne hattında oluşturulmaya çalışılan ayrışmalara yönelik sert uyarıları oldu. “İmralı ile Edirne arasında ihtilaf yaratma çabası, terörsüz bir Türkiye hedefine zarar vermeye yöneliktir” sözleri hem içeride hem de dışarıda süreci sabote etmeye yönelik girişimlere karşı net bir duruş sergiliyor. Bu açıklama, zaman zaman gündeme gelen “çözüm süreci” ya da “yeni açılım” gibi tartışmalara karşı devletin kesin bir tavrını ortaya koyuyor.
Bahçeli’nin konuşmasında ittifakın içindeki dayanışmaya dair vurgular da dikkat çekiciydi. Bu açıklamalar, Cumhur İttifakı’nın gelecekteki planlarını şekillendiren en önemli unsurlardan biri olarak değerlendirilebilir. Bahçeli’nin bu çıkışı, ittifakın içindeki uyumun korunmasına yönelik güçlü bir mesaj niteliği taşıyor.
Meclis konuşmalarında yapılan açıklamalarla son dönemde Cumhur İttifakı’na yönelik spekülasyonlara net bir cevap verildi. Yapılan açıklama, ittifakın siyasi bir birliktelikten öte bir devlet anlayışı olarak devam ettiğini ortaya koydu. Bu duruş, ittifakın kısa vadeli siyasi gündemlerin ötesinde, daha geniş bir perspektifle hareket ettiğini gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “devlet politikası” vurgusu da bu yaklaşımı pekiştiriyor ve Türkiye’nin yeni güvenlik eksenli siyaset hattını daha belirgin hale getiriyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de dikkat çeken gelişmeler yaşanıyor. Meclis çatısı altında oluşturulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” çalışmalarında sona yaklaştı. Komisyonun ilerleyen süreçte İmralı’ya ziyaret gerçekleştirme ihtimali gündeme geldi. Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli’nin bu konuda yaptığı açıklamada, partisinin bir heyet göndermeye hazır olduğunu belirtmesi, sürecin önündeki bazı engelleri kaldırma potansiyeline sahip görünüyor. Ancak, ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu süreçteki temkinli duruşu, Meclis’te tam bir uzlaşının henüz mümkün olmadığını işaret ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği “münfesih terör örgütü” kavramı, hukuki ve kavramsal anlamda yepyeni bir yaklaşım sunuyor. Bu tanım, silah bırakmış bireylerle terör faaliyetlerini sürdüren yapılar arasındaki ayrımı netleştirerek, anayasal çerçeveye ve sosyal kabul düzeyine uygun bir çözüm arayışını ifade ediyor. Bu yaklaşım, “genel af” ya da “hafifletilmiş sorumluluk” gibi tartışmalara girmeden, devletin itibarını koruyan ve hukukla uyumlu bir adım atılmasının planlandığını gösteriyor.
Geldiğimiz nokta, Türkiye’nin güvenlik politikasını salt bir asayiş meselesi olarak ele almadığını, aksine stratejik bir dönüşüm hamlesi olarak yeniden yapılandırıldığını işaret ediyor. Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli’nin bu konudaki çıkışları, sürece hız kazandırırken aynı zamanda partinin devletle kurduğu geleneksel bağın sürekliliğini de gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun vadeli barış hedefleriyle uyumlu olarak hem iç hem de dış politikada yeni bir mutabakat çizgisinin oluşturulmakta olduğu görülüyor.
Cumhur İttifakı, içeriden ve dışarıdan gelen tüm eleştiri ve yıpratma girişimlerine karşı sağlam bir dayanışma hattı oluşturmuş durumda. Meclis Komisyonu’nun İmralı’ya olası ziyaretleri ve “münfesih terör örgütü” kavramının gündeme gelmesi, artık soyut tartışmaların yerini somut adımlara bıraktığını gösteriyor. Bu süreçte odak noktası “ne yapılmalı?” sorusundan “nasıl yapılmalı?” sorusuna doğru yönelmiş durumdadır.
Türkiye, tarihî bir dönüm noktasına doğru ilerliyor. “Terörsüz Türkiye” hedefi artık bir dilekten çok devlet tarafından yürütülen kapsamlı bir proje niteliği taşıyor. Bu dönüşüm, sosyal dinamiklerin daha iyi anlaşılması, halkın taleplerine duyarlı olunması ve demokratik değerlerin güçlendirilmesiyle mümkün olabilir. Terörle mücadelede elde edilen tecrübeler, siyasi alanda da daha etkili ve çözüm odaklı yöntemlerin benimsenmesine ilham kaynağı olabilir. Bu dönüşüm, yeni bir güvenlik anlayışını, yeniden tanımlanacak bir barış sürecini ve yeniden şekillenecek bir toplum sözleşmesini beraberinde getirebilir.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin geleceği adına umut verici bir tablo sunuyor. Ancak bu süreçte atılacak adımların dikkatli ve kararlı bir şekilde yönetilmesi büyük önem taşıyor. Toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir yaklaşım benimsenmesi, bu tarihî eşiğin başarıyla aşılmasında kilit rol oynayacaktır.
.
Muhammed Işık, dikGAZETE.com