
Altına hücum finansal güvenlik arayışının sonucu mu?
Dünya ve Türkiye Merkez Bankalarının altına yönelmesi küresel bir savasın habercisi mi? Dünya merkez bankalarının hemen hepsinin altın toplamaya yönelmesi, küresel finans sisteminde yaşanan derin bir paradigma değişiminin göstergesidir. Bu durum, aslında kâğıt paraya dayalı mevcut düzenin güvenilirliğini kaybetmeye başladığına ve ülkelerin parasal egemenliklerini korumak için “maddeye dayalı” rezervlere, yani altına yöneldiğine işaret ediyor.
Tarih boyunca benzer süreçler hep büyük kırılmaların, küresel savaşların ya da ekonomik çöküşlerin ön habercisi olmuştur. Dünya, büyük ölçekli çatışmaların veya finansal sarsıntıların eşiğine geldiğinde, devletler kâğıt paraya değil, somut bir değere yani altına sığınmıştır. Bu refleks, ekonomik güvenlik kadar stratejik bir hazırlığın da ifadesidir. Çünkü altın, savaş zamanında da barış zamanında da geçerliliğini koruyan tek evrensel değer birimi olagelmiştir.
Bugün merkez bankalarının altın rezervlerini hızla artırması, sadece finansal istikrar arayışıyla açıklanamaz. Tarih bize gösteriyor ki, küresel sistemde belirsizlik arttığında altın hareket eder; ardından siyasi ve askeri dengeler yeniden şekillenir. Kısacası, küresel finansal krizin derinleştiği ve yeni bir dünya savaşının zeminini hazırlayan bu dönemde, altın bir kez daha “güvenin son sığınağı” haline gelmiştir.
Dolar egemenliğine sessiz bir başkaldırı!..
Bugün merkez bankalarının altın rezervlerini hızla artırması birkaç stratejik nedene dayanıyor. Her şeyden önce bu, ABD dolarının egemenliğine karşı sessiz bir başkaldırıdır. ABD’nin finansal sistemi, özellikle SWIFT ağı, FED’in faiz politikaları ve yaptırım mekanizmaları aracılığıyla dünya ekonomilerini yönlendirmektedir. Rusya, Çin, Hindistan, Türkiye, Suudi Arabistan gibi ülkelerin, altın alımlarını artırması, parasal egemenliği geri kazanma ve dolar bağımlılığını azaltma isteğini göstermektedir.
Dijital dönüşüm ve fiziksel teminat arayışı…
Ayrıca birçok ülke, dijital dönüşüm sürecine hazırlanırken altını “fiziksel teminat” olarak yeniden tanımlamaktadır. Çünkü merkez bankaları, kendi dijital para birimlerini (CBDC) devreye almayı planlamaktadır. Ancak bu yeni sistemin küresel güven sorunu doğurması beklenmektedir. Dolayısıyla, gelecekte kurulabilecek dijital rezerv para sisteminin altınla desteklenmesi ihtimali giderek güçlenmektedir. Bu da merkez bankalarının bugünden altın stoklamasının mantıklı gerekçelerinden biridir.
Jeopolitik kırılmalar ve finansal savaş hazırlığı…
Bir diğer neden, jeopolitik kırılmalar ve finansal savaş ihtimalidir. Ukrayna savaşı, Tayvan gerilimi, Orta Doğu’daki bloklaşmalar ve küresel ticaret hatlarındaki değişim, dünya sisteminin yeniden şekillendiğini göstermektedir. Finansal yaptırımlar artık modern çağın “ekonomik silahları” haline gelmiştir. Altın ise yaptırıma uğramayan tek rezerv varlıktır. Bu nedenle ülkeler, bir kriz veya yaptırım durumunda “SWIFT’ten atılsak da elimizde altın var” diyebilmek için rezervlerini artırmaktadır.
Enflasyon ve doların güven kaybı…
Küresel enflasyonun giderek yerleşmesi ve ABD’nin devasa borç yükü de doların reel değerini zedelemektedir. Bu gelişme, dünya ekonomisinin temel direği olarak görülen doların artık eskisi kadar güven vermediğini ortaya koymaktadır. ABD’nin sürekli artan borçlanma ihtiyacı, para arzının kontrolsüz biçimde genişlemesine yol açarken, bu durum doların küresel satın alma gücünü adım adım aşındırmaktadır.
Buna karşılık merkez bankaları, kâğıt para rezervlerini “maddeye dayalı” varlıklarla dengelemeye yönelmiştir. Bu sadece ekonomik bir tedbir değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik bir tercihtir. Çünkü altın, hiçbir ülkenin kontrolünde olmayan, fiziki varlığıyla gerçek değeri temsil eden tek evrensel ölçüttür.
Binlerce yıldır güvenli liman olma özelliğini koruyan altın, bugün yeniden küresel finans mimarisinin merkezine oturmuştur. Dijital paraların, borçlanmaya dayalı kâğıt sistemlerin ve politik müdahalelerin arttığı bir dönemde, altın “parasal bağımsızlığın son kalesi” olarak görülmektedir. Bu yüzden merkez bankalarının altın biriktirme eğilimi, sadece bugünün ekonomik belirsizliklerine değil, yarının muhtemel krizlerine karşı da bir hazırlık anlamı taşımaktadır.
BRICS ve yeni parasal düzenin ayak sesleri…
BRICS ülkeleri (özellikle Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya), küresel ekonomik sistemdeki güç dengesini değiştirecek yeni bir parasal mimari üzerinde adım adım ilerlemektedir. Çin, yuanın uluslararası rezerv para birimi olabilmesi için hem dijital yuan projelerine hız vermekte hem de altınla destekli ticaret anlaşmalarını artırmaktadır. Rusya ise Batı yaptırımları sonrası enerji ticaretinde altın ve yerel para birimleriyle ödeme modellerini teşvik ederek doların hâkimiyetine meydan okumaktadır.
Hindistan ve Brezilya da bu süreçte, ticarette yerel para kullanımı ve altın rezervlerinin artırılması yoluyla kendi finansal egemenlik alanlarını genişletmeye çalışmaktadır. Bu çabalar, Batı merkezli finansal kurumlara olan bağımlılığı azaltma ve ekonomik yaptırımlara karşı dayanıklı bir sistem kurma hedefiyle örtüşmektedir.
Dolayısıyla, merkez bankalarının son yıllarda hızla artan altın alımları yalnızca rezerv çeşitlendirmesi olarak değil, aynı zamanda bu çok kutuplu parasal düzenin hazırlık aşaması olarak değerlendirilmelidir. Altına dayalı ticaret, dijital para birimleri ve bölgesel ödeme sistemleri gibi adımlar, yeni dönemde uluslararası ekonomik ilişkilerin temelini oluşturabilir.
Doların küresel hâkimiyetinin zayıfladığı, değerli metallerin yeniden “gerçek para” olarak kabul gördüğü bu yeni süreçte BRICS ülkeleri, ekonomik bağımsızlık kadar siyasi özerkliklerini de pekiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu yönüyle, altın rezervlerindeki artış, sadece ekonomik bir strateji değil, aynı zamanda jeopolitik bir meydan okuma niteliği taşımaktadır.
Kâğıt paranın saltanatı sarsılıyor…
Bu eğilim kısaca, kâğıt paranın saltanatının sarsıldığını ve emtia temelli yeni bir finansal düzenin doğduğunu göstermektedir. Merkez bankaları adeta finansal bir siper kazmakta, para üzerinden yürüyen yeni bir “soğuk savaş” dönemine hazırlanmakta ve olası sistem değişikliğine karşı kendilerini güvenceye almaktadır.
Tarih tekerrür ediyor, geçmişteki altın dönemleri…
Tarihsel açıdan bakıldığında, merkez bankalarının böyle bir davranışa yönelmesi yeni değildir. Benzer dönemler daha önce de yaşanmıştır ve hepsi küresel sistemde köklü kırılmalara denk gelmiştir. 1930’lar: Büyük Buhran ve altın stoklama dönemi bunlardan biridir.
1930’larda Büyük Buhran döneminde ABD ve Avrupa, ekonomik çöküşe karşı altına yönelmişti. O dönem, dünya altın standardı üzerinde işlem görmekteydi. Ancak ülkeler para basabilmek için daha fazla altın gerektiğini fark edince altın stratejik silaha dönüşmüştü. ABD bu süreçte diğer ülkelerin altınlarını kendi kasasına çekerek doların altına dayalı hâkimiyetini, yani Bretton Woods öncesi temellerini hazırladı.
1944–1971: Bretton Woods ve altın temelli dolar çağı…
Bretton Woods, 1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods kasabasında yapılan uluslararası bir konferansla kurulan küresel ekonomik sistemin adıdır. Bu sistem, II. Dünya Savaşı’nın yıkımından sonra dünya ekonomisini istikrara kavuşturmak ve uluslararası ticareti düzenlemek amacıyla oluşturulmuştur.
Bretton Woods sistemi, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde doların doğrudan altına sabitlendiği bir yapıyı getirdi (1 ons = 35 dolar). Diğer tüm para birimleri dolara bağlandı. Böylece dolar, altınla desteklenen küresel rezerv para hâline geldi. Ancak 1960’ların sonlarında ABD’nin Vietnam Savaşı maliyetleri ve aşırı para basımı nedeniyle altın rezervleri erimeye başladı. 15 Ağustos 1971’de ABD Başkanı Richard Nixon, doların altına çevrilebilirliğini tek taraflı iptal ederek altın standardına son verdi. Bu karar, “Nixon Şoku” olarak tarihe geçti ve bugünkü kâğıt para düzeninin kapısını açtı.
1970’ler: Petrol krizi ve petrodolar sistemi…
1970’ler sonrası dönemde petrol krizi yaşandı. Altın standardı kalkınca petrol fiyatları patladı, “petrodolar” sistemi kuruldu. ABD, Suudi Arabistan’la anlaşarak petrolün sadece dolar üzerinden satılmasını sağladı. Enflasyonun fırladığı, doların güven kaybettiği bu dönemde birçok ülke, yeniden altın biriktirmeye başladı. Ancak ABD bu kez askeri ve siyasi gücüyle sistemi ayakta tuttu; altın yedekte tutulan ama konuşulmayan güç olarak kaldı.
2008 krizi: Altının yeniden doğuşu…
2008 küresel finans krizinden sonra merkez bankaları ilk kez yeniden ciddi miktarda altın toplamaya başladı. Çin, Rusya, Türkiye, Hindistan gibi ülkeler rezerv politikalarını değiştirerek doların artık güvenli liman olmadığını açık biçimde ortaya koydu. Bu eğilim, günümüz altın alımlarının başlangıcı sayılabilir.
2020’ler: Dolar sonrası düzenin arayışı…
Bugün ise 1930’lardaki kriz korkusu, 1970’lerdeki sistemsel dönüşüm ve 2008’deki güven erozyonu aynı anda yaşanıyor. Merkez bankaları altın alarak adeta “bir sabah uyanacağız ve eski para düzeni artık işlemeyecek” mesajı veriyor. Altın, artık sadece bir yatırım aracı değil; jeopolitik bir sigorta poliçesi, finansal bağımsızlık sembolü haline gelmiş durumda.
Altın çağı yeniden…
Dünya merkez bankalarının altın stoklarını artırması; doların küresel hegemonyasının son evresine girdiğini, yeni çok kutuplu ekonomik düzenin altın temelli güvenlik arayışıyla şekillenmekte olduğunu gösteriyor. Bu, tarihte birkaç kez yaşanmış büyük dönüşümlerden birinin eşiğinde olduğumuzun işareti.
Türkiye perspektifinden TCMB’nin altın politikası, enerji ve jeopolitik denge…
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) son yıllarda altın rezervlerini artırma yönündeki politikası, yalnızca finansal güvenlik amacı taşımıyor; aynı zamanda Türkiye’nin enerji bağımlılığı, dış ticaret dengesi ve jeopolitik açılımlarıyla doğrudan bağlantılı bir stratejik tercihi yansıtıyor.
1. Enerji Faturası ve Dış Ticaret Bağımlılığına Karşı Sigorta
Türkiye’nin enerji ithalatı, toplam dış ticaret açığının en büyük kalemlerinden biridir. Petrol ve doğal gazda büyük oranda dışa bağımlı olan Türkiye, fiyat oynaklığına ve küresel rezerv para sistemindeki dalgalanmalara karşı oldukça hassastır.
Bu nedenle TCMB, altını yalnızca bir rezerv aracı değil, “enerji faturası karşısında güvenlik tamponu” olarak da kullanmaktadır.
Altın, gerektiğinde uluslararası ödemelerde veya swap mekanizmalarında kullanılabilen siyasi tarafsız bir değer birimi olduğundan, enerji ithalatı yapılan ülkelerle ikili ticarette —özellikle dolar dışı ödeme sistemlerinin konuşulduğu bir dönemde— alternatif teminat işlevi görebilir.
2. BRICS+, Şanghay ve Körfez Açılımlarıyla Uyumlu Bir Finansal Hamle
Türkiye son yıllarda dış politikasında çok kutupluluğu esas alan bir çizgiye yönelmiştir. BRICS+ genişlemesine ilgi, Şanghay İşbirliği Örgütü toplantılarına katılım, Körfez ülkeleriyle yeniden tesis edilen ilişkiler ve Rusya-Çin hattında enerji projelerine dâhil olma girişimleri, Türkiye’nin sadece diplomatik değil, finansal bağımsızlık arayışının da göstergesidir.
Bu çerçevede altın rezervlerinin güçlendirilmesi, Türkiye’nin Batı merkezli finansal sisteme bağımlılığını azaltma ve “çoklu rezerv stratejisi” oluşturma niyetiyle örtüşmektedir. Yani TCMB’nin altın biriktirmesi, sadece parasal bir tercih değil; Türkiye’nin jeopolitik yeniden konumlanma stratejisinin finansal ayağıdır.
3. Dolar Kısıtlamalarına Karşı Rezerv Çeşitlendirme
ABD’nin son yıllarda uyguladığı yaptırımlar, bazı ülkelere dolar erişimini sınırlayan politikalar ve uluslararası finans ağlarının siyasallaşması, Türkiye gibi çok yönlü dış politika yürüten ülkeler için ciddi riskler doğurmuştur. Altın rezervlerinin artırılması, yaptırımlara karşı likit, evrensel ve tarafsız bir rezerv oluşturma çabasıdır.
TCMB’nin altın rezerv politikası, “bütün yumurtaları tek sepete koymama” prensibiyle dolar ve euro bağımlılığını azaltırken, aynı zamanda kriz dönemlerinde ulusal para birimi üzerindeki baskıyı hafifletmeyi hedeflemektedir.
4. Enerji Ticareti İçin Yeni Ödeme Modelleri
Rusya, İran, Çin ve Körfez ülkeleriyle yürütülen enerji iş birliği görüşmelerinde altına dayalı veya yerel para birimleri üzerinden ödeme mekanizmaları gündeme gelmektedir. Bu gelişme, Türkiye’nin enerji tedarikinde dolar dışı ödeme sistemlerine hazırlık yapmasını gerektiriyor. Dolayısıyla TCMB’nin altın biriktirmesi, sadece rezerv yönetimi değil; ileride enerji ticaretinde daha esnek ve yaptırımdan bağımsız bir ödeme sistemi kurma hazırlığı olarak da okunabilir.
5. Jeopolitik Belirsizlikler Karşısında Finansal Esneklik
Türkiye, aynı anda NATO üyesi, Karadeniz aktörü, Orta Doğu dengelerinin parçası ve Asya enerji koridorunun geçiş ülkesidir. Bu çok yönlü pozisyon, ekonomik anlamda stratejik esneklik gerektiriyor. Altın rezervleri, Türkiye’nin bu jeopolitik belirsizlik ortamında finansal manevra kabiliyetini artırmaktadır. Enerji yolları, tahıl koridoru, savunma sanayi ihracatı ve yeni ticaret hatları gibi unsurların belirleyici olduğu bir dönemde, TCMB’nin altın politikası; “jeopolitik risk sigortası” işlevi görmektedir.
6. Altın, Türkiye’nin Jeoekonomik Bağımsızlık Aracı
Türkiye’nin altın rezervlerini artırması, sadece küresel trendin bir parçası değil; Ankara’nın ekonomik ve jeopolitik bağımsızlık arayışının merkezindedir. Enerji ithalatında dışa bağımlılığın yüksek olduğu, dolar sisteminin kırılganlaştığı, bölgesel dengelerin hızla değiştiği bir dönemde altın; hem parasal egemenlik, hem jeopolitik sigorta, hem de enerji diplomasisi için stratejik bir araçtır.
Bu bağlamda TCMB’nin altın alımları, Türkiye’nin “Yeni Ekonomik Yönelim” sürecinin sessiz ama en güçlü sinyallerinden biridir. Dolar sonrası döneme hazırlanırken, Türkiye altını yalnızca kasasında değil, dış politikasının temelinde tutmaktadır.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
омюр челикдёнмез, Дикгазете
Seçilmiş Kaynakça
https://www3.tcmb.gov.tr/yillikrapor/2024/m-2-7/
https://www.gold.org/goldhub/data/gold-reserves-by-country
https://www.wsws.org/ru/articles/2025/06/19/ougu-j19.html
https://www.omfif.org/2025/09/central-banks-are-turning-back-to-gold/
https://discoveryalert.com.au/news/central-banks-buying-gold-2025-trends-impact/
https://www.visualcapitalist.com/central-banks-now-hold-more-gold-than-u-s-treasuries/
https://www.confinvest.it/2025/06/20/oro-e-banche-centrali-una-corsa-globale-che-non-si-arresta/
https://bigpara.hurriyet.com.tr/altin/haber/merkez-bankalarinin-altin-rezervleri-artiyor_ID1608082/
https://www.bitpanda.com/it/academy/oro-e-banche-centrali-perche-gli-stati-investono-nel-metallo-prezioso
https://www.reuters.com/markets/commodities/golds-rise-central-bank-reserves-appears-unstoppable-2025-09-04/
https://www.banque-france.fr/fr/publications-et-statistiques/publications/comment-expliquer-la-hausse-du-cours-de-lor
https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/merkez-bankalarinin-altin-rezervleri-belirsizlikler-ve-tirmanan-jeopolitik-gerilimlerle-artiyor-/3492629
https://bcs-express.ru/novosti-i-analitika/zolotaia-podushka-zachem-tsentrobanki-pokupaiut-dragmetall-i-u-kogo-samye-bol-shie-zapasy
https://de.marketscreener.com/boerse-nachrichten/wie-viel-gold-braucht-china-um-seine-reserven-ausreichend-zu-diversifizieren-ce7c50d3de80f221
https://www.changedelabourse.com/blog/pourquoi-les-banques-centrales-misent-sur-lor-et-largent-en-2025--n370?srsltid=AfmBOopfEWzsRc0XLoOucbkK6tX7XsWld_nYqjTFpTNLtU06bYjhidfg