USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türkiye’yi bölme hayali bitti

Türkiye’yi bölme hayali bitti
13-07-2025

TÜRKİYE’Yİ BÖLME HAYALİ BİTTİ

Ülkemiz kırk senedir emperyalistlerin başımıza bela ettiği PKK terörüyle uğraşıyor. PKK bu süreçte binlerce vatandaşımızı katletti, binlerce askerimizi, polisimizi öğretmenimizi şehit etti. Yine on binlerce Kürt genci bir hayal uğruna PKK’nın elinde oyuncak oldu ve dağlarda öldürüldü.

Bu kırk senede PKK terörüne karşı değişik mücadele teknikleri uygulandı. Güvenlik politikalarıyla “Vuralım yok edelim” dendi ama PKK bir türlü bitirilemedi. Terörün bitirilmesi için zaman zaman “Çözüm süreci” tarzında değişik yollar denendi ama neticede hepsi değişik gerekçelerle, PKK’yı besleyen ve kendi emelleri doğrultusunda kullanan emperyalistlerin istememesi sebebiyle sonuçsuz kaldı.

Ülkemiz 2016 yılından beri yine güvenlikçi politikalara döndü ve PKK’ya karşı amansız bir mücadele başlattı. PKK’yı Türkiye içinde hareket edemez hale getirdi. Sınır dışı operasyonlarla yurt dışında da dünyayı PKK’ya dar etti. Ancak alınan bütün tedbirlere rağmen PKK tam olarak bitirilemedi. Çünkü PKK’yı besleyen temel faktörler ve sivrisinek üreten bataklıklar yerinde duruyor. Siyasi, sosyal ekonomik çözümler getirilmediği müddetçe bu tür terör örgütlerinin bitirilemeyeceğinin bütün uzmanlar söylüyor. Dünyada PKK türü silahlı terör örgütlerini bitiren İspanya, İtalya, İngiltere gibi ülkeler, çözümü sadece güvenlikçi politikalarla değil, aksine uyguladıkları siyasi, sosyal ve ekonomik programlarla başarıyı yakalamışlardır. Bu ülkelerin terörü bitirmek için uyguladıkları tecrübelerden yararlanmak ülkemizin yararınadır.

Türk devlet aklı, güvenlikçi politikalarla PKK’yı hareket edemez hale getirdikten sonra terörü siyasi, sosyal ve ekonomik yollarla çözmenin çalışmalarına başlamanın ülkemiz için olmazsa olmaz olduğunu gördü. Geçtiğimiz aylarda Sayın Devlet Bahçeli’nin “PKK silah bıraksın.” şeklinde özetlenen çağrısıyla böyle bir sürecin düğmesine basıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da sürece destek vermesiyle “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” projesi, uygulama alanına konulmaya başlandı.

Kırk senedir devam eden ve adeta kangren olmuş bir yarayı iyileştirmek elbette ki kolay olmayacaktır. PKK üzerinden ülkemize yönelik planlar yapanlar boş durmayacaktır. Buna rağmen devlet aklı terörü sonlandırmak için bazı girişimlerde bulunmanın gerekli olduğu şuuruyla hareket etmeye başladı ve İmralı’da bulunan PKK elebaşı terörist Öcalan’ı aparat olarak kullanmayı ihmal etmedi.

Yapılan girişimler sonucunda teröristbaşı Öcalan, örgütüne “Silah bırakın” çağrısı yapmak zorunda kaldı. Zira onlar da böyle bir çağrıya kulak tıkamalarının kendileri için bitiş olduğunun farkına varmışlardı. Çünkü Türk devleti, PKK’ya karşı verdiği kırk yıllık mücadelede bu derece yüksek başarı oranına erişmemişti.

Türkiye’nin gücünün farkında olan ve kırk senedir emellerine ulaşamayan teröristbaşı Öcalan’ın açıklamaları içinde söylediği bazı sözler gerçekten de tarihe geçecek niteliktedir ve bu Türk devlet aklının yaptığı işin ne kadar isabetli olduğunu ortaya koyacak açıklıktadır.

Öcalan’ın artık bir bağımsız Kürt devleti kurma hayallerinin bittiğini ve bunun bölge gerçekleriyle bağdaşmadığını açıklıyor olması büyük bir gelişmedir. Öcalan bu açıklamasında PKK’nın kimlerin piyonu olduğunu şöyle açıklıyor:

Türkiye’yi bölme hayaline son. Tamam, bitti. PKK, bir zamanlar dayandığı ayrı bir devlet kurma hedefinden ve ulusal kurtuluş savaşı stratejisinden vazgeçmiştir. Kandil İran’ın, SDG de İsrail’in etkisindedir. İsrail 30 yıldır uğraşıyor. El altından 30 yıldır bize devlet vaadinde bulunuyor. Bunu ancak ben engelleyebilirim. Süleymaniye’den Afrin’e kadar bir Gazzeleştirme planı devrede. İsrail bunun bütün alt yapısını hazırlamış. Her gün Gazze Gazze diyorlar ama Gazze bitti. İsrail, patlayıcı değeri çok yüksek bir maddedir. İsrail, bu Gazzeleştirme sürecine Kürtleri de dahil etmek istiyor.”

Kırk senedir ülkemiz ile silahlı terör eylemleri yapan PKK gibi kanlı bir örgüt liderine bunları söyletmek bile Türk devleti için başlı başına büyük bir zaferdir. Ancak ne kadar hazindir ki bu zaferi görmek istemeyen nice kıt akıllılar ve “Terörsüz Türkiye” projesinin başarılı olmaması için adeta çırpınan kesimler var. Bunlar sadece Türkiye’nin kalkınmasını ve güçlenmesini istemeyen emperyalist ülkeler değil, bir de içimizdeki Kunta Kintelerden oluşuyor. Neymiş PKK silah bırakmazmış, SDG silah bırakmazmış. Bırakmasa Türkiye ne kaybeder ki? Türkiye, kaldığı yerden PKK terörünü yok etmek için mücadeleye devam eder ve bir şey kaybetmez.

Geldiğimiz noktada yıllardır PKK’ya binlerce tır silah veren ABD’nin tavrı da değişmiştir. Türkiye’siz Ortadoğu’da bir şey yapamayacağını anlayan ABD şimdiye kadar aparat olarak kullandığı PKK ve SDG’yi satmaktan geri durmamıştır. Bu hususta en çarpıcı açıklama Trump’un özel temsilcisi Tom Barrakc’tan gelmiştir. Barrakc, CNN’e verdiği bir röportajda SDG ve PKK hakkında bakın neler diyor:

“Şam tek ülke olmak istiyor ve olacak. SDG’ye çok şeyler borçluyuz ama SDG’ye devlet kurma borcumuz yok. SDG’ye makul olmalı ya alternatif gündeme gelir. Suriye’de federasyona izin verilmeyecektir. Devlet içinde başka devlet yapılanmalarına izin verilmeyecektir. ABD: YPG+SDG=PKK’dır.”

Bu açıklamalar artık ABD’nin bölgede Türkiye olmadan hiçbir şey yapamayacağını anlamış olmasının apaçık bir göstergesidir. Tom Barrakc, Trump’un en yakınlarından biridir ve ona danışmadan böyle bir açıklama yapamaz. Bu durum artık ABD’nin yıllardır beslediği PKK’dan istediği neticeyi alamadığını da göstergesidir. ABD gibi ülkeler menfaatine bakar. PKK’nın kullanma ömrünün geldiğine inandığı noktada hiç acımadan satar ve bugün olan da budur. ABD, Türkiye ile stratejik ortak olmanın kendisi için daha karlı olacağını idrak etmiştir.

ABD’nin özel temsilcisinin bu değerlendirmeleri bizim için çok önemlidir. Ancak ABD her zaman olduğu gibi şimdi de sözünde durmayabilir. Türk devleti bölgede artık sözü geçen büyük bir güç odağıdır.

Terörle mücadelede en güçlü olduğumuz dönemde PKK’ya silah bıraktırma çabaları ve bırakmaya başlamaları gücümüzün bir yansımasıdır ve bu birilerinin iddia ettiği gibi asla taviz değildir. Devlet yetkililerimizin bu husustaki açıklamaları da asla bir tavizin verilmediğini göstermektedir.

Artık ülkemizin önünde kırk senedir devam eden bu kanlı engelin kaldırılma zamanı gelmiştir. Türkiye, bugün kırk yıllık mücadele tarihinde PKK terörü ile mücadelesinde en yüksek seviyededir ve PKK kendilerine uzatılan silah bırakma teklifini ister istemez kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu gerçeği Öcalan’ın Kandil’e gönderdiği “Artık bizim bu bölgede bağımsız Kürt devleti kurma hayalimiz sönmüştür. Silah bırakmayı isteyeceğim. Ya silah bırakırız ya da Türk devleti bu kez çok kararlı, bizi yok edecekler.” şeklindeki açıklaması ortaya koymaktadır ve tarihi bir itiraftır.

PKK’nın Süleymaniye’de sembolik olarak silah bırakması sürecin devam etmesi için çok önemlidir. Bunun bir oyun olduğunu iddia edenler farkına varmadan Türk devletini küçük görmektedir. Onların taşıdığı endişeyi, süreci yönetenlerin görmediğini iddia etmek en azından Türk devletini, TSK’yı, MİT ve süreçte görev alan devlet görevlilerini hakir görmektir.

Unutmayın ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücü, 45 yıllık terör örgütü PKK’ya silah yaktırmıştır. “PKK silah bırakmasa veya süreç sekteye uğrarsa ne olur? Türkiye ne kaybeder? Endişeye mahal var mı?” gibi sorulara verilecek tek cevap “Mücadeleye kaldığımız yerden devam ederiz” şeklindedir.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın tam da bu nokta için yaptığı açıklama çok önemlidir ve endişe edenlerin endişesini giderecek açıklıktadır:

“Bugün, terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda çok önemli ve memnuniyet verici bir adım atılmıştır. Bu hayırlı gelişmenin, terörün kalıcı biçimde ortadan kalkmasını sağlayacak bir sürece evrilmesi, milletimizin ortak temennisidir. KCK bütün bileşenleriyle ve unsurlarıyla ülkemiz, milletimiz ve coğrafyamız için tehdit olmaktan çıkana dek teyakkuzda kalmaya devam edeceğiz.”

PKK’nın sembolik de olsa silah bıraktığını açıklayıp, 30 militanın silahını yakması, dünya basınında da büyük yankı uyandırdı. Reuters, sürecin özellikle Suriye ve Irak’taki uzantılar üzerinde etkili olacağını belirttikten sonra “PKK’nın sembolik silah imhası, bölgesel tansiyonun düşmesine yönelik umut verici bir adım.” diye yazması, gelinen noktanın önemine işaret etmektedir.

TBMM’de barış komisyonu kurulmasının konuşulmasını önemli bulan BBC, PKK’nın silah bırakmasını, “Bu sadece Türkiye için değil, bölgedeki Kürt milis yapıları için de yeni bir dönemin kapısını aralıyor.” şeklinde yorumlayarak okuyucularıyla paylaştı.

PKK’nın silah bırakma sürecini “yeni bir anayasal inşa dönemi” olarak yorumlayan The New York Times, “PKK’nın silah bırakması, Erdoğan için büyük bir politik zafer olabilir” diyerek Türkiye’nin uluslararası arenalarda itibarının arttığını ilan etmiştir.

Bir devlet projesi olarak başlatılan “Terörsüz Türkiye” başarılı olduğu takdirde ülkemizin önünde kimsenin duramayacağı açıktır. Buradan çıkacak zaferin en büyük mimarı da büyük Türk milleti olacaktır. Çünkü bu millet, ortak acıyı vakar içinde taşımayı, ortak kaderi omuz omuza yaşamayı bilmiş, insanlığa insanlık öğretmiştir.

Akif, bu milleti ne güzel tarif etmiştir:

Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:

Gelmişiz, dünyaya insanlık nedir öğretmişiz!

Kapkaranlıkken bütün afakı insaniyetin,

Nur olup fışkırmışız tâ sinesinden zulmetin.

Terörsüz Türkiye projesinin başarısı, milletimizi bulunduğu coğrafyada rakipsiz hale getirecektir. Çünkü şimdiye kadar teröre harcadığımız trilyonlarca para artık kalkınmamıza yönelecek ve bu da milletimizin ekonomik olarak şahlanacağı anlamına gelecektir.

Bu topraklarda Kürtlerle bin yıldır kardeş olarak yaşamış bir millet olarak geçmiş bin yıl ne kadar bizimse, gelecek bin yıl da bizim olacaktır. Çünkü her karışı şehit kanlarıyla sulanmış bu cennet vatanın hikâyesi, bütün etnik unsurlarıyla bir milletin ortak iradesinin destanından ibarettir.

Türk devlet projesi olarak ortaya konan “Terörsüz Türkiye” sürecine “tiyatro” diyenler, ne yazık ki asrın münafığı CIA aparatı Fetullah tarafından kotarılmak istenen ve 9. Yılını geride bıraktığımız 15 Temmuz darbe teşebbüsüne de “tiyatro/kontrollü darbe” demişlerdi.

ABD bile yıllardır beslediği PKK, SDG, YPG gibi terör örgütlerini terk ettiğini, vadettiği hiçbir şeyi yerine getirmeyeceğini açıklamasına rağmen içimizdeki muhalifler, terörün bitmesini istemeyenler, kendini milliyetçi olarak pazarlayan kıvır zıvır bazı partiler ve kandan geçinenler terör örgütünün silah bırakmasını bir türlü hazmedemiyor.

Hâlbuki “Terörsüz bir Türkiye” hayali, sadece güvenlik açısından değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik, kültürel ve uluslararası ilişkiler bağlamında da çok büyük kazanımlar anlamına gelir. Terörün olmadığı bir Türkiye, öncelikle güvenlik ve huzur açısından büyük kazanımlar yaşar. Ekonomik kalkınma hızlanır. Kırk senedir savunma ve güvenlik harcamalarına giden trilyonlarca lire eğitime, sağlığa ve altyapıya aktarılır. Eğitim ve gençlik için büyük fırsatlar oluşur. Terör örgütlerinin, gençleri istismar etme alanı ortadan kalkar. Gençler enerjisini şiddete değil, üretime, ilim ve sanata yöneltir. Sürekli şiddet ortamında büyüyen nesillerin yaşadığı travmalar azalır. Toplumda güven duygusu artar ve kutuplaşma azalır. Ülkeyi oluşturan unsurlar arasında kardeşlik, birlik ve beraberlik güçlenir.

Uluslararası arenalarda Türkiye, barışçıl ve istikrarlı bir ülke olarak dış politikada daha etkili olur. Küresel yatırımcılar ve uluslararası medya Türkiye’ye daha pozitif yaklaşır.

Devlet kapasitesi ve verimlilik artar. Güvenlik güçleri asıl görevlerine daha çok odaklanabilir. Devlet kaynakları daha verimli kullanılır. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi daha sağlam işler.

Sonuç olarak terörün olmadığı bir Türkiye; daha müreffeh, daha özgür, daha üretken ve daha güçlü bir Türkiye demektir. Vatanını, milletini seven herkesin bunun karşısında olması asla düşünülemez.

ÖNEMLİ NOT:

TÜRK DEVLET AKLI NEDİR?

Yazılarımızda sık sık “Devlet aklı” kavramını kullanıyoruz. Bazı arkadaşlar “Devlet aklı ne demek?” diye soruyorlar. Bu açıklamayı onlar için yapıyorum:

Devlet aklı, genel olarak bir devletin uzun vadeli çıkarlarını, güvenliğini ve istikrarını korumak için tecrübe, hafıza ve stratejik düşünceye dayalı karar verme yeteneğidir. Günlük siyasi tartışmaların ve geçici çıkarların ötesinde, daha derin ve sürekli bir perspektifi ifade eder.

Devlet aklının özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

- Özellikle istihbarat, diplomasi, bürokrasi alanlarında Kurumsal hafızaya dayanır.

- Devleti yöneten şahıslar veya partiler değişse de devletin çıkarlarını önceleyen sabit duruş sergiler.

- ister iç isterse uluslararası meydana gelen krizlerde soğukkanlı, dengeli ve stratejik refleksler gösterir.

- Devlet aklı partiler üstüdür, politik değil devlet perspektifli bir bakış açısıdır.

Kısaca, “Devlet aklı”, devletin kendini koruma ve geleceğini planlama refleksidir.

Bu genel ilkeleri Türk devlet aklına uyarladığımızda karşımıza beşbin yıllık bir birikim çıkar. Türk Devlet aklı, Türk milletinin uzun vadeli çıkarlarını, güvenliğini ve istikrarını korumak için beşbin yıllık bir tecrübe, hafıza ve stratejik düşünceye dayalı karar verme yeteneğidir. Günlük siyasi tartışmaların ve geçici çıkarların ötesinde, daha derin ve sürekli bir perspektifi ifade eder. Türk devlet aklını kavrayamayanlar, gündelik politik gelişmelere bakarak kendi kısır akıllarıyla değerlendirme yaparlarsa yanılırlar.

Türk devlet aklı, Türk milletini beş bin yıldır ayakta tutan stratejik bir derinliğe sahiptir.

.

Selim Çoraklı, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?