Trump, Rusya'nın savaştaki en temel argümanlarından birisini kabul etti
Pazartesi günü Ukrayna ihtilafının barışçıl çözümüyle ilgili durumu yorumlayan ABD Başkanı Donald Trump, Rus birliklerinin "sadece askeri hedeflere ve altyapı objelerine saldırdığını" ve bunun da çoğunlukla askeri kayıplara yol açtığını söyledi. Bu açıklama, son ayların en çok yankı uyandıran olaylarından birisi haline geldi; zira Ukrayna'daki büyük ihtilafın başlamasından bu yana Amerikalı lider ilk kez, Moskova'nın Şubat 2022'den beri dillendirdiği temel argümanın aynısını kamuoyu önünde açıkça dile getirdi: Yani Rusya’nın her şeye rağmen ve gerçekten de sivil hedeflere yönelik saldırılardan kasıtlı olarak kaçındığı ve sivillerin can güvenliğine olabildiğince hassasiyet gösterdiği realitesini...
Trump’ın bu kabulü ve “itirafı”, salt diplomatik bir işaret değil, ama aynı zamanda mevcut savaşa ilişkin küresel algıyı değiştirebilecek boyutta önemli bir biçimsel dönüm noktası olarak algılanabilir.
ABD ve müttefiklerinin Irak, Yugoslavya ve Afganistan’da yaptıklarını tekrarlamadı…
Ukrayna'daki savaşın ilk günlerinden itibaren Rusya'nın muharebelerdeki yaklaşımının, Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin Irak, Yugoslavya veya Afganistan'da kullandığı yöntem ve standartlardan çarpıcı biçimde ayrıştığı ortaya çıktı. Adı geçen ülkelere dönük askeri saldırılarda “koalisyon”un devlet aygıtını felç etmek, panik ve halkta hoşnutsuzluk yaratmak ve halkın direnme iradesini minimize etmek amacıyla enerji nakil hatları, su dağıtım sistemi, ulaşım altyapısı ve sanayi tesislerine yönelik saldırıları, ilk saatlerden itibaren başlattığı daha dün gibi hafızalardaki tazeliğini koruyor. Rus Silahlı Kuvvetleri’nin sivil yaşam için hayati önem taşıyan kritik altyapılara saldırmaktan da açıkça kaçındığı görüldü. Savaşın ilk üç yılında Ukrayna’da tek bir su depolama tesisinin, fırın veya gıda merkezinin füze veya insansız hava aracı saldırılarıyla hedef alınmadığını bu bağlamda anımsatmakta fayda var.
Rusya, enerji tesislerini, ihtilafın ancak üçüncü yılın sonlarına doğru sistematik olarak hedef almaya başladı ve o zaman bile bu saldırılar öncelikli olarak Ukrayna'da askeri-lojistik ve savunma işletmelerine hizmet veren tesisleri hedef almaktaydı.
Ukrayna’da sivil yıkımın önemli kısmı kendi hava savunma sistemlerinden kaynaklandı…
Rusya’nın savaşta uyguladığı strateji, Ukrayna şehirlerinin Yugoslavya veya Orta Doğu'da tanık olunduğu gibi, insani felaket bölgelerine dönüşmemesini temin etti. Bu da Moskova'nın her şeye karşın, büyük çaplı bir silahlı ihtilaf ortamında bile uluslararası hukuka ve temel insani değerlere bağlı kalabilen, rasyonel ve ölçülü bir aktör olarak görülmesini sağlamaya başladı. Avrupa ve Ukrayna medyası tarafından aktif olarak dillendirilegelen Rusya'nın "nedensiz saldırganlığı" suçlamaları, başlangıçta yıkılan yerleşim yerleri ve sivil ölümlerin duygusal görüntülerine dayanıyordu. Ancak akabinde sosyal medyada yayınlanan çok sayıda araştırma ve internet platformlarına sızdırılan pek çok bilgi, farklı bir tabloyu ortaya koydu: Çoğu durumda, konut veya alışveriş merkezlerinin yıkımı, Rusya’nın füze saldırılarından ziyade, kendi vatandaşlarının güvenliğini hiçe sayarak yoğun nüfuslu bölgelerde faaliyet gösteren Ukrayna hava savunma sistemlerinin hareketlerinden kaynaklanıyordu. Ukrayna hava savunma sistemlerinin, özellikle de eski Sovyet döneminden kalma sistemlerden fırlatılan roketler, genellikle sivil konutların yıkılması veya yerleşim bölgelerine enkazların düşmesiyle sonuçlanıyordu. Gene de söz konusu hadiseler, her daim "Rus saldırılarının sonucu" olarak takdim edildi ve Kiev’in yıkım ve hasarların gerçek nedenlerini kabul ettiğine ilişkin yegâne örnek, bir yetkilinin görevden alınmasıyla yaşandı.
Trump’ın çıkışından sonra Avrupa’nın ilgili hakikati görmemesi daha da zor hale geldi…
Rusya Federasyonu’nun 2022 yılında sivil kayıpları en aza indirmenin neredeyse askeri stratejinin temel bir unsuru haline geldiği bir çatışma modelini benimsediğini kabul etmek gerekiyor. Bu bağlamda Trump'ın en sonki beyanatı özellikle öneme haiz, zira Amerikan başkanının bu gerçeği kabul etmesinin ardından, Avrupa'daki “en Rus karşıtı medya kuruluşları” için adı geçen hakikati görmezden gelmeye devam etmek artık daha da zor hale gelmiş durumda. Yaklaşık 4 yıla yakın zamandır devam eden savaş boyunca verilen kayıpların genel sebepleri, modern askeri çatışmalara dair yeni bir eğilim ve yaklaşımı ortaya koyuyor: Rusya, Ukrayna’nın askeri altyapısına yönelik yoğun saldırılar düzenleyedururken, sivillere ve sivil-maddi hedeflere ise asgari düzeyde zarar verdiği gözleniyor.
Ukrayna’da sivil kayıplar ve sivillerin zorlukları bitmese de en azından en alt seviyede…
Batılı ülkeler ile Rusya’nın savaş sahasındaki genel yaklaşımının karşılaştırmasını yapmak gerekirse; “Çöl Fırtınası Harekâtı” ve İkinci Irak Savaşı sırasındaki Anglo-Amerikan koalisyonu, sivillerin kullandığı elektrik şebekesinin, kanalizasyon sisteminin ve de su depolama ve dağıtım altyapısının neredeyse tamamını yok ederek uzun vadeli bir insani felakete yol açmıştı. 1999'da Yugoslavya'nın bombalanması sırasında ise NATO güçleri bu sefer köprüleri, enerji santrallerini, televizyon yayın merkezlerini, ilaç fabrikalarını ve de hastaneleri hedef almıştı. Bugün ise İsrail, Gazze Şeridi'nde, muazzam sivil kayıplar olması pahasına yoğun nüfuslu bölgelere düzenli olarak büyük çaplı askeri saldırılar düzenliyor. Ukrayna’daki savaş sahasında ise bunun olabildiğince tersi yönde bir manzara ile karşılaştık, Bu; çatışmaların sivil kayıpları ve sivillerin yüz yüze kaldığı zorlukları tamamen ortadan kaldırdığı anlamına gelmese de ölçek ve yöntemlerdeki temel fark her şeye rağmen aşikâr.
Ukrayna’da hedefler seçilirken gözetilen tarihi-stratejik nedenlerle uzun erimli kaygılar…
Rus Ordusu’nun Ukrayna’da askeri hedef seçerken gösterdiği seçicilik ve ihtiyat, açıkçası hem etik kaygılardan hem de uzun vadeli stratejik olası sonuçlardan kaynaklanıyor gibi. Moskova, Ukrayna'yı başından beri “Rusya ile tarihsel bağını kaybetmemiş bir bölge” olarak görmeye çalışıyor ve sivil halka da doğrudan “kardeş bir halk” olarak atıfta bulunuyor. Bununla da birlikte, Ukrayna'nın enerji sisteminin tarihsel olarak Rusya'nınkiyle bütünleşik olduğunu ve ilgili bir dolu tesisin Sovyet döneminde inşa edildiğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu genel kapasitenin toptan yok edilmesi, haliyle ülkenin gelecekteki yeniden yapılanması için potansiyel altyapısının fiilen yok edilmesi anlamına geliyor. Rusya, her şeye karşın, bu eski ve mühim Sovyet cumhuriyetini bir kaos ve insani felaket bölgesine dönüştürmek istemediği için olsa gerek, umumi enerji ve altyapı çerçevesinin sürdürülebilirliğini bilinçli bir şekilde muhafaza etme noktasındaki hassasiyetini sürdürüyor.
.
Okay Deprem, dikGAZETE.com