USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Rubin’in bölünme paranoyası!

Rubin’in bölünme paranoyası!
08-08-2025

RUBİN’İN BÖLÜNME PARANOYASI!

CIA aparatı Michael Rubin gibi Türk düşmanı bazı ajan analistler ve ülkemizin bölgede bir güç merkezi olmasını istemeyen emperyalist güçler sık sık “Türkiye’nin bölüneceği” kehanetinde bulunuyorlar. Ne yazık ki ülkemiz içinde de bu kehanetlere kanan ve “Bölünme paranoyası”na kapılan bazı muhalif kesimlerle birlikte kendilerini sözde milliyetçi olarak tanıtan kişiler de var.

Öteden beri söz konusu vatan olduğunda her şeyi teferruat sayan bu ülkenin gerçek evlatları olarak bizler de elimizden geldiği kadar Türkiye’nin kuruluş tarihinden beri en güçlü bir dönemi yaşadığını, en zayıf dönemlerimizde ülkemizi bölmeye gücü yetmeyenlerin bugün bunu yapamayacaklarını anlatıyoruz ve yazıyoruz. Ülkemizi psikolojik olarak yıpratmak için türetilen bu tür spekülatif kehanetlerin bir değer ifade etmediği ve gerçeği yansıtmadığı açıktır.

Bugünlerde Türk düşmanı, CIA aparatı ve Pentagon eski yetkilisi Michael Rubin, Washington Examiner haber dergisinde “Türkiye’nin Çöküşü ve Bölünmesi Kaçınılmaz Görünüyor” başlıklı makale kaleme alarak yeni bir provakatif eyleme imza attı. Yazdığı makale ile Türkiye’ye yönelik psikolojik bir savaş başlatan Michael Rubin;

“Erdoğan görevden ayrıldığında Türkiye zayıflamış bir halde kalacak.”,

“Kürtler, Filistin örneğini benimseyerek bağımsızlık talep edebilir.”,

“Türkiye’nin bölünmesini engellemek zor olacak; halk oylamasıyla üniter yapının sona ereceği öne sürülüyor.”,

“Türkiye, zaten psikolojik olarak bölünmüş durumda ve sınırlarının değişmesi an meselesi.” şeklinde özetlenebilecek kehanetlerde bulundu. Ancak bu kehanetlerin tamamıyla kurgu olduğu ve hiçbir gerçeklikle alakası olmadığı açıktır.

Makalesinde, bulunduğu bölgede en büyük siyasi, askeri ve ekonomik bir güç olan Türkiye’yi hedef alan Michael Rubin, Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhinde bir algı operasyonu yapmaya kalkıştı.

Şimdiye kadar yaptığı öngörülerinin neredeyse hiçbiri tutmayan Michael Rubin, Türkiye’yiçöküşe ve bölünmeye doğru ilerleyen bir ülke” olarak tanıtmaya çalıştı.

Michael Rubin gibi CIA aparatı analistler, zaman zaman düşman oldukları ülkeler hakkında bu tür yalan haber ve yazılar yazmaktan asla geri durmazlar. Söz konusu makalesi de baştan sona okunduğunda Türkiye düşmanlığı ile kaleme alınmış bir kısım komplo teorisi ve yalanlardan teşekkül ettiği görülmektedir.

Rubin, yazısını kaleme alırken herhangi bir gerçeklikle hareket etmediği için makale içinde kendisiyle çelişmekten de kurtulamamış.

Mesela; Rubin, makalesinin başlarında durum tespiti yaparken “Türkiye zirvede” derken, makalenin sonunda hezeyana kapılarak Türkiye’denbatmakta olan bir ülke” olarak bahsetmesi bunun en açık göstergesidir.

Makalesinin başında Türkiye-ABD ilişkilerinin son dönemlerde önemli biçimde yakınlaştığını ve bundan rahatsız olduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile olan ilişkisi meyvelerini veriyor; Trump yönetimi, F-35 Müşterek Taarruz Uçağının Türkiye’ye satışını hızlandırmak istiyor ve Kongre’yi zorluyor. TrumpABD-Türkiye ilişkilerini şimdilik ayakta tutabilir, ancak ikili bağların temeli olan ortak çıkarlar çökmüş durumda. Türkiye’nin imajı zehirli; ne Cumhuriyetçiler ne de Demokratlar artık onun savunusuna koşuyor.” şeklinde dile getiren Rubin, Türkiye’nin son dönemlerde kırk senedir süren terör konusunu çözmek için sergilediği “Terörsüz Türkiye” projesini karalamaktan da geri durmuyor.

Türkiye’nin Suriye’de bütün oyunları bozarak gerçekleştirdiği gelişmeleri kabul etmek zorunda kalan RubinSuriye tarihi olarak Türkiye için bir tehdit olmasına rağmen bugün Türkiye, Suriye’deki diplomatik ve ekonomik güçte baskın bir konuma geldi.” derken devamında yapmak istediği algı operasyonunun, “Suriye’nin yeniden inşasından, Erdoğan’a yakın şirketler milyarlarca dolarlık sözleşmeler kazanma potansiyeline sahip.” diyerek mesnetsiz ve gerçekten uzak yorumlarını sürdürüyor ve fitne tohumları ekiyor.

“Türkiye’nin Suriye’deki kumarı da geri tepecek. Yurt dışında İslamcıları dış politika aracı olarak destekleyen her ülke, istisnasız, sonunda bunun bedelini ağır şekilde ödedi. Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara şimdiden başarısız oluyor fakat Erdoğan’ın güçlendirdiği aşırılıkçılar onlarca yıl boyunca bölgeyi, Türkiye dahil terörize edecek.”

CIA’nın en kötü aparatlarından biri olan Rubin, makalesinde Türkiye’nin iç işlerine de karışmaktan geri durmuyor. Yaptıkları hırsızlık ve yolsuzluklar sebebiyle tutuklananları savunmaya kalkan Türk düşmanı Rubin“Türkiye içinde, Erdoğan’ın en büyük rakiplerini cezasız şekilde hapse atması, onu güçlü hissettiriyor. Görünürdeki zaferini tamamlayan şey ise, yıllarca süren bombalamaların ardından Türkiye’nin Kürtleri ateşkesi kabul etmeye ve silah bırakmaya zorlamış olmasıdır. Görünüş aldatıcı olabilir. Erdoğan, kendisini Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kuran bir sultan gibi hayal ediyor olabilir, ancak Türk halkı onu büyük ihtimalle ülkenin çöküşüne yol açan kibirli adam olarak hatırlayacak.” diyerek bir analistten çok Türkiye ve Erdoğan düşmanlığının boyutunu ortaya koyuyor.

CIA aparatı Rubin, “Terörsüz Türkiye” hakkında duyduğu rahatsızlığı da gizlemiyor. Kırk senedir besledikleri PKK’nın silah bırakması ve bölgede kanın durması karşısında öngörülerinin ve planlarının tutmadığı ortaya çıkınca yenilmişlik psikolojisi içinde makalesinde yalanlara başvurarak utanmadan “Erdoğan’ı Kürt düşmanı” olarak gösteriyor ve bin senedir Türklerle bu coğrafyada kardeş olarak yaşayan Kürtler hakkında şu safsatalara yer veriyor:

“Erdoğan, Kürtleri aşağılamaya çalışıyor ve ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana anlamlı bir barış müzakeresini reddetti. Türkiye destekli Suriye hükümeti onları yok etmeye çalışırken, Kürtlerin gidecek başka yeri kalmadı; ya Türkiye’nin dağlarına ya da İstanbul’un gecekondu mahallelerine sığınacaklar. Savaş yeniden başladığında çatışmanın merkezi Türkiye’nin kendisi olacak.

Türkiye’nin yıllardır, belki de on yıllardır yaşadığı sakinlik sona erecek. Erdoğan görevden ayrıldığında, ardında temelleri zayıflayan, çöken bir ülke bırakacak. Onun yerini güçlü bir adam alması pek olası değil; bu nedenle Türkler bölünmeyi engellemekte zorlanacak. Nitekim Ankara itiraz etse bile, Kürtler sadece bir halk oylaması isteyecek; sonucu ise, birleşik bir Türkiye’nin birleşik Yugoslavya kadar demode olduğunu teyit edecek.”

Michael Rubin gibi CIA aparatlarının ülkemiz hakkında kavrayamadığı bir gerçek var. Bu coğrafyada bin senedir Türkler ve Kürtler dinleri, örfleri, tarihleri ve bine kadar meseleleri ortak olduğundan kardeş olarak yaşamışlardır. Türkler ve Kürtler kız alıp vermede, ortak sosyal paydalarda ve hayata ait birçok alanda birbiri içine girmiş bulunuyor. Bu sosyolojik gerçeklikleri göremeyen ya da görse de fitne çıkarmak isteyen Rubin gibiler, yıllardır emellerine bir türlü kavuşamıyorlar.

Emperyalist güçler işlerine gelmediği için bugün Türkiye’nin bölgede tarihinin en güçlü dönemini yaşayan bir ülke olduğu gerçeğini bir türlü görmek istemiyorlar. Türk milleti, en zayıf ve savunmasız olduğu zamanlarda bile emperyalistler tarafından önüne koyulan Sevr anlaşmasını yırtıp atmasını bilmiş, Türk milletinin savaşçı genlerinden gelen direnişiyle işgalcilerin menhus emellerini boğazlarına tıkmasını bilmiştir. Kırk senedir başımıza bela ettikleri PKK terörü ile bizi bitiremeyen emperyalistler FETÖ belası ile de bitirmeyi denemiş ama Türk milletinin çelik iradesi karşısında eriyip gitmiştir.

TÜRKİYE GERÇEKTEN BÖLÜNÜR MÜ?

CIA’nın en kötü aparatlarından biri olan Michael Rubin’in kehanet içeren analizleri ideolojik bir perspektiften geliyor ve genellikle provokatif içerikler taşıyor. Rubin’in kehanetlerini bir kenara bırakarak Türkiye’nin bölünmesiyle ilgili senaryoların gerçekten kadar uzak olduğunu birkaç başlık altında incelediğimizde gerçeğin bütün açıklığıyla ortaya çıkacağı aşikârdır.

Türk Milletinin Toplumsal Gerçekliği:

Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü vs. Türk toplumunu oluşturan bütün etnik yapılar, ülke bütünlüğüne duyarlıdır. Milli ve manevi duyguları ön plandadır. Bazı ekonomik ve siyasi sıkıntılar yaşasalar da asla bunlar doğrudan bölünmeye yol açacak boyutta değildir.

Türkiye’de Kürtler dahil birçok etnik grup iç içe yaşıyor. Rubin’in öne sürdüğü gibi homojen bir ayrılık talebi asla yoktur. PKK, Kürtlerin temsilcisi değildir ve Rubin gibilerin PKK’yıKürtlerin temsilcisi” gibi gösterme çabaları boşunadır. Türk milleti, PKK’nın da kırk senedir ileri sürdüğü bölünme taleplerinin boş bir hayal olduğunu onlara göstermiştir. Son olarak “Terörsüz Türkiye” çerçevesinde PKK lideri Öcalan da bu gerçeği kabul ederek dünyaya ilan etti ve örgütüne silah bırakmalarını emretti.  

Türk Milletinin Tarihi Deneyimi:

Türkiye, geçmişte işgal, istila, göç ve bölünme gibi süreçlerden geçmiş bir ülkedir. Bu deneyim, toplumsal hafızada güçlü bir birlik duygusu oluşturmuştur. Bölünme gibi meselelerin gündeme geldiği durumlarda Türküyle, Kürdiyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle bütün millet birlik ve beraberlik içinde düşmana karşı tek vücut olarak savaşmasını bilmiştir. Son örnek 15 Temmuz darbe girişiminde milletimiz bütün unsurlarıyla CIA emriyle darbe yapmak isteyen Fetullahçı alçaklara toplu olarak dersini verdi ve darbeyi durduran millet olarak tarihe geçti.

Türkiye, Bölgesel Büyük Bir Güç:

Türkiye, güçlü bir merkezi yapıya ve devlet geleneğine sahiptir. Bölünme gibi bir senaryo, sadece iç dinamiklerle değil, uluslararası dengelerle şekillenir. Türkiye bu hususta ister uluslararası isterse içeriden gelsin bütün tehlikeleri bertaraf edecek güç ve büyüklüktedir.

Türk devleti, kırk senedir PKK terör örgütü ile savaşırken operasyonel bir orduya sahip olmuştur. Ülkemiz bu süreçte emperyalistlerin her türlü oyunlarını yerle bir ederek bulunduğu coğrafyada büyük bir güç odağı olmayı da başardı. Ülkemizin ordusu, istihbaratı, devlet yapısı bölgenin en güçlü yapılarından biridir. Son yıllarda savunma sanayideki ilerlememiz Türkiye’yi bölgemizde ve dünyada söz sahibi bir ülke haline getirmiştir.

Emperyalist senaryolara hizmet eden Michael Rubin ve diğer bazı analistlerin, özellikle Orta Doğu’daki gelişmeleri yorumlarken ‘Türkiye parçalanabilir’ gibi spekülatif ifadeler kullanmasının gerçeklerden ne kadar uzak olduğu açıktır ve baştan beri özet olarak bunu ifade etmeye çalıştım.

Rubin gibi emperyalist analistlerin bu türden kehanet içeren yorumları genellikle jeopolitik senaryolar, iç politik gerilimler veya uluslararası stratejiler bağlamında ele alınıp incelendiğinde ne kadar yersiz oldukları da görülmektedir.

Bu tür kehanet içeren yorumların gerçeklikten uzak olduğunu kendileri de pekâlâ bilmektedirler. Ancak bunu çoğu zaman politik baskı oluşturma aracı olarak kullanmaya kalkışmaktadırlar.

Michael gibi emperyalist emeller taşıyan yorumları bir kenara bırakarak; “Türkiye bölünebilir mi?” sorusunu herkes sorabilir.

Buna verilecek cevap; “Bir toplumda etnik, mezhep ve siyasi ayrışmalar derinleşirse, dış güçler bunu manipüle etmeye çalışabilir. Bu yüzden sosyal birlik, adalet, özgürlükler ve ekonomik istikrar çok önemlidir. Millet olarak buna fırsat verilmemelidir. Türkiye gibi büyük ve güçlü bir ülkenin bölünme ihtimali hem iç hem dış faktörlerin çok daha karmaşık bir etkileşimini gerektirir. Bunun için Türkiye’nin yakın vadede bölünme ihtimali yoktur, ama iç huzur bozulursa, dışarıdan bunu isteyenler her zaman olacaktır.” şeklindedir.

Rubin’in kehanet dolu makalesinin etkisinde kalarak Türkiye’nin bölünebileceği zehabına kapılan bazı sözde milliyetçilerin var olduğundan da söz etmek istiyorum. Bunlar birer felaket tellalı gibi, düşman oldukları iktidarı kötülemek uğruna ha bire Türkiye’nin bölüneceği kehanetini yaymaktadırlar. Bu anlamda ülkemizdeki sözde bazı milliyetçilerde bir bölünme paranoyası olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu paranoya 1950 yıllarından beri şöyle devam edip gelmektedir.

“1950, 1960, 1970 bölünüyoruz.

1980, 1990, bölünüyoruz.

2000, 2010 bölünüyoruz.

2020, 2020, 2025 bölünüyoruz.”

75 senedir süren bu paranoyanın gerçeklikle hiçbir alakası olmadığını ülke olarak geldiğimiz nokta çok iyi anlatmaktadır. Bu ülkeyi en zor zamanlarında bölmek isteyenler olsa da emellerine asla kavuşamamıştır. Ülkemiz şu anda siyasi, sosyal, askeri vs. bakımından tarihinin en güçlü dönemlerini yaşamaktadır. En zor zamanlarda bile bu milleti ve ülkeyi bölemeyenler en güçlü olduğu dönemde mi bölecek?

Kimse bize karamsar tablolar çizerek emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmesin.

Son olarak; “Türkiye bölünecek” diyenlere tavsiyem, acilen psikiyatri servislerine başvurmalı ve bu hastalıklarını tedavi ettirmeleridir.

.

Selim Çoraklı, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?