USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Nihat Genç’in kerameti ve Prof. Dr. Semih Güneri’nin Türk-Altay Kuramı!

Nihat Genç’in kerameti ve Prof. Dr. Semih Güneri’nin Türk-Altay Kuramı!
09-07-2025

Nihat Genç’in kerameti ve Prof. Dr. Semih Güneri’nin Türk-Altay Kuramı!

Mahşerî bir kalabalık eşliğinde, merhum Nihat Genç’i Gölbaşı Mezarlığı’nda ebedi istirahatgâhına uğurlarken yolumuz Prof. Dr. Semih Güneri ile kesişti. Rahmetli Nihat Genç, sağlığında olduğu gibi vefatından sonra da binlerce insanı aynı ülkü, aynı mefkûre etrafında bir araya getirmeyi başarmıştı. Kerametse alın size keramet.

Adana’dan münevver Nedim Ali Kısaoğlu, Kırşehirli kadim dost Musa Öztürk, Prof. Dr. Semih Güneri ve bu satırların yazarı; bir yandan ona son vazifesini layıkıyla yerine getiren gönül dostlarını sessizce izliyor, diğer yandan merhumu hüzünle ve hayırla yâd ediyorduk. Vedanın ardından, yarım kalan cümleleri tamamlamak ve hatıraları konuşmak için ertesi güne sözleştik… Şimdiye kadar neden Semih Hoca’nın Türk-Altay Kuramı hakkında bir şeyler yazmamış olduğuma hayıflandım.

Atatürk’ün Türk Tarih Tezinden Türk Altay Kuramına…

Dr. Semih Güneri’nin Türk Altay Tarih Kuramı ana eksende Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih kurultayları ile Türk aydınlarının gündemine taşıdığı Türk Tarih Tezi ile ilgilidir.

Türk Tarih Tezi, Atatürk'ün öncülüğünde 1930’lu yıllarda geliştirilen ve Türk milletinin köklü, medeniyet kurucu bir geçmişe sahip olduğunu savunan tarih anlayışıdır. Temel iddiası şudur: Türkler, insanlık tarihinin en eski ve en etkili kavimlerinden biridir. Orta Asya’dan çıkan Türk toplulukları, Mezopotamya, Anadolu, Mısır ve Çin gibi uygarlıkların oluşumunda rol oynamıştır. Yani Türkler sadece savaşçı değil, aynı zamanda kültür ve uygarlık taşıyıcısıdır.

Bu tez, Batı’nınTürkler barbar bir göçebe millettir” anlayışına karşı bir kimlik ve özgüven inşasıydı. 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu, 1932’de I. Türk Tarih Kongresi düzenlendi. Tez, Cumhuriyet’in millî eğitim politikalarına yön verdi. Zamanla bazı abartılı iddialar eleştirildi, ancak tezin amacı belliydi: Türk milletine, şanlı bir geçmiş, bağımsız bir kimlik ve medeniyet içinde yer alma bilinci kazandırmak.

Prof. Dr. Semih Güneri kimdir?

Semih Güneri, Türkiye’de tanınan bir akademisyen, arkeolog ve yazar. Özellikle Türklerin erken kültürü ve arkeolojik geçmişi üzerine yaptığı çalışmalarla öne çıkar. Uzmanlık alanları arasında Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi, Avrasya göçebe kültürleri arkeolojisi ve Türklerin erken tarihi bulunur.

En çok dikkat çeken çalışmaları arasında, Türk-Altay Kuramı olarak adlandırdığı yaklaşım yer alır. Bu kuram, Türk tarihinin geleneksel anlayışla sınırlandırılan dönemlerden çok daha eskiye, MÖ 13.000’lere, hatta varsayımsal olarak MÖ 18.000’lere kadar uzanabileceğini öne sürer. Güneri, arkeolojik bulgular ile dil arasındaki ilişkiye özellikle önem verir. Ona göre, dili anlamadan bir kültürü tam olarak kavramak mümkün olmaz; maddi kültür ise bu yapının fiziksel yaşantıda bıraktığı izleri yansıtır.

2009 ile 2017 yılları arasında Moğolistan’daki Altay Dağları bölgesinde kaya resimleri üzerine geniş çaplı arazi çalışmaları yürütmüştür. Son dönemde Sibirya’dan Göbeklitepe’ye uzanan arkeolojik belgeler hakkında yaptığı yorumlar dikkat çekmiştir. Bu bağlamda, Sibirya’dan yola çıkan ve Orta Asya dağ koridorunu kullanarak Zagroslar’a ulaşan kitlesel göçlerin, kuzey Irak üzerinden Göbeklitepe kültür alanlarına erişmiş olabileceğini belirtir.

Semih Güneri, 3 Ekim 1954’te Kayseri’de doğmuştur. 1983’te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Hititoloji Bölümü’nden mezun olmuştur. 1987’de Atatürk Üniversitesi’nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi alanında yüksek lisansını, 1995’te ise Hacettepe Üniversitesi’nde Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi alanında doktorasını tamamlamıştır.

Türk Arkeolojik Belgeler Işığında Kuzey Asya’da Türklerin Erken Kültür Tarihi…

Prof. Dr. Semih Güneri’nin ortaya koyduğu Türk-Altay Kuramı, yaklaşık yüz yıl önce Atatürk ve arkadaşları tarafından geliştirilen Türk Tarih Tezi ile kimi yönlerden örtüşmekte, ancak önemli farklılıklar da taşımaktadır. Bu kuram, tamamen sahada yürütülen arkeolojik çalışmalarla elde edilen maddi kültür belgelerine dayanmaktadır. Güneri’nin yaklaşımına göre, kültürün oluşum ve yayılmasında belirleyici unsur dildir. Maddi kültürün temelini oluşturan arkeolojik veriler, fiziksel yaşamın doğrudan yansımalarıdır.

Arkeolojik Kültür ve Dil ilişkisi…

Türk-Altay Kuramı'nın temel varsayımı şudur: Maddi kültürü belirleyen dildir. Arkeolojik kültür, bir halkın fiziksel yaşam biçimini, değer sistemini ve zihinsel dünyasını yansıtan somut bir ifadedir. Kültürün tarihsel süreç içindeki evrimini anlamak için arkeolojik kültürün tarzı ve stili analiz edilir. Stil, bir kültürü diğerlerinden ayıran tüm özgün unsurların toplamıdır.

Güneri’ye göre, arkeolojik kültürler; aynı dili konuşan, benzer ideolojik yapıya ve ortak metafizik (öteki dünya) tasavvurlarına sahip halk toplulukları tarafından yaratılır, yaşatılır ve yayılır. Bu yayılma, askeri zorlamalardan çok, dilin ve kültürün taşıyıcılığıyla gerçekleşir. Dolayısıyla kültürel yayılmanın kaynağı kaba güç değil, dilin semantik ve sembolik gücüdür.

Avrasya'da Türk Dilinin arkeolojik izleri…

Avrasya’nın geniş coğrafyasında, yazılı belgelerle desteklenmiş arkeolojik bulgular göz önüne alındığında, dilsel süreklilik gösteren tek kültür, Türkçe konuşan halklara ait olan kültürdür. Türkçe, Asya'nın uçsuz bucaksız coğrafyasında izole bir dil olmayıp, bölgedeki birçok yerel dil ailesiyle tematik ve fonetik bağlantılar kurmuştur. Bu bağlamda Türk dili ve kültürünün kökeni yalnızca Göktürk evresine değil, Üst Paleolitik Çağlara kadar geriye izlenebilmektedir.

Arkeolojik zincirleme, Paleolitik'ten Neolitik’e uzanan ardışık kültür halkalarıyla birbirine bağlanmıştır. Bu süreklilik, tarihöncesi dönemlerde yaşamış Türkçe konuşan halkların varlığına ve kültürel mirasına işaret eder. Güneri’ye göre, dilin tarihsel kökeni kültürün sınırlarını çizer, ve bu sınırın içini dolduran unsur yine dildir.

Kuzey Asya’da Kültürel Merkez: Yenisey ve Lena Irmakları arası…

Kuzey Asya'da, özellikle Yenisey ve Lena nehirleri arasında kalan mikroklima bölgeleri, çeşitli buzul çağlarından etkilenmeden kalabilmiş önemli yaşam alanlarıdır. Bu bölgelerde Üst Paleolitik dönemlerden itibaren yerleşen topluluklar, Neolitik Çağ öncesi kitlesel göçlerin temelini oluşturmuştur. Güneydoğu’ya Priamurya (Amur Nehri havzası) üzerinden Amerika kıtasına, batıda Mezopotamya ve Anadolu’ya, güneyde Çin Orta Ovaları, Moğolistan bozkır kuşağı, İndus Vadisi ve Tibet platosuna kadar uzanan göç yolları, arkeolojik belgelerle takip edilmiştir.

Bu göç yolları, yalnızca varsayım düzeyinde değil; petroglif analizi, taş alet tipolojisi, baskılama tekniğiyle üretilen aletlerin dağılımı, yer adlarının dilsel kökenleri ve genetik verilerle de desteklenmektedir. Özellikle Altaylar kültür sahasından başlayan göç haritası hem malzeme kültürünün izleriyle hem de DNA analizleriyle büyük ölçüde örtüşmektedir.

Moğolistan’da arazi çalışmaları ve yeni bulgular…

Prof. Dr. Semih Güneri’nin yürüttüğü “Orta Asya’da Türk Kültürü’nün Arkeolojik Kaynakları (OTAK)Projesi kapsamında, son yıllarda Moğolistan’ın Gobi Çölü’nde kapsamlı yüzey araştırmaları ve kazılar gerçekleştirilmiştir. Projenin destekçileri arasında çeşitli ulusal ve uluslararası akademik kurumlar yer almakta, proje sahasında ise özellikle petroglif (kaya resmi) buluntularına yoğunlaşılmaktadır.

Güneri’ye göre Gobi Çölü, iklimsel olarak Arap çöllerine benzese de çevresinde yaygın kayalık yapılar bulunmaktadır. Bu kayalıkların yüzeylerinde tespit edilen petroglifler, Altay Dağları’ndaki kaya sanatıyla neredeyse birebir örtüşmektedir. Bu sanat stili benzerliği, bölgede yaşamış halkların Türk dili konuşan topluluklar olduğunu güçlü şekilde düşündürmektedir.

Türk Kültür Tarihinin kapsayıcılığı ve alternatif tarihsel perspektif...

Türkiye’de uzun yıllar hâkim olan Avrupa merkezli tarihçilik anlayışı, Avrasya’daki Türk kültür ve arkeoloji mirasını büyük ölçüde göz ardı etmiş ya da marjinalleştirmiştir. Güneri'nin kuramı, yalnızca arkeolojik değil, aynı zamanda linguistik, antropolojik ve etno-kültürel temellere de dayanmaktadır. Bu yönüyle, Hint-Avrupa merkezli geleneksel tarih anlatılarını doğrudan sorgulamakta ve alternatif bir tarih perspektifi sunmaktadır.

Bu bağlamda şu sorular önem kazanmaktadır:

Türklerin erken dönem totemik hayvanı kurt mudur? Sümerler Türk kökenli bir halk mıdır? Sümerce, Hattice, Hurrice, Elamca ve Hiksos dili ile Türkçe arasında dilbilimsel bağlar bulunmakta mıdır? İskitler ile Türkler arasında etno-kültürel bir devamlılık söz konusu mudur? Türklerin Helenistik veya Roma uygarlığı gibi somut ve süreklilik taşıyan bir arkeolojik kültürü var mıdır?

Türk-Altay Kuramı, üç asırdır şekillendirilen ve çeşitli varyasyonlarla tekrarlanan Hint-Avrupa temelli hipotezleri yeniden ele alarak eleştirel bir süzgeçten geçirmekte; bu çerçevede tanınmış Batılı akademisyenlerin kuramsal tutarsızlıklarını detaylı biçimde ortaya koymaktadır. Güneri'nin bu alandaki çalışmaları hem kuramsal hem de metodolojik düzeyde alternatif bir arkeoloji paradigması geliştirme iddiası taşımaktadır.

Sibirya’dan Göbeklitepe’ye Göç ve Kültürel İlişkiler:

Prof. Dr. Semih Güneri ve Prof. Dr. Ekaterine Lipnina tarafından geliştirilen “Sibirya-Göbeklitepe Hipotezi”, Avrasya arkeolojisi açısından olduğu kadar, Türkiye'nin tarihöncesi kültür coğrafyasını anlamada da alternatif bir perspektif sunmaktadır.

Bu hipotez, yaklaşık 30 bin yıl önce Sibirya’dan başlayan ve tüm Asya’ya yayılan, ardından Doğu ve Kuzey Avrupa’ya ulaşan büyük bir insan hareketliliğini temel alır. Göçlerin en önemli kollarından birinin ise Yakın Doğu’ya, yani Mezopotamya, Zagroslar ve Anadolu’ya yöneldiği ifade edilmektedir. Özellikle Göbeklitepe gibi Neolitik merkezlerde, Sibirya kökenli mikrolitik taş alet teknolojisinin izlerine rastlanması, bu göçlerin kültürel yansımaları açısından dikkat çekicidir.

Arkeolojik kanıtlarla desteklenen bir göç senaryosu…

Göç hareketlerinin bilimsel anlamda kabul edilebilmesi için arkeolojik belgelerle desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Güneri, Sibirya-Yakındoğu Üst Paleolitik göçlerinin bu açıdan güçlü bir dayanağa sahip olduğunu belirtmektedir. Mikrobıçaklı taş alet üretim tekniklerinin yaklaşık 7 bin kilometrelik bir mesafede izlenebilmesi, doğrudan ya da dolaylı kültürel aktarımın arkeolojik kanıtı olarak görülmektedir.

Bu teknolojinin, erken dönem Türkçe konuşan topluluklar tarafından doğrudan mı yoksa ara yerleşim alanları aracılığıyla mı batıya taşındığı henüz netlik kazanmamıştır. Ancak mevcut bulgular, Sibirya kökenli grupların Zagroslar’a ulaştığını ve burada yerli avcı-toplayıcı topluluklarla temas kurduğunu göstermektedir. Genetik araştırmalar da bu göçün biyolojik izlerini doğrulamakta; Sibirya halklarının Zagroslar’a kadar ulaştığını ortaya koymaktadır.

Göbeklitepe ve Sibirya arasında kültürel eksen…

Yaklaşık 12 bin yıl öncesine, Çanak Çömleksiz Neolitik A evresine tarihlenen Göbeklitepe, anıtsal mimarisi, sembolik evreni ve sosyal organizasyon düzeyiyle, tarih öncesi çağlarda kültürel karmaşıklığın örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bugüne kadar yapılan araştırmalar, Göbeklitepe kültürünün bereketli hilal içerisindeki yerel gelişim süreçleriyle açıklanabileceğini öne sürmüştür.

Ancak Sibirya kökenli mikrolitik teknolojilerin ve bazı sembolik ögelerin Göbeklitepe kültürüyle gösterdiği paralellik, bu kültürel kompleksin sadece yerel kaynaklarla değil, daha geniş Avrasya etkileşimleriyle açıklanabileceğini gündeme getirmiştir. Bu bağlamda, Göbeklitepe’nin sembolizmi, mimarisi ve teknik repertuarı, Avrasya ölçeğinde değerlendirilebilecek bir kültürel ağın parçası olabilir.

Türk-Altay Kuramının bağlamı…

Türk-Altay Kuramı, Türk dillerinin ve kültürel kökenlerinin Altay bölgesine uzandığını savunan, dilbilimsel, arkeolojik ve antropolojik verileri bütüncül biçimde değerlendiren bir yaklaşımdır. Bu kuram, göçlerin sadece fiziki hareketlilik değil, aynı zamanda dil, sembolizm ve maddi kültür biçiminde bir bilgi ve değer transferi olduğunu savunur.

Güneri’nin çalışmaları, yalnızca masa başında geliştirilmiş teorik bir öneri değil; saha çalışmaları, karşılaştırmalı arkeolojik analizler ve literatür taramaları ile desteklenmiş kapsamlı bir bilimsel araştırmanın ürünüdür. Söz konusu yaklaşım, klasik Hint-Avrupa merkezli tarih yazımına bir alternatif sunmakta ve Türk kültür tarihinin çok daha erken evrelerde şekillendiğini savunmaktadır.

Türkiye ekolojisi açısından önemi…

Bu hipotez, Türkiye'nin tarihöncesi kültürel gelişimini yalnızca bereketli hilal bağlamında değil, aynı zamanda Avrasya'nın kuzey kuşağı ile olan etkileşimler açısından yeniden değerlendirmeyi mümkün kılar. Göbeklitepe ve çevresindeki Neolitik yerleşimler, Anadolu’nun farklı ekolojik kuşakları arasında bir geçiş sahası olarak işlev görmüş; kuzeyin avcı-toplayıcı kültürleriyle güneyin tarım öncesi kültürel birikimi arasında bir etkileşim bölgesi haline gelmiştir.

Bu durum, Türkiye’nin yalnızca doğu-batı ekseninde değil, kuzey-güney doğrultusunda da kültürel geçiş alanı olduğunu gösterir. Böylece Anadolu, Sibirya’dan gelen kültürel ve genetik etkilerin yerli unsurlarla birleştiği karmaşık ve katmanlı bir kültürel mozaik olarak değerlendirilmelidir.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

омюр челикдёнмез, Дикгазете

Seçilmiş Kaynakça

https://whc.unesco.org/en/list/1572

https://www.biyografi.net/kisi-semih-guneri-6227

https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/turk-tarih-tezi

https://ankaenstitusu.com/turk-kimdir-turk-tarihi-tezi-nedir/

https://scholar.google.com/citations?user=lusIR2gAAAAJ&hl=tr

https://www.veryansintv.com/yazar/semih-guneri/kose-yazisi/turk-kim

https://kafkassam.com/david-rockefeller-urfa-gobekli-tepede-ne-buldu.html

https://www.arkeolojikhaber.com/haber-abdullah-semih-guneri-dr-abdullah-semih-guneri-21594/

https://www.arkeolojikhaber.com/haber-prof-dr-semih-guneri-turk-altay-kuramini-anlatti-9126/

https://haberglobal.com.tr/gundem/prof-dr-semih-guneri-acikladi-colde-bulundu-eski-turklere-ait-169218

https://www.hurriyetdailynews.com/migration-from-siberia-behind-formation-of-gobeklitepe-expert-174889

https://arkeonews.net/the-migration-movement-that-started-from-siberia-30000-years-ago-may-have-shaped-gobeklitepe/

https://www.haberler.com/guncel/prof-dr-semih-guneri-den-yeni-kitaplarla-turk-kulturu-arastirmasi-17999586-haberi/

https://t24.com.tr/haber/prof-dr-semih-guneri-sibirya-dan-gobeklitepe-ye-aktarilan-yeni-arkeolojik-belgelere-ulastik,1042763

https://www.dikgazete.com/yazi/gobeklitepeden-dunyayi-kucaklayan-stratejik-bitki-dut-agaci-makale,1337.html-1337.html

https://www.dikgazete.com/yazi/thalesin-bereketli-zeytinleri-ve-ingilizlerin-gobeklitepeye-cokme-operasyonu-makale,1356.html-1356.html

https://www.ozelburogrubu.com/2023/01/14/tarih-omur-celikdonmez-yahudilerin-atasi-ibrahim-peygamberin-urfada-yasadigi-donem/

Prof. Dr. Semih Güneri’nin bazı Yayınları ve Proje Raporları

1. Güneri, S. (2017). Türklerin Proto-Tarihi ve Avrasya Arkeolojisi I: Altay Dağları ve Moğolistan’da Arazi Çalışmaları (2009-2017). Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları.

2. Güneri, S. & Lipnina, E. (2022). Sibirya’dan Göbeklitepe’ye Kültürel Göçler ve Taş Alet Teknolojisi: Yeni Bir Hipotez. OT-AK (Orta Asya’da Türk Kültürü Arkeolojik Kaynakları) Projesi Yayınları.

3. Güneri, S. (2021). Arkeolojik Belgeler Işığında Türk-Altay Kuramı ve Avrasya’da Türk Kültürünün Yayılımı. Uluslararası Avrasya Kültür Araştırmaları Dergisi, 8(2), 131–159.

4. Güneri, S. & Ayhan, T. (2019). Moğolistan Altay Dağları Kaya Resimleri ve Erken Dönem Türk Sembolizmi. Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, 10(1), 75–98.

Konuya Bağlı Akademik Çalışmalar (Destekleyici Literatür)

5. Schmidt, K. (2010). Göbekli Tepe – A Neolithic Sanctuary in Southeastern Anatolia. In: Documenta Praehistorica, 37, 239–256.

6. Cauvin, J. (2000). The Birth of the Gods and the Origins of Agriculture. Cambridge University Press. (Göbeklitepe'nin dinsel sembolizmi ve Yakındoğu Neolitik devrimi üzerine temel çalışma.)

7. Rassamakin, Y. & Nikolova, L. (2014). Migration in Archaeology: The Baby and the Bathwater. In: Archaeology and Identity, BAR International Series.

8. Haak, W. et al. (2015). Massive migration from the steppe was a source for Indo-European languages in Europe. Nature, 522(7555), 207–211 (Genetik geçişler ve Avrasya halk hareketleri hakkında temel makale.)

9. Kılınç, G. M. et al. (2017). Archaeogenomic analysis of ancient Anatolian genomes suggests the early Neolithic migrants originated from the Fertile Crescent. Cell, 169(1), 20–33. (Göbeklitepe çevresindeki insan topluluklarının genetik kökenleri.)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?