
Kuzey Kafkasya'nın korsanları
Karadeniz’in unutulan denizcileri: Abhaz ve Adıge korsanlığı
Karadeniz’in doğu kıyıları, yüzyıllar boyunca yalnızca ticaret yollarının değil, aynı zamanda gözüpek denizcilerin de sahnesi oldu. Bugün çoğu insanın Abhazya, Ubıhya ya da Batı Çerkesya denilince aklına dağlık Kafkasya gelir. Oysa bu toplumlar, 16. yüzyıldan 19. yüzyıl ortalarına kadar Karadeniz’in en atak, en örgütlü korsanlık ve deniz taşımacılığı faaliyetlerini yürütüyorlardı ve Sohum limanları eski çağlarda Afrika, Arap yarımadası ve Avrupa'dan gelen tüccarların buluştuğu büyük bir pazardı.
Küçük ama son derece hızlı teknelerle Osmanlı, Gürcü ve Rus gemilerine saldırıyor; kimi zaman bağımsız hareket ediyor, kimi zaman da Kazaklar veya Gürcü prensleriyle geçici ittifaklar kuruyorlardı.
Antik kaynaklarda Karadeniz’in doğu kıyılarında yaşayan Heniox (Apsiller, Abazglar) gibi toplulukların denizcilikten ve kıyı ticaretinden geçindikleri yazılıdır. Henioxlar, Bizans ve Ceneviz dönemlerinde Karadeniz’in “korsanları” olarak anılmıştır. Bu, bölgedeki denizcilik kültürünün bir rastlantı değil, yüzyıllar boyunca aktarılan bir bilgi olduğunu gösterir. Abhazya ve Çerkesya sahil köylerinde gemi yapımı, yelken dikimi ve kıyı seyrüseferi becerileri babadan oğula geçerdi. Gürcüceye geçmiş “apra” (yelken) gibi denizcilik terimlerinin Abhaz-Adıge kökenli olması da bu kültürel sürekliliğe işaret eder.
- 16. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun Karadeniz’deki hâkimiyeti güçlense de Abhaz ve Adıge sahil beyleri denizde bağımsızlıklarını korudular. Vakuşti Bagrationi’nin aktardığına göre Abhazlar 100, 200 ve hatta 300 kişilik “oletcandar” adlı gemilerle Osmanlı ve Laz-Çan gemilerine saldırıyordu. Bu tekneler düz tabanlı, dar gövdeli, kısa kürekli ve köşeli yelkenliydi; kıyıya yanaşıp asker çıkarabilecek kadar hafif, açık denizde hızlı manevra yapabilecek kadar çevikti.
1578’de Osmanlı ordusu, İran seferindeyken Abhaz korsanlarının saldırıları o kadar arttı ki; İstanbul, Sadz kabilesinden Abaza Haydar Paşa’yı Suhum’a göndererek, onları yatıştırmaya çalıştı. Bu dönemde Abhazya sembolik bile olsa haraç ödemiyor, tam tersine korsanlık yapmamaları için para alıyordu. 17. yüzyıl boyunca da Abhaz ve Çerkes gemileri Poti’den Batum’a kadar Osmanlı garnizonlarını sık sık abluka altına aldı; Babıali, Akdeniz’den fırkateynler getirmek zorunda kaldı.
Gürcü Prenslikleri ve Kazaklarla ittifaklar…
Abhaz ve Çerkes korsanları yalnız Osmanlı’yı değil, Megrelya ve Guria gibi Gürcü prensliklerini de hedef alıyordu. Dadiani ve Gurieli arasındaki savaşlarda taraflardan birine deniz desteği vererek dengeyi değiştiriyorlardı. 1672’de Çaçba, Sadz, Ubıh, Bjedug, Janev ve Şegak gemilerinden oluşan güçlü bir filo Poti’deki Dadiani filosunu yok etti; Megrelliler denizde Abhazlara karşı koymaktan vazgeçti.
Bu dönemde Zaporozhye Kazaklarıyla ortak baskınlar düzenlenmeye başlandı. Jean Chardin, 1672’de Mingrelya açıklarında Çerkes ve Abhaz mavnalarının belirdiğini, kendisi için ayrılan geminin bile ele geçirildiğini yazar. Karadeniz’in kuzey ve doğu kıyılarında bir çeşit “serbest korsanlık” düzeni oluşmuştu.
Keleş Bey Çaçba ve Abhaz Donanmasının zirvesi...
- 18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın başlarında Abhaz korsanlığı, bir aile adıyla özdeşleşti: Keleş Bey Çaçba (ö. 1808). Suhum’da 600’e yakın savaş kadırgası topladığı, bunun üçte birinin Sadzilerden geldiği rivayet edilir. Trabzon Paşası, Batum üzerindeki yetkisini fiilen ona devretti. Bronevski’ye göre 1802’de Keleş Bey, 74 topluk bir gemi inşa ederek Sultan III. Selim’e hediye etti. Bu dönemde Abhaz donanması, Batum’a kadar tüm Gürcistan kıyılarını korku içinde tutuyordu. 1810’da bu korsanlık geleneği sona erdi, ancak Çerkesler faaliyetlerini sürdürdü.
Ubıh, Şapsığ ve Natukhai gemileri 19. yüzyılın başlarında Karadeniz Filosu’na ciddi kayıplar verdirdi. Hafif ve düz tabanlı kadırgalar ormana taşınarak saklanıyor, fırsat bulunca tekrar denize indiriliyordu. Amiral Lazarev’in 1838 tarihli raporları, Gagra yakınlarında Çerkes kadırgalarıyla girilen çetin muharebeleri anlatır. Rus subayları, “önce tüfekle vurup sonra hançerlerle güverteye çıkan” bu denizcilerden hayli söz etmiştir.
Çerkesler için deniz, sadece savaş alanı değil, bir tür hayat damarıydı. Rus ablukasını yarıp barut, silah ve özellikle tuz getirmek zorundaydılar. Trabzon, Sinop ve Samsun’da yüzlerce Çerkes ailesi bu erzak trafiğini yürütüyordu. Butenev’in raporlarında Şapsugia, Natukhai ve Ubıhya’dan deniz kaptanlarının isimleri tek tek sayılır: Ali Büyük, Ağvai Hacı, Boruk İbrahim, Karma İdris, Hurum Mustafa, Negmu Enok… Bu kişisel kaptanlık ağı, Kafkasya direnişinin lojistiğini ayakta tuttu.
Gemilerin ve taktiklerin özellikleri…
Çerkes kadırgalarının tasarımı da dikkat çekiciydi. Pruvalarını geyik, keçi veya koç başı şeklinde kabaca oyuyorlar, kısa küreklerle olağanüstü hız sağlıyorlardı. Bazı tekneler 40–80 kişiyi, hatta 100–150 korsanı barındırabiliyordu. Küçük boyutları sayesinde karaya çekilip saklanabiliyor, böylece Rusların büyük tonajlı gemilerine karşı hayalet gibi kaybolabiliyorlardı. Ruslar 1830’lardan itibaren Karadeniz kıyısında kaleler zinciri kurarak “deniz haydutlarının inlerini” yok etmeye çalıştı. Ancak büyük gemilerle hafif kadırgalara karşı koymak mümkün olmadı; sonunda Azak Kazaklarının uzun tekneleri kullanıldı.
Korsanlıkla birlikte ticaret de bu sahil toplumlarının yaşamında önemliydi. 1850’lere kadar Çerkes donanması ayakta kaldı ve İstanbul’la sürekli deniz bağlantısı sağladı. 1860’a gelindiğinde Çerkesya ile Türkiye arasında yaklaşık 800 gemi düzenli sefer yapıyordu. Bu ağ sadece silah ve tuz değil, kültürel bağlar, haberleşme ve göç için de kullanılıyordu. Trabzon ve Sinop’taki Çerkes toplulukları, Karadeniz’in iki yakası arasındaki bu hattın toplumsal dayanak noktasıydı.
Bugün Abhazya ve Çerkesya sahillerinde denizcilik geleneğinin izleri silikleşmiş görünebilir. Ubıh dili artık konuşulmuyor, sahil köyleri büyük ölçüde değişmiş durumda. Oysa 16.–19. yüzyıllar arasında bu kıyılar Karadeniz’in en atak denizcilerinin, korsanlarının ve kaptanlarının yurduydu. Sözlü geleneklerde ve yerel atasözlerinde bu hafıza hâlâ yaşıyor. Bir Abhaz atasözünün dediği gibi: “Hangi teknede oturuyorsan onun şarkısını söyle.” Bu söz, Kafkasya halklarının yüzyıllar boyu denizle kurdukları sıkı ilişkiyi ve hayatta kalma becerisini özetliyor.
.
Abdullah Ali Güzel, dikGAZETE.com
Kaynakça
Agathias. Histories. 6. yy.
Berzenia, S. (2005). Abhazya Tarihinde Denizcilik. Sohum.
Bronevski, S. M. (1823). Novejšie geografičeskie i istoricheskie izvestija o Kavkaze. Moskva.
Butenev, D. V. (1830’lar). Raporlar (Çerkes kadırga kaptanları üzerine). Rus Arşiv Belgeleri.
Dionysius Byzantinus. Anaplous Bosporou. MÖ 2. yy.
Evliya Çelebi. Seyahatname. 17. yy (Abhazya ve Çerkes sahilleri bölümleri).
Kandur, M. (1995). Çerkeslerde Denizcilik ve Korsanlık. İstanbul.
Korolev, V. (2010). Čerkesskie morskie nabegi na Cernom more. Moskva.
Lazarev, M. P. (1838). Raporlar (Çerkes sahilleri operasyonları). Rus Askerî Arşivleri.
Molev, E. A. (1979). “Morskie plemena Severnogo Kavkaza v antichnye vremena.” Vestnik Drevney Istorii, 4, 25–41.
Serena, K. (19. yy). Abhazya Yolculuk Notları. Seyahatname.
Strabon. Geographika. MÖ 1. yy.
Tacitus. Annales. MS 1. yy.
Tornau, F. F. (1840’lar). Vospominaniya kavkazskogo ofitsera. Sankt-Peterburg.
Vakuşti Bagrationi. (18. yy). Opisanie Kartli. Tiflis.
Voronov, Y. (1978). Abhaziya v drevnosti i srednevekov’e. Moskva.
Vyazemsky, P. A. (1836). Kavkaz Seyahat Notları. Moskova.