USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bağımsızlığın bedeli: Dış politika ve egemenlik sorunsalı

Bağımsızlığın bedeli: Dış politika ve egemenlik sorunsalı
05-12-2025

Bağımsızlığın bedeli: Dış politika ve egemenlik sorunsalı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın AGİT ve benzeri uluslararası platformlardaki yoğun diplomasi trafiği, Türkiye'nin uluslararası sistemdeki yerini pekiştirme çabası olarak görülmelidir. Ancak bu çabalar, ardındaki yapısal sorunları ve Türkiye'nin kayıtsız şartsız egemenliğinin pratikte ne kadar gerçekleştiğini sorgulamamızı gerektiriyor.

Zira, Türkiye'nin bir NATO üyesi olması ve bu ittifak dışındaki ülkelerle güvenlik anlamında atacağı adımların, siyasi yaklaşımların öngörüsüzlüğü nedeniyle kısıtlanmış olması, bağımsız hareket etme kabiliyetimizi sınırlayan temel bir gerçekliktir.

Egemenliğin milletimize ait olduğu anayasal kabulü, toplumun ürettiği bütün artı değerlerin toplumsal refaha ve kalkınmaya katkı sağlamasıyla anlam kazanır. Oysa bugün, Türkiye'nin bağımlılık ilişkileri, zayıf siyasi yaklaşımlar ve ne yazık ki kendi içindeki ayrıştırıcı siyasi söylemler, dış ilişkilerde bağımsızlığı tehlikeye atmış, hatta kontrolü dış güçlere teslim etme sürecini hızlandırmıştır.

Ekonomik bağımlılık ve siyasal altyapı sorunu…

​Bu bağımlılık zincirinin en güçlü halkası şüphesiz ekonomik alandadır. Türkiye, adeta bir finansal sistemin cenderesine sokulmuş, ülkenin kaynaklarını tabana yaymayıp sadece nüfusun küçük bir yüzdesine sirayet eden bir borçlanma ve finansal kontrol mekanizması ile yönetilmektedir.

Sözde Türkiye'ye ait olan kurumlar bile, bu finansal yapının kontrolünde işlemektedir. Bu durum, toplumsal refahı tabana yayacak, bölüşümde adaleti sağlayacak bir iktisadi nizamın kurulmasına izin vermemektedir.

Türkiye'yi yönetmeye talip olan siyasi aktörlerin en büyük eksikliği, iktidara gelmeden önce dahi, dış politika, iç politika ve kalkınma modellerine dair yetişmiş kadrolara ve planlı, uzun vadeli siyasal altyapıya sahip olmamasıdır. Üniversitelerin Ar-Ge bütçelerinin yetersizliği, siyasetin sürekli yolsuzluk gündemleriyle meşgul edilmesi ve yargının halka güven verememesi bu yapısal zaafı derinleştirmektedir.

Beka ve toplumsal birlik uyarısı…

Güç kaybetmiş bazı kesimlerin, intikam alırcasına siyasal hedefler koyması ise ülkenin iç dinamiklerini zayıflatarak dış politikada da krize yol açabilecek tehlikeli bir ayrışma dinamiğidir. Türkiye'nin bölgesinde gerçekten güçlü olabilmesi için, savunma sanayindeki başarılar tek başına yeterli değildir.

​En büyük ve acil tehlike, toplumu fakir ve borçlu kılan yapısal sistemin sürdürülmesidir. Bu durum, artık bir ekonomik mesele olmaktan çıkıp, doğrudan milletin bekasıyla ilgili bir tehlikeye dönüşmüştür. Türkiye, nüfus, toprak ve yeni bir iktisadi nizam ekseninde, çoğalmış sorunları aşama aşama kaldıracak cesur kararlar almak zorundadır. Öncelikle yapılması gereken, toplumsal birliğin yeniden sağlanması ve ekonomik bağımsızlığı temel alacak yeni bir ortak aklın tesisidir. Aksi takdirde, diplomatik başarılar bile, bağımlılık gölgesinde kalmaya mahkûmdur.

.

Yunus Ekşi, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?