Ahmet Özhan ve Post-Şeyhlik

Erkan Trükten
Erkan Trükten
Ahmet Özhan ve Post-Şeyhlik
26-09-2022

Başlıkta ‘Post’ var ama bu ‘post’ kelimesiyle kast ettiğimiz şey sadece postnişin değil. Fakat postnişin demişken Ömer Tuğrul İnançer’den sonra başına kimin geçeceği merak edilen Cerrahi tarikatının posta oturacak yeni şeyhi Ahmet Özhan oldu.

Alın size artık garip karşılamadığımız bir gerçek daha.

Konuyu din-laiklik ekseninden çıkartarak post-gerçeklik bağlamında tartışmak istiyorum. Çünkü “geleceğin dini”ni oluşturacak harcın içinde post-gerçeklik var. 

Bu gerçeklik biçimi Orwell’in ‘1984’ romanındaki ‘YeniSöylem’ diline tam tamına uyuyor; buna yeni gerçeklik diyoruz ama aslında bunun anlamı yalan ve iftiranın, -eğer iyi manipüle edilebilirlerse- halkın çoğunluğunun hissiyatında gerçek ve hakikat olarak kabul görebileceklerinin açıklaması.

Tasavvufta veli, pir ve mürşid ile eş anlamlı kullanılan, ermek, erenlik ve ermişlik olarak tanımlanarak, rehber anlamını da içeren Şeyh makamı, ne zamandan beri şeriat-tarikat-hakikat çizgisini bıraktı da, Ahmet Özhan’ın paye alabileceği bir seviyeye kadar içerik değiştirdi?

Kimilerince ‘zayıf’ ya da ‘uydurma’ kabul edilse de “Kavmi içindeki şeyh, ümmeti içindeki peygamber gibidir” hadisi ile önemi vurgulanmış bulunan bir makamın, post-gerçekliğe göre aslında halkın nefs ve hevasına göre yeniden şekillendiğinin en büyük alameti Ahmet Özhan’ın şeyhliğidir. 

Post-Gerçeklikte artık pop starlar, oyuncular, aktörler, şarkıcılar şeyh olmalıdır. Çünkü popülarite ile paralel gitmeyen bir hakikat, toplum nazarında bayat ekmek kadar makbuldür ve bu post gerçeklik çağında neredeyse kimse az sonra ulaşabileceği elmalı ya da franboazlı keki dururken kuru ekmeği ona tercih etmez. 

Yeni kurala göre, tasavvuf artık sadece gönüle değil, nefse de hitap edebilmelidir. 

Çağın değişimi, tasavvufun kurallarını değiştirmiş, “bir lokma bir hırka” yerine, “bir okka, bir arka” tarzıyla nefs yolu, çağın gereği olarak takdim edilmiştir. 

Sanki binyıllardır bu hep böyleymişçesine…

Aslında bir önceki Cerrahi şeyhi olarak bilinen Ömer Tuğrul İnançer, post-gerçekliğin imal edilmesine yardımcı olanlardan biriydi. 

Tam bir muhafazakâr tarzda mecbur kalınmadıkça kadının çalışmasına karşı olduğunu “erkek yakınındaki kadınları çalıştırmayacak. Onun bütün ihtiyaçlarını temin edecek. Kadın mecbur kalırsa çalışacak.” diyerek ilan ederken, bu karşı çıkışını kendi kızının bol akçeli bir holdingde üst düzey bir yönetici olmasıyla kıyaslayanlara “Yüksek lisans yapmış, iki çocuk anası, evli barklı kocaman bir kadın. İster çalışır ister çalışmaz. Benim kızım çalışamaz mı? Benim kızım yüksek lisans mezunu” diyerek başta kendisine inanan muhafazakârların inancını sarsmış, kadının “mecbur kalıp, çalışma” standardını sanki artık can boğaza dayanırken olabilecek bir şey olarak sınırlı tutmuş gibi algılatırken, sağ gösterip sol vurmuş, çalışabilme standardını “üniversite eğitimine bağlayıp” kendisinden muhafazakâr söylemi devam ettirme beklentisi olanların kalelerini içten yıktırmış, bu Orwellyançift düşün” yaklaşımı ile kendi kızının çalışması üzerine hem hayal kırıklığı yaşatan bir örnek teşkil ederek muhafazakâr inanç biçiminin savunusunun kofluğunu göstertmiş, hem de muhafazakârlığın samimiyetini, kendi tutumu üzerinden bir daha sorgulatmıştır. 

Bunu yanlışlıkla yaptığını düşünmüyorum.

Ahmet Özhan’ı posta oturtmak üzere yetiştiren bir kişi, kendi kızının modern yaşam biçimini bir kenara atıp, “kadınlar çok mecbur kalmadıkça çalışmamalı” gibi tamamen muhafazakâr bir söylem geliştirmez. 

Geliştirse bile, bunu yaptıktan sonra “benim kızımın bu konuyla ne alakası var” demez, dese bile hele hele savunmasına “benim kızımın yüksek lisansı var, tabii ki çalışacak” cümlesini hiç mi hiç eklemez. 

Bu konuya bir posttan geldiğimizi hatırlayın. Bu post şimdi Ahmet Özhan’ın postu oldu ama esasında konu bütününde post gerçeklik.

Yine de Ahmet Özhan’ın şeyhliğinden, bu yeni tür sahte gerçekliği anlatmaya devam edelim… 

Ama unutmayalım ki bu yazıyı “laik-şeriatçı” ekseninde, “tarikatlar kapatıldı mı kapatılmadı mı, kadınlar çalışsın mı çalışmasın mı?” gibi kısır döngü içerisindeki tartışmalarla bir cenahı karşıma alıp diğerini savunarak kaleme almıyorum. 

Anlatmak istediğim şey bambaşka! 

Bir dünya görüşünü savunun ya da savunmayın, anlatmak istediğim daha felsefi bir nokta.

Ömer Tuğrul İnançer, sadece kızı dolayısıyla söylediğinin tam tersini tatbik eden bir hayatın temsilcisi değildi, aynı zamanda Ahmet Özhan ile ilişkisi bakımından tasavvuftaki hakikat algısının, şeyh figürünün, şeriat hassasiyetinin altını oymaya devam eden bir şeyh figürü olarak söylediğinin zıddı ile karşımıza çıkıyordu. 

Şeyhlik makamına getirilmesi olası birinin 60 yaşını aştığı halde örneğin daha 2011 yılında ses sanatçısı Emel Sayın ile çektirdiği fotoğrafları, bırakın tasavvufun ve şeyhliğin adapları doğrultusunda incelemeyi, Anadolu’daki ortalama değer yargısına göre bile değerlendiremeyen bir şeyh… Ömer Tuğrul İnançer… Tuhaf değil mi?

Her şeyden öte, burada kendisini herkesin önünde, göstere göstere, göze soka soka, savunulan ya da savunuluyormuş gibi yapılan bir ilkenin zıddını tatbik etmeye zorunluymuş gibi hisseden bir kişinin kasıtlı planı var gibi.

Ahmet Özhan, Cerrahi tarikatına 17 yaşından beri mensup olduğunu söylüyor. Ve o, 17 yaşından posta oturacağı 72 yaşına kadar alenen sergilediği ve bildiğimiz anlamdaki tasavvufla, şeyhlikle asla bir araya gelemeyecek hal ve hareketlerini dönüştürme gereği görmeden, kendisini tasavvufa değil, tasavvufu kendisine uyduran bu yeni gerçeklik akımının öncüsüne dönüştü. 

Türkiye’nin artık -ister kabul edin ister etmeyin- 4 Ağustos 2017’de Hürriyet’in Kelebek eki için Gülben Ergen’e verdiği röportajda; “Keşke gazino kültürü devam etseydi” diyen bir şeyhi, post-şeyhliği ve post-gerçekliği var.

.

Erkan Trükten, dikGAZETE.com

Erkan Trükten
Erkan Trükten

Tarih Felsefecisi | Araştırmacı | Yazar |

Erkan Trükten kimdir?

Bulgaristan'ın Kırcaali ilinde doğdu (5 Ağustos 1980). Türk tarih araştırmacısı, yazar, tarih felsefecisi, dikGAZETE.com köşe yazarı, BBN Türk Büyük Resim eski Moderatörü.

Hayatı

Komünist lider Todor Jivkov'un Bulgaristan'da yaşayan Türklerin kimliklerini Ortodoks, Slav, Hıristiyan olarak değiştirerek asimile etme politikasının sonucunda, bunu kabullenmeyen ve tüm mal varlığını Bulgaristan'da bırakan ailesiyle 1989 Temmuz'unda anavatanı Türkiye'ye göç etti.

Eğitimi

İlköğrenimini Bulgaristan ve Türkiye'de tamamladı. Orta öğrenimine Kağıthane Anadolu Lisesi’nde devam etti. Erkan Trükten, tarihin toplumsal kimlik üzerinde ideolojik bir araç olarak kullanıldığını küçük yaşta tecrübe ederek fark etti ve tarih eğitimi almak onun ilk hedefi oldu. Tarih eğitimini 1999-2003 döneminde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde tamamladı. 

2004 yılında artık nispeten demokratikleşmiş Bulgaristan'a giderek Sofya Üniversitesi Felsefe Fakültesi'nden “Küresel Düşüş: Modernizm” tezi ile yüksek lisansını felsefe alanında yaptı. 

2006 Haziran'ında henüz 25 yaşında Elif Yayınları'ndan bir modern dünya eleştirisi sunan ve dayanışmacılık prensibi üzerinden şekillenmiş alternatif bir siyasi yönetim sistemi ortaya koyarak postmodernizmi modernizmin devamı sayan “Modern Sığlık/Metafizik Derinlik” kitabını çıkarttı. 

Trükten, 2019 yılında popülerliğini arttıran ve transhümanizmin insanı başkalaştıran projesini eleştirerek, ilkelden gelişmişe doğru bir medeniyet tasavvurunu ve hatta bu minvalde işlenen insanlık tarihini reddeden “Deccal Derin Devleti” kitabıyla bir tarih felsefecisi olarak gündeme geldi.

Meslek Hayatı

Çeşitli eğitim kurumları ve okullarda tarih öğretmenliği yapan Erkan Trükten, bir süre İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki kuruluşlarda engelli bireylere yönelik Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) danışmanlığı ve eğitimciliği yaptı.

Bazı medya organlarının tarih programlarına konuk olarak katıldı. Sivil toplum kuruluşlarında tarih felsefesi üzerine konferanslar verdi ve vermeye devam etmektedir. 

2014 yılında İstanbul Üniversitesi Avrasya Araştırmaları Enstitüsü'ne giren Erkan Trükten, ikinci yüksek lisans eğitimini yarıda bırakarak, yıllardır üzerinde çalıştığı “Deccal Derin Devleti” isimli kitabını bitirmeye yoğunlaştı. Kitap üzerinden söyledikleri o kadar çok konuşuldu ki, çeşitli televizyon programlarına çağrıldıktan sonra, yaklaşık iki yıl sürecek “BBN Türk” kanalının “Büyük Resim” programının moderatörü oldu.

P(L)ANDEMİ sürecinde, küresel işgal planına karşı, farklı sosyal medya ortamlarından kesintisiz olarak görüşlerini aktaran Erkan Trükten “Yeni Dünya Düzeni” adı altındaki küresel işgal planı çerçevesinde oluşturulmaya çalışılan “Deccalizm”e karşı mücadelesine devam ediyor.

14 Mayıs 2023 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı Seçiminde Bağımsız Aday olarak meydanlara çıkan Erkan Trükten, yoğun çalışma temposu arasında kitap çalışmaları ile dikGAZETE.com köşe yazarlığını sürdürmektedir.

Kitapları

- Modern Sığlık Metafizik Derinlik; 2018, Felsefe/ 272 sf. Elif Yayınları

- Deccal Derin Devleti; 2022, Araştırma/inceleme, 512 sf. Şira Yayınları/ Mona Kitap

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
hasan 3 yıl önce
tövbe etmeyi kabul etmiyor musunuz? Kendinizi kimin yerine koyduğunuza dikkat edin. Kimde ne olduğunu ancak Allah (cc) bilir.
Osman Gazi
Osman Gazi 3 yıl önce
Dalga geçmeyi bırakın. Şeriat ile amel etmeyen tarikat şeyhi olamaz, barikatçı olur.Allah yoluna kurulmuş barikatlar bunlar.
Meryem 3 yıl önce
İnançer hiç bir zaman tasarruf'u taşıyan, tavır ve uslüpda olmadı tasavvuf'la ilgilendiğini iddia etdiğini sizden öğrendim.Toplumun ahlaki dini değerleri ile alay eden bu yapılanmaya din işlerinin müdahale etmemesi dikkat çekilmesi gereken ayrı bir konu.
Teşekkür ederim Erkan bey ellerinize sağlık yine toplumu en güzel şekilde uyardınız, tehlikelere dikkat çektiniz emeğinize sağlık.????????????????
Sabetay Doğtamacı 3 yıl önce
Erkancığım eline sağlık kıymetli kardeşim. Bu arada şunu da ben ekleyeyim : Plandeminin teeee en başında "tekkeyi ilk sırlayan" kimselerden bahsediyoruz....

Sırlamak : İktidarın/egemenlerin köpekliğini yapmak.