Ekonomi

Türkiye, elektrifikasyon ve teknoloji dönüşümüyle 10 yılda yüzde 35 emisyon azaltımı sağlayabilir

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi tarafından hazırlanan çalışma, Türkiye'nin elektrifikasyon ve teknolojik dönüşümle sera gazı emisyonlarını 2035'e kadar yüzde 35, 2053'e kadar yüzde 61 azaltılabileceğini ortaya koydu.

Türkiye, elektrifikasyon ve teknoloji dönüşümüyle 10 yılda yüzde 35 emisyon azaltımı sağlayabilir
13-11-2025 21:33
Para

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) tarafından hazırlanan çalışma, Türkiye'nin, kömürden kademeli çıkışın yanı sıra elektrifikasyon ve teknolojik dönüşümle sera gazı emisyonlarını 2035'e kadar yüzde 35, 2053'e kadar yüzde 61 azaltılabileceğini ortaya koydu.

İPM, Brezilya'nın Belem kentinde devam eden Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) kapsamında, "Bugünden 2053'e: Türkiye Net Sıfır Emisyona Nasıl Ulaşabilir?" başlıklı basın toplantısı düzenledi.

????

Toplantıda, İPM tarafından hazırlanan "Türkiye'nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2053'te Net Sıfıra Doğru" başlıklı, "referans" ve "net sıfır" olmak üzere iki senaryonun çalışıldığı raporun detayları paylaşıldı.

Buna göre, Türkiye ekonomisinin mevcut politikalarla devam etmesi halinde enerji talebi ve sera gazı emisyonlarının nasıl şekilleneceğini gösteren referans senaryoda, emisyonların 2035 yılında 655 milyon tona çıkacağı hesaplanıyor. Ekonomide gerekli politika müdahalelerinin uygulanması durumunda enerji talebi ve emisyonların nasıl evrileceğini ortaya koyan "net sıfır" senaryosunda ise yaklaşık 370 milyon tona düşüş öngörülüyor.

Bu, emisyonların 573,8 milyon ton ile zirve noktaya ulaştığı değerlendirilen 2021 seviyesine göre yaklaşık yüzde 35 azalma anlamına geliyor.

Rapor ayrıca, net sıfırın hedeflendiği 2053 yılında emisyonların 223 milyon ton seviyesine gerileyeceğini ve 2021 yılına kıyasla yaklaşık yüzde 61 azaltılabileceğini ortaya koyuyor.

"Net sıfır hedefinde en önemli rol elektrik sektörünün"

Sabancı Üniversitesi İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, konuşmasında, Türkiye'nin net sıfır hedefinde en önemli rolü elektrik sektörünün oynadığını söyledi.

Şahin, çalışılan senaryoya göre, 2035'te elektrik üretiminin neredeyse yarısının güneş ve rüzgar enerjisinden geleceğini belirterek, "2053'te bu pay yüzde 70'in üzerine çıkıyor. Fosil olmayan kaynakların toplam payı yüzde 90'ı aşıyor. En etkili iki müdahale elektrifikasyon ve teknolojik dönüşüm. Bu da özellikle yenilenebilir enerji teknolojilerinin yaygınlaşmasını içeriyor." bilgisini paylaştı.

Rapordaki ana kısıtın karbon bütçesi olduğuna dikkati çeken Şahin, "net sıfır" senaryosunda her ne kadar karbon bütçesi açısından 1,5 derece hedefi için ayrılan payın içinde kalınamasa da 1,7 derece bütçesinin altında kalınabildiğini dile getirdi.

Şahin, bu dönüşümün maliyetine ilişkin de "Sadece elektrik sektörü için 2035'e kadar yıllık yatırım ihtiyacı yaklaşık 8 milyar dolar. Ulaşım sektöründe ise ithal yakıt tüketimi azaldığı için net maliyet negatif, yani ekonomik kazanç sağlanıyor." diye konuştu.

"Referans" senaryoda emisyonların 2035'te yüzde 12 artacağını vurgulayan Şahin, "Net sıfır senaryosunda, 2021'deki zirve seviyesine kıyasla yüzde 35 oranında önemli bir emisyon azaltımı sağlanabiliyor. Bu büyük ölçüde 2036'ya kadar kömürden çıkış sayesinde mümkün oluyor. Kömürden çıkış için 2035'e kadar her yıl 10 gigavat güneş ve rüzgar enerjisi ve 9 gigavat batarya kapasitesi kurulması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

"Türkiye'nin COP31'e ev sahipliği yapması sivil toplum etkisi için büyük imkan"

Şahin, Türkiye'nin gelecek yıl düzenlenecek COP31'e ev sahipliği adaylığına ilişkin de şunları kaydetti:

"Türkiye'nin iklim politikasında liderlik rolü üstlenebilmesi için özellikle büyük ve büyüyen bir ekonomi olarak iddiasını artırması gerekiyor. Ancak bu noktada diğer aday olan Avustralya ile karşılaştırıldığında başka sorular ortaya çıkıyor. Her ne kadar Türkiye'yi kömürden çıkış ve daha iddialı politikalar talebiyle eleştirsek de Avustralya dünyanın en büyük kömür ihracatçılarından. Bu yüzden sadece Pasifik ülkeleriyle ilişki üzerinden COP31'e ev sahipliği yapma hakkı kazanmak pek meşru görünmüyor. Bu anlamda oldukça objektif olmaya çalışıyorum. Ancak diplomatik açıdan da Türkiye'nin 2021'de COP26 için aday olduğunu ve daha sonra İngiltere lehine adaylıktan çekildiğini biliyoruz. Şimdi de iklim diplomasisi açısından Avustralya lehine bir kez daha adaylıktan çekilmesinin istenmesinin adil olduğunu düşünmüyorum. Eğer ev sahipliği yalnızca iklim politikasıyla ilgiliyse, Avustralya'nın da kazanan taraf olduğu söylenemez. Türkiye'nin COP31'e ev sahipliği yapması, ülkenin daha iddialı bir iklim politikası benimsemesi için fırsat yaratır. Ayrıca sivil toplum ve iklim hareketinin etkisini artırması için de büyük bir imkan olur."


Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER