Son harf; Z!.. ‘Z kuşağı’ son organik insan nesli mi?

Ali Karani

3 yıl önce

Z’ son harf,  “Z kuşağı’’ son organik insan nesli mi?

İyi ki filler tepişirken alttaki çimenleri de eziyorlar. 

Ya dinozorlar tepişseydi, çimlerin hali ne olurdu bir düşünsenize!

Bundan dolayı “Yaşasın filler” denilebilir!..

Fireni boşalmış kamyon misali giderken, insanlık için hizmet ettiklerini söyleyen “İlerici” egemen sınıfın, insanlığın sonunu getireceklerini alenen ilan ediyor olmalarına karşı… 

Fireni boşalmış kamyon misali giden sisteme “Yavaş ol!.. Dünyayı sen yönetemezsin!” diyen “Gericiler”in mücadelesi nasıl da düzmece görünmekte…

Düşünsenize “İLERİCİLER” teknolojiyi, ekonomiyi, silah gücünü vb. kullanarak insanlığı yok etmeye çalışıyorlar; ardından “GERİCİLER” çıkıp insanlığı kurtarmaya çalışıyor!

İRONİ’nin böylesi tarihte görülmemiştir. 

Çünkü sistem, var olageldiği tarihten bu yana hep bu şekilde işletildi, bunu kim inkar edebilir ki!?

Aslında çok eskilere dayanan bu danışıklı dövüş, yani “GERİCİ-İLERİCİ” konuları, toplumun gelişmesine karşı konulan birer blokajdır ve manipülasyondur diyerek gerçeği haykırmamız elzemdir artık.

Neden gerici dedikleri belli bir kesim, toplumu idare eden sistemin başına getiriliyor da “AKIL YÜRÜTEN” gerçekçi insanlar sistemin dışına itiliyor!? 

Kimlerden oluşuyor bu gerici kesim.?

Gerici diyerek dışlanan kesim, gerçekten izole edilen kesim midir!?

Aslında “ortalıkta dolaşan” birilerini gerici diye yaftalayanların asıl hedefleri, gerçekte iman edenlerin elini kolunu bağlamaktır demenin zamanı gelmiştir!..

Global egemenlerin vitrine koydukları birkaç soytarıya, toplumun gözleri önünde hatalar, haksızlıklar, hatta hırsızlıklar yaptırarak gerici ilan etmeleri ve bu sayede, kelam yerindeyse “CADI AVINA” çıkmış olmaları, insanlığa bu kaostan çıkış yolunu işaret eden “ERENLER”i sindirmek, hatta yok etmek için hedefe koymuş olduklarını göstermektedir!

Kuklacı aynı kuklacı, kuklalar da aynı kuklalar!.. Bugüne kadar değişen bir şey yok!..

Bu önemli konu dikkatlerimizden kaçmamalıdır diyerek asıl konumuza devam edelim…

Coğrafyamızın en büyük sorunlarından olan “Kürt-Türk kavga ediyor” aldatmacası, aslında bir zihniyetin diğer bir zihniyeti tasfiye etme süreci olarak adlandırılmak zorundadır.

Muhafazakar Türk-Kürt birlikteliğinin, seküler Kürt-Türk birlikteliğini tasfiyesi günümüzde yaşanırken, geçmişte bunun tersi de yaşanmıştı...

Coğrafyamızın tarihi süzgecini inceleyecek olursak, Kürt ve Türk hangi dönemde el ele vermiş ise başarı ivmesinde (PİK) zirve noktasının yakalandığını görebilirsiniz.

Bundan dolayıdır ki, “Birlikten Kuvvet Doğar” sözü daima geçerli bir tavsiye olarak kulaklarımıza küpe olmuştur.

Yakın geçmişte batılı emperyalistlerin parçalama işlemi uyguladığı coğrafyamız, milletin topyekün kenetlenerek kurtuluş savaşını vermiş olması sayesinde, gelen bu hayasızca akın durdurulabilmiştir.

Lakin bu hayasızca gelen akın ,bugün bile gelmeye devam ederken, “milletin topyekün kenetlenmesi neden geciktirilmektedir” diye sormadan edemiyor insan; öyle değil mi!?

Dünyamız, milyarlarca insana yetebiliyor iken iktidar koltuğunun, farklı düşünceleri bir arada tutamıyor olması, gerçekten düşündürücü ve vahim bir durum olarak karşımızda durmaktadır.

Bu arada bir dip not düşelim; 

Siyaset kulvarının, dünyada ki gelişmeleri idrak edip, çözümler üretmek yerine, iktidarını devam ettirebilme pahasına toplumu kutuplaştırması ve toplumu çatışmanın eşiğinde tutarak oy deposu haline getirmesi, coğrafya siyasetinin kangren olduğunu göstermektedir.

İnsanlığa etik sınırlar çizen Peygamberler, insanlığın tüm yeti ve becerisi ile daima katlanarak varolmasını ve kıyamete kadar insanlaşma yolundaki mücadeleyi bırakmamasını sağlayacak sistemi kurmaya gayret etmişlerdi!..

Fakat bu İLERİCİLER VE GERİCİLER, sürekli olarak kendi aralarında kavgalı kalarak, sistemin başına geçmeyi bir şekilde başarabiliyorlar.

Sistemi idare yetkisini ele geçirdikleri süre içerisinde ise inşa edilen tüm değerleri ve insanlık mirasını çok acıkmış dinazorlar  misali hızlıca tüketip, yok ederek semiriyorlar ve birer şişman dinazor halini alıyorlar!..

Tekrardan insanlık mirasını artırmayı amaç edinen “SIRRA VAKIF OLMUŞ ERENLER” sil baştan yeni bir sistem kurma yolunda kolları sıvayıp işe başlıyorlar…

Anlayacağınız dinazorların nesilleri tükenmedi, hala aramızda yaşamaktadırlar… Acıktıklarında, uyanıp insanlık için biriktirilen mirası tüketmek için fırsat kolluyorlar…

Bundan dolayı, periyodik zamanlarda gelip karınlarını doyuruyorlar ve bir kıyamet kopup onları geldikleri yere geri gönderiyor!..

Bu işin tiyatral kısmı olsa da gerçeğe çok yakın bir özet olarak kulaklara küpe olmak zorunda.

Salgınlar!.. Kuş gribi, domuz gribi, doğal afetler…” derken, dinazorlarımız teknolojiyi de iyi kullanır oldukları için şimdi de tabiata hükmetme, hava şartlarını yönlendirme hatta uzaydaki başka gezegenlerde kendilerine ait yeni koloniler kurmak üzere atılımlar yapmaktalar.

Bundan dolayı, sermaye gerektiği için sömürebilecekleri yegane emek, “İNSAN EMEĞİDİR” ve bunu sonuna kadar kullanmaktan geri durmuyorlar.

Sömürülerek aç bırakılan ve elindeki tüm birikimi çalınan insanlığın yok olması veya aç kalması, onların umurunda bile değil…

JURASSİK PARK” adlı filmi izleyenleriniz olmuştur!

Filmde çok iyi bir niyetmiş gibi gösterilen, turizm sayesinde elde edilecek maddi kazanç cazibesi ve dinazorların dahi yaşama haklarının olduğu vurgusu, aslında kontrolden çıkan bir tehlikenin perdelenmesi içindir.

Şükürler olsun ki filmde, olay bir adada geçiyor ve durum bir şekilde kontrol altına alınıyor.

Aramızdaki dinazorların sisteme sürekli olarak sahip olması ne demektir artık varın gerisini siz düşünün…

Z kuşağı”nın ortaya koyduğu günün gerçekleri ile bir takım kutsallar oluşturup, bundan rant elde edenlerin, toplumu geçmişe hapsetme ihaneti arasında uçurumlar oluşmuş durumdadır…

Birilerinin kendi farklı yönlerini ortaya koyması ve buradan haklılık devşirmeye çalışması yalanının altında yatan gerçek nedir biliyor musunuz?..

Kendilerinin farklı olduğunu gözlere sokarcasına bariz bir şekilde anlatmaya çalışan birey veya ait olduğu toplum, aslında diğerlerinden üstün olduğunu ve özel bir muameleyi hak ettiğini dışa vurmaktadır.

Birileri üstün, diğerleri daha aşağıda ve aşağıdakilerin, özel olanlar kadar hayattan pay almaya hakları olamaz anlayışıdır ki bu davranış, aşağılık kompleksi olarak adlandırılır.

İnsanlığın içine düşürüldüğü kaos tam da budur.

ŞAYET; 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” şiarı benimsenmez ise onlar başaracaklar ve bizlerin geçmişe takılıp, geleceği ıskalayarak tarihin çöplüğünde debelenmekten başka yapabileceği bir şey yoktur.

Saygılarımla…

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI