?>

Nihat Genç batıl davanın samimi neferi

Bedri Gencer

1 gün önce

Prof. Dr. Bedri Gencer yazdı;

NİHAT GENÇ

BATIL DAVANIN SAMİMÎ NEFERİ

İslâmcı anarşistlikten Kemalist anarşistliğe…

1071, 1453, 1923’ten beri sıcak savaş, soğuk savaşa dönüştüğü için kör dövüşü, bu ülkenin kaderi. Vefatının ardından basit bir tahlil yapılamadığı için Nihat Genç hakkında yapılan çelişkili değerlendirmelerin kör dövüşüne dönüşmesi de kaçınılmaz oldu. Şahsiyetin iki unsuruna bağlı iki parametreye göre Nihat Genç hakkında hüküm vermek gayet kolaydı:

A-Dava (ideoloji): Kemalist: Kemalizm laiklik, laiklik şeriat=İslâm düşmanlığı üzerine kurulu olduğundan, bir Kemalist’in İslâm ile Siyasal İslâm’ı ayırt etmesi, İslâm düşmanı olmaması imkânsızdır.

B-Ahlak: Samimî (idealist): Buna göre Nihat Genç’ebatıl davanın samimî neferi” denebilirdi. Dolayısıyla batıl davasını göz ardı ederek sırf ahlakî samimiyetini takdir etmek, ona rahmet dilemeye yeterli olamazdı.

Nihat Genç’in hikâyesi, özünde, Cumhuriyet devrinde Hüseyin Atay, Yaşar Nuri Öztürk gibi Karadenizli Kemalist ilahiyatçıların yaşadığı türden bir dinî savrulma hikâyesi idi. Atay ve Öztürk gibi Karadenizli ilahiyatçıların savrulma hikâyesinde teolojik, Genç’in hikâyesinde ideolojik boyut baskındı. Genç’in hikâyesi, İslâmcılıktan milliyetçiliğe, milliyetçilikten ulusalcılığa, İslâmcı anarşistlikten Kemalist anarşistliğe savrulma hikâyesi idi; dinî, etnik, şahsî birçok parametrenin etkileşiminden dolayı derin bir psikanaliz gerektiren çok kompleks bir hikaye.

Aslında Nihat Genç’in kompleks hikayesinin sırrı, onun kaypak “Ofli Hoca” imajı inşasında gizli idi. 1956 yılında Trabzon'un Faroz semtinde dünyaya gelen Nihat Genç'in ailesi Maçka'nın Yeşilyurt köyündedir. Volkan Konak ve Sunay Akın ile uzaktan akrabadır. Genç, itiraf ettiği gibi, Ofli Hoca’nın sembolize ettiği Karadeniz halk İslâmı ile şekillenmiş geleneksel bir İslâmî ortamda yetişmişti (*).

Yine itiraf ettiği gibi, Nihat Genç’in de, Yaşar Nuri Öztürk gibi İslâm dininden Kemalizm dinine geçmesine Kemalist ilahiyatçı Hüseyin Atay vesile olmuştu.

Genç, iç dünyasındaki derin gerilimleri, çatışmaları, “Ofli Hoca” imajına yansıtmıştı. Hürriyet Gazetesi'nin 14 Ekim 2001 tarihli ekinde verilen bilgiye göre:

“Yıl 1988. Nihat Genç, bir grup gencin çıkardığı Çete dergisinde 'Ofli Hoca' başlıklı seri hikâyeler kaleme alıyor. Hikâyeler o denli tutuluyor ki hemen bir yıl sonra Ofli Hoca-Şeriatta Ayıp Yoktur adıyla kitaplaştırılıyor.” (**).

Ofli Hoca”, aslında Karadeniz insanının mizahîlik ve dobralığı ile Müslüman hamiyeti ve samimiyetinin birleşmesinin ürünü sempatik bir tip olarak tanınmıştır.” “Ofli Hoca” tabirini ben icat ettim” diye övünen, dürüstlük abidesi geçinen Genç, iç dünyasında yaşadığı çatışmalara ve değişen siyasî tavırlarına göre dört tane “Ofli Hoca” imajı üretti:

1. Geleneksel Ofli Hoca: Samimî, dobra, espritüel halk hocası.

2. Öcü Ofli Hoca: Kemalist imaja göre çember sakallı, kazma dişli, uçkuruna gevşek, şehvetperest, din istismarcısı hoca (Bu konuda Cübbeli Ahmet, Nihat Genç’in yazısından dolayı davalık olduklarını duyurdu).

3. İdealist Ofli Hoca: Dini ve milleti sömüren muktedir İslâmcılara savaş açmış dobra, hakperest Nihat Genç.

4. Modernist Ofli Hoca: Uydurulmuş din yerine indirilmiş dini, İslâm’ın özünü keşf eden Hüseyin Atay.

Nihat Genç’in İslâmcılık devresinde Hakan Albayrak ile 1989 yılında çıkardığı Çete dergisi, ilk sayısında şöyle tanıtılıyordu:

ÇETE Dergisi (İlk Sayı: 1, Mayıs 1989) Dergiyi Nihat Genç ve Hakan Albayrak Çıkarır, Ayetullah Muntazeri, Orhan Gencebay, Borçka Yaylası Gürcü Kızlar.”

Genç, İslâmcı Hakan Albayrak ile birlikte Çete dergisini çıkardıkları yıllarda İslâmcı mahallede dolaşıp Müslümanlara ağza alınmayacak laflar ederdi. Ancak o, İslâmcı anarşistlikte istikbal görmeyince Kemalist anarşistliğe dümen kırdı, İslâmcılıktan milliyetçiliğe, milliyetçilikten ulusalcılığa kaydı. İslâm’ı içeriden tenkit, İslâmcılara içeriden vurmak zordu, dışarıdan kolaydı. Nihat Genç de “Sû-i misal emsal olmaz.” kaidesine rağmen, bütün Kemalistler gibi, hep Cübbeli Ahmet gibi din istismarını meslek edinmiş kötü örnekler üzerinden Müslümanlara, tarikat ehline vurdu, Mahmud Efendi gibi bir iman ve ahlak abidesini Kemalist Toktamış Ateş kadar bile takdir etmedi. Dolayısıyla Nihat Genç, davasında asla samimî değildi.

Derdim insanlar değil kavramlar…

Nihat Genç ile görüşmek nasib olmadı. Önceki (1938-2002) medenî kanuna göre evlenmiş on binlerce genç kocanın yeni medenî kanuna (2002-) göre tecavüzcü diye hapse atılmasına vicdanı körelmemiş hiçbir insan dayanamazdı. Bazı CHP ve AK Parti milletvekilleri gibi ben de “Allah’ın helal kıldığı yaşta evlilik tecavüz değildir.” diye 25 Ocak 2020 tarihli bir tweetle bu zulme karşı çıkmıştım. Bunun üzerine Nihat Genç’in kurduğu Veryansın TV dâhil İslâm düşmanı medya, “çocuk evliliğini savunan profesör” diye aleyhime linç kampanyası açmıştı.

Hatta ne hazindir ki aynı okulda (İstanbul İmam-Hatip Lisesi) okuduğumuz, 1980’li yıllarda aynı çevrede yetiştiğimiz İbrahim Kiras’ın gazetesi Karar bile, bazı CHP ve AK Parti milletvekilleri gibi sırf bir insan hakkını savunduğum için şahsıma saldıran İslâm düşmanı gazeteler sürüsüne katılmıştı. Düşünün, aynı mahalleden bildiğiniz biri, bırakın size destek vermeyi, kâfirlerle birlikte size saldırıyordu. Bunlar için İslâmcılıktan dönüş, İslâm’dan dönüş olmuştu.

Bunun üzerine ben de Şaban Abak gibi ortak dostlarımızın vesilesiyle Nihat Genç’i telefonla arayarak sitem etmiştim: “Abi siz, emperyalizm, zulüm karşıtı olduğunuzu iddia ediyorsunuz ama sırf bir yasal değişiklikten dolayı on binlerce masum gencin tecavüzcü diye hapse atılmasına, çocuklarının babasız bırakılmasına nasıl sessiz kalıyorsunuz? Bırakın bu zulme karşı çıkmayı, benim gibi karşı çıkanlara saldırıyorsunuz? Bu nasıl iştir?”

Bu misale göre Nihat Genç’in zulüm karşıtlığı, edebiyattan ibaretti. O, gözünün önündeki mazlumlara adalet için kılını kıpırdatmadan adalet mücadelesi veriyordu! Bu tavrıyla adeta şunu diyordu: Benim derdim insanlar değil, kavramlar.

Bu, tam da Aliya İzzetbegoviç’în tesbitini hatırlatan bir tavırdı: “Tek tek insanları sevemeyenler, insanlık (hümanizm) kavramını icat etmişlerdir; hem kullanmak hem de rahatlamak için.”

Genç, telefondaki bu sitemkâr sözlerime tatminkâr bir cevap veremedi, kem-küm etti ama bu ara da dilinin altındaki baklayı çıkardı. Önceki (1938-2002) Türk Medenî Kanunu, evlenmede “Allah’ın helal kıldığı yaşı”, yani evrensel bülûğ çağını esas alıyordu. Genç, bana ne dese beğenirsiniz: “Dostum, “Allah’ın helal kıldığı yaş” dersen, işi şeriata dayandırırsan olmaz işte!” Yani bu kafaya göre, “Kemalizm’in helal kıldığı yaşta, Kemalist medenî kanuna göre evlenenler” diyebilirdin ama “Allah’ın helal kıldığı yaşta evlenenler” diyemezdin!

Ofli Hocanın temsil ettiği geleneksel İslâm ortamında yetişmiş Genç gibi birinin, bana “Allah’ın helal kıldığı yaş diyemezsin” demesi, Kemalist olduktan sonra İslâm karşıtlığına savrulması ne hazindi! Bir Kemalist’in İslâm düşmanı olmaması imkânsızdı; Nihat Genç, bunun istisnası olmadığını gösteriyordu. Velhasıl Genç, Veryansın TV’de çıkan hakkımdaki iftira haberlerini kaldırmadığı gibi devam etti. Ben de mecburen Veryansın TV, Karar ve diğer İslâm düşmanı gazetelerde çıkan hakkımdaki iftira haberlerini mahkeme kararıyla kaldırttım.

İdealist Ofli Hocanız…

Hâsıl-ı kelam, Nihat Genç’in hikâyesi, bütün savrulmalar gibi derin çelişkiler, tutarsızlıklar, zikzaklarla dolu bir hikâyeydi. Ancak dijital medya, cilalı imaj devrinde bunlar, “idealist, yiğit adam, yılmaz hakperest Nihat Genç” imajıyla kamufle edilmiş, bu kamuflaj, vefatından sonra “Kör ölür badem gözlü olur.” psikolojisiyle pekiştirilmişti. Hâlbuki ortaya koyduğum hakikatlere göre vefatından sonra Müslümanlarca denecek şey, “Onu iyi bilmezdik.” olacaktı.

Nihat Genç’in derin psikanalize muhtaç hikâyesi, Ofli Hoca imajında gizliydi. Onun içindeki çatışmalar, dışındaki savrulmalara göre değişen kaypak Ofli Hoca imajının gayesi, kendisine biçtiği “Dini ve milleti sömüren muktedir İslâmcılara savaş açmış, idealist, dobra, hakperest yeni Ofli Hocanız Nihat Genç” idi. Onun gibi devamlı şeyhleri, cemaatleri, tarikatları karalayan birinin kendisi aslında Kemalist kılıklı bir tarikat ve cemaat kurarak şeyhi olmuştu. Aradaki tek fark, müridlerinin “Nihat Efendi” yerine “Nihat Abi” demeleriydi. Genç’in YouTube sohbetlerini yaptığı dekor bile, bir tekkenin postunu andırıyordu.

Kadir Mısıroğlu ile Nihat Genç, normalde mukayese edilemeyecek kişiler olsalar da ortak ve farklı yönlerini ortaya koyacak bir mukayese, Genç’in şahsiyetinin daha iyi görülmesini sağlayacaktır. Ortak yönleri itibariyle ikisi de Trabzonlu, öfkeli ve samimî idi ama Kadir Mısıroğlu, hak İslâm davasının, Nihat Genç, batıl Kemalizm davasının neferi idi. Kaldı ki “Ofli Hoca” çarpıtmasından dolayı Genç’e samimî, dürüst demek bile zordu. Ancak buradaki “samimiyet” kelimesi, daha nötral, batıl davada kararlılık mânâsında kullanılabilirdi.

-Kadir Mısıroğlu: Hak davanın samimî neferi

-Nihat Genç: Batıl davanın samimî neferi

.

Bedri Gencer, dikGAZETE.com

(*)

(**) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/temel-in-pabucu-damda-oflu-hoca-silip-supuruyor-38275675

YAZARIN DİĞER YAZILARI