?>

Kırımlı portrelerden Aziz Nesin & Rıfat Ilgaz

Rıdvan Aras

1 hafta önce

KIRIMLI PORTLERDEN AZİZ NESİN&RIFAT ILGAZ:

Babası Abdülaziz Bey, Giresun'un Şebinkarahisar ilçesine bağlı Ocaktaşı (Gölve) köyünden gelerek İstanbul'a yerleşti ve bahçıvanlık yaparak geçimini sağladı.

Aziz Nesin 20 Aralık 1915 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Darüşşafaka Lisesi’nde iki yıl eğitim gördükten sonra Kuleli Askeri Lisesi’ne devam etmiştir. Buradan mezun olmuştur. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulundan mezun olmuştur. Göreve geldikten sonra görev ve yetkisini kötüye kullanma suçuyla yargılanmıştır. Daha sonra ise ordudan uzaklaştırılmıştır.

Bir süre bakkallık yapmıştır. Aziz Nesin bir müddet sonra gazeteciliğe başlamıştır. Birçok dergi çıkarmıştır. Mizahi yazıları pek çok dergi ve gazetede yayımlanmıştır.

1972 yılında Çatalca’da Nesin Vakfı’nı kurmuştur. Bu vakfı kurmadaki amacı kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmektir. Aziz Nesin kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışlamıştır.

1979 yılında Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı’na getirilmiştir. Yıllarca bu görevini sürdürmüştür. Aziz Nesin yazdığı bazı yazılar nedeniyle tutuklanmış ve sürgüne gönderilmiştir.

Aziz Nesin sadece Türk edebiyatının değil aynı zamanda dünya edebiyatının da faydalandığı bir yazardır. Bu nedenle dünyada da tanınmış mizah sanatçısı olarak edebiyatımızda özel bir yere sahiptir. Aziz Nesin, yazdığı eserler sayesinde Türk mizahını dünyaya tanıtmıştır. Ayrıca genç mizah yazarlarının da ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Aziz Nesin yazı hayatına önceleri şiirle başlamıştır. Bir müddet şiir yazdıktan sonra mizah dışı gerçekçi hikayeler yazmıştır. Son olarak ise mizahi hikayelere yönelmiştir. Aziz Nesin, kitaplar çıkararak çok satanlar listesinden inmemiştir. Yazdığı onlarca hikayeyle adından sıkça söz ettirmiştir.

Türk edebiyatının önemli gülmece yazarlarından olan Aziz Nesin hikaye, masal, roman, şiir, fıkra, gezi yazısı, anı ve oyun türlerinde eserler vermiştir. Bu yönüyle çok çeşitli türlerde yazan nadir sanatçılardandır. Yazarın yüzün üzerinde eseri bulunmaktadır.[1]

Aziz Nesin gerek Dünya, gerekse Türkiye’de çok tanınan bir isimdir. Bu nedenle, yaşamöyküsüne kısaca değindikten sonra mizah alanındaki çalışmalarına geçmek uygun olacaktır. Şu halde, ilk akla gelen Marko Paşa Dergisi’ne geçebiliriz.

Marko Paşa bugün insanlar tarafından çok bilinen bir gazete olmasa da yayınlandığı kısa dönemde en çok basılan ve en çok satılan gazete olduğu gibi halk kitlelerini kendi yanına çekebilecek kadar da güçlü bir gazeteydi. Marko Paşa, Sabahattin Ali başta olmak üzere Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz tarafından ortaya konulan bir siyasi mizah gazetesidir. (…) O zamana kadar yayınlanan gazeteler arasında ortalama satış rakamları 30.000’i geçmezken[2] Marko Paşa 5. sayısından itibaren 60.000 satış rakamına ulaşmıştır. Gazete 1946 ile 1950 yılları arasında yayınlanmıştır. Marko Paşa’nın tek parti rejimine yönelik eleştirileri birçok defa toplatılmasına ve kapatılmasına yol açmış bu nedenle adı geçen gazete yayın hayatına Marko Paşa, Merhum Paşa, Malûm Paşa, Alibaba, Hür Marko Paşa, Yedi-Sekiz Paşa, Hür Marko Paşa (yeni seri) ve Medet gibi isimlerle devam ederek Türk basın hayatındaki mümtaz yerini almıştır.[3]

Sabahattin Ali’nin imtiyaz sahipliğinde yayınlanmaya başlayan gazeteye adı verilen kişi ise Osmanlı tarihinde ünlü ve başarılı işlere imza atmış olan Apostolos oğlu Marko Pitsipios, nam-ı diğer Marko Paşa[4] idi. 1851 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den mezun olan Marko Paşa, 1861 yılında hekimbaşı olarak saraya girmiş, 1870 yılında ise mezun olduğu Tıbbiye’nin başına getirilmişti. Yine kendisi Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin (Kızılay) kurucusu ve ilk başkanıdır. Meclis-i Ayan üyeliğine atanmasıyla da Osmanlı siyasi tarihine ismini yazdırmıştır. Kendisine gelen insanların dertlerini dinleme konusundaki hassasiyeti ve sabrı ile bilinen Marko Paşa bu özelliği nedeniyle halk arasında yaygın bir şekilde söylenmeye başlayan “git derdini Marko Paşa’ya anlat” cümlesi zaman içerisinde tüm Anadolu’ya yayılmıştı. Ayrıca yaygınlaşan bu söz nedeniyle de gazetede “Marko Paşa Dert Dinliyor” köşesi yer almıştır. Böylesi bir köşenin varlığıyla Marko Paşa’nın halkın dertlerini dinleyen tutumuna gönderme yapılarak gazetenin de halkın dertlerinin dinleyen ve onlardan yana taraf olan yanına vurgu yapılmak istenmiş olsa gerektir. Ki gazetenin 7. sayısından itibaren okuyucu mektupları, güncel siyasi sorunlar ve halktan gelen gündelik şikâyetlere kadar birçok konunun yer aldığı bir köşe de yayınlanmaya başlamıştı.[5]

Marko Paşa, yayınlandığı 1946-1950 tarihleri arasında halkın konuşmaktan dahi çekindiği konuları, kendi anlatımıyla ele alış şeklinden dolayı büyük bir beğeni kazanmıştır. Gazete yayınlandığı dönemde sürekli baskılara uğramış ve kapatılma cezası almıştır fakat her seferinde yeni bir isim kullanarak yeniden basın hayatında yer bulmuştur. Marko Paşa yalnızca 4 yıl yayınlanmasına rağmen yine de kayda değer bir başarı göstermiş ancak bu durum gazetenin sonraki yıllarda tanınırlık popülaritesi adına herhangi bir destek sağlamamıştır. Bu durum birçok eleştirmenin de kabul ettiği gibi yalnızca dönem yayını olduğunu, halkın o zaman diliminde böyle bir yeniliğe aç bulunduğunu, sonraki yıllarda yayınlanması durumunda beklenen ilgiye mazhar olamayacağından söz edilir. Bu gazetede çalışan Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin gibi yazarlar ise zaten Türk basın hayatında derin izler bırakan şahsiyetler olarak tarihte önemli bir yer tutmuştur.[6]

Bu isimlerden olan ve daha sonra Hababam Sınıfı ile meşhur olacak Rıfat Ilgaz da Kırım kökenlidir. Yine Kırım kökenli yazar Afet Ilgaz’dan olan kızı Defne Ilgaz, “Annemle babamın birçok ortak noktasından biri de ikisinin de Kırım kökenli olması” diye anlatır bu durumu. “Babamın dedesinden yukarısı da kayıtlarımızda gözükmüyor. Babamın anneme anlattıklarına ve Faruk Amca’mla yaptığım bir telefon konuşmasına dayanarak, oradan ötesinin Kırım olduğunu söyleyebilirim. Babam da Sivastopol demişti bana, kendi dedesinin geldiği yeri. Annemin babası da Bahçesaray’ından göç etmiş Kırım’ın…diye ekler ve Annemle babamın tanıştığı yer ise Rus Konsolosluğu’dur. Ekim Devrimi dolayısıyla verilen bir kokteylde tanışmışlar, ikisi de birbirini Rus zannetmiş. İkisi de birbirini, ay ne yakışıklı adam, vay ne güzel kadın, diyerek kesmiş.” diyerek de hikayeleştirir.[7]

Cide doğumlu olan Rıfat Ilgaz, sadece Sarı Yazma’da değil daha pek çok yapıtında, doğduğu toprakları ve insanları anlatır. Karadeniz’in Kıyıcığında, Halime Kaptan, Yıldız Karayel, Kumdan Betona, Bacaksız Tatil Köyünde, Öksüz Civciv, Cankurtaran Yılmaz gibi… Ünü kendisini bile geçen Hababam Sınıfı da Kastamonu Muallim Mektebi ve Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesi anılarından yola çıkarak yazdığı kitaptır.[8]

Rıfat Ilgaz’ın daha 12 yaşında yazmayı kafaya koyduğu Rahime Kaptan’ın hikâyesini, komşusu Ali Bey’den dinledik. Cide’ye gelene kadar Halime Kaptan diye bildiğimiz bu kahraman kadının Rahime Kaptan olduğunu öğrendik.

Şöyle anlattı Ali Bey:

Rahime Kaptan’ın doğum yılı nüfusta 1882 olarak gözüküyor. Rahime Kaptan, Cide’nin Malyas köyünden Kedioğullarının kızıdır. Buraya genç yaşta gelin gelir. Kocası İzzet, manda besleyerek, büyük çapta olmamak kaydıyla kasaplık yaparak evin geçimini sağlar. Rahime Kaptan’ın kocası genç yaşta öldükten sonra, köy yerinde hayvancılığı kadın başına yapması pek kolay olmaz.

Balkan Savaşı sonlarına doğru, bütün erkekler askere alınmışken ve ardından Çanakkale Savaşı’nın en kızgın zamanlarında burada piyade dediğimiz bazı yerlerde barka diye söylenen iki başlı büyük kayıklar vardır. Bunlar iki buçuk 3 tonluktur. Daha önceden yaşlı denizciler, ticareti Cide’den Rusya’ya yapardı. Çünkü İstanbul, Rusya’dan daha uzaktır. Ve uygun rüzgârla buradan yelkenle gidilir. Doğaldır ki buradan kürekle 90 mili geçmek kolay değildir. Sabaha karşı esen kıyı meltemine yelken basıldığında yedi sekiz saat gidildikten sonra orta suyun öbür tarafına geçilir. Arap yelkeni denilen aktarmalı yelkenlerle sancak iskele aktarılarak o istikamet bulunur.

Yaşlı denizciler Sivastopol’u, Kırım’ı bilmektedirler. Yukarıdaki Nazlımehmetoğullarıyla Rahime Kaptan yan yana otururlar. Nazlımehmetoğulları gemi yapımcısıdır ve Kırım kökenlidir. Ve onlar da zaten bu yolu bilmektedirler.

Buradaki en büyük sıkıntı tuz sıkıntısıdır. Bu tuz hayati bir metadır. Karşı taraftan ise yün gelir, tuz gelir. Buradan oraya meyve, sebze, kereste gider. Bu ticaret ne kadar insanların karnını doyurur pek bilemeyiz.

Gelelim tekrar Rahime Kaptan’a. Bu gözükara kadın, korkuyu pek yanında taşımayı alışkanlık hale getirmemiş. Buradan 5-6 yaşlı denizciyi yanına alır. Bunlarla birlikte Sivastopol’a Kırım’a gider ve bu ticaret işine başlar. 1918 yılında Mondros imzalandığında büyük bir boşluk vardır ve ticaret inadına kızışır. Bolşeviklerin Ekim Devrimi’yle başa gelmesi Türkiye’nin lehinedir. Çünkü Bolşevikler, Kurtuluş Savaşı’na destek vermiştir.

Bolşevikler her buldukları yerden, Soçi’den, Samsun’a, Trabzon’a, İnebolu’ya doğru her boş buldukları yere cephane çıkarırlar. Bu arada İstanbul’dan insan kaçırma işi vardır. Ufak çaplı silahlar da gelse silahın menşei İstanbul değildir. Daha doğrusu silah işi bu 3 tonluk takaların yapacağı iş değildir.

Rahime Kaptan gibileri ne yapar? Bunlara düşen görev, örtü görevidir. Zaman zaman adam kaçırırlar. Ama daha çok silah veya insan taşıyormuş gibi yapacaklar ve İngiliz devriyeleri onları yokladıklarında boş çıkacak.

Bu barkaların diğer bir özelliği ise koyları ve kıyıları çok iyi bilmeleridir. Siz rampa edilmiş kayıkları ağaçlıklı kıyılarda çok iyi saklayabilirsiniz. Elbette her zaman bu iş yapılmaz. Ancak baskın anında ya kıyıya çıkarsınız ya da malları denize atarsınız. Bu bir adanmışlıktır. Burada kayıt tutulmaz.

7 buçuk sene deniz askerliği yapan Hasan Coşkun da bu durumu teyit eder. Soçi’den Samsun limanına kadar bütün kayaları bilen birisidir. Onun anlattıklarıyla kendi bilgilerimi düzeltebildim. İnsanların aklına şu geliyor, bir kadın nasıl denizde kaptanlık yapabilir?

Fakat işler öyle değildir. Rahime Kaptan, yolda yürüyen bir otoritedir. İki ayak üzerinde, sarı yazma takmış, beline Acem şalı takmış ve arasında toplu tabancasıyla birlikte dümdüz yürüyen bir kadın.

Size kendi anlatımından bir örnek vereyim:

Bartın deresinde tayfa karaya çıkmıştır. Kıç üstüne uzandım, başımı yekenin yanına koydum. O sırada iki saat önce alınan bir sığır buduna doğru yılan çıkmaya başlamış. Belimden tabancayı çıkardım, birinci mermiyi attım tutmadı, ikinciyi attım yılan ikiye bölündü. Bunları anlatırken bir korku veya böbürlenme yok. Sıradan bir işi, bir yemek yiyişi anlatır gibi anlatıyordu.

Rahime Kaptan’ı korkuyu martının kanatlarına bıraktığı, Kurtuluş Savaşı’nda kendisine verilen görevleri yerine getirdiği için şan ve şerefle anıyorum.”[9]

Gerçekten de; “Kastamonulu tüccarlarında ticaret maksadıyla İstanbul, İzmir, Kefe, Sofya, Razgrat, Vidin, Özi, Belgrad ve Bender gibi şehirlere gidişleriyle ilgili kayıtlara rastlayışımız sebebiyle, onların iç ticaretten daha çok Avrupa ve Kırım’a yönelik ticareti tercih ettiklerini söyleyebiliriz. (…) Kastamonu’nun iskelesi konumundaki İnebolu’dan Kırım’a büyük miktarlarda pamuk ve pamuklu dokumanın ihraç edildiğinin İnalcık tarafından tesbiti”[10] İnebolu’nun Kırım bağlantısını ortaya koymaktadır.

Rıfat Ilgaz'ın 1944 yılı başlarında yayımlanan Sınıf adlı şiir kitabı kırmızı kaplıdır ve Devrim Kitabevi'nce basılmıştır. Kitap sadece 25 gün satışta kaldıktan sonra Sıkıyönetim tarafından toplatılır, Rıfat Ilgaz takibata uğrar. Bu başından geçen çok takibattan biridir. Oğlu Aydın Ilgaz’ın “Babamı 4.5 yaşımdan itibaren hapishane ve hastane kapılarında hatırlıyorum” demesi boşuna değildir. Takibat konusunda, Marko Paşa’da birlikte oldukları Aziz Nesin ile kader ortaklıkları devam etmiştir. Dertlerini anlatacak Marko Paşa bulamazlar. “Aziz Nesin, Rıfat Bey Neden Kaşınıyor hikayesini Rıfat Ilgaz’dan esinlenip yazmıştı. Rıfat Ilgaz’ın mayonezli levrek sevgisine ve dördüncü eşine denk gelen rahat yaşantısına dokundura dokundura...”[11]

Kırım kökenli, gülmecenin iki büyük ustasından Rıfat Ilgaz 07.07.1993, Aziz Nesin 06.07.1995 yılında aramızdan ayrılırlar. Unutulmayan eserleri arkalarında bırakarak…

.

Rıdvan Aras, dikGAZETE.com

.

Rıfat Ilgaz- Hababam Sınıfı

[1] https://kidega.com/yazar/aziz-nesin-099558/

[2] Bilgi İçin: (Marko Paşa’nın torun kızı) Despina Anats (Anaç), Marko Paşa (Pitsipios) 1824-1888, Türk Kızılay, Rumi Matbaa, Eylül 2019.

[3] Emre Aydın, Unutulan Gazete: Marko Paşa, Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi (UTAD), Cilt: 5, Sayı: 1, Haziran 2021, s. 24, 25.

[4] Bilgi İçin: (Marko Paşa’nın torun kızı) Despina Anats (Anaç), Marko Paşa (Pitsipios) 1824-1888, Türk Kızılay, Rumi Matbaa, Eylül 2019.

[5] https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/marko-pasa/

[6] Emre Aydın, a.g.m., s. 24.

[7] F. Defne Ilgaz, Nereden Geldim Sorunsalı, Bartın Gazetesi, 09.03.2019.  https://www.fatmadefneilgaz.com.tr/nereden-geldim-sorunsali/

[8] Aydın Ilgaz babası Rıfat Ilgaz'ı anlattı: Babamı 4.5 yaşımdan itibaren hapishane ve hastane kapılarında hatırlıyorum, Gazete Duvar, 08.05.2020. https://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2020/05/08/aydin-ilgaz-babasi-rifat-ilgazi-anlatti-babami-4-5-yasimdan-itibaren-hapishane-ve-hastane-kapilarinda-hatirliyorum

[9] Gözen Esmer, Kültür Festivalinde Rıfat Ilgaz dersi: Konuyu yakınımızda arayacağız, Aydınlık Gazetesi Kültür Sanat, 20.07.2021, Güncelleme: 18.02.2022. https://www.aydinlik.com.tr/haber/kultur-festivalinde-rifat-ilgaz-dersi-konuyu-yakinimizda-arayacagiz-251378

[10] Ahmet Rıfat Güzey, Xvıı. Yüzyıl Sonu Ve Xvııı. Yüzyıl Başlarında Kastamonu Şehrinde Mahalle Adları Lakaplar, Aile Teşekkülü, Eğlence ve Ekonomik Hayat, 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum, Cilt: 7, Sayı: 21, Kış 2018, s. 863, 864, 867.

[11] Defne Ilgaz: Yazı işçisi bir babanın kızı,  İhlas Haber Ajansı, Haber Girişi: 07.07.2018, Güncelleme: 07.07.2018. https://www.enpolitik.com/kultur-sanat/defne-ilgaz-yazi-iscisi-bir-babanin-kizi-h196811.html

YAZARIN DİĞER YAZILARI