Kolundaki engel gülle atmasına da şampiyon olmasına da engel değil

Ahmet Gülümseyen

3 yıl önce

Hamza Doğan. Şanlıurfa doğumlu. Doğum esnasında meydana gelen sinir hasarından dolayı, sol kolunu kullanamıyor. 

Marmara Üniversitesi Öğretmenlik Bölümü Mezunu. 2008 yılından beri Bağcılar Belediyesi’nde Engelliler Sarayında çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babası. 

Bağcılar Belediyesi Engelliler Spor Kulübü’nde yöneticiliğinin yanı sıra, Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Atletizm Milli Takımında gülle atma branşında aktif sporcu olan Hamza Doğan, ülkemizi uluslararası yarışmalarda başarıyla temsil ediyor.

Üniversite 3. sınıfta spor yapmaya başlayan Doğan, Avrupa Atletizm Şampiyonasında bronz madalya elde etme başarısı gösterdi. 

Gerek aktif spor hayatı gerekse yönetici kimliğe sahip. Sosyal medya hesabımız (instagram; @ahmetgulumseyen) üzerinden yaptığımız söyleşimizi siz değerli okuyucularımızla da paylaşmak istedik. 

Engellerin önündeki engeli, azim ve kararlılık sayesinde aşan Sayın Hamza Doğan ile “Spor Sohbetleri” başlığı altında yaptığımız söyleşimiz, hayırlara vesile olsun inşallah;

ENGELLİ OLMAK KÖTÜ BİR ŞEY DEĞİL...

Marmara Üniversitesi sınıf öğretmeni mezunuyum. 2008 yılında bugüne Bağcılar Belediyesinde çalışmaktadır. Evliyim iki çocuk babası. Aynı zamanda milli sporcuyum. Doğum esnasında yanlış müdahale neticesinde, sol kolundaki sinirler hasar gördü ve engelli kaldım. 

Sonradan engelli olma, kişi üzerinde daha ağır travmaya neden oluyor. Ama her ikisi de insanda zorluklar oluşturduğu kanaatindeyim

Kadere iman eden insanlarız. Kimin nerede ne olacağı belli olmuyor. Engelli olmak da kötü bir şey değil ve her şartlarda başımıza bir şey gelebilir, Allah muhafaza…

ENGELLİLİĞİMİ BİR LÜTUF OLARAK GÖRDÜM...

“Engellilik Allah’ın bir lütfudur. Yüce Rabbim bizleri bu dünyaya boşuna göndermedi. Hepimizin bir görevi var. Kimi insan var ki zorlukla karşılaşmadan hayatını tamamladı. Kimi de var ki, kendi, çocuğu, yakını engelliyle bir şekilde imtihan oluyor. 

Benim sol kolumdaki engel, gerçekten hayatın ilk yıllarında çok zorluk oluşturdu. Sonrasında o kadar keyif aldım ki. Şu anda kendi kendime samimi bir şekilde söylüyorum; ‘Bir soru sorulsa, yeniden dünyaya gelsen elinin engelli olmasını ister misin?’ Samimi bir şekilde bu soruya ‘Evet’ derim. 

Çünkü çok güzelliklerini, ondan bize gelen lütuflarını gördüm. Bir de inanıyoruz ki öte tarafta, Rabbimizin huzuruna çıktığımızda, engelimize gösterdiğimiz sabırdan dolayı inşallah günahlarımızı af olur. 

Engelli olmak insanın kendi tercihi değil. Bizi yaratan bize rol biçiyor, bizler bir şeylerle karşılaşıyoruz. Engelli olmak da böyle bir şey. Engelli annelerine diyorum ki; ‘Sizler Rabbim tarafından seçilmiş insanlarsınız.’ O nedenle, engelliliği ben Yüce Rabbimizin bize vermiş olduğu bir lütuf olduğunu görüyorum…

ENGELLİLİK KELİMESİNE DİKKAT!..

Geçmişte, Türk sinemalarında engellilik kötü bir şey gibi gösterildi. Veya engelli kişiler farklı mağduriyetler yaşıyormuş gibi topluma lanse edildi. 

Engellilik bir kelimeyle ifade edilecek kadar basit değil. Haberleri izliyor, kişiyi eleştirmek için ‘kör’ ifadesi kullanılıyor. Veya işitmiyor deniliyor. İşitmeyen insan, bir şekilde okuyor. 

İşitmemekteki anlam, beynin çalışmaması değil ki. Veya konuşma dilinde, sen engelli misin veya aynı şekilde sen sağır mısın deniliyor! Bizim bunlardan kurtulmamız lazım. Toplum olarak engelliliğin kötü bir şey olmadığa inanmamız gerek. 

Bu algının değişmesi için çok mücadele ediyoruz. Ben şahsen bu ifadelerin kullanıldığı filmlerde bu tür kelimeler kullanıldığı vakit o filmin senaristlerine, yönetmenine ulaşmaya çalıyorum. 

Özürlü veya engelli kelimesini kullanırken dikkat etmek gerek. Benim kolumdaki özür, beyim beynime vurmuyor. Zihinsel engelli olan bireyleri de küçümsememek gerek. 

Onların olayları algılama veya yorumlaması bizim gibi olmayabilir. O bir suç değildir ki. Karşı tarafı ezmek için, engelli kelimesini kullanmanın doğru olmadığını düşünmüyoruz. O nedenle sizin aracılığınızla, bu mesajımızı toplumla paylaşmak istiyoruz…

BAĞCILAR BELEDİYESİ’NİN ENGELLİLERE YATIRIMI...

Şunu gururla ifade ediyorum. İyi ki Bağcılar’da yaşıyor, iyi ki Bağcılar Belediyesinde çalışıyorum. Engelliler alanında Bağcılar Belediyesi bir çığır açtı. 

Gerek Feyzullah Kıyıklık Başkanımız, gerekse şu anki Lokman Çağırıcı Başkanımız çok ciddi şekilde bize destek verdi, vermeye devam ediyorlar. Bunları saymaya kalksak saatlerce anlatamayız. 

Engelliler Sarayı başlı başına proje. Yine Engelliler Spor Kulübümüz başarılarıyla adeta bir destan yazıyor. 

Bağcılar’da çok güzel bir sinerji var. Bu da yapılan işe yansıyor. Herkes aynı amaca hizmet ediyor. Hedefimizi hep bir adım öteye taşıyoruz. Örneğin tekerlekli sandalye basketbol takımımız şu anda Süper Lig’de mücadele ediyor.

 Başarılarımızı daha ilerlere taşımak için sürekli çalışıyoruz. Spor kulübümüzde 150’ye yakın engelli sporcumuz var. Türkiye’ye örnek teşkil edecek, birçok çalışmanın içerisindeyiz.

Engelliler Sarayında binlerce engelli kardeşimizin hayata adaptasyonu sağlanıyor, değişik alanlarda çalışması ve iş sahasında yer almalarına vesile olundu. Evlenip yuva kuran, sporla tanışıp ülkemize madalyalar kazandıran sporcularımız oldu. 

Yetenekleri doğrultusunda kendilerine destek veriliyor. Her alanda çalışmalar gerçekleştiriliyor. Büyükşehirler dahil, her belediyeden, hatta yurt dışından Engelliler Sarayı’na ziyaret ederek bilgi aldıkları, örnek bir çalışmalar sergileniyor.

Bununla birlikte dernek, vakıf ve STK’ların gelip ziyaret ederek, oradan projeler çıkardığı bir merkez. Engelli bireye hizmetin yakın olması önemli bir konu. Bağcılar’da engelliler adına güzel çalışmalar yapılıyor…

SPORA ÜNİVERSİTEDE BAŞLADIM...

“Ben sporla üniversitede tanıştım. Eğer bireylere daha erken yaşta ulaşılırsa, başarılar daha da artacaktır. Eğer spora geç başlarsanız, daha çok çalışmak zorundasınız, çünkü kaybettiğiniz bir zaman var. 

Bununla birlikte yapılacak hizmet uzakta değil, yerinde olmalı. Yani kişinin bulunduğu ilçenin sınırları içerisinde olmalı. Bunun içinde yerel yöneticilere görevler düşüyor. Gelişen Türkiye’de, bu hizmetin olmadığı belediyelerde de, inşallah benzer hizmetler verilmeye başlanır, diye dua edelim…”

BAĞCILAR BELEDİYESİ ÖRNEK ALINMALI...

“Belediye Başkanları sosyal politikalara önem veriyor ise, yapacağı icraatlardan bir tanesi de engellilere yönelik faaliyet programları hazırlamak olmalı. Belediye başkanı bu faaliyete evet diyemiyorsa, yönetmeliklerin yaptırımı etkili olmuyor demektir. 

İlçe belediyeler yönetmeliğinde ‘Engelliler Koordinasyon Birimi Bulunmalıdır’ diye bir ibare var. Benzer şekilde, büyükşehirlerde ise ‘Engelliler Müdürlüğü bulunmalıdır’ diye bir yönetmelik maddesi var. 

İçerikle ilgili bir alt basamak yok. Engelliler Merkezi açmalısınız, Hidroterapi Merkezi açmalısınız, Spor Merkezi açmalısınız, şeklinde altı doldurulmamış bir yönetmelik. Bu işi yapabilecek en büyük gücümüz velilerimiz. 

Velilerimiz bu hususta büyük güçlüler ve bu güçlerini kullanmaları gerekiyor. Veliler isteklerini yetkilere bildirmeli, cevap alamıyorlarsa bulundukları ilçenin Belediye Başkanının yanına çıkmalı, yine karşılık alamıyorlarsa o Belediye Başkanının parti yetkileriyle görüşsünler.

VİCDANLARI HAREKETE GEÇİRMEK GEREK...

Veliler zorluk gördüğünde, her bir veli ‘Ben mi uğraşacağım’ şeklinde yanlış düşünceye kapılıyorlar. Herkes birbirinden bekliyor. Sonuç olarak, engelliler için yapılacak icraatlar vicdanlarda.Allah’a şükürler olsun biz Bağcılar olarak çok şanslıyız.

2008’den beri Bağcılar Belediyesi’nde çalışıyorum. Ben bugüne kadar ister spor, isterse diğer alanlarda engellilerle ilgili belediyemizde yetkili mercilere götürdüğümüz hiçbir proje, maddiyetine bakılmaksızın geri dönmedi. Biz de Allah’a şükür bugüne kadar belediyemin yüzünü kara çıkarmadık. 

Mesela, geçen yıl Sayın Cumhurbaşkanımız, engellilere hizmetlerinden dolayı belediyemize ödül verdi. Belediyemiz, engellilere hizmetlerinden dolayı ulusal ve uluslararası birçok kurum ve kuruluştan ödül aldı. Siz bu hizmetleri yapığınız süre, Rabbim bu dünyada bunun mükâfatını da gösteriyor…”

ERİŞİLEBİLİRLİK SORUNUNU HIZLA AŞIYORUZ!..

Engellilerin erişebilirliği konusunda Avrupa’dan geriyiz gibi, yanlış bir düşüncenin içerisindeyiz. İngiltere ve Polonya, tekerlekli sandalyeli bireylerin erişebilirliği konusunda ülkemizden oldukça geriler. 

Bunu o ülkelere gittiğimizde, yaşayarak gördük. Örneğin bizim metro duruklarımızın % 90’ı engellilere uygun, yine aynı şekilde toplu taşım otobüslerinin tamamına yakını engellilerin erişilebilirliğine uygun. 

Gençlik ve Spor Bakanlığımızın 30’a yakın otobüs, tekerlekli sandalyeli sporcularımızın kullanımına uygun şekilde tasarlanmış ve hizmet veriliyor. İnşallah ülkemizin 81 il ve bütün ilçelerinde engellilerimiz erişebilirlik sorunuyla karşılaşılmaz. 

Bunun aşılması zor bir durum değil. Dönüşüm yaşayan ülkemiz var. Bu dönüşümlerde engellilerle ilgili uygun projeler hayata geçirilirse, engellilerde aşılmış olacak. Eskiden % 100’ü engellilere uygun değilken, şimdi yüzde 70’i uygun durumda. İnşallah bu düzelme, her bölgede hızlı bir şekilde devam eder...”

BEDEN EĞİTİMİ DERSİNE HİÇ KATILMADIM...

“İlkokul, ortaokul ve lisede Beden Eğitimi Derslerine hiç katılmadım. Beden Eğitimi Öğretmenimi, ajitasyon yapar şekilde ziyaret ederek ‘Hocam benim kolumda engelim var derse katılmasam olur mu?’ diye sorduğumda, bütün hocalarım bu teklifi kabul ettiler.

Üniversite 3. sınıfta okurken, yine Beden Eğitimi Dersinin bir gün öncesinde Cafer hocamızın yanına gittim. Odadan içeri girince ‘Hocam sol kolumda engelim var. Yarın da Beden Eğitimi dersi varmış, ben derse katılmasam olur mu?’ Cafer hocam tek kelime kullandı ‘Olmaz’. Hocam elim dedim, ama ısrarım fayda etmedi. Hocamızın odasından çıktığımda terliyordum.

Spor kıyafetim yok, hazırlıklı değilim. Dedim, bari bir şeyler alıyım, yarın kundurayla mı gireceğim spor dersine! Bir gün sonra derse girdim. Baktım kimse benle ilgilenmiyor, herkes kendi halinde. Cafer hocam beni Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi bölümünde hocalarla tanıştırdı. İlk yarışımda Türkiye Şampiyonu oldum.

İçimde biriken bir güç vardı, demek ki. Allah’a şükür, 2011 yılından bu yana uluslararası düzeyde, ülkemizi temsil ediyorum. Engelli veya engelsiz, erkekler kategorisinde Türkiye’de barajı geçen tek sporcu benim. Çünkü bizim branş çok zor.

Ciddi anlamda da rakiplerimiz var. Rakiplerim ilkokuldan itibaren çalışmaya başlamışlar, ben ise üniversite üçüncü sınıftan bu yana yarışmalara hazırlanıyorum. İlk yarışımda 8,5 metre attım gülleyi. Rakiplerim 15 metre atıyordu. Bu yıl 13 metre 34 cm, 5 metre artırımla tamamladım.

Rakiplerim 14,70 ile 15 metre arasında attılar. Önceki yıllara göre, mesafe olarak kendilerine yaklaştım. İnşallah daha güzel dereceyle ülkemi temsil etmeye devam ederim. Zor bir branşı seçmişim.

Ağrılarımız, sızılarımız var ama, ay yıldızlı formayı giyince, uluslararası turnuvalara katılınca, her şeyi unutup, ülkemi temsil etmenin gururunu yaşıyorum…”

BİZLERİN ROL MODEL OLMASI LAZIM

Performans sporu çok zor. Düşün kışın yağmur ve karın altında gülle atıyorsunuz. Sürekli grip, sürekli öksürüyorsunuz. İşinizde size bir şey motive etmeli. Beni de motive eden inancım oldu. Belki yapabileceğimizi inandım.

Belki de yıllardır elimi saklamanın bende oluşturduğu sinerjisiyle ortaya çıkardım. Bunun yanında Bağcılar’ın çok güçlü bir ekibi var. Beni bu işe yönlendiren Cafer ve Mehmet Hocam ile hiç bağımızı koparmadım.

Kendi adıma büyük bir sorumluluk taşıyoruz. Enerjimi sorumluluğumdan alıyorum. Ülkeme ve bayrağa olan, engelli camiamıza olan sevgimden alıyorum. Bize ulaşıp da ‘Ben bu işi nasıl yaparım’ diyen arkadaşlara, yardımcı olduğumda dünyanın en mutlu insanı ben oluyorum.

Bizlerin bir şekilde rol model olmamız lazım. Benim kendi alanımda rol modelim yoktur. Gülle atmada benim önümde hiç kimse yok. Branşımda ilgili hareketleri yeni yeni çözüyorum. İnanın bu konuda çok zorlanıyordum.

Bir hareket çalışacağız ama engelli olan kolum buna müsaade etmiyor. Müsaade etmeyen kolumun yerine ne yapılmalıdır ki, diğer kolumu daha iyi çalıştırayım. Şimdi bunları çalışıyoruz. Benim bu birikimim arkamdan gelen diğer kardeşlerimize örnek olacak. Bunu, bir şekilde ben bendime görev olarak görüyorum…

SPOR İLE DEĞİŞEN HAYATLAR

“Sporun benim hayatımda en önemli etkisi, beynimde ışık yaktı. Ben eskiden elimi gizlemekle uğraşırken, şimdi elimi öne çıkarmaya çalışıyorum. Elim bu şekilde müsabakalara, seminerlere katılıyorum, basının karşısına çıkıyorum.

Benim için en önemli değişiklik bu oldu. Bir aile hayatım oldu. Biz sporla birlikte kendi benliğimizi bulduk. Kendi doğrularımıza ulaştık. Geçen gün Belediye Başkanımızın makamına davet edildik. Artık değer görüyorsunuz, toplumun önemli bir parçasısınız.

Bunun da en güzel tarafı spor ile gelen başarılar. Bende en önemli değişim, kendi engelimi saklama gereği duymuyorum. İnsanlar bana nasıl bakacaklar kaygısından kurtuldum ya, büyük mutluluk yaşıyorum

 Spor sayesinde güzel insanlarla tanıştık. Spor bizim hayatımıza onlarca, yüzlerce yarar sağladı…”

MİLLİ FORMAYI GİYMEK BÜYÜK GURUR

İnsanlar kendi imkânlarıyla yurt dışına da gidebilir, kendi paralarıyla kamp da yapabilir. Milli takımı temsilen yurt dışına gitmek, ay-yıldızlı formayı giymek maddiyatla ölçülmez.

Yurt dışındaki yarışlarda çok güzel duygular yaşıyorum. Ben spora geç başladım. Son 5 yılda, gülledeki derecemi 5 metre artırdım. 

Rakiplerim yerinde sayıyorlar. Ben onlara yaklaşıyorum. Milli formayı giymenin gururunu yaşıyorum. İnşallah, elde edeceğimiz dereceyle bayrağımızı göndere çektirip, istiklal marşımızı söyletmeye devam edeceğiz…”

ENGELİMİZLE DALGA GEÇİYORUZ!

“Biz şimdi engellileri aşarak, kendi engelimizle dalga geçiyoruz. Ömer hocam bir gün bana dedi ki ‘Tek elle araba sürerken bir gün yüzüne sinek konduğunda ne yaparsın?’ Böyle bir şey olur mu diye düşünürken, bir gün araba kullanırken virajda bir sinek geldi tam yüzümün üzerine kondu. 

Elimi de direksiyondan çekemediğim için, sinek rahatsız etmeye başladı. Tek elle tuttuğum direksiyonu da bıraksam, belki de Allah muhafaza kazaya sebebiyet verme durumu olacak!

Direk aklıma Ömer hoca geldi. Bak dedim, aylar önce bunu söylemişti, şimdi onunla karşılaştım. Çok tatlı anılarımız oldu. Biz kendimizi mutlu edecek her şeyi yapıyoruz. Bir engele takılmadığımız gibi, birbirimizle espri yapmaktan da çekinmiyoruz. Çok güzel bir ortamımız var. Bizim ortamımıza giren bir daha çıkmak istemez…

HER ENGELLİNİN YAPACAĞI BİR BRANŞ VAR

“Her engelli, kendisi gibi aynı engel durumuna sahip, eşit şartlarda rakiplerle yarışıyor. Tek kolu olmayan, tek kolu olmayanla yarışıyor. 

Tek bacağı olmayan, tek bacağı olmayanla yarışıyor. Mesela ben F-46 derecesinde yarışıyorum. Örnek veriyorum, gülle atmada belki 20 kategori var. Tek kolu olmayan, tek bacağı olmayan, iki bacağı olmayan yarışmacılar, aynı eşit şartlarda yarışma imkânına sahip oluyorlar…

TOPLUM HUZURU İÇİN SPOR ÖNEMLİ

“Hangi spor olursa olsun, spor yapan bir insandan topluma zarar gelmez. Hatta bazen haberleri izliyoruz. Sporcu bir suç işlediği zaman bütün haberlere çıkar. Çünkü sporcu kolay kolay suça karışmaz. Bunun en önemli nedeni spor yapan kişinin, içerisindeki enerjisini spor aracılığıyla dışa atması. 

Enerji dışa atıldığı için, vücut yenileniyor. Yenilme olduğu zamanda, vücut dinlenmiş oluyor. Bu durum insanda huzur ve mutluluk oluşturuyor. Açıkçası bizim gibi zor bir branşı yapan kişiler için çok fazla bir şey konuşmak istemiyorum. Çünkü biz bazen, hoca antrenmanda bize der ki, bugün antrenmanda maksimal düzeyde çalışacağız. 

Bu demek oluyor ki, atıyorum, siz 130 veya 140 kilo ile bir hareketi yapıyorsanız, hoca bunu 150 kiloya çıkaracaktır.

Orada durum biraz farklı oluyor. O anki yorgunluk, psikolojik ve stres. Ben açıkça söylüyorum, toplumun her alan ve kesiminden bir spor aktivitesiyle ilgilenmesinde yarar var. Bu durumun toplumun huzurunu artıracağına inanıyorum.

SPORTİF BAŞARILARIM

“2009 yılından bu yana Türkiye Şampiyonu, 2016 yılında Avrupa 3.’sü oldum. 2014 yılından bugüne Avrupa ve Dünya şampiyonaları final müsabakalarında yarışıyorum.

Bizim atletizm gibi bireysel sporlarda yaklaşım, yaptığınız branşın derecesini artırabildiniz mi, yoksa yerinizde mi saydınız. Dahası düşüşe mi geçtiniz.

Onun için sürekli çalışıyoruz. Uzun yıllar Milli Takımdayız ve sayısız derece ve başarılarımız var…”

ENGELLİLERDE BİLGİ VE TECRÜBE PAYLAŞIMI VAR

“Yeni bir kardeşimiz gülle branşına başladığında, benim yaşadığım zorlukları yaşamayacak. Sistemi, nasıl çalışması gerektiğini ben ona anlatacağım.

 İleride, kendi yaşadıklarım ve gördüklerimle ilgili inşallah bir kitap yazmayı hayal ediyorum. Bu da kişinin hedefine ulaşmasını kolaylaştıracak.

Teknik konulara girmek istemiyorum ama tek bir şey söyleyeceğim. Örneğin, bench dediğimiz, omuz ve göğüs kaslarımızı çalıştırmaya yarayan bir hareket var. Ben, sol kolumu kullanamadığım için, bu hareketi bugüne kadar hiç çalışmadım. Bu yıl ben ilk defa bu hareketi çalıştım. 

Aslında bir güllecinin ilk çalışacağı hareket budur. Ama ne oldu, yeni antrenör ve yeni sistemle beraber bunu nasıl çözebiliriz, bunu nasıl yapabiliriz diye bir şekilde bunu biz bulduk. Bizim bulduğumuz bu yöntemi, sonradan gelen kişi aramayacak. Aramayacağı için gülle atmaya başlayan kişi bu dönemi daha verimli geçecek, sistemli çalışmalar derecelere de yansıtacak.

Bunu siz futbol içinde, tekerlekli sandalye içinde düşünebilirsiniz. Engellilerde artık bir bilgi ve tecrübe paylaşımı var. Bir önceki kuşağın arkadan gelen kuşağı yönlendirdiği. Bu da bizim başarımızın en güzel tarafı. Bu bütün branşlarda düşünebiliriz…

BAŞARI REÇETESİNDE NE VAR?

Sayın Cumhurbaşkanımızın gençlere ve spora verdiği destek, sporcunun başarı reçetesinin ilk maddesini oluşturuyor. 

Bağcılar Belediyesi gibi güçlü bir belediyenin olması. Belediyemizin engelli sporuna maddi ve manevi yönde vermiş olduğu destek, sonra aynı zamanda yöneticisi olduğumuz kulübümüz ve kulübümüzün başarısında tüm arkadaşlarımızın emeği varSonra ailelerin desteği. 

Sonra kişinin kendisine olan inancı çok önemli. İnanmazsanız, yapamazsınız. Başarmak için inanmanız, emek vermeniz lazım. 

Mesela bu yıl kamp ve yarışlar için 5 ay evden uzak kaldım. Karşılıklı fedakârlıklar önemli. Bunların hepsi biriktiğinde ortaya güzel sonuçlar, başarı çıkıyor. 

Bunlardan biri bile eksik olsa başarı gelmiyor. Mesela iyi bir antrenörüz olması, güçlü bir ekip olmanız lazım. Ailenizin sizi desteklemesi lazım. Sonrasında başarı kaçınılmaz oluyor…”

SPORDA YETENEK SEÇİMİ

“Yetenek doğuştan da gelir ama kişinin kendi yeteneğini keşfetmesi gerekir. Ben ilk spora başladığımda hangi branşı yapabileceğimi bilmiyordum. 

Türkiye Şampiyonasına gittim, orada gözlem yapmaya çalıştım. Bu kadar ilgim yoktu. Baktım kayıt yapılırken bazı arkadaşlar koşuyorlar. Dedim, ben bu halimle, kiloyla şimdi koşamam. Uzun atlama yapan arkadaşlar vardı, dedim ben kumda da atlayamam. Bazı arkadaşlar yüksek atlama yapıyorlar. 

Sonra bir baktım orada gülle atan arkadaşlar var. Dedim ki tamam benim branşım bu, gülle atma. O şekilde ben, o branşa başladım. Doğru olan, kendime yakın olan branşa başlamıştım. Doğuştan gelen yeteneğimizi, doğru branşta da kullanmamız gerekiyor. 

Açık konuşmak gerekiyorsa, Türkiye’de bir engellinin ‘Ben hangi spor branşını yapabilirim’ konusunda, araştırmasını yapabileceği, çok fazla bilgi alabileceği yerler yok. 

Kendi arayıp bulabilir mi? O belirsiz. Örnek vereceğim size, ben belki ampute futbolda çok iyi bir kaleci olabilirim. Ama bunu ne tespit ne de tecrübe de edemiyorum. 

Kendi içimizde engelli sporu yapan birilerinin bile, yaptıkları branşın dışında bir branşta daha başarılı olma durumları bile olabilir. 

Bunları biz şu anda bilmiyoruz. Bunun için Üniversitedeki akademisyenlerimiz, engelli veya engelsiz bölümünde olsun, bu alanda bilgilerini ve tecrübelerini, biraz da bu alana yoğunlaştırmaları gerekiyor...

SPORUN YAYGINLAŞMASININ ÖNEMİ

“Spor yaygınlaştıkça, okullara girdikçe spor yapan birey sayısı da artacaktır. Siz bir bölge veya yörede hiç profesyonel spor yaptırmıyorsanız, kişilere de ulaşama imkânınızda olmayacak. 

Kişi yapacağı sporu rüyasında gördüğüyle tespit etmeyeceğine göre! Bireysel sporların da görsel ve yazılı medyada yer alması gerekiyor. O nedenle bu branşların okullara girmesi, mahallerde yaygınlaşması spora katılımı da, başarıyı da artıracaktır….”

YENİ ŞAMPİYONLAR NASIL YETİŞECEK?

“Her yıl Türkiye Şampiyonasına katılıyoruz. O şampiyonaya gelen sporcular 7-8 metre atıyorlar. Ben orada 13 metre atınca, aradaki farka bakıyor ve diyorlar ki ‘Biz bu branşta fazla zaman kaybetmeyelim!’ 

Ben bu arkadaşları yarış sonrası kenara alıp anlatıyorum, bakın arkadaşlar diyorum, geçmişte ben de bu dereceleri atıyordum, şimdi bu dereceleri geliştirdim. Ama şimdi bunları yaparsak şöyle olur böyle olur, diye.

Tamam diyorlar ama yine söyleneni yapmıyorlar. Bizim insanımızı da biraz eleştirelim. Engellilerimiz de bir an önce başarıya ulaşmak istiyor. Böyle dünya, böyle bir hayat yok. Başarı bu kadar kısa sürede ulaşılır ise, çok değerli olacağına da inanmıyorum. Bir şeyin kıymeti, ona vereceğimiz emek, ona vereceğimiz yıllar ve yapacağımız fedakârlıklarla ölçülür. Bir kere kişinin bunu bilmesi gerekiyor. 

Bizim arkadaşlarımız ilk yarışından geliyorlar ve diyorlar ki, tamam biz şöyle yapalım böyle yapalım. Öyle bir şey yok yani. Başarı için emek gerekiyor, zahmet gerekiyor.O yüzden arkamdan benim branşımda sporcu geliyor mu desem, gelmiyor, gelemiyor diyeyim. Buna üzülüyorum.

Çünkü ben, yaptığım spor branşıyla ilgili, benden önce kimseyi görmediğim için birçok yılımı kaybettim. Benden sonra gelen kişi, benden çok sonra gelip beni görmez, rol model almaz ise o da yıllarını kaybeder. Atma branşlarında çok fazla sporcu yetişmiyor. Bu konuda birazcık eksiğimiz var…”

BAŞARI İÇİN TAKIM OLABİLMEK

Rabbim nasip ederse, bir şeyler yapmak istiyoruz. Sporu bıraktıktan sonra zamanımız daha çok olacak. Daha çok zamanımız olduğunda, daha büyük işleri yaparız inşallah. İnsanoğlu, hayatta nelerle karşılaşacağı, başına nelerin geleceğini bilemiyor.

Biz de dönem dönem bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Bir de başarılı olunca, başka kanallardan üzerinize gelenler çok oluyor. Bazı sıkıntılar sizi bulabiliyor. O yüzden insanı Rabbim korusun, muhafaza eylesin. 

Nazardan korkarız, toplumun belli kesiminin sizler üzerinde farklı planlar kurduğunu biliyoruz, yaşadık. Rabbim nasip ederse ben, ülkemin 81 vilayetinde bu alanda kimler çalışıyorsa. Gerek resmi kurum vasıtasıyla, gerekse kendimizin kuracağı STK vasıtasıyla engelli sporunun nasıl daha kolaylaşacağı, nasıl daha ulaşılabilir hale geleceği hususunda çalışma yapmak benim tek hayalim.

Birey sporla erken tanışırsa başarı gelebileceğini ben bildiğim için, bildiğimiz şeyden de kaçarsak bunun vebalinin altından kalkamam. O zaman siz, Ahmet Gülümseyen hocamızı da yoracağız, Taner hocayı da (Taner Atasoy) yoracağız, Duran hocayı da (Duran Arslan) yoracağız, Mehmet hocayı da (Mehmet Özsarı) yoracağız. O ekibi bütün piramitleriyle harekete geçirmiş olacağız. İnşallah hep beraber güzel işler yaparız…”

SPORDA DEĞERLER EĞİTİMİ

Uluslararası yarışlarda, yarışma öncesi ve sonrasında herkes birbirini tebrik eder. Hatta yeri gelir sporcular birbirleriyle malzemelerini bile paylaşırlar.

Atış yapan sporcu bilekliğini unutmuştur, sakatlık olmasın diye sen çıkarır bilekliğini ona verirsin. Spordaki değerler eğitimi aslında insanın hayatının da bir göstergesi, insanın hayata bakış açısıdır. Ben buna, ‘Ben sporcunun çevik, zeki ve ahlaklı olmalı’ sözüne önem veriyorum. Bir sporcu niçin bunu yaptığını bilmeli. 

Başarı geldikten sonra, kendi çizgisini kaybetmemesi önemli. Bazı sporcu kardeşlerimiz maalesef başarı elde ettikten sonra, boş verin spor hayatını, normal hayatını bile bitirebiliyor, farklı yollara kayaraktan. 

O nedenle sadece sportif başarıdan ziyade ahlak eğitimleri de verilmeli. Ben size açık söyleyeyim, bu konuda en başarılı bulduğum branş güreş. Belki yanılıyorum, belki çok tecrübe etmedim.

2013 yılında güreşçilerle Aksaray’da birkaç kez kamp yaptık. Onların başındaki hocanın ve onlara verdikleri değerler, çok daha özeldi. Ben o günleri iyi hatırlıyorum. Ama birçok branşta bunu yapmıyorlar, yapamıyorlar. 

O yüzden sporcu kardeşlerimiz, en ufak bir şeyde zorlanıp başka alanlara kayabiliyorlar. Ben değerler eğitimine önem veriyorum. Bunun da spor eğitimi içerisinde yer alması gerektiğine inanıyorum…”

İNŞALLAH, VERDİĞİMİZ MESAJLAR IŞIK OLUR

“Engelli veya engelsiz, bir sporcuda başarı bekliyorsanız, öncelikle oranın mülki amirleri, yerel yöneticileri bu işe uygun destek vermesi gerekiyor. Yine çocuğa, ailenin ve çevresinin destek vermesi gerekiyor. 

Ben bunların bir bütün halinde ortaya çıkmasıyla başarı geleceğine inanıyorum. Örnek verecek olursak, bugün Bağcılar’ı konuştuk. Bağcılar’da hem belediyenin hem Engelliler Spor Kulübünün, hem de diğer Milli Eğitim’e bağlı okullardaki idarecilerin, Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğünün bir bütün halinde çalışmasıyla başarı ortaya çıkıyor. 

Toplumun burada önemi çok fazla. Biz Avrupa’da, 2017 yılında Londra’da yapılan Dünya Şampiyonası final yarışında 30 bin kişi önünde gülle attım. O gülleyi atarken o kadar heyecanlıydım ki, inanın elim ayağım titriyordu.

Yine başka ülkelerde binlerce kişi sizi izliyor, size destek verebiliyor. Yarışa çıktığınızda sizi ciddi anlamda alkışlıyorlar. Spordaki farkındalığımız yayılıyor. 

Polonya’da elde ettiğimiz dereceler Cumhurbaşkanımızın özel Twitter hesabından kaç kere duyuruldu. Bakanlarımız, başarıları duyurdu. Türkiye’de Zübeyde Süpürgeci, Twitter gündeminde ilk dördün içerisinde yer aldı. 

Farkındalıklar artıyor yani. Başarı geldikçe, spor tabana yayıldıkça, bunlar daha çok artacaktır. Benim buradan mesajım, engellilerin kendilerine güvenmesi ve çalışması. 

Kimse engelini, kendi önüne engel olarak koyarak, hayatını karanlığa çevirmesin. Biz de spor yapmak istiyoruz diyen kardeşlerimiz, bir şekilde kendilerine yakın olan bir engelli spor kulübüne, belediyelere ulaşsın.

Aileler kendi çocuklarına, kendi kardeşlerine, kendi yakınlarına güvensinler, onlara yol açsınlar. Bizim inancımıza göre keşke demek çok doğru değil ama keşke daha önce harekete geçseydim, keşke daha önce bu adımı atsaydık, diyecekler. 

İnşallah bu mesajımız, daha çok kitleye ulaşır, verdiğimiz mesajlar kafalarında bir ışık oluşturur…”

.

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI