USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türk Özel Kuvvetleri Beyaz Hayaletler her yerde! 

29-05-2019

Gerçeğin çölünde yolculuk yapmaya hazır mısınız? 

Neden Çöl

Çünkü çölde en çok serap görünür ve insanlar da gördükleri serapla kendilerini kaybederler. Aklına mukayyet olanlar gerçek vahaya ulaşır. Lütfen sizler de bu satırları okurken aklınıza mukayyet olun!

Hayalet, ölü bir kişinin duyu organlarından en az biriyle algılanabilir şekilde belirmesi. Ölü bir kişiye benzer görüntü, ses gibi algıların genellikle ölen kişiyle ilgili bir yerde ortaya çıkması söz konusu olduğunda bu olay hayalet kavramı ile açıklanır.

Erkan Yıldız; sosyal medyada ilginç paylaşımları ve değerlendirmeleriyle dikkatimi çeken takipçisi olduğum bir gönül dostu. Tek başına büyük bir bilgilendirme merkezi gibi. Radarına takılmayan yok. Türkiye’nin yurtdışındaki operasyonlarını gerçekleştiren ekiplere ‘Beyaz Hayaletler’ diyor.

Beyaz Hayaletler” hemen her ülke ordusunun düşman cephe gerisine sızma gerçekleştiren operasyon birlikleri için kullanılır. Erkan Yıldız bunu daha farklı anlamda kullanıyor. Bu kavrama kolektif ve adeta metafiziksel işlev yüklediği söylenebilir. 

Ona göreBeyaz Hayaletler” Büyük Asya’nın güç birliğinden oluşan istihbarat ve askeri operasyon timleri. 

Tibet’ten Tanrı Dağları’na Ural Altay dağlarından, Türkiye’de Sultan Dağları’na uzanan psişik bir yapılanma bu.

Budizm, Taoizm ve Sufizm öğretileriyle özel eğitime tabi tutulan gizli, fark edilmeyen bu operasyon güçleri; İnsanın düşünce ile uzaklarda başka bir insana bilgi ve resim iletebilmesi (Telepati)  gibi görüntünün Teleportation denen ve vücut dışı astral yolculukları ile bütünleşebiliyor. 

Astral Seyahat; insanın sanal olarak bir yerdeyken başka bir yerlere gitmesi ve orada hem görülmesi hem de orayı görmesidir.

Fizikötesi bilgiyle eşyanın tabiatına hükmedenleri tanımak neredeyse mümkün değil.  

Onları görünmez kılan Beyaz Bulutlarla çepeçevre sarıldıkları için görülmezler. Onlar kendilerini bildirmek için bazen dışarıdan görev verdikleri isimlere dokunurlar. 

’Sitātapatrā /Beyaz Bulut’ nedir?

Tibetli gizemciler, hayatın anlamını arayıp durmak yerine, onun zorluklarının üstesinden gelme konusunda yol gösteren Zen ustaları veya Sufi dervişleri hep Sitātapatrā yani beyaz bulutlardan söz ettiler. İyi talihin sekiz işaretinden birisi olarak kabul edilen Sitātapatrā (beyaz şemsiye/beyaz bulut), terim olarak “kutsal bir obje” diye tanımlanır ve onu belirtmek için “Ufuktaki bulutlar kadar beyaz” tabiri kullanılır.

Bu şemsiye öğretiye gönül verenleri, felaket ve güçlüklerden korur. Yani bir tür zırh işlevi gördüğü gibi, görünmez kılar ve hedef olmaktan çıkarır. Hakikat yolcuları, takipçilerine ‘Sitātapatrā /Beyaz Bulut’ gibi olmayı öğütlediler.

Neden mi? 

Çünkü beyaz bir bulut en gizemli şeydir, aniden belirir, aniden kaybolur.

Bulutların ismi, cismi olmadığını düşündün mü?  Onlar isimsizdir, iz bırakmazlar. Biçimi bir anlamda aynı kalmaz. Değişmekte, dönüşmektedir, bir nehir gibi akmaktadır. 

Bakışınla algıladığın bir buluta biçim verebilirsin ama bu senin zihnindeki yakıştırmadan başka bir şey olmayacaktır.

Bulutun biçimi yoktur; biçimsizdir ya da sürekli şekillenmektedir, bir akıştır. Hayat da aynen böyledir. Her türlü biçim, yakıştırmadan ibarettir.

“Özel Kuvvetler Ermişler Ordusu” Astral Yolculukla Tayyi Zaman, Tayyi Mekan yapabiliyor mu?

Halk arasında en kısa tabiri ile “ruhun bedenden geçici olarak ayrılması” şeklinde  tanımlanabilen “Astral Yolculuk”ta iki süreç var.

Bunlardan ilki ‘Tayyı zaman’; vaktin genişlemesi, bereketlenmesi, yani kısa sürede uzun bir zaman yaşamış olma hâli” diğeri de Tayy-ı mekan yani mekânı aşarak bir anda değişik yerlerde görünebilmektir. 

Bir diğer anlamı da mekan değiştirme yani bir mekandan başka bir mekana uçmak, ışınlanmaktır. 

Tayyi mekân, bir mekandan başka bir mekana aracısız ve vasıtasız olarak yolculuk yapma işidir.  Tayyı mekan, mekanın ortadan kaldırılması, aşılması anlamında olup mekanları çok hızlı bir şekilde aşarak diğer mekanlara ulaşmayı anlatır.  

Buna göre, mistiklerin gerçekleştirdikleri tayyı mekan, tayyı zaman, onların kendi özlerine (holografik datanın değişik boyutlarına) vasıtasız “bilinç sıçramaları” ile gerçekleştirdikleri mekan ve zaman seyahatleri denilmektedir. Mümkün mü ona siz karar verin?

Nikola Tesla ve Albert Einstein Tükler için çalışıyordu!

Sırp asıllı Nikola TeslaDünya'nın katmanlarından biri olan İyonosfer’in insanlığın yararına kullanabileceğini söyleyen ve bunu ispatlayan bilim adamı.

Dünya'nın üzerinde bulunan üçüncü sıra katman iyonosferin en önemli özelliği elektrik enerjisini ve radyo, ses ve elektro manyetik dalgaları kablosuz olarak çok uzak bir noktadan diğer noktaya taşımasını sağlayabilmesiydi. Astral yolculuk da iyonosfer katmanına ulaşmakla başlıyordu. 

Albert Einstein’ın Türk Devleti'ne çalıştığının kanıtı bizzat kendi mektubudur!

Berlin Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Albert Einstein, yükselen Nazi dalgası nedeniyle Yahudi karşıtlığının bir toplu katliama evrilebileceğini tahmin etti ve 1933 ilkbaharında Almanya’dan ayrıldı, Fransa’ya geçti ve Paris’teki "College de France”da ders vermeye başladı. 

Almanya’dan iyi haberler gelmiyordu.

Nazi tehdidi altında bulunan Yahudilerin korunması amacıyla "Yahudi Nüfusu Koruma Grupları Birliği" ismini taşıyan ve kısa adı "OSE" olan bir kurum oluşturuldu. Birliğin merkezi Paris’te idi ve şeref başkanlığına da Albert Einstein getirilmişti.

Almanya'da kalan önemli sayıda Yahudi bilim insanının kurtarılması için aranan çözüm yolunu Einstein buldu. 

Albert Einstein17 Eylül 1933’te  Ankara’ya "OSE’nin şeref başkanı" olarak bir mektup gönderdi. 

Einstein, "Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanlığı"na, yani Başbakanlığa hitaben son derece nazik bir dille yazdığı mektubunda Almanya’daki bazı kanunlar dolayısıyla çok sayıda Alman bilim adamının mesleklerini icra edemez hále geldiklerini söylüyordu. 

Daha da ilginci mektubuna “Ben, sadık hizmetkârınız Prof. Albert Einstein” ifadesiyle başlıyordu.

Albert Einstein, kime hizmet ediyordu kime çalışıyordu?

Albert Einstein’ın 17 Eylül 1933 tarihli Türkiye’ye yazdığı mektup…

"Ben, sadık hizmetkârınız Prof. Albert Einstein. 

Ekselansları, Almanya'dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. 

Sözü edilen kişiler, Almanya'da halen yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler. 

Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler. 

Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir. 

Bu ilim adamları, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.

Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etme cüretini buluyorum. 

Ekselanslarının sadık hizmetkârı olmaktan şeref duyanProf. Albert Einstein "

“Project Rainbow / Gökkuşağı Projesi” Cisimlerin ve Canlıların Astral Yolculuğunu İçeriyor…

28 Mart 1943’te yapılan deneyin amacı, A.B.D. Deniz Kuvvetler’inin kendi donanma gemilerini düşman radarları tarafından tespit edilemez hale getirerek, İkinci Dünya Savaşı’nda üstün duruma geçirmek istemesidir. 

28 Mart 1943'te Amerika'da, Einstein’ın “Birleşik alanlar kuramı”na dayanarak bir “ışınlama” deneyi yapılmıştı. Deneyin resmi ve bilimsel adı “Project Rainbow” (Gökkuşağı Projesi) idi. 

Gökkuşağı Projesi”, iddialara göre İkinci Dünya Savaşı sırasında küçük destroyer tipi bir savaş gemisinin başından geçti. Olayın yeri Philadelphia Deniz Üssü’ydü. Amaç ise gemiyi düşmanın fark etmemesi için görünmez yapmaktı.

Philadelphia deneyi” adıyla bilinen ve askeri gizlilik içerisinde gerçekleştirilen olayda, 104 mürettebatlı “USS Eldridge” adlı askeri gemi, tanıkların iddialarına göre Philadelphia Deniz Üssü'nde, yeşil bir sise bürünerek yavaş yavaş “kayboldu” ve kısa bir süre sonra 640 km. ötedeki Norfolk Deniz Üssü'nde ortaya çıktı.

Philadelphia Deneyi’nin temelinde düşünce olarak Albert Einstein’ın ”Çekim ve Elektriklenmede Birleşik Alan Kuramı” vardır. Bu teori bu konuyla ilgili kişilerce “Elektronik kamuflaj” olarak tasarlandı.

Einstein’ın araştırma yaptığı Princeton’a Ankara Silistreli Ali Sipahioğullarından Orhan Alisbah’ı gönderdi

Modern Türkiye'nin en önemli matematikçilerinden Orhan Alisbah; Sokullu ahfadından Saadet Hanım ile Silistreli Ali Sipahiogullarindan Erkan-ı Harb kaymakamı Mustafa Hamdi Bey'in oğluydu. 

Annesi Saadet Hanım; Eski Başbakanlardan Recep Peker'in eşinin yeğeninin eşi ve Orgeneral Fahrettin Altay'ın kızının ilk eşi olan Prof. Dr. Kamil Sokullu'nun amcazadesiydi.

1955’te ünü ve çalışmaları sayesinde, o zamanda Einstein'ın da araştırmalar yaptığı Princeton Üniversitesi’nin, New Jersey’deki İleri Çalışmalar Enstitüsü’ne davet edildi.

Pensilvanya Üniversitesi’nde 1959-1960 arasında ziyaretçi profesör olarak ders verdi. 

Orhan Alisbah Einstein’le geliştirdiği dostluk sayesinde nükleer enerji alanındaki her gelişmeyi yakından takip etti. Türkiye dönüşü bilgilerini ilgili birimlerle paylaştı.  

Bu bilgiler içinde muhtemelen “Philadelphia deneyi” adıyla bilinen ve askeri gizlilik içerisinde gerçekleştirilen “Project Rainbow” (Gökkuşağı Projesi) dosyası da vardı.

“Orhan Alisbah Ödülleri”, Türkiye’nin en iyi bilinen matematikçilerinden biri olan Prof. Orhan Alisbah (1910 – 1989) adına verilir.

Orhan Alisbah’ın oğlu Bilsel Alisbah, 1998’den beri her yıl Bilkent Üniversitesi Matematik Bölümü’ndeki öğrencilere burs verilmesini sağladı. 

Bu burs, Prof. Alisbah’ın hatırasının unutulmaması ve genç matematikçiler tarafından örnek olarak alınması amacını taşır. Burs, her yılın en başarılı lisans ve en başarılı lisansüstü öğrencisine maddi destek sağlar.

Orhan Alisbah’ın 2 Temmuz 2017’de Amerika’da vefat eden oğlu Bilsel Alisbah’ın ailesi, “Bilsel Alisbah Ödülleri” adıyla Eğitim Fakültesi öğrencileri için de başka bir burs veriyor. 

Orhan Alisbah'ın oğlu Bilsel Alisbah ve Albert Einstein:

Orhan Alisbah’ın oğlu Bilsel Alisbah ile Albert Einstein, Princeton İleri Araştırmalar Enstitüsü’nde. 

O dönemde Enstitü’nün şehre ulaşım için bir arabası vardı. Ön koltukta oturmak için iki kişi hep ısrar ederdi, Bilsel ve Albert. Böyle tanışıp arkadaş oldular. Bu resim, Ağustos 1953’te çekildi ve Einstein tarafından 1954’te imzalandı.

Bilsel Alisbah çocukluk ve gençlik yıllarını İstanbul, Ankara ve İsviçre'de geçirdi. 15 yaşında, Princeton, NJ’e Türk, İngiliz ve Alman dillerini akıcı bir şekilde konuştuğu için Princeton Lisesi'ni bir yılda bitirdi. En yakın arkadaşı kendisinden yaşça büyük Dr. Albert Einstein ile satranç oynamaya bayılıyordu. 

Her neyse!

Nikola Tesla ve Albert Einstein neden çalışmalarını Türkiye’ye versin?

Nikola Tesla, Sırp asıllı ve Ortodoks inancına sahipti. Albert Einstein ise Yahudiydi. 

Her ikisinin de inanç noktasında Katolik kilisesi ile arası yoktu.

Özbekler Tekkesi Şeyhi İbrahim Edhem Efendi'nin torunu,  Türk İstihbaratçı Mehmet Akif Ersoy’un öğrencisi Mehmet Münir Ertegün 1934 ve 1944 arasında  (Beyaz Hayaletler’in Amerika’ya yerleştiği tarih) Washington Büyükelçisi’ydi.

Nikola Tesla ve Albert Einstein  ile kurulan irtibat pekiştirilmişti.  Sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi. 

Benden bu kadar.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Harbiye li
Harbiye li 5 yıl önce
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız, Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız, Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti, Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız. Yaşa varol Harbiye, yıkılmaz satvetinle Göklerden gelen bir ses sana ne diyor, dinle: Türk vatanı üstünde sönmez güneşsin sen, Kartal yuvalarında, hürdür millet seninle. Yüz senedir Harbiye bu orduya şan verir, Çıkardığı dehalar semalara yükselir, Baştan başa tarihtir mektebin her zerresi, Sarsılmayan azminle çelik kalalar erir. Şahikalar üstünde meydan okur bu erler, Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler, Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti, Tarihlere sorun ki bize “Ölmez Türk” derler.
Necdet çelikdönmez
Necdet çelikdönmez 5 yıl önce
Merhaba makalesi için ömür beye teşekkür ederim.Araştırmacı vasfı için Tebrikler. Ana hatlarıyla başlıkları dolduran bir yazı ilginç bilgiler vermiş.Sabırla okunur anlamak daha kolay olacaktır.Yazar ömür beyin kalemine kuvvet yüreğine sağlık üstad selamlar...
Yeşim Sedir
Yeşim Sedir 5 yıl önce
MaşAllah hayal gücünüz yerinde
Elmas Türker
Elmas Türker 5 yıl önce
.....???