USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kosova - Sırbistan sorunu bölgeye dış müdahale için kullanılmaya çalışılıyor

Kosova - Sırbistan sorunu bölgeye dış müdahale için kullanılmaya çalışılıyor
04-06-2023

Kosova - Sırbistan sorunu bölgeye dış müdahale için kullanılmaya çalışılıyor.

AB ve ABD, Balkanları kontrol etmek için bölgedeki karışıklıkları daha da karmaşık hale getirmek istiyor. 

Kosova ve Sırbistan, geçen yıl Temmuz aylarında, Kosova’nın, ülkede yaşayan Sırplar dâhil herkesin, “Kosova kimlik kartı ve plakasına sahip olması zorunluluğunun getirileceğini” açıklaması üzerine, ciddi gerginlikler yaşamıştı.

AB’nin araya girmesiyle gerginlik yatışmış, iki ülkenin de kimlik kartı ve plaka sorunu aşılmış gibi görünüyordu.

8 ay sonra iki ülke, çözümü zor olan başka bir krizle tekrar gerilimin eşiğinde.

Geçtiğimiz hafta, Kosova'nın kuzeyinde Mitrovitsa bölgesinde iki yıldır süren gerilim, Pazartesi günü Sırpların yoğun olarak yaşadığı belediyelerde "Arnavut" yönetime karşı çıkan Kosovalı Sırpların protestolarıyla başlayan olaylar, NATO'nun Kosova'daki Barış Gücüne (KFOR) bağlı 30 askerin yaralanması üzerine tekrar büyüdü.

Son günlerde, Kosova ve Sırbistan bir kez daha yeni bir krizin eşiğinde ve gözler Kosova Hükümetine ve Başbakanı Albin Kurti’ye çevrilmiş durumda.

Kosova ve Sırbistan Arasında Çözülemeyen Meselelerin En Başında “Sırp Belediyeler Birliği” Sorunu Geliyor.

Sırbistan, her fırsatta “Sırp Belediyeler Birliği”nin kurulmasının öncelik olduğunu, aksi takdirde Kosova ile diyaloğun devam edemeyeceğini vurguluyor.

Kosova hükümeti ise “Bu birlik kurulursa sonumuz Bosna Hersek’e benzer” diyor. Ayrıca birliğin kurulabilmesi için, birlik tüzüğünün ülkenin anayasasına uygun olmasını şart koşuyor.

Kosova'da çoğunlukla Sırpların yaşadığı belediyelerde ve Sırp Belediyeler Birliği kurulmasına ilişkin anlaşma, AB'nin arabuluculuğunda 2013'te Kosova ile Sırbistan arasında imzalandı. Ancak, bu anlaşma, Kosova Anayasa Mahkemesinin, birliğin "özerkliğe varabilecek" geniş yetkilere sahip olduğu yönünde karar alması ve Kosova Anayasası’na uygun olmaması nedeniyle uygulamaya konmadı.

Kosova, 2008'de tek taraflı bağımsızlığını ilan etmişti.

Kosova-Sırbistan arasındaki en büyük problemin kaynağı, Sırbistan’ın Kosova’yı ısrarla kendi toprağı olarak görmek istemesinden kaynaklanıyor.

Bu sorun Kosova'yı halen kendi toprağı olarak gören Sırbistan'ı, belirli belirsiz sebeplerle Kosova ile karşı karşıya getirmeye devam ediyor.

Sırbistan, (Kosova’yı tanımamasının altında Rusya faktörü çok güçlü) Kosova'nın bağımsızlığını tanımazken, bu yönde lobi yapmaktan da geri durmuyor.

Kosova Bağımsız Bir Ülke Olarak Var Olmaya Çalışıyor

Kosova, 117 ülke tarafından "bağımsız devlet" olarak tanınmasına rağmen, kuzeyinde devam eden etnik gerginlikler ve Birleşmiş Milletlere üye olamaması nedeniyle, "Avrupa'nın dondurulmuş ihtilaf bölgelerinden biri" şeklinde görülmektedir.

Sırbistan ve Kosova, AB arabuluculuğunda, 2011'de Başbakan Haşim Taçi döneminde başlatılan Belgrad-Priştine Diyalog Süreci kapsamında, ilişkilerin normalleşmesi ve iki ülkenin birbirini tanıması için ortak yol bulma arayışları, istenilen başarıyı sağlayamadı.

Bu aşamada, hem AB parlamenterleri hem ABD özel temsilcileri, Kosova ve Sırbistan liderleri üzerinde son 13 yıldır uyguladıkları müzakere baskı ve tehdit politikaları da bir işe yaramadı.

İki ülke arasında yaşanan gerginlikler, bu diyaloğun sürekli sekteye uğramasına neden olurken, Kosova ve Sırbistan yetkilileri en son 2 Mayıs'ta Brüksel'de toplandı. Burada da ABD tarafından, “Kosova'ya sert bir uyarı” ile yaptırım uygulanabileceği sinyali geldi.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken; “ABD, Kosova hükümetinin Kosova’nın kuzeyindeki belediye binalarına zorla girme eylemlerini güçlü bir şekilde kınamaktadır. Bu eylemler, ABD ve Kosova’nın Avrupa ortaklarının tavsiyelerine rağmen gerçekleştirilmiş olup, gerilimi gereksiz yere ve keskin bir şekilde artırmıştır.” ifadelerini kullandı.

Yönetimin attığı bu adımın, Kosova ile Sırbistan arasındaki ilişkileri normalleştirme çabalarını zayıflattığını kaydeden Blinken, yaptığı açıklamada “Bu durumun ABD ile Kosova arasındaki ikili ilişkilere yönelik sonuçları olacaktır.” dedi.

Açıklamada ayrıca, “Başbakan Albin Kurti’yi bu politikasını geri çekmeye, tarafları gerilimi daha da artıracak ve çatışmayı körükleyecek herhangi bir eylemden kaçınmaya çağırıyoruz.” İfadeleri vardı.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, “Hem Kosova’nın hem de Sırbistan’ın yaptığı hareketler yanlış. Çünkü aradığımız cevap; gerilimi azaltmak, tek taraflı hareketlerden kaçınmak ve normalleşme sürecine geri dönmek. Her ikisine de gelecekte Avrupa Atlantik topluluğuyla bütünleşmeyi vaat eden hususlar.” yanıtını verdi.

Bu açıklama, açıkça göstermektedir ki ABD’nin bölgeye yaklaşımı ve icraatları, bölgede istikrar sağlanmasından daha çok, bu bölgenin ileride ABD’nin Kuzey Buz Denizinden Akdeniz’e ve oradan güneye Hint Okyanusuna kadar oluşturmaya çalıştığı hattın tamamlanmasına yönelik gerçekleşiyor.

ABD, Balkanlarda Kendisinin İstediği Şekilde Bir Düzen Oluşturmak İçin Çalışmalarını Yürütüyor!..

ABD, 1992 Yugoslavya’nın dağılma süreci ile bölgenin tamamına yakınını AB ve NATO şemsiyesi altında, savaşsız olarak; politik, siyasi, kültürel, ekonomik ve ticari yeni bir yapılanma ile kontrolüne almış görünüyor.

Bu doğrultuda ABD açısından, Balkanlarda sadece iki pürüz olarak görülen, Kosova ve Sırbistan sorunu, ABD’yi rahatsız eder gözükmektedir. Bu konuda ABD tarafından henüz, Kosova’dan beklenen taviz alınabilmiş değildir.

Kosova’da, kuzeyinde yaşanan son olaylardan sonra, Belediye binasına girmeye çalışan Sırp göstericilerin, Kosova Polisi ve NATO'ya bağlı KFOR güçlerine saldırısında, belirttiğimiz bu nedenlerden dolayı, ABD ilk kez doğrudan Kosova Başbakanını hedef aldı.

ABD, Priştine Büyükelçisi Jeff Hovenier, Kosova Başbakanı Albin Kurti'nin kendilerine danışmadan tek taraflı hareket ettiğini belirterek; Kosova'nın "Defender Europe 2023" askeri tatbikatından çıkarıldığını, Devletler tarafından tanınması için yapılan lobiciliği ise durdurulduğunu söyledi.

Büyükelçi Hovenier, Kosovalı siyasilerin ABD'ye olası ziyaretlerinin de durdurulduğunu, duruma göre ek yaptırımların da uygulanabileceğini açıkladı.

Diğer taraftan, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu birçok ülke, sükûnet ve gerginliğin bir an evvel düşürülmesi çağrısında bulundu. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Macron, adeta Kosova'yı suçlayarak, yetkililere “bu belediye seçimlerine devam etmenin bir hata olduğunu” açıkça vurguladı.

Sorunun temelinde, Kosova'nın kuzeyinde Sırpların yoğun olduğu Zveçan, Zubin Potok ve Leposaviç belediyelerinde, 23 Nisan'da yapılan yerel seçimleri, Kosovalı Sırplar boykot ederken, katılımın sadece Arnavutlar tarafında yüzde 3’te kalmasında yatmaktadır.

Yerel seçimleri kazanan Arnavut belediye başkanlarının 26 Mayıs'ta göreve başlamasını protesto eden Kosovalı Sırplar, ilk olarak Kosova polisiyle karşı karşıya geldi.

Özellikle Zveçan Belediyesi önünde yaşanan olayların büyümesi üzerine, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç, Sırbistan ordusuna "hazır ol" emri verdi ve ordu mensuplarının Kosova sınırına konuşlanacağı duyuruldu.

Bu aşamada ABD, bölgede yaşananları kınayan ilk ülke olurken, NATO da aynı gün taraflara gerginliğin düşürülmesi çağrısında bulundu.

Bugün Balkanlarda, ABD ve Avrupa’nın politikaları savaş üzerine kurgulanmasa da kontrollü bir siyasal gerilim yaşanmaktadır.

Bu gerilimde, Batı Sırbistan’ın bir an evvel AB sürecine katılmasının önündeki engellerin kaldırılmasına çalışılırken, Kosova, süreci engelleyen bir ayak bağı olarak gösterilmek isteniyor.

Batının Hedefinde Bu Kez Kosova Yönetimi Var!..

NATO ve ABD Dışişleri Bakanlığı, yaşanan gerginliği şiddetle kınarken, Sırbistan, Cumhurbaşkanı Vuçiç, düzenlediği basın toplantısında, zekice bir açıklama ile Kosovalı Sırplara, NATO ile çatışmaya girmemeleri çağrısında bulundu.

Almanya, İtalya, İrlanda, Fransa ve İsviçre KFOR'a yapılan saldırıları kınayan ülkeler olurken, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ise Avrupa'nın yeni bir çatışmayı kaldıramayacağı açıklamasında bulundu.

ABD'nin Kosova Büyükelçisi Jeffrey Hovenier ise ülkenin kuzeyinde son günlerde yaşanan gerilimlerin iki ülke arasındaki ilişkileri etkileyeceğini ve ABD'nin Kosova'ya yönelik yaptırımları olacağını belirtti.

Kosova Başbakanı Albin Kurti ise demokratik cumhuriyeti "faşist milislere" teslim etmeyeceğini söyledi.

Bu açıklama ise bazılarını rahatsız etti.

Şimşekleri üzerine çeken Kosova Başbakanı Kurti, yaptığı açıklamada; “Bütün Sırpları savunmak istiyorum. Ben onların da başbakanıyım. Hayatımda çok acı çektim, başkalarının acı çekmesini istemem, temsil edilmediğini hissetmenin ne demek olduğunu biliyorum. Ama Miloseviç'in kayıplarını Vuçiç'e tazmin edemem” diyerek demokrat kimliğini vurgulamayı ihmal etmedi.

Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin, idealist, kararlı, cesur ve milliyetçi bir yanı var.  

Sırbistan'ın yatıştırılması üzerine; “Kosova, ABD ve AB ile kalıcı dostluğa derinden inanıyor. Biz temelde Transatlantikiz. Sırbistan'ın demokratikleşmesine yardım etmeye hazırız, ancak bunun için bir bedel ödemeye hazır değiliz” sözleriyle bir kez daha aslında Batının alışkın olduğu lider profiline çok uygun görülmüyordu.

ABD tarafından yoğun eleştirilere maruz kalan Albin Kurti, “Amerikan büyükelçisi tarafından değil, halk tarafından atandığını” vurgulayarak, ABD'nin kuzeydeki harekâtla ilgili koordinasyon eksikliğine yönelik eleştiri ve suçlamalarına değinmiş ve “zaman zaman kendilerine katılmamam normaldir” demiştir.

Bu son olaylar esnasında İngiltere’nin, ABD’nin sert tutumuna karşın, Kosova’yı daha sahiplenici bir davranış içerisinde bulunduğu görüldü.

Birleşik Krallık Silahlı Kuvvetlerinden Sorumlu Devlet Bakanı James Heappey, İngiltere'nin, “koşullar izin verdiğinde Kosova'yı, AB ve NATO'da görmeye kararlı olduğunu” söyledi.

Heappey, resmi ziyarette bulunduğu Kosova'da, Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani tarafından kabul edildi. Ardından yerel basına açıklamalarda bulunan Heappey, görüşmede, ülkedeki güvenlik zorluklarını ve Birleşik Krallık'ın bunları çözmede oynayabileceği ve oynaması gereken rolü ele aldıklarını söyledi.

Heappey, "Tabii ki Kosova'nın uzun vadeli hedefi hem AB hem de NATO üyesi olmaktır ve her iki örgüt de daha geniş fikir birliğine ihtiyaç duysa da Birleşik Krallık, koşullar izin verdiğinde Kosova'yı bu yolda görmeye kararlıdır." ifadesini kullandı.

Heappey, Kosova ziyareti kapsamında, Başbakan Albin Kurti ve Savunma Bakanı Armend Mehaj ile de ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirdi.

İngiltere'nin, NATO'nun Kosova'daki barış gücü KFOR'daki varlığını 3 yıl daha uzatacağına dikkati çeken Heappey, "Bu, sizin güvenliğinize, egemenliğinize, özgürlüğünüze ne kadar bağlı olduğumuzun ve Kosova projesinin 24 yıldır elde ettiği büyük başarıyı sürdürmesini sağladığımızın bir işaretidir." dedi.

Sonuç itibari ile iki yıldır Kosova ve Sırbistan arasındaki gerilimin en belirgin yanı, George Soros’un fikir babalığını yaptığı “Open Balkan” yani “Açık Balkan” politikasının NATO ve AB tarafından uzun zamandır pratikte gerçekleşememiş olmasıdır.

İşin içinde Soros’un olması zaten olayı daha karmaşık hale getirmeye yetiyor.

Yugoslavya’nın Balkanların dağılmasında büyük önemde operasyonel rolü olan Almanya medyası da Kosova'daki gelişmeleri büyük bir dikkatle takip ediyor; Alman medyası, “Kosova'nın bir kez daha yeni bir büyük krizin eşiğinde olmasından duyduğu endişeyi dile getiriyor.”

Erich Rathfelder'in "Tageszeitung" için "Tarihi unutan Batı" başlıklı yorumunda ise, "Kosova'daki ve ayrıca Bosna'daki mevcut çatışmada Balkanlar'a ilişkin tartışmanın ne kadar yüzeyselleştiğini ve ne kadar az ilgi gördüğüne şahit oluyoruz.” diyordu.

Burada tarihten ders almadan Balkanlar'da çarkları çeviren diplomat ve siyasetçilere gelen eleştiri açıkça görülüyor.

"Frankfurter Allgemeine Zeitung" gazetesi ise, “Arnavutluk belediye başkanları Sırp vatandaşları için" başlığıyla, şu ifadeleri kullandı;

 "Son tırmanma geçen hafta anlaşıldı, ancak bir aydan beri işaretler veriyordu. DW'nin bildirdiğine göre, bunlar Nisan ayında dört kuzey belediyesinde yapılan belediye seçimleriyle ilgili.

Bunlar, belediye başkanı da dâhil olmak üzere, Kosova'nın kuzeyindeki Sırp nüfusunun, Kasım 2022'de Kosova Başbakanı Albin Kurti'nin politikasını protesto işareti olarak yerel kurumlardan birlik olarak çekilmesinin ardından açıklandı.

Kurti, Sırp nüfusu tarafından neredeyse tamamen boykot edilen, etkilenen belediyelerde seçimler düzenledi.

AB ise bir ay önce, birkaç oy saydıktan hemen sonra, bu tür seçimlerin ülkedeki çatışma için uzun vadeli bir siyasi çözüm olmadığı konusunda onu eleştirdi.”

Bu arada "Neue Zürcher Zeitung" gazetesi ise Kurti ve Vuçiç’in Kosovalı Sırpların sırtında savaştığını ve Kosova'nın kuzeyindeki gerginliğin, militan Sırpların NATO birlikleriyle çatışmasından sonra da devam ettiğini yazıyor.

Diğer yandan NZZ Gazetesi, hukukçu bir duruşa sahip olan Albin Kurti'nin, 23 Nisan seçimlerinden sonra “seçilenlerin tüm vatandaşların hizmetinde ofislerine girmesi gerektiğine karar verdiğini”, ancak cumartesi günü ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in açıklaması ile Albin Kurti üzerindeki baskının arttığını yazıyor.

ABD Dışişleri Bakanı, Twitter'da Kurti'nin adımını kınadı ve işine son verilmesini istedi. Ancak Kurti, Amerikan kınamasından etkilenmedi. Bu, Kosovalı politikacılar için alışılmadık bir durum.

Albin Kurti bunun yerine, protestolardan Belgrad liderliğindeki radikalleri ve holiganları sorumlu tuttu. Ona göre Kosova halkını rehin alıyorlar. Ama bu, gerçeğin yarısı.

Elbette Belgrad'da iktidar partisinin doğrudan desteğini alan gruplar var. Ancak, Kosova'daki Sırp nüfusunun çoğunluğunun yeni devleti kabul etmediği de bir gerçek.

Die Welt gazetesinin açıklamaları ise Rusya ağırlıklı ve Sırpların savunma gücü olarak bir kez daha ortaya çıkan Kosova'nın kuzeyinde çatışmaların şiddetlenmesinin ardından, Rusya'nın tepkisine dikkat çekiyor.

Gerçekten de Rusya, yaşanan gelişmelerden dolayı Batı'yı suçlayarak, şiddetle saldırdı.

Rusya, “Batı'dan, Kosova'daki olayların sorumluluğunu, meşru hak ve özgürlüklerini silahsız ve barışçıl bir şekilde savunmak isteyen, çaresiz Sırpların üzerine atan yanıltıcı propagandayı durdurmasını istiyoruz." dedi.

Bütün bunlardan çıkarılan sonuca göre, AB ve NATO’nun Kosova Sırbistan politikasının; Rusya’nın Balkanlarda Slav ve Ortodoks toplumları üzerindeki etkisini kırmaya ve Sırbistan’ı tolere etmeye yönelik olduğu çok açık olarak görülmektedir.

ABD ve Almanya’nın Balkanlar Planına, Sırbistan ve Kosova’nın İtiraz Noktaları Batıyı Öfkelendiriyor!..

Gelinen noktada, Kosova ile Sırbistan’ın ülkeler, liderle ve etkin kurumlarca sıkı markaja alındığını görüyoruz.

Bu nedenle de en ufak sorunlar büyütülüyor, sürekli olarak Kosova’da işler karışıyor, Rusya, Sırbistan’ı Batıya karşı kışkırtıyor.

Bir anlamda: “Ukrayna’ya karşı Sırbistan”.  Ancak yine de “tüm Balkanlar karışır ?” sorularının sorulması için çok erken gibi.

AB ve NATO’nun uzun vadeli planı, Sırbistan’da Rusya’nın siyasal ekonomik etki gücünü kırmak ve Batı yanlısı bir muhalif sosyolojinin güçlenmesine zemin hazırlamaktır.

Zaten Kosova-Sırbistan sorunu uzun zamandan bu yana Almanlar ve ABD’nin kontrolünde yürüyor. Ancak sorunlar belki de bu nedenle bir türlü çözülemiyor.

Sorunun çözülmesini istemeyen başka ülkeler de var gibi.

Örneğin ABD.

ABD, Kosova-Sırbistan arasında bir yıldır Kosova Başbakanı Albin Kurti ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç arasında anlaşma sağlamak için yoğun çaba sarf etti ancak her nedense istediği sonucu bir türlü alamadı.

AB ve ABD Sonuç Alamadıkça Sabırsızlanıyor!..

Bu durum da tartışılıyor.

AB ve ABD’nin sabrı taşarsa ne olur?

İki seçenek var” deniliyor.

Ya “Kosova lideri değişir” ya da “Dar alanda kontrollü bir sıcak savaş” denenir. Yani her ne pahasına olursa olsun illa kendi dedikleri olacak. Ama bunun kolay olmadığını herkes biliyor.

Bu noktada ise Kosova hükümeti, kuzeyde Sırpların yoğun yaşadığı şehirlerde kendisine dayatılan belediyeler birliği sorununu, ulusal çıkarlarına büyük tehdit olarak görürken, Sırbistan’ın Kosova’yı tanımaması Batı tarafından niçin söz konusu edilmediğini sorgulamakta gerekiyor.

1991-95 yıllarında Yugoslavya dağıldı, şimdi ikinci perde açıldı. ABD ve dolayısıyla Almanya’nınİkinci Balkanlar Operasyonu”nun devam etmekte olduğunu görüyoruz.

Batı, Balkanları AB ve NATO’nun bir parçası haline getirmeye çalışırken herhangi bir sorun istemiyor.

AB, ABD ve İngiltere’nin Son Hamlesi…

Bölgede her ülke kendisini ön plana çıkaracak oyunları sahneye koyuyor.

Batı bir anlamda, Slav ve Ortodoks halklarının kiliseleri ikiye bölerek, Rusya’yı iyice yoruyor.

Ukrayna, Karadağ ve Kuzey Makedonya ve Bulgaristan’daki örneklerde bu açıkça görülüyor.

Şimdi ABD, Kosova’dan da bir bedel ödemesini istiyor ve Sırbistan politikalarında küçük bir taviz vermesini dayatıyor. Aslında ABD, Balkanlarda 30 yıldır yürüttüğü politikalar çerçevesinde son yıllarda kendisine direnen liderlere ve politikacılara artık sert tepkiler vermeye başladı.

Diğer taraftan NATO’nun, Batı Balkanlarda, Sırbistan’ın AB’ye dâhil edilmesi politikasının orta vadede çok önemli bir işlevi olacaktır.

Bu kapsamda Soros’un, 2013 yılında dillendirdiği “Balkan ülkelerini AB’ye bir an evvel almaya çalışmalıyız. Süreç uzarsa Rusya, Türkiye ve Çin bölgeyi Balkanlaştırır.” sözünü yabana atmamak ve iyi değerlendirmek gerekiyor. Çünkü bilinçaltında bu var.

Batı Balkanların yeni tasarımı, dizaynı Rusya’yı hedeflemektedir.

Geçtiğimiz hafta Rusya, ülkesindeki Alman yetkililerin sayısını 350 ile sınırlandırdı. Bu karar Almanya'yı karşılık vermeye sevk etti ve Almanya, Rusya'dan tüm konsolosluklarını yılsonuna kadar derhal kapatmasını istedi.

Şimdi herkesin merak ettiği soru şu;

Rusya-Almanya diplomatik ilişkileri kopabilir mi?

Süreç bakalım nereye doğru evirilecek?

ABD ve AB’nin, Sırbistan Kosova savaşına izin vermeleri çok zor görünüyor.

Bunun anlamı Balkanlarda ikinci bir Ukrayna vakası ve bu kimsenin işine gelmez.

ABD’nin en büyük planı, Sırbistan’ı kendi oyununun içinde tutmak.

AB ve ABD’nin amacı Balkanlarda savaşsız siyasi, ekonomik bir değişim ile Sırbistan’ı Avrupa limanına çekerek, Karadağ pozisyonuna dönüştürmek ve uzun vadede Rusya etkisinden uzaklaştırma olarak görünüyor.

Şimdilik Kosova-Sırbistan arasındaki gerilimi, Balkan jeopolitiğinin yeni mimarı ABD’nin yürütmekte olduğunu görüyoruz. Ancak bunun o kadar da kolay olmayacağı açık. Çünkü Balkanlar coğrafyası, kolay bir alan değildir.

Bu bölgede, Türkiye gibi tarihi, kültürel ve hatta dini ağırlığı olan ülkeler dikkate alınmadan gerçekleştirilecek çalışmaların, pek sonuç vermeyeceği de bir gerçek.

.

Osman Atalay, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?