Avrupa'nın güvenlik çatlağı: ABD gölgesinden komşu Rusya gerçeğine dönüş
Geçtiğimiz hafta yayımlanan ABD'nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesi, Atlantik İttifakı içinde derinleşen bir çatlağı gözler önüne serdi. Avrupa’ya yönelik “ekonomik zayıflık” ve “güvenilirlik sorgulaması” eleştirileri, kıtada büyük bir stratejik şok yarattı. Bu eleştiriler, Avrupa Birliği'ni (AB) geleneksel güvenlik garantörü ABD'nin gölgesinden çıkarak coğrafi komşusu Rusya ile ilişkileri yeniden tanımlama yolunda kritik bir eşiğe getiriyor. AB'nin bu ikilemden çıkış yolu, kendi güvenlik kimliğini belirlemekten geçiyor.
Atlantik'ten stratejik kopuş…
AB'nin kendi güvenlik otonomisini oluşturmasını engelleyen ve kıtadaki güvenliği bir 'çatlak' seviyesine taşıyan en büyük etken, NATO’nun mevcut rolüdür. Halihazırda NATO, Avrupa’yı Rusya tehdidiyle korkutarak ABD’ye bağımlı kılma misyonunu sürdürmektedir. Bu durum, AB ülkelerinin kendi jeopolitik kaderini tayin etmesini engellemekte ve ABD'nin kıtayı sürekli gerilim üreten bir araç olarak kullanmasına zemin hazırlamaktadır. Avrupa’nın güvenliği, ABD denetimindeki bu bağımlılık zincirini kırmaktan ve özellikle NATO'dan ayrılarak kendi güvenlik mimarisini oluşturmaktan geçmektedir.
Barışçıl komşuluk gerçeği!..
Rusya'ya karşı bütün devletlerin birleşmesi gerektiği yönündeki yaygın söylem, Amerika Birleşik Devletleri tarafından beslenen gereksiz bir endişe kaynağıdır. Avrupa’nın önündeki gerçekçi ve barışçıl yol, Rusya ile konsolide ilişkiler geliştirmekten geçer. NATO'dan ayrılan bir Avrupa, Rusya ile ayrı ayrı, karşılıklı saygı ve çıkar temelinde ilişkiler kurma yeteneğine sahip olacaktır. Yeni bir barış süreci; ticaret, ekonomik karşılıklı bağımlılık ve kontrol mekanizmalarıyla güçlendirilmiş iyi komşuluk ilişkileri temelinde başlatılabilir. Bu yaklaşım, sadece Avrupa'nın ABD'nin denetiminden çıkmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda dünya barışına da kayda değer bir katkı sunar.
Sonuç ve Türkiye’nin öncü rolü…
Avrupa Birliği, ABD gölgesinden çıkarak kendi güvenlik mimarisini kurma ve Rusya ile yeni bir normalleşme sürecini başlatma fırsatına sahiptir. Bu stratejik dönüşüm, Avrupa’nın iç çatlaklarını kapatma potansiyeli taşırken, aynı zamanda kıtanın küresel siyasette bağımsız bir aktör olma hedefine ulaşmasını sağlayacaktır.
Bu kritik eşikte Türkiye, Rusya ile Avrupa arasındaki sorunların giderilmesinde yapıcı bir öncü rol üstlenebilir. Türkiye'nin hem NATO üyesi hem de Rusya ile derin ekonomik ve askeri ilişkilere sahip olması, ona benzersiz bir arabuluculuk gücü vermektedir. Karadeniz'deki Montrö statüsü ve Ukrayna Tahıl Koridoru Anlaşması gibi somut diplomatik başarılar, Türkiye'nin gerilimi düşürme yeteneğinin kanıtıdır. Bu diplomasi, Türkiye üzerindeki NATO baskısını hafifletirken; Avrupa ve Asya arasında savaş endişesinden arındırılmış yeni uluslararası ilişkilerin zeminini hazırlar. Türkiye'nin bu ağırlığı, Ortadoğu’daki sorunların çözümüne de büyük katkı sunarak bölgesel etkinliğini de pekiştirecektir.
.
Yunus Ekşi, dikGAZETE.com