USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Anadolu Toprakları üzerinde mücadele neden bitmez!

13-12-2018

Fedakarlık ve Bencillik

Birden çok medeniyete ev sahipliği yapmışken ve herkesin kendi geçmişinde aidiyet bulduğu Anadolu topraklarında mücadelenin neden bitmiyor olması anlaşılabilir bir durumdur.

Çünkü (verimli topraklar, dört mevsime sahip iklim yapısı gibi) hayatı destekleyen ünitelerin en üst seviyelere sahip olması ve bu imkanların hayatı  kolaylaştırıcı olmasıdır.

Ayrıca jeostratejik olarak, değişen global ilişkiler ve ihtiyaç duyulan ticaret geçiş yolları bakımından kilit pozisyonda bulunması, Anadolu topraklarını vazgeçilemeyecek kadar değerli ve önemli kılıyor.

Bu toprakların sahibi olmaya hakkı olanlar kimlerdir.?

Bedelini ödeyerek sahip çıkanlar değil midir?

Her türlü zorluğa ve bedele göğüs gerip, terk etmeyenler değil midir? Anadolu’nun gerçek sahipleri!..

Tarihin sayfalarında dolaşıp araştırmak gerekirse, “kimler en çok bedel ödeyerek Anadolu topraklarında yaşamış ve terk etmemiştir” sorusunun cevabı; “Türkler” olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tarihin tozlu sayfalarında dolaşmak gerekirse, dedik ya;

Dolaşalım ve göz atalım, kimler bu topraklar için bedel ödemeyi göze almışlar!

Hatta tüm İslâm âlemine ait toprakları da içine katarak inceleyelim.

İlk önce şu konuyu açıklığa kavuşturmak gerekmektedir;

Tarihe göz atıldığında, “hangi milletin savaşçı ve mücadeleci olduğu” sorusunun cevabı, araştırdığımız sorunun da cevabı olacaktır.

Türkler var oldukları tüm tarihi süreç boyunca hep hak ve adaleti savunmuş ve bu dengeyi gözetmişlerdir.

Kurdukları sistemlerde ‘denge’yi,  adaleti kurgulayan ana unsur olarak algılamış ve bu doğru duruş, beraberinde ödenmesi gereken bedelleri de getirmiştir.

Burada dikkat çekmeye çalıştığım konu; Türklerin her daim bedel ödemeye hazır olmasıdır.

Fakat bu bedel ödemelere karşılık olan kazanımlara, bedel ödemeden sahip olmaya ve kendilerine pay çıkartmaya çalışanları da işaret etmek isterim. 

İslâm adına, Arapların ödemeye hazır olmadıkları bedelleri, Türkler’e ödetmeleri ve bunun getirilerini de kendi hanelerine yazmaları adil değildir.

Uzun yıllardır Araplar, Türkler’in sırtına binerek seyahat etmiş ve bedel, ödenmesi gerektiğinde ise her seferinde Türkler’in bedel ödemesi yaşanmıştır. 

Ne hikmetse her seferinde tüm getiriler “İslâm maskesi” kullanılarak arapların hanesine yazılmış ve deyim yerindeyse işin kaymağını araplar yemiştir.

Hak ve adalet adına bedel ödenmesine karşı olmadığımı belirtmekle birlikte, bedel ödeyenlerin de gerekli değeri görmesi için bir serzenişte bulunmak istedim.

Çünkü, Birinci (paylaşım) Dünya Savaşı’nın ardından araplar, (körfez), İngiliz milletler topluluğuna katılmışlardır. 

Kendi iç (iktidar) çekişmeleri dışında “İslâm adına kimlere karşı mücadele etmişler” diye sormak da gerekmektedir.

Yani; İngiliz Milletler Topluluğuna ait (körfez) araplar, “İslam kardeşliği” adı altında, Arap cahiliye adetlerini İslam coğrafyasında, İngiliz menfaatleri adına yaymakla birlikte kurumsallaştırma mücadelesi de vermektedirler.

Son söz olarak;

Görmemiz gereken gerçeklere gözlerimizi daha ne kadar kapalı tutacağız?

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?