Türkler aptal mı? Dünyanın hiçbir yerinde bunlar olmaz mı?

Nuray Mert
Nuray Mert
Türkler aptal mı? Dünyanın hiçbir yerinde bunlar olmaz mı?
13-08-2023

İzninizle siyasi gündeme dair bir şey yazmayacağım, katılır mısınız bilemem ama yıllardır çok rahatsız olduğum bir konudan bahsedeceğim.

Son haberlere bakarken önüme, hangi mecrada ifade buldu bilmiyorum, bir felsefe profesörünün “insan merak eder (veya anlamak ister), Türkler hariç” türünden bir lafı düştü.

Her vesile ile yazarım, milliyetçilikle hiç aram yoktur, doğduğum ülkenin üzerimdeki izlerinin farkındayım, bunlardan şikâyetim yok o kadar.

Başka bir yerde doğsaydım herhâlde aynı şeyleri o ülke için hissederdim, bunun Türklükle, Araplıkla, Almanlıkla alakası yoktur diye düşünürüm. Ancak, bu hoşnutluk içinde, içine doğduğum şanslı denebilecek koşulların payı olduğunun da farkındayım, zor koşullarda yaşasaydım, aynı şeyleri hissetmeyebilirdim, bilmiyorum.

Ama, her telden insanın bu ülkeden, bu ülkenin insanlarından habire şikâyet etmesinin marazi bir durum olduğunu düşünüyorum.

Hadi, tüm dünyası Türkiye olan insanlar ya ülkelerini fazlası ile abartıyor ya da dünyanın geri kalanını cennet zannediyor diyeceğim, okumuşu yazmışı da aynı kafada.

Hatta, okumuşu yazmışı, daha da şikayetçi, hatta hiçbir ülkede bu ülkede yaşadığı kadar konfor, mevki sahibi olarak yaşama ihtimali olmayanlar daha da şikayetçi!

Taksiye binersiniz, şoför, trafiğe, kural ihlaline, yolda karşılaştığımız her şeye “dünyanın hiçbir yerinde böyle şey olmaz” diye söylenir. Sanki, İngiltere’de beş, Sri Lanka’da iki, Japonya’da on yıl yaşamış da karşılaştırma imkânı varmış gibi.

Dediğim gibi, hadi dünyası Türkiye’den, tanıdığı Türklerden ibaret olanlar neyse.

Felsefe profesöründen, her şey bir yana, insanlığa dair daha geniş ufuklu olmasını beklersiniz değil mi?

Yok öyle değil.

Dahası, milliyetçilik ne kadar içe kapanık bir zihin ve duygu yapısının ürünü ise, birçok konuyu Türklüğe, Türkiye’ye münhasır sanmanın da aynı tür bir zihniyet olduğunun da farkında değiller.

Bunun nedeni olsa olsa debdebeli bir ülkenin vatandaşı olmamanın ürünü olan eziklik duygusudur diye düşünmeden edemiyorum.

Çünkü, “Türkler şöyle, Türkiye böyle” diye atıp tutanların kafasındaki iyi, akıllı, mantıklı, vsmilletler kuşkusuz Araplar, Acemler, Afganlılar, hülasa ‘Doğulular’ değil, hayal dünyalarında yaşattıkları ‘Batılılar’. “Hayal dünyalarında” diyorum, çünkü malum insan her yerde insan, Doğulunun, Batılının, Arabın, Fransızın akıllısı, dürüstü, dar kafalısı, düzenbazı, kısaca her çeşidi var.

Aksini düşünmek, yani bir ırkın, milletin, kavmin. vs. daha üstün veya daha düşük olduğuna inanmak ırkçılık, milliyetçilik olur.

Felsefe veya jeoloji profesörü olmaya gerek yok, iyi kötü okumuş yazmış, dünyadan haberdar, belli bir yaşı aşmış herkesten, insanlığa dair daha ince düşünmesi beklenir.

Tabii ki, insanın zihni öncelikle yaşadığı yer ile, birlikte yaşadığı insanlar ile meşgul olur, onlara dair kendince beğenmediği şeylerden, yakın örneklerden söz eder, ama bunun da bir sınırı olmaz mı?

Okuması yazması kıt, içinde yaşadığı dar muhitten başkasını bileyen adam ile, fikir adamı/kadını geçinen, aynı kafada olur mu?

Özellikle de felsefe, edebiyat gibi alanlarda kafa yoranların, kalem oynatanların asıl derdi, insanlığa dair fikir yürütmek değil mi?

Eserlerinin değeri, dar sınırları, kültürleri, kalıpları aşma kabiliyeti ile ölçülmez mi?

Hâl böyle iken, sanatçısı, yazarı, akademisyeni açıyor ağzını yumuyor gözünü.

Zamanında üstelik de çok iyi bir yazar olan Aziz Nesin, “Türklerin yüzde bilmem kaçı aptal” demiş. Ona da yakışmamış da bu laf dillerden dillere gezer, sürekli el yükseltilir; “Aziz Nesin az demiş, bence yüzde doksan, doksan beş, doksan dokuz…” diyen kendini yüzde on, beş, bir içinde konumlandırmış sanıp, avunur.

Oysa, akıllı, bilgili, görgülü insan öncelikle böyle genellemeler yapmaz. Bana sorasanız, ‘snob’luk da makbul bir şey değil, ama böylesi ‘snob’luk da değil, özellikle İngilizler ile özdeşleşmiş snobluk çok gıcık ama ince bir kendini beğenmişliktir.

Eminim, tüm bu söylediklerim de sadece bizim ülkemize mahsus bir durum değildir, ama bu hâlin genellikle ‘Batı dışı’ dünyaya mahsus olduğu kuvvetle muhtemel.

Batı dışı’ derken kastettiğim, gelişmiş Batı ülkeleri dışında yaşayanlar, ama özellikle de Müslüman ülkelerde yaşayanlar.

Ne kompleksmiş arkadaş, bir türlü aşılamıyor, pek çoklarına göre dünya “geri kalmış Müslüman ülkeler ve gelişmiş Batı”dan ibaret; Perulusu, yok Taylandlısı yok, Bolivyalısı yok, Kamboçyalısı yok!..

Onlara bakıp, hâllerine şükretsinler demiyorum, cahil cahil konuşmasınlar, yaptıklarının darkafalılık, cahillik, görgüsüzlük olduğunu farketsinler yeter.

.

Nuray Mert, dikGAZETE.com

.

Nuray Mert
Nuray Mert

Prof. Dr. Nuray Mert

1960, Trabzon doğumlu. 

Feyziye Mektepleri Işık Okullarının (1977) ardından Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Bölümü ile Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü mezunu (1983).

Yüksek lisans ve doktorasını ise Boğaziçi Üniversitesinde tamamladı.

Yüksek Lisans tezi "Prens Sabahattin ve Terakki Mecmuası", Doktora konusu "Erken Cumhuriyet Döneminde Laik Düşünce" başlıklarını taşır. Prof. Dr. Nuray Mert, daha sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olarak bulundu.

Uzun yıllar farklı gazetelerde köşe yazarlığı ile yorum ve siyasi analizlerde bulunan Nuray Mert, TV programlarındaki yorum ve analizleri ile de biliniyor.

Kitapları:

- Laiklik Tartışmasına Kavramsal Bir Bakış -Cumhuriyet kurulurken laik düşünce- 1994

- İslam ve Demokrasi, Bir Kurt Masalı - 1998

- Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycanı (Tadeusz Swietocvski tercümesi) - 1998

- Hep Muhalif Olmak - 2001

- Tezkire Dergisi Sayı: 33; İslamcılık: Eski ve Yeni Halleri (Şaban H. Çalış ile) - 2003

- Merkez Sağın Kısa Tarihi - 2007

- Tarihin Sonu mu? (Ortak kitap) 

- İstanbul Haneleri -Evlilik, Aile ve Doğurganlık 1880-1940- (Alan Duben - Cem Behar tercümesi) - 2014

- Batı İslam'ı Çok Sevmişti -2022

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?