Bir dirhem ilim bin okka ahlâk

Hüseyin Burak Uçar
Hüseyin Burak Uçar
Bir dirhem ilim bin okka ahlâk
05-07-2021

Ah bu türküler, 

Türkülerimiz. 

Ana sütü gibi candan. 

Ana sütü gibi temiz.

Radyoda bu anonsla başlayan programları hatırlayanlarımız olacaktır mutlaka. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yazdığı, “Türküler Dolusu” şiirinde yer alan bu cümleleri “Bozkırın Tezenesi” unvanlı ozanımız Neşet Ertaş, şu güzel sözü ile destekliyor: “Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur.” 

İstisnalar kaideyi bozmaz” diyerek, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirine ve Neşet Ertaş’ın sözüne pek uymayan -çünkü ana sütü gibi temiz olmadığı gibi, kötü niyetli kişilerce uydurulduğu iddia edilen- çok bilindik bir türkümüze değinmek istiyorum: “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman. Senin gibi cahile (yani zeytinyağı yiyip basma fistan giyene) ben efendim diyemem aman.

Aslında bir Rum halk şarkısı olan ve zeytinyağını değil hüzünlü bir aşk hikayesini anlatan bu türkü ile ilgili gelişmeleri Prof. Dr. Canan Karatay bir haber kanalında anlatmıştı. 

Hikaye, bilmeyenler için özetle şöyle:

Amerika Birleşik Devletleri, 1948-1951 yılları arasında ülkemizin de içinde olduğu 16 ülkeye “Marshall Yardımları” adı altında bir proje uygular ve bu yardımlar için bazı şartlar dayatır. 

Bu şartların en önemlisi ABD’nin elinde üretim fazlası olan mısırı bu ülkelerin satın almasıdır. 

Zeytin yağı kanser yapıyor” diye kötülenecek ve onun yerine mısır yağı ve margarin kullanımı sağlanacaktır ve bütün bunlara, “ben bilim insanıyım” diyen bazı kişiler de destek olacaktır. 

İddiaya göre ülkemizde bir zeytin ağacı katliamı yapılır ve toplanan zeytinleri de ABD alır. 

Zeytinyağına geri dönme riskini azaltmak için ileriki yıllarda bir türkü sipariş ederler ve bir Rum halk şarkısına Türkçe söz yazarak “bir derleme türkü” diye bize dinletirler. Ve başarırlar. Çünkü türkü en sevilen türkülerden biri olur. 

Böylece Sümerbank’ın pamuklu ve sağlıklı kumaşının yerini de yapay Amerikan bezi alır.

Aynı oyunlar hemen hemen bütün gıdalarda farklı varyasyonlarla oynanmaya devam edilir. 

Bir ara “anne sütü yetersiz” diyen bilim adamları çıkar ve “anne sütünde demir eksik bu yüzden ek mamalar gerekir” diyerek bir kuşağın çok olumsuz etkilenmesine sebep olurlar.

Yıllar sonra bebeklerin zaten 2 yıl yetecek bir demir deposu ile dünyaya geldiği, annelerin bebeklerini mümkünse iki yıl emzirmelerinin çok önemli olduğu ispatlanır fakat iş işten geçmiştir artık. 

Yine kendisine “bilim insanı” diyen birileri, bizi bir süre de tereyağından ve yumurtadan soğuturlar. 

Bal konusunda yaşananlar ise tam bir felakettir. Çünkü bal konusunu artık doğadaki arılara bırakılamayacak kadar ciddi bir konu olarak gören bir “üretici türü” ortaya çıkar. 

Balı, fabrikasında üreten bir firmanın “yılın başarılı firmaları” kategorisinde ödül aldığı bir törene şahsen katılmış ve olaya şahit olmuştum. 

Yunus Emre’nin bir şiirinde bal ile ilgili şöyle bir mısra var:

Sevdiğim bir haber göndermiş bana

Rüzgar dokunmamış dal ister benden

Bir nefes almasın demiş dalımdan

Arı görmemiş bal ister benden

700 yıl önce kendisinden imkansız bir şey istendiğini “arı görmemiş bal” benzetmesi ile anlatan Yunus Emre, bu şiiri bu gün yazsaydı bu benzetmeyi kullanamayacaktı. 

Einstein ise arılar ortadan kalktığında insanoğlunun öyle bir dünyada sadece 4 yıl yaşayabileceğini belirtiyor. 

Eskiler bilgisi çok ahlakı eksik olanların, insanoğlunu felakete sürükleyeceğini ifade etmek için “Bir dirhem ilim bin okka ahlak gerektirir” diye güzel bir söz söylemişler.

Bilimsel gelişmelerin ve teknolojinin son yüzyılda 2000 yıla bedel bir artış kaydettiğinden daha önce bahsetmiştik. 

Bir okka “400 dirhem” ettiğine ve bir dirhem ilim için bin okka ahlak gerektiğine göre basit bir hesapla; bilimsel gelişmelerin 400 bin katı ahlak gerekmektedir. 

Dünyanın ve insanlığın geldiği noktada böyle yüce bir ahlaktan söz etmek maalesef mümkün görünmüyor. 

Marshall yardımı” ile başlayan, margarinlerle, GDO’lu gıdalarla ve yapay giysilerle devam eden sürecin bizi getirdiği nokta bozulan bağışıklık sistemlerinin bizleri covit 19 karşısında, aşı olmak zorunda bırakmasıdır. 

Belki de kendisine “bilim insanıyım” diyen birileri, bizi yine bir maceraya sürüklüyor ve biz yine mecburiyetten bu maceraya dahil oluyoruz. 

Böyle bir ihtimale “uzak ihtimal” diyenler olacaktır ve haklıdırlar. Fakat tecrübeler hep uzak ihtimallerin gerçekleştiğini ve tarihin hep tekerrür ettiğini göstermektedir.

Sırada “yapay et”in olduğunu belirtelim ve bu kadar yapay gıdanın ve aşıların, insanın fıtratını değiştirmesinin ve kısırlaştırmasının da “bir uzak ihtimal” olduğunu ekleyelim.

Bu uzak ihtimali anlatan ve bizi uyarmaya, uyandırmaya çalışan 2006 yapımı “SON UMUT - CHILDREN OF MEN” isimli filmde olaylar yakın gelecekte geçiyor ve küresel çapta kısırlığın yaşandığı, cehenneme dönmüş bir dünyayı anlatıyor. 

Tam bir kaos yaşanmakta. 

Son doğan bebek, filmin başında 18 yaşında iken, imza isteğini reddettiği bir hayranı tarafından bıçaklanarak öldürülüyor. Dünyanın en genç insanı” olarak yaşadığı ömrü ve şöhreti kısa sürüyor.

Film, “demokrasi getiriyoruz” denilerek işgal edilen ya da kolay sömürmek için türlü oyunlarla iç savaş çıkartılan ülkelerde, milyonlarca insanın katledilmesinden sonra vatanını terk etmek zorunda kalan mültecilere de değiniyor. 

Bir kısmı, sığınmak istediği ülkeye ulaşamadan yaşamını yitiriyor. 

Sağ kalanlar ise aç-susuz bir şekilde yaşamaya mahkum edilerek kafeslere tıkılıyor. 

Mevcut polis devleti, mülteci haklarını savunanlarla çatışma halindedir ve mülteciler içinde bir kadın hamiledir

Gücü elinde bulunduranların bir fazlalık olarak görüp hakir gördükleri mültecilerden olan bu kadın, belki de insanlığın kurtuluşuna vesile olacaktır. 

Kahramanımızın onu koruması ve oradan çok uzakta gizli bir şekilde “insanlığın kurtuluşu için” çalışmalar yapan bir ekiple buluşturması gerekmektedir.

Senaryosu, yönetmeni ve oyuncuları ile eleştirmenlerden tam not alan bu filmi izlemeyenlere tavsiye ediyoruz.

Tam bu noktada, aklınıza cevabını bizimde merak ettiğimiz şu soru gelebilir: “Zeytinyağlı yiyemem aman / Basma da fistan giyemem aman” türküsünün yeni bir varyantı çıkmış fakat biz her zamanki gibi fark etmemiş olabilir miyiz?

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

Hüseyin Burak Uçar
Hüseyin Burak Uçar

Hüseyin Burak Uçar kimdir?

HÜSEYİN BURAK UÇAR, 1968 Sakarya doğumlu. Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Mezunudur.

"HAYALBAZ" (Öykü) ve "BAŞARININ FREKANSI" (Gelişim) kitaplarının yazarı.

28 yıl bankacılık yaptı. Bu sürenin 24 yılında yönetim kademelerinde çalıştı. Farklı banka ve ekiplerde yüzlerce çalışma arkadaşı ve binlerce müşteri ile tanışma fırsatı buldu.

İnsanlar ve hikâyeler biriktirdi. Mesleğinden emekli olduktan sonra, bu hikayeler ve deneyimlerini aktardığı gelişim yazıları, Zafer Bilim Kültür ve Sanat Dergisi, dikGAZETE.com ve Yeni Sakarya gazetelerinde yayınlandı. Türkiye Yazarlar Birliği üyesi olan Hüseyin Burak Uçar, evli ve dört çocuk babasıdır.

Yayınlanan Kitapları:

-Hayalin İçinden Öyküler / HAYALBAZ / Ocak 2023

-BAŞARININ FREKANSI / Şubat 2024

hbezau@gmail.com

.

dikGAZETE.com 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Feridun 4 yıl önce
Hüseyin Bey, yine yazınızda çok değerli bir konuyu işlemişsiniz. Kesinlikle katılıyorum ahlak yoksunu kişilerden her şey beklenir...
anu 4 yıl önce
Yine önemli bir konu ve yine Hüseyin Burak Uçar. Konuya çok güzel değinmişsiniz. Kaleminize sağlık.
Özlem KALAY 4 yıl önce
Çok güzel yazı. Yine fakındalığa yönlendirmiş. Emeğinize sağlık.
Ahmet Reşat SAKARYA 4 yıl önce
Hüseyin bey, yazılarınızı çok zevkle okuyorum. Zamanımızın eksikliklerini ve dönen dolapları çok güzel özetlemişsiniz. Emeklerinize sağlık.
Fatih TUNCA 4 yıl önce
Çok güzel bir konu, teşekkürler Hüseyin bey
Nazan 4 yıl önce
Tarihin her döneminde maalesef insanlar kullanılmıştır.Bizim bireysel olarak yapabileceğimiz hiçbir şey yok.Hükümet politikalarıyla bizim can ve mal güvenliğimizin sağlanması gerekiyor.Onun için vicdanlı,sorumluluk sahibi yöneticilere ihtiyacımız var.
Abdullah Pektaş 4 yıl önce
Hüseyin bey yazınızı çok beğendim. insanlık üzerinde oynanan bu oyunlari bize tekrar hatırlatmış oldunuz,açıkçası covid 19 aşısı için bende aynı düşüncedeyim bizler uyanık olmalıyız teşekkür ederim kaleminize sağlık
Yasemin Şimşek 4 yıl önce
Tarihten ders çıkarıp ona göre tedbirler almalıyız. Ancak bunu bireysel yapmak zor
Muammer Aynaci 4 yıl önce
Hüseyin by ağzina ve kalemine sağlik inşAllah bu yazdiğiniz yazi bu zamanin gençlerine yol gösterir Teşekkürler
Akif çapacı 4 yıl önce
Güzelim yurdumuzun daha önce ve belki de şuanda sırf başkaları istiyor diye tükettiğimiz gıdalara yön vermelerini, yaptıkları algıları çok güzel ele almışsınız, özellikle sona doğru bahsettiğiniz son umut filmini bu hafta sonu izleyeceğim.
Sevgi 4 yıl önce
Farklı bakış açısıyla farklı görüşlere sebep olan yazınız icin teşekkür ederizzzz
Selim Öztürk 4 yıl önce
Çok dokunaklı ve faydalı bir yazı…Tebrik ederim. Aslen zeytinyağlı yiyemem aman türküsünü çok severim ve ne zaman duysam kulak verir ve dinlerim.Neden hoş bir türkü nefsimi okşar neşem yerine gelir.Hikayesini ise yazıyı okuyunca öğrendim.Çok alışıldık bir asimile işlemi işte…2071 de tam 1000 yıl olacak Anadolu’ya gelişimizin…Zor zamanlar ama…1000 yıla yakın kimse bu milleti yıkamamış yıkamazda…Sizinde belirttiğimiz gibi farkında olmak çok önemli…Kalemimize sağlık…
Selda erkan 4 yıl önce
İnsanlık üzerine oynanan oyunlar her zaman olmuş olmaya da devam ediyor maalesef..bunlara birey olarak bir şey yapamayız diye düşünüyorum. Devletler engel olmalı. İnşAllah çocuklarımıza bizlerden daha güzel bir dünya kalır. Teşekkürler Hüseyin bey kaleminize sağlık
Alican 4 yıl önce
Çok farklı ve yerinde yorumlar. Tebrik ederim. Sıkı takipçinizim????
Nurullah 4 yıl önce
Öncelikle hayırlı haftalar ve selam olsun. Bu haftaki yazınız özünde ne kadar bilim ve imkan da olsa ahlaktan yoksunsa hiçbir değeri olmadığını gösteriyor. Nasıl bilim insanları kendilerine vaad edilen gelecek ile ilgili şeylere kanıp doğru bildiğinin tam tersini küresel şirketler için savunma ihtiyacı duyuyorsa, bunun temelinde ahlak eksikliği yatmaktadır. Aynısı üretim yapan bir iş insanının ürünün içine hile karıştırması da aynı kapıya çıkıyor. Buda güvenilmez bir toplum ve nesil ortaya çıkarmaktadır. Nasıl Osmanlı Devletinin son yıllarında liyakat ve ahlak bozukluğu olan insanların yönetimi ele geçirip devletin etrafını sarmasıyla son bulduysa aynı durum tüm devletler içinde geçerlidir. Padişah bu durumu araştırmak için Avrupa ya ekip göndediğinde dönüşlerin de şu önemli söz tarihe geçmiştir. "işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi" hayirli haftalar. Slmlar.
Selma Köroğlu 4 yıl önce
Yine deriiiin derin düşüncelere daldığımız bir yazı olmuş teşekkürler Hüseyin bey ????????????????????????
Timur 4 yıl önce
Bundan 50 sene önce sigara içmenin ne kadar faydalı olduğundan bahsediliyordu. Gerçi bu sigara konusu ayrı bir yazının da konusu olur büyük ihtimalle.
Yıldıray Yıldız 4 yıl önce
Olayları farklı açılardan ele almanızı , değerlendirmenizi ve bizlere başka boyutlara taşıdığınız yazılarınızın artarak devamını dilerim. Kaleminize sağlık Hüseyin bey.
Abdurrahman Keskin 4 yıl önce
Başarılar dilerim
Gamze Topçu 4 yıl önce
Her şey olabilir Benim hiç bir şeye, hiç bir kuruma güvenim kalmadı maalesef .Ne doktorlara ,ne din adamlarına ,ne de siyasetçilere ….
Mesut isen 4 yıl önce
Güzel bir yazı olmuş Hüseyin bey ellerinize yüreğinize sağlık (:İnsan oğlu plan yapar lakin plan yapanların en hayırlısının da bir planı var muhakkak .Mevlam beylerse güzel eyler
Fatih 4 yıl önce
Sabah dinlediğim radyo programı ile örtüşen bir yazı oldu. Arkadaşlarınızı müminlerden seçin diyordu programda.. Aksi halde çok zarar görürsünüz. Bu güzel yazı için teşekkürler...
Arda Kalan 4 yıl önce
Son zamanlarda okuduğum en keyifli ve düşündüren yazılardandı. Bir çok konuyu harmanlayıp bilgi dağarcığımıza katkıda bulunmuşsunuz. Elinize sağlık.
Erol Yılmaz 4 yıl önce
Çok güzel yazı
Erol Yılmaz 4 yıl önce
Çok güzel yazı
Mehmet Zeki Aktaş 4 yıl önce
Amerika ne yapsa yaranamıyor. Para veriyor zeytini alıyor. Gıdaya gelince Amerika bir şey dememiş ki bilim adamları demiş :)
Nigar Özel 4 yıl önce
Geçmişten ders almayan gelecekten korkar hale geldik malesef.bizi ve çocuklarımızı bekleyen tehlikeler çok fazla rabbim kötülere fırsat vermesin bizlere de bunları anlayıp korunabilecek güç versin inşAllah yine çok önemli noktalara değinmişsiniz tebrik ederim