
İstanbul
Marmara Üniversitesi (MÜ) İletişim Fakültesince, Anadolu Ajansının (AA) global iletişim ortaklığında, "Adil ve Etkili Bir İletişim Düzeni Arayışı: Mukavemet, Dekolonizasyon ve Enformasyon Ekosistemi" temasıyla düzenlenen "Uluslararası Marmara Lisansüstü İletişim Öğrencileri Kongresi-4" sona erdi.
Göztepe Yerleşkesi'ndeki kongrenin son gününde, "Sömürgecilik, Avrupamerkezcilik ve Batıdışılaşma" başlıklı oturum, Dr. Büşra Tosun Durmuş'un moderatörlüğünde gerçekleştirildi.
Durmuş, ikinci günün ilk oturumunda, Batı medeniyetinin kurucu kavram ve olgularını inşa eden iki önemli ismin; Alexis de Tocqueville ve Francisco de Vitoria olduğunu söyledi.
Marmara Üniversitesi doktora öğrencisi Esma Betül Acar, "Ruh Sağlığı Çalışmalarında Avrupamerkezci Paradigmaya Karşı Yeniden İnşacı Tavır: Malik Bedri Örneği" başlıklı konuşmasında, ruh sağlığı çalışmalarının objektif, tutarlı ve evrensel olması gerektiğini kaydetti.
Marmara Üniversitesi doktora öğrencisi Şirvan Önce Çolak ise "Batılılaşma Çerçevesinde Doğu ve Batı Literatüründe Kamusal Alan Tartışmaları" başlığında, Batı merkezli geçen ve dünya literatüründe hakim olan "kamusal alan" kavramının Batı dışındaki toplumlarda kullanım ve deneyimleme biçimini incelemenin önemine işaret etti.
Batı ve Doğu'nun sadece coğrafi yön ve bir konum olmadığına dikkati çeken Çolak, "Aslında tarihsel bir yarış ve iki ayrı dünya görüşünü simgeliyor. Doğu-Batı ayrımına kamusal alan çerçevesinde de bakıldığında 'Doğu kamusallığı' ve 'Batı kamusallığı' olarak ayırabiliriz. Kamusal alan kavramı aslında Batı toplumları incelenerek ortaya atılmış bir kavram ve Doğu'da birebir karşılığı yok." ifadesini kullandı.
Çolak, Batı kamusallığının rasyonel ve eleştirel bir kamusallık olduğunu, Doğu kamusallığının ise estetik ve duygusal kamusallık olarak nitelendirilebileceğini aktardı.
"Enformasyon Ekosisteminde Dezenformasyon ve Çözüm Arayışları"
Kongrenin son gün ikinci oturumu, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Süheyla Nil Mustafa'nın moderatörlüğünde ,"Dijitalleşme, Dezenformasyon ve Veri Sömürgeciliği" başlığı altında gerçekleştirildi.
İstinye Üniversitesi doktora öğrencisi Zuhal Sönmezer, "Enformasyon Ekosisteminde Dezenformasyon ve Çözüm Arayışları" başlıklı sunumunda, dijital çağda enformasyon ekosisteminin dönüşümünü, dezenformasyonun ortaya çıkışını ve bu olgunun toplumsal, siyasal ve bireysel düzeyde yarattığı etkileri anlattı.
Sönmezer, dezenformasyonla mücadelede çözüm önerileri ve strateji tartışmalarıyla daha sağlıklı dijital ortam oluşturulmasına katkıda bulunmayı hedeflediklerini aktararak, kitle iletişim araçlarının dijitalleşmeyle birlikte dönüşmeye başladığını ve yapay zeka sistemiyle birlikte çok daha farklı boyuta geleceğini düşündüğünü söyledi.
Dezenformasyonun özellikle kriz anlarında ortaya çıktığını vurgulayan Sönmezer, yayılma hızının dijitalleşmeyle birlikte çok daha ileri aşamaya geldiğini kaydetti.
Kongrenin ikinci günündeki son oturum, "Dijital İletişim, Manipülasyon ve Yapay Zeka" başlığıyla Marmara Üniversitesi Araştırma Görevlisi Oğuz Gülleb'in moderatörlüğünde yapıldı.
İstanbul Kent Üniversitesi Araştırma Görevlisi Eylül Buse Bülbül, "Dijital Dünyada Manipülasyonun Yeni Boyutu: DeepFake" konulu makalesini paylaştı.
Bülbül, enformasyonun tarihsel sürecinden, internetin ve dijital teknolojilerin yaygınlaşmasından sonra web 2.0 denilen sosyal medya platformlarının ortaya çıkmasıyla birlikte yapının değiştiğini, bireylerin hem enformasyonun üreticisi hem de tüketicisi konumuna geldiğini söyledi.
Eski YÖK Başkanı Çetinsaya, kapanış oturumunda konuştu
Kongrenin kapanış oturumu konuşmacısı olan eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, "Türkiye ve Orta Doğu Tarihini Yeniden Düşünmek" başlığı altında, tarihsel bilginin iletişim bilimleri alanıyla olan etkileşimine değindi.
Çetinsaya, her milli devletin kendisini inşa ederken yeni bir resmi tarih oluşturduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
"Bu, dünyanın her tarafında olan bir şey. Bizdeki sorun, 100 yıla geldik hala bu tarihsel süreçleri anlama ve yorumlama meselesini çözümleyemedik. Sonraki revizyon, 27 Mayıs'tan sonra 1960'larda olmuş. Sonra 1930'larda yaşananı yeniden yorumlama teşebbüsü var. O zamanın Türkiye'sinin sosyal, kültürel ve siyasi dinamikleri doğrultusunda gerçekleşmiş. Hepimizin de şahit olduğu 1990'larda Türkiye'de büyük bir iletişim patlaması oldu. Özel televizyonlar, radyolarda her türlü konunun serbestçe tartışıldığı bir ortam yaşanmaya başlandı. Bunda Soğuk Savaş'ın da etkileri var. Bütün kimlikler tekrar kendi resmi alternatif tarihlerini yazmaya başladılar. Şimdi de büyük bir sosyal medya olayı var. Ne zaman uzlaşacağız, bu büyük bir soru işareti."
İki gün süren kongrede, 10 farklı üniversiteden 27 araştırmacı 25 bildiri sundu.
Kongre alanında AA'nın kurduğu stantta, Ajansın staj programı hakkında öğrencilere bilgiler verildi, basılan kitaplar tanıtıldı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com